KÜRESELLEŞEN DÜNYA
1. SSCB'de
Politika Değişiklikleri ve Nedenleri
SSCB'NIN
SONU / Mihail GORBAÇOV’a göre SSCB’nin zayıflama nedenleri (Perestroika adlı
eserinden)
1.
Ekonomik büyüme yavaşladı
2.
Ülke birçok alanda güç kaybetmeye başladı.
3.
Füzelerin Halley kuyruklu yıldızını bulmakta ve Venüs
gezegenine ulaşmakta gösterdikleri başarı, uygulama eksikliği yüzünden ekonomik
gereksinmeler için kullanılamadı.
4.
Sovyet evlerindeki birçok beyaz eşyanın kalitesi kötüydü.
5.
Halkımızın ideolojik ve manevi değerleri de giderek aşınmaya
başladı.
Gorbaçov'un "Perestroika" kitabı
·
Buna rağmen SSCB bütün kaynaklarını nükleer silahlanmaya
aktararak dünyadaki liderliğini sürdürmek istiyordu.
·
Fakat SSCB mevcut haliyle bu yarışı sürdürecek güce sahip
değildi.
·
Sosyalist Blok içindeki ülkelerde daha fazla özgürlük ve
bağımsızlık isteğiyle toplumsal olaylar başlamıştı.
·
Gorbaçov, Ocak 1987'de glasnost’u, kasım ayında ise perestroika’yı
açıkladı. Gorbaçov bu hamlesiyle Sovyet komünizminin yapısını değiştirmeye
karar vermişti.
·
Gorbaçov açıklık(Glastnost)
ve yeniden yapılanma (
Perestroika ) programlarıyla;
1. komünist iktidarın tepki çeken
baskıcılığını hafifletmek
2. demokratik bazı uygulamalarla
halk egemenliğini sağlamak
3. ekonomik yapıda radikal
değişikliklerle ülke ekonomisini canlandırmak
4. ekonomiye yeni bir dinamizm
kazandırmak
5. Sosyalist Blok içindeki toplumsal
olayları yatıştırmak hedeflenmiştir.
·
Böylece devlet yönetimi daha demokratikleşecek, ülke
ekonomisi düzeltilerek ABD ile rekabet edebilecek hale gelinecekti.
·
Gorbaçov, reformları gerçekleştirebilmek için güçlü bir
siyasi destek istiyordu.
·
SSCB'nin parlamentosu konumundaki Yüksek Sovyet’in Aralık 1988'deki toplantısında yetkileri
genişletilen ve devlet başkanı seçilen Gorbaçov halktan da destek almak
istiyordu.
·
Bu amaçla çoğunluğu (2/3) halk tarafından seçilen üyelerden
oluşan "Halk Temsilcileri Kongresi" kuruldu. Böylece
halk ilk defa devlet yönetimine doğrudan katılma imkanı buldu.
·
Gorbaçov, siyasi otoritesini güçlendirdikten sonra glastnost
ve perestroikaya uygun olarak verimliliği ve ürün kalitesini yükselten,
sanayi ve araştırmada çalışanlara maddi-manevi teşvikler getiren kararlar aldı.
·
Sanayi işletmelerine üretim hedeflerini ve ürün fiyatlarını
belirlemede özgürlük tanıdı. 1988'de "Sosyalist Teşebbüs Kanunu”
ile işletmelerin yöneticilerine geniş yetkiler verildi.
·
Gorbaçov bu ve benzeri yeniliklerle kapitalist sistemin üretimde
başarıyı sağlayan yöntemlerini sosyalist sistemin içinde kullanmaya
çalışıyordu.
·
Afganistan’dan çekilme:
·
SSCB, 1989'da
ani bir kararla 1979'dan beri işgal altında bulundurduğu Afganistan'dan
çekildi.
·
Ekonomide, sanayide ve teknolojide
geri kalınması, nükleer silahların azaltılması isteğine Afganistan'dan çekilme
de eklenince süper güç SSCB imajı zedelendi.
SSCB ve Afgaistan'ın konumları
·
NÜKLEER KIYAMETTEN KIL PAYI
·
Rus füze erken uyarı
sistemi, 26 Kasım 1983 günü Rusya'ya ABD'den gönderilmiş beş adet kıtalar arası
balistik füze algılandığı uyarısını vermeye başladı. Stanislav Petrov, bu uyarının bir hata olduğunu ve gerçekten
saldırı olması halinde ABD'nin beş füze değil yüzlerce füze göndereceğini öne
sürerek dünyayı kurtardığı biliniyor.
·
GLASTNOST VE PERESTROlKA
·
Perestroika "yeniden yapılandırma"
anlamına gelir.
·
SSCB'de gerek ekonomik gerekse siyasi merkeziyetçi-liğin
ortadan kaldırılmasına dönük faaliyetleri kapsar.
ü Kamuda verimliliği arttırmaya,
ü ekonomik ve toplumsal ilerlemeyi
sağlamaya ve
ü idari yapıyı yenilemeyi amaçlayan
bütün politikalar perestroikanın ana hedefidir. (Siyasi sistem, devlet örgütü
ve hükümet yapısını düzenler)
·
Diğer yandan siyasi merkeziyetçiliğin ortadan kaldırılmasına
dönük faaliyetler de çoğu zaman glastnost (açıklık) politikası içinde yer alır.
·
Glastnost (açıklık): perestroika (yeniden yapılanma)
hareketinin özel bir bölümünü nitelendirmek için kullanılır.
·
Bu politikayla;
ü
parti içi seçimlerde gizli oy sisteminin getirilmesi,
ü
parti politikalarını eleştirmeyi engelleyen yasal engelin yürürlükten
kaldırılması,
ü
bürokratik ayrıcalıkları ortadan kaldırmayı amaçlayan bir dizi
düzenlemenin tatbik edilmesi,
ü
rüşveti ve adam kayırmayı önlemek için bir dizi yeni düzenlemenin
getirilmesi,
ü
kamu hizmetlerinde parti yandaşı olmayanlara da yer verilmesi,
ü
sivil toplum örgütlerinin özgürce faaliyet gösterebilmesinin önündeki
engellerin kaldırılması,
ü
basına sansür uygulanmasına son verilmesi ve
ü
liberal demokrasinin tesis edilmesi için gerekli idari ve siyasi
altyapının hazırlanması amaçlanmıştır.
2.
SSCB'nin Dağılması
·
Gorbaçov perestroika
ile siyasi sistemi, devlet örgütünü ve hükümet yapısını yeniden düzenler.
·
Bunun için Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya, Estonya
ve Litvanya gibi cumhuriyetlerde başlayan bağımsızlık ha-reketleri
sorununa çözüm bulmak için Aralık 1990'da "Egemen Devletler Birliği
Antlaşması" nı savunur.
·
Gorbaçov, bu Antlaşma ile SSCB içindeki cumhuriyetler
arasında daha sıkı bir ekonomik iş birliğini isterken, birlik içindeki en büyük
cumhuriyet olan Rusya Federasyonu'nun lideri Boris Yeltsin, Mayıs
1990'da serbest pazar ekonomisi ve ekonomik bağımsızlık isteyerek
Haziran 1990'da bağımsızlığını ilan etmişti.
(Aynı zamanda SSCB içindeki
birçok cumhuriyet de bağımsızlığını ilan etmişti.)
·
Gorbaçov'un öne sürdüğü ve 10 cumhuriyet tarafından kabul
edilen "Egemen Devletler Birliği
Antlaşması"nın 20 Ağustos 1991 günü imzalanması kararlaştırıldı.
·
Gorbaçov’a darbe girişimi:
·
Önemli bir sorunu çözdüğüne inanan Gorbaçov ailesiyle
beraber Kırım'daki yazlığına tatile gitti.
·
SSCB'ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık ilanlarına karşı
Gorbaçov'un gerekli tedbirleri almadığını düşünen ve "Egemen Devletler
Birliği Antlaşması"na karşı olan ordu içindeki bazı komutanlar,
bakanlar ve KGB liderinin aralarında bulunduğu bir grup, 18 Ağustos 1991 günü
Gorbaçov'a karşı bir darbe yaptı.
·
Gorbaçov ve ailesi Kırım'da ev hapsine alındı.19 Ağustos
1991 günü tanklar Rusya Federasyonu Parlementosu’nu çembere alırken, Boris Yeltsin darbeyi yapanlara
karşı halkı her yerde gösteri ve grevler yapmaya çağırdı.
·
Yeltsin'in çağrısı hem halktan hem de Batılı devlet-lerden
büyük destek gördü.
·
Kısa süre sonra darbe yapanlar dağılmak zorunda kalırken
Yeltsin halkın gözünde bir kahramana dönüştürdü.
·
Sonuç: SSCB'ye bağlı cumhuriyetlerin
tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti. 19 Ağustos 1991'de Kremlin Sarayı'na
1917'den önceki Rus bayrağının çekilmesi, SSCB'nin tarihteki ömrünü
doldurduğunun işaretiydi.
·
Moskova'ya dönen Gorbaçov 24 Ağustosta Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderliğinden istifa etti
ve aynı gün Partinin faaliyetlerine son verildi.
·
Devlet Başkanlığı görevine bir süre daha devam eden
Gorbaçov, 25 Aralık 1991 'de bu görevinden de istifa etti ve yerine Boris Yeltsin geçti.
·
Gorbaçov “Perestraika” adlı
eserinde;
·
Gayesinin sosyalizmin yerine başka bir sistem getirmek
değil, sosyalizmi güçlendirmek olduğunu,
·
Batı'dan yapılan ekonomik önerileri kabul etmeyeceğini,
·
Sosyalizmin potansiyelini gerçekten kullanıp onun ana
prensiplerine sarılacaklarını,
·
insan çıkarlarını dikkate alarak planlı bir ekonominin
nimetlerini kullanırlarsa, sosyalizm, kapitalizmden daha başarılı olacağını
savunmuş fakat, SSCB'yi yıkılmaktan kurtaramadı.
3. SSCB'nin Dağılmasının Doğu
Avrupa'ya Etkileri
·
Gorbaçov'un "Her ulus istediği kalkınma yolunu
seçme, kendi kaderini tayin etme, topraklarını ve insan kaynaklarını istediği
gibi kullanma hakkına sahiptir." açıklaması Doğu Avrupa'da da etkisini
gösterdi.
·
2. Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyet hegemonyasına karşı ilk
başkaldırıyı gerçekleştiren Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya
başta olmak üzere Doğu Avrupa'daki tüm Sovyet uydusu ülkelerindeki aydınlar ve
milliyetçiler harekete geçti.
·
İnsan hak ve hürriyetlerini kazanmak amacıyla başlayan bu
hareketler zamanla Sosyalist Blokun temellerini sarsarak bağımsızlık
mücadelesine dönüştü.
·
Bu mücadeleyi doğrudan Moskova'ya karşı yapmak yerine
öncelikle kendi ülkelerindeki sosyalist yönetimlerin tasfiyesi şeklinde
gerçekleştirdiler.
·
Kısa süre sonra bu ülkelerdeki sosyalist yönetimler yıkıldı
ve devletler SSCB'ye karşı bağımsızlıklarını ilan ettiler.
·
Bu devletlerden Çekoslovakya hiç bir çatışma olmadan Çek
Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı.
·
DEHŞET DENGESI
·
Soğuk Savaş Döneminde SSCB
ile ABD'nin "casus savaşları"
kendi içinde ne kadar sertlik içerse de dünyada kısmen huzurlu bir dönem yaşanıyordu.
·
Aslında bu durum bir tür
dehşet dengesiydi. SSCB ve ABD'nin
birbirlerini tamamen yok etmeye yetecek kadar karşılıklı nükleer silaha
sahip olmaları aralarındaki soğuk savaşın sıcak savaşa dönüşmesini
engelliyordu.
·
SSCB çökünce ABD'nin gücünü
dengeleyecek bir güç kalmadı.
4.
SSCB'nin Dağılmasının Dünya Güçler Dengesi Üzerine Etkileri
·
1991 yılında SSCB'nin dağılması ile Doğu Bloku çöktü.
Kontrol, Batı Bloku’nun dolayısıyla ABD'nin eline geçti. Artık ABD dünyanın
lider ülkesi ve tek süper gücü olarak görülmeye başlandı.
·
SSCB'ye üye olan devletlerden bazıları Rusya Federasyonu önderliğinde Bağımsız Devletler Topluluğunu kursalar da SSCB'nin dünya
üzerindeki etkisine sahip olamadılar.
·
2001'de ülkesindeki terör olaylarını gerekçe gösteren ABD,
·
Afganistan müdahalesi ABD'ye önceden SSCB kontrolünde
bulunan Orta Asya'daki zengin enerji kaynaklarına yakın olma imkanı
verdi. (2001)
·
Irak'a yaptığı müdahale ve sonrasındaki gelişmeler petrol bakımından
çok zengin olan Basra Körfezi bölgesinin
kontrolünün ABD'nin eline geçmesini sağladı. (2003)
·
Avrupa Birliği ABD'ye karşı bir dengeleyici güç unsuru
olmaya çalıştıysa da İngiltere'nin ABD'nin yanında yer almasından dolayı
başarılı olamadı.
·
Rusya ise son yıllarda tekrar eski gücüne ulaşmak için yoğun
bir çaba içine girdi. Çin askeri, siyasi ve ekonomik yönden son
dönemlerde önemli bir güç merkezi haline gelirken Hindistan da
gösterdiği teknolojik gelişmelerle ön plana çıkmıştır.
·
1996 'da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve
Tacikistan'ın " Şanghay Beşlisi " adı ile kurdukarı işbirliği yapılanması 2001 'de
Özbekistan'ın da katılımıyla "Şanghay iş Birliği Örgütü" adını
aldı.
·
Hindistan, iran, Pakistan ve Moğolistan bu örgütlenmeye
gözlemci ülkeler olarak destek vermektedir.
B. ASYA’DA YENİ YAPILANMA
1. Türk
Cumhuriyetleri Bağımsız Oluyor
·
Gorbaçov'un açıklık ve yeniden yapılanma politikaları
Türklerin bağımsızlıklarını kazanmaları için iyi bir fırsat oldu. SSCB'nin
dağılmasıyla Türkler bağımsızlıklarını elde ettiler.
·
Türkiye daha bağımsızlıklarını ilan ettikleri günden
başlayarak bu kardeş devletlerle yakından ilgilenmeye başlamış, onlara örnek
olarak Batı'ya açılan pencereleri olmuştur.
a.
Azerbaycan
·
Bolşeviklerin 1917'de yayınladıkları bildiride, milletlerin
kendi kaderlerini kendilerinin çizecekleri belirtmeleri üzerine 1918'de
Azerbaycan, Mehmet Emin Resulzade önderliğinde bağımsızlığını
ilan etmiştir.
·
Fakat bir süre sonra SSCB bunu tanımayarak Azerbaycan’ı
tekrar SSCB yönetimine sokmuştur.
·
Gorbaçov'un iktidara gelmesiyle SSCB'de başlayan deği-şim
sonucu Azerbaycan'da da bağımsızlık hareketleri tekrar başladı.
·
Ebulfeyz Elçibey'in önderliğinde "Halk
Cephesi" adıyla bir teşkilat kuruldu.
·
SSCB'nin dağılmasından sonra 1991 'de yeniden bağımsızlığını
ilan eden Azerbaycan'ı ilk tanıyan ülke Türkiye oldu.
·
1992'de devlet başkanı olan Ebulfez Elçibey dönemin-de
Türkiye-Azerbaycan ilişkileri büyük gelişme gösterdi.
·
1993'te cumhurbaşkanı olan Haydar Aliyev'in "Biz bir millet, iki devletiz."
sözleri Türk-Azeri ilişkilerine egemen olmuştur. 2003 yılında Haydar Aliyev'in
yerine cumhurbaşkanı seçilen ilham Aliyev döneminde de iyi ilişkiler devam
etmektedir.
·
Azerbaycan'ın bağımsız olmasının
sonuçları:
1.
Azerbaycan'ın Hazar petrolleri üzerinde hak sahibi
olması Rusya ekonomisini olumsuz etkilemektedir.
2.
Azerbaycan'ın petrol gelirleriyle güçlenmesi, topraklarında
30 milyona yakın Azeri Türk'ünün yaşadığı İran'ı tedirgin etmektedir.
3.
Ayrıca Karabağ sorunu nedeniyle Ermenistan,
Azerbaycan'ın gelişmesini istememektedir.
4.
Bu nedenle iran, Rusya ve Ermenistan arasında dostluk, iş
birliği ve saldırmazlık anlaşmaları imzalanmıştır.
5.
Buna karşılık Azerbaycan Türkiye ve Gürcistan ile iyi
ilişkiler kurmuştur.
6.
Zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olan
Azerbaycan'ı Rusya, ABD ve Batılı devletler bir nüfuz mücadele alanı olarak
görmektedir.
·
ABD, Türkiye ve Batılı devletlerin desteği ile Bakü-Tiflis-
Ceyhan petrol boru hattı iran, Rusya ve Ermenistan'ın bütün karşı
çıkmalarına rağmen hayata geçirilmiştir.
·
Petrol, doğal gaz
ve demir satışı Azerbaycan ekonomisi için
önemli gelir kaynağıdır.
·
Ülkede enerji, maden ve petrokimya sanayi gelişmiştir.
Eğitim ve kültürel faaliyetler diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine göre daha
ileri seviyededir.
·
Azerbaycan'da Mehmet Emin Resulzade, Bahtiyar
Vahapzade gibi bir çok ünlü şair ve yazar yetişmiştir.
·
Okuryazar oranı % 98'dir. Çok sayıda Azeri öğrenci, başta
Türkiye olmak üzere Batılı ülkelerde yüksek öğrenim görmektedir.
·
EBULFEYZ ELÇIBEY (1938-2000)
·
Nahçıvan'da doğdu
Azerbaycan Bakü Devlet Üniversite-si Arap Dili bölümünden mezun oldu. 1970'li
yıllarda Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadeleye başlayan Elçibey, bu yüzden 1976'da tutuklandı ve 1978
yılında şartlı olarak serbest bırakıldı.
7 Haziran 1992'de Azerbaycan'ın ikinci cumhurbaşkanı oldu.
Dağlık Karabağ Sorunu
·
Nüfusunun büyük bir çoğunluğu Türk olan ve Azerbaycan
toprakları içinde yer alan Dağlık Karabağ'a XIX. yy dan itibaren Rusya
tarafından Ermeniler yerleştirilir.
·
Ermenilerin bölgede hakimiyet kurmak istemelerinin
çatışmalara sebep olması üzerine Dağlık
Karabağ 1923'te SSCB tarafından özerk
bölge statüsü verilmiştir.
·
Stalin dönemi başta olmak üzere Karabağ'a Ermeni nüfusu
yerleştirme politikası devam etmiş ve Ermeniler çoğunluk haline getirilmiştir.
·
1985'ten sonra SSCB'deki iç gelişmelerinden faydalanan Ermenistan,
Karabağ 'ı kendisine bağlamak istemiştir.
·
Bu istek Azerilerin tepkisine neden olsa da Şubat 1988 'de
çoğunluğu Ermenilerden oluşan Karabağ Parlemen-tosu’nun Ermenistan'a katılma
kararı, Ermeniler ile Azeriler arasında savaşa dönüşmüştür.
·
Gelişmeler üzerine 1990'da Moskova hükümeti, yasal olmayan
tüm silahlı kuruluşların kapatılmasını ve silahların teslim edilmesini
istemiştir.
·
Azerilerden silahlar toplanırken Ermenistan Meclisi bu
kararnameyi kendi topraklarında uygulamamıştır.
·
Azerilerin tamamen silahsız kalması üzerine Karabağ,
Ermenistan tarafından işgal edildi. Hocalı başta olmak üzere birçok kentte çok
sayıda sivil öldürülmüş veya göçe zorlanmıştır. (1993 Hocalı Katliamı)
·
Bugün BM'nin Ermenistan'a Karabağ'daki işgali sona erdirerek
çekilmesi yönünde yaptıkları telkinlere rağ-men işgal hala devam etmektedir.
KARABAĞ’DA RUSYA POLİTIKASI
·
Azerbaycan toprakları
içinde bulunan Karabağ’ın 1823'teki nüfusunun % 75'i
Türk'tü.
·
Daha sonra Çarlık Rusyası Karabağ'a Ermeni
nüfusunu yerleştirme politikası gütmeye başladı. Bunun sonunda 1917'de
Karabağ'daki Türk nüfusu oranı % 56'ya gerilemiştir.
b. Kazakistan
·
1917'de bağımsızlığını ilan eden Kazaklar 1920'de SSCB
egemenliğine girmek zorunda kaldı.
·
SSCB sanayisinin ham madde kaynağı konumunda olan
Kazakistan'ın nüfus yapısı, 1921 'den itibaren Rus nüfusu yerleştirilerek Kazaklar aleyhine değiştirilmiştir.
·
SSCB'nin izlediği politikalardan hoşnut olmayan Kazaklar,
1985'ten sonra SSCB'deki değişimlerden yararlanarak bağımsızlık için harekete
geçtiler.
·
Gorbaçov tarafından Kazakistan'ın başına getirilen Nursultan Nazarbayev, SSCB'nin
dağılmasından sonra 1991 'de bağımsızlığını ilan etti.
·
Kazakistan'ı tanıyan ilk devlet Türkiye oldu. Kazakistan 'daki
Türk yatırımları ABD'den sonra ikinci sırada yer almaktadır.
·
Kazakistan, SSCB tarafından kapatılan Kazak okullarını yeni den açmış ve eğitimde seferberlik başlatmıştır.
·
Ayrıca çok sayıda Kazak öğrenci Türkiye'de yüksek öğrenim
görmektedir.
·
1993'te Türkiye ve Kazakistan'ın ortak katkıları ile
Türkistan'da Ahmed Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi
kurulmuştur. Kazakistan, "Bağımsız Devletler Topluluğu"nun
kurulmasında önemli bir rol oynamıştır.
·
Ayrıca Kazakistan Şangay iş Birliği Örgütü (ŞİO),
gibi bölgesel örgütlenmeler ile BM, İslam Konferansı Örgütü (IKÖ),
Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGIT) ve diğer uluslararası ve
bölgesel kuruluşlarda aktif bir rol oynamaktadır.
·
2005'teAvrupa Birliği benzeri Orta Asya Birliği kurulması
fikrini ortaya atan Kazakistan, Eylül1991'de Semey nükleer deneme alanını
kapatarak dünya tarihinde ilk defa gönüllü olarak kendi nükleer silah
deposundan vazgeçen ülke olmuştur.
Orta Asya Türk devletleri: Kazakistan, Kırgızistan,Türkmenistan ve Özbekistan
c.Kırgızistan
·
Kırgızlar, Bolşevik ihtilalinden sonra SSCB egemenliğini
kabul etmek zorunda kalmışlardı.
·
Gorbaçov'un uyguladığı politikalar, Kırgızistan'da 1990'da
etkisini göstermeye başlamıştı. Mayıs 1990'da, 24 küçük siyasi grubun
birleşmesiyle oluşan Kırgızistan
Demokratik Hareketi ilk siyasi kuruluş olarak ortaya çıktı.
·
Bu siyasi grubun
etkisiyle Kırgızistan parlamentosu "Demokrasi
ve Milli Birlik Deklarasyonu" yayınladı.
·
1990 sonbaharında yapılan seçimlerde Aksar Akayev
cumhurbaşkanı seçildi.
·
Şubat 1991'de başkent Frunze'nin adı Bişkek
(devrim öncesi adı) olarak değiştirildi. SSCB'nin dağılması üzerine 31 Ağustos
1991'de bağımsızlığını ilan etti.
·
Türkiye, Kırgızistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir.
·
Kırgızistan 1991 'de BDT’ye,
1992'de BM ve AGİT’e üye oldu.
·
Kırgızistan'ın yetiştirdiği ve bütün dünyada tanınan önemli
bir yazar olan Cengiz Aytmatov'un romanları ülkemizde de büyük
ilgi görmektedir.
·
Ülkede son yıllarda doğal güzelliklerin etkisi ile turizm
faaliyetleri de hızlanmakta ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı
sağlamaktadır.
d. Özbekistan
·
1917 ‘de Özbekistan'da kurulan geçici bir hükümetin
yıkılması ile burada "basmacılık" adı verilen
bağımsızlık mücadelesi başlatılmıştı.
·
2. Dünya Savaşı'ndan sonra Stalin tarafından Almanlar-la iş
birliği yapmakla suçlanan Ahıska(Meşhet) Türkleri Gürcistan'ın
güneyindeki Meşheti bölgesinden Kırgızis-tan, Kazakistan ve Özbekistan başta
olmak üzere Orta Asya'ya sürülmüştü.
·
1989'da Özbekistan'ın bağımsızlığını savunan Birlik Halk
Cephesi'ne Ahıska Türklerinin karşı
çıkması üzerine oluşan gerginlik, kısa süre içinde Özbeklerle Ahıskalılar arasında çatışmalara neden
oldu.
·
Mevcut yönetimin çatışmaları kontrol altına alamaması
üzerine 1990 yılında, Gorbaçov, Özbekistan Komünist Partisi liderliğine İslam Kerimov'u getirdi.
·
Kerimov, SSCB'ye karşı bir politika izleyerek Özbekçeyi
resmi dil kabul ederken Rusçanın çeşitli alanlardaki et-kinliğini azaltmaya
başladı. Yaptığı uygulamalar Özbek halkı tarafından da desteklendi.
·
SSCB'nin dağılması üzerine, 31 Ağustos 1991 'de Özbe-kistan
bağımsızlığını ilan etti ve Kerimov, cumhurbaş-kanı seçildi.
·
Özbekistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra gelişmiş
ülkelerle özellikle, ekonomik anlamda ilişkiler kurarak Orta Asya'nın güçlü
devletlerinden biri haline gelmiştir.
·
Bağımsızlığından günümüze kadar devlet başkanlığını İslam
Kerimov yapmaktadır.
e. Türkmenistan
·
Bolşevik İhtilali sırasında Ruslara karşı bağımsızlık mü-cadelesi
vermişse de 1924'te Türkmenistan, SSCB'nin egemenliğini kabul etmek zorunda
kalmıştır.
·
SSCB Türkmenistan'ı
sanayisinin ham madde kaynağı olarak görmüş ve Özbekistan'la birlikte
topraklarında pamuk üretimini
zorunlu tutmuştur.
·
SSCB yönetimine karşı her fırsatta bağımsızlık mücade-lesi
başlatan Türkmenlerin bu mücadeleleri çok sert bir şekilde bastırılmıştır.
·
1985'te Türkmenistan Komünist Partisi Başkanlığına Saparmurad
Niyazov getirildi. Türkmenler arasındaki kabileciliği ortadan kaldırıp
birliği sağlayan Niyazov, Türkmen
dilinin resmi dil olmasını sağladı.
·
1991 'de bağımsızlığına kavuşan. Türkmenistan’da ekonominin
temeli doğal gaz ve petrolden oluşur.
·
Türkmenistan Orta Asya Cumhuriyetleri arasında en büyük doğal gaz rezervlerine ve yıllık
üretim kapasitesine sahiptir. Rusya üzerinden ihraç edilen Türkmenistan doğal
gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya satışı ile ilgili çalışmalar devam
etmektedir.
·
Türkmenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur.
·
Türkmenistan-Türkiye ilişkileri hızlı bir şekilde
gelişmektedir. İki ülke arasında "Ekonomik ve Ticari iş Birliği
Anlaşması“ imzalanmıştır.
·
Ayrıca Latin alfabesine geçiş, Türkmen öğrencilerin
ülkemizde yüksek öğrenim görmesi, Türkmenistan'da ortak okullar açılması gibi
çalışmalar yapılmaktadır.
·
Aşkabat'ta bulunan Türkmenistan-Türk Üniversitesi ortak
olarak kurulmuştur.
2.
BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU
·
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), SSCB'nin dağılmasının
ardından 21 Aralık 1991'de "Almatı Zirvesi" sonucu 11
cumhuriyetin (Azerbaycan, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Moldova,
Kırgızistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ukrayna) katılımı ile
kurulmuştur. Topluluğa kuruluş aşamasında Baltık Devletleri ve Gürcistan
katılmamıştır. Topluluğa Aralık 1993'te katılan Gürcistan, 2008 Güney
Osetya Savaşı sonrasında Meclis kararı ile 2008'de BDT’den ayrılmıştır.
·
Türkmenistan
ise 2005'te üyelikten ayrılmış ve Topluluğa gözlemci ülke olarak katkıda
bulunmaktadır.
·
Siyasi bir birlik olarak kurulan BDT zamanla üye ülkeler
arasında yapılan ekonomik iş birliği ve ortaklık anlaşmalarıyla ekonomik bir
özellikte kazanmıştır.
·
Günümüzde BDT, yaklaşık 240 milyonluk nüfusu,
dünyanın toplam doğal kaynaklarının %25'i ve sanayi potansiyelinin % 10'una
sahip önemli bir güç merkezi haline gelmiştir.
3. TiKA (Türk iş Birliği ve
Kalkınma Idaresi Başkanlığı)
·
TiKA, 24 Ocak 1992'de başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler
ve Türkiye'ye komşu ülkeler olmak üzere;
1.
gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle
ekonomik,
2.
teknik, sosyokültürel ve eğitim alanlarında iş birliğini geliştirmek
amacıyla kurulan bir teşkilattır.
3.
İlgili ülkelerin kalkınma ihtiyaç ve hedeflerini, ülkemizin
önceliklerini göz önüne alarak, yapılabilecek iş birliği ve yardım konularını
belirlemek, gerekli program ve projeleri hazırlamak TİKA'nın öncelikli
görevidir.
4.
Ayrıca ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında
iş birliğini projeler vasıtasıyla geliştirmek, bağımsız devlet yapılarını
güçlendirmek, pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek, TlKA' nın görev
ve sorumluluklarındandır.
C. DOGU
BLOKUNDAN SONRA AVRUPA'DA YENİ ARAYIŞ
·
Doğu Avrupa'daki uydu devletlerin bağımsızlıklarını kazanmak
için önce kendi komünist partilerinin kontrollerinden kurtulmuşlardır.
·
Romanya'da
ise demokratikleşmeye karşı direnen Devlet Başkanı Ceausescu
(Çavuşesku), halkın yönetime karşı ayaklanması sonucu görevinden
uzaklaştırılmıştır.
·
1990'da bazı Doğu Bloku ülkelerinde komünist partiler kendilerini feshetme yoluna gitti ve bu
ülkelerde çok partili hayata geçildi.
·
Blok dağılırken ,
önce COMECON, sonra da Varşova Paktına son verildi (1991).
·
Doğu Blokunun yıkılması, Soğuk Savaşın sona ermesine
neden oldu.
·
Bu da, 1990’lı yılların başlarında dünyada yeni bir durumun
ortaya çıkmasına, aynı zamanda güç dengelerinde yeni gelişmelere ve
yapılaşmalara yol açtı.
·
SSCB'nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan devletlerden
bazıları BDT'yi kurarken Doğu Blokuna dahil birçok ülke de NATO'ya ve AB'ye üye
oldu.
1.
İki Almanya'dan Tek Devlete
·
Demokratik Almanya ile Federal Almanya'nın
birleştiril-mesi, Soğuk Savaş Döneminin en önemli sorunlarından biri olmuştu.
·
1989'da Demokratik Almanya’nın kendi vatandaş-larına
ülkeden çıkış vizesi vermesi üzerine on binlerce kişinin Batılı ülkelerin
büyükelçiliklerine sığınarak iltica talebinde bulunur.
·
Demokratik Almanya'daki özgürlük isteyen halk hareketleri
sonunda geçişlere açıldı. İki Almanya arasında gezi ve göç serbestliği başladı.
·
İki kutuplu dünyanın Berlin Duvarı sembollerinden biri olan Berlin
Duvarı 14 Ocak 1990'dan sonra yıkılmaya başlandı.
·
Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl'ün iki
Almanya'nın birleşmesiyle ilgili olarak, önce sıkı bir iş birliğini sonra da
aşamalı şekilde birliği öngören planını SSCB'nin de kabul etmesiyle 3 Ekim
1990'da iki Almanya resmen birleşti.
·
İki
Almanya'nın birleşmesini sağlayan anlaşmaya göre Almanya tam egemenliğe sahip
olacak, NATO'ya girebilecek ve Sovyet askerleri Almanya'dan geri çekilecekti.
·
SSCB
dağılınca onun yerine Rusya, ordusunun Berlin'de kalan son bölümünü 31 Ağustos
1994'te, Batılı müttefikler de askerlerini 9 Eylül 1994'te geri çekti.
2. Avrupa Ekonomik Topluluğundan (AET) Avrupa Birliğine (AB)
·
1957'de imzalanan Roma
Antlaşması ile Avrupa Eko-nomik Topluluğu
adını alan Birlik önce malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler
arasında serbestçe alı-nıp satılmasını amaçlıyordu.
·
Ancak Roma
Antlaşmasında nihai hedef sadece ekono-mik değil ortak tarım, ulaştırma,
rekabet gibi diğer bir-çok alanda ortak politikalar oluşturulması, ekonomik ve
parasal birlik kurulması, ortak bir dış politika ve güven-lik politikası
oluşturulmasıydı.
·
7 Şubat 1992'de imzalanan ve Kasım 1993'teyürürlüğe
giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını
aldı.
·
1995
ve 2004 yılında Birliğe yeni üyelerin katılımı ve üyeler arasındaki
ekonomik farklılıklar yeni yapısal programların uygulanmasını zorunlu kıldı.
·
Günümüzde
AB'ye üye ülkeler arasındaki kalkınmışlık farklarını ortadan kaldırmak için
kurulan fonlarla ülkelere ekonomik yardım yapılmaktadır.
·
Aday
ülkelerin AB ekonomik normlarına uygun hale gelebilmesi için de destek
sağlanmaktadır.
·
Üye
ülkeler Avrupa Parlamentosu ve Konseyindeki temsilcileri vasıtasıyla Avrupa'nın
geleceğine yönelik karar alma sürecine katılmaktadırlar.
·
Ulusal
ajanslar yoluyla üye ülkeler arasında eğitim alanında iş birliği sağlanmakta ve
ortak Avrupa kültürü oluşturulmaya çalışılmaktadır.
·
Avrupa
Birliği şu anda yirmi yedi bağımsız devletten oluşmaktadır.( Hırvatistan’ın
katılımıyla 28 OLDU)
a.
Maastricht Kriterleri
·
Hollanda'nın
Maastricht kentinde imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması'nda (Maastricht Antlaşması), Ekonomik ve
Parasal Birliğin (EPB) aşamaları, bu aşamalarda izlenecek ekonomik ve
parasal politikalarla bu politikaların uygulanması için gerekli kurumsal
değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
·
Üye
ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesi için, "Maastricht
Kriterleri" belirlenmiştir.
·
Söz
konusu kriterler şunlardır:
1.
Üyelerin
yıllık ortalama enflasyon oranı düşük olacak
2.
Üye
devletlerin bütçe açığı oranı az olacak
3.
Üye
devletlerin kamu borcu fazla olmayacak
4.
Her
üye devletin uzun vadeli faiz oranı, en düşük orana sahip üç üye devletin faiz
oranını en fazla 2 puan aşabilir.
5.
Üye
devletlerin ulusal paraları, Avrupa Döviz Kuru mekanizmasının izin verdiği
normal dalgalanma sınırları içinde kalmalıdır.
b.
Kopenhag Kriterleri
·
22
Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi'nde Avrupa Konseyi, Avrupa
Birliğinin genişlemesini kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda
bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken
kriterleri de belirtmiştir.
·
Bu kriterlere göre aday ülkeler;
demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlık
hakları ve işleyen bir piyasa ekonomisi alanlarında belirli bir seviyeye
gelmiş olmalıdırlar.
·
AB, bu
kriterlere uygun gördüğü birçok Doğu Avrupa ülkesini özellikle 2004 yılından
sonra tam üyeliğe almıştır.
c. AB ve Dünya
·
Avrupa'da
ortaya çıkan siyasi boşluğu doldurmak adına AB'nin önemi artmıştır.
·
Zamanla
büyük bir ekonomik güç haline gelen AB, uluslararası problemleri çözme
konusunda yeterli performansı gösterememiştir.
·
Bunun
başlıca sebebi üye devletlerarasında farklı siyasi, ekonomik çıkarların söz
konusu olmasıdır. Bu durum üye devletlerin birlikte hareket etme olasılığını
kısıtlamaktadır.
·
2
Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan kriz ve savaş boyunca, topluluk
ülkeleri arasında sürekli görüş ayrılıkları çıkmış ve tek ortak
eylemleri denizden kuşatma operasyonlarını yürütmekle sınırlı kalmıştır.
·
1991
'den itibaren Yugoslavya Federasyonu'nun dağılmasıyla baş gösteren Hırvatistan
ve Bosna'daki savaşlarda AB arabuluculuk yapmak ve insani yardım
göndermenin ötesinde etkin olmamıştır.
3. NATO'nun Avrupa'da Genişlemesi
·
Doğu
Bloku’nun yıkılmasından sonra Doğu Avrupa ülkeleri güvenlik arayışı içine
girmişlerdir.
·
Bu
ülkeler NATO'ya girerek güvenlik sorunlarını çözmekle beraber ABD ve Batılı
ülkelerle siyasi ve ekonomik bağlarını güçlendirmeyi amaçlamışlardır.
·
Bu
amaçla Ocak 1999'da ilan edilen "Barış
Için Ortaklık adıyla bir ortaklık programı
uygulamaya konularak NATO ile yakınlaşmaları ve farklı tarihlerde üye olma
imkanı sağlanmıştır.
·
Nisan
2008'de Bükreş'te yapılan NATO Zirvesi'nde, Rusya'nın bütün karşı çıkmalarına
rağmen, Ukrayna ve Gürcistan'ın ileride NATO'ya tam üye
olacakları karar altına alınmıştır.
·
Ayrıca Arnavutluk ve Hırvatistan
2009'da üye olma hakkı kazanırken Makedonya, Yunanistan tarafından veto
edilmiştir.
·
Kıbrıs
Rum Yönetimi de katılım için başvuru
yapmış fakat Türkiye tarafından veto edilmiştir.
D. TÜRKİYE VE AVRU
PA BİRLİĞİ
1. Türkiye'nin AB Serüveni
a.Ankara Anlaşması ve Katma Protokol
·
Türkiye,
AET'nin kurulmasından kısa bir süre sonra 1959'da Topluluğa tam üyelik
için başvurmuştur.
·
Türkiye'nin
kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı
bildirilmiştir
·
Tam üyelik şartları gerçekleşinceye kadar
geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmişti.
·
Bu
gelişmeler sonucunda 12 Eylül 1963'te Ankara Anlaşması imzalanmıştır.
·
AB ve
Gümrük Birliği’nin temsil ettiği kalkınma modeli dışarıya açık, bütünleşmeyi
öngören bir model iken, ülkemizde 1970'li yıllarda içe dönük, "ithalat ikamesi" ne dayalı
politikalar uygulanmıştır.
·
AB ile
başlangıçta sadece ekonomik olan sorunlar, Yunanistan’ın 1980'de Topluluğa tam
üye olması ile siyasi boyut da kazanmıştır.
·
Türkiye
ile arasındaki sorunların kendi politikasına uygun şekilde çözümü için
Yunanistan'ın veto hakkını kullanmaktadır.
b. Türkiye'nin Gümrük
Birliğine Girişi
·
Türkiye,
14 Nisan 1987’de tekrar AB'ye tam üyelik müracaatında bulunmuştur.
·
Süren
müzakereler sonunda Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
·
12-13
Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg'da
yapılan Avrupa Birliği Zirvesi'nde Türkiye'nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez
daha teyit edilmiştir.
·
Buna
karşılık, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin gelişmesinin Türkiye'nin siyasi
ve ekonomik reformların sürdürmesine, Yunanistan ile iyi ve
istikrarlı ilişkilere sahip olmasına ve Kıbrıs sorununun çözümü için
BM gözetimindeki müzakereleri desteklemesine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
·
1998
AB Cardiff Zirvesi Sonuç Belgesi’nin genişleme ile ilgili bölümünde,
adayların tam üyeliğe hazırlanma durumuna Türkiye de dâhil edilmiştir. Komisyon
tarafından Türkiye'yi tam üyeliğe hazırlamak için sunulan "Avrupa
Stratejisi” onaylanmıştır.
·
AB
Komisyonunun 1999'da açıkladığı raporda, Türkiye tam üyeliğe aday gösterilmiş
ve ülkemize de somut bir "Katılma Ortaklığı Stratejisi"
önerilmiştir.
·
1999’da
Helsinki'de yapılan AB Devlet ve
Hükümet Başkanları Zirvesi'nde Türkiye ,oy birliği ile Avrupa Birliğine aday
ülke olarak kabul edilmiştir.
Tarama Süreci
·
AB
aday ülkelerin katılım hazırlıklarını hızlandırmak amacıyla tarama süreçlerini
uygulamaya koymuştur.
·
Buna
karşılık 2001 İlerleme Raporu,
ülkemiz için tarama sürecinin başlatılması yerine, " belli sektörlerin AB
standartlarına uyarlanması, uygulanması ve güçlendirilmesi“ şeklinde farklı bir
yöntem ortaya koymuştur.
·
Türkiye
ile tarama sürecine geçilmeyişine gerekçe Türkiye'nin siyasi kriterleri yerine
getirmediği için, tarama sürecine de başlayamayacağı belirtilmektedir.
·
Ülkemiz
2001 tarihinde hazırlanan 4. ilerleme Raporu ve Strateji Belgesi'nde,
Türkiye'nin gerçekleştirdiği değişikliklere rağmen Kopenhag siyasi kriterlerini
yerine getirmemiş tek aday ülke olduğu belirtilmiştir.
·
Ekonomik
alanda yaşanan iki mali krizin, Türkiye'nin ekonomik kriterleri yerine
getirmesine engel olduğu vurgulanmıştır.
E. YENİ OLUŞUM SÜRECİNDE BALKANLAR
1. Yugoslavya’nın Dağılması
·
Yugoslavya’daki
etnik birliktelik ekonomik nedenlerden dolayı bozulmaya başladı.
·
Slovenler
ve Hırvatlar diğer milletleri aşağı görürler. 2. Dünya Savaşı’nda Hırvatlar
Hitler tarafından destekle-nerek oluşturulan USTAŞA birlikleri Sırpları katletti.
·
Boşnaklar
Müslümanken, Sırplar Ortodoks, Slovenler
ve Hırvatlar Katolik’ti.
Sırp Politikası:
·
Tito döneminde kendilerine haksızlık yapıldığını
düşünüyorlardı.
1985’te
yayınladıkları memorandumla;
1. Sırplara karşı ayrımcılık yapıldığı
2. Kosova ve Voyvodina’nın özerkleştirilmesinin
haksızlık olduğunu
3. Kosova’daki Arnavutların anti Sırp politikası
takip ettikleri
·
Gerekçeleriyle Kosova’da özerkliğin kaldırılmasını,
Arnavutçanın yasaklanmasını istemişlerdi.
·
Bu durum karşısında Arnavut milliyetçiliği beslendi.
·
1945'te
sosyalist temeller üzerine kurulan Yugoslavya, farklı toplulukların, siyasi,
kültürel, sosyal ve ekonomik nedenlere bağlı olarak ortaya
çıkan sorunları tek parti yönetiminde etnik uyumu sağlayarak aşmayı amaçladı.
·
Yugosavya,
Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ , Sırbistan
, Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile Voyvodina ve Kosova özerk
bölgelerinden oluşturuldu . (federalizm)
·
Bu
durum özellikle Yugoslavya Krallığı’nda etkin güç durumunda bulunan
Sırpları rahatsız etti.
·
1974
Anayasası ile Tito ömür boyu devlet başkanı seçildi. Aynı zamanda bu anayasa
ile ulusların her birinin, "ayrılma hakkı da dahil olmak üzere kendi
kaderini tayin hakkı"ndan da bahsedildi.
·
Diğer
federe cumhuriyetlere tanınan yetkilerin, Kosova
ve Voyvodina Özerk Bölgelerine de
verilmesi Yugoslav-ya'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sırpları rahatsız etti.
·
Tito'nun
1980'de ölümünden sonra Yugoslavya'yı oluşturan 6 federe cumhuriyetin
cumhurbaşkanlarının devleti dönüşümlü olarak yönetmesiyle istikrar korundu.
·
1987'de
Yugoslavya'da olumsuz ekonomik
durum Yugoslavya'nın parçalanma sürecine girmesinde etkili oldu.
·
Aralık
1987'de Slobodan Miloşeviç'in bir darbeyle Sırp Komünist Partisinin
başına geçmesi ile Avrupa'nın 4. büyük ordusu olan Yugoslavya Federal Ordusu
(JNA), Sırpların kontrolüne geçti.
S. Miloseviç ile birlikte
ü Kosova ve Voyvodina'ya tanınan özerklik iptal edildi.
ü Buna karşılık Slovenya 1989'da bağımsızlığını ilan etti.
ü Bunu Hırvatistan’ın bağımsızlık kararı takip etti. Böylece
Yugoslavya'da parçalanma süreci başlamış oldu.
·
Yugoslavya'yı
oluşturan altı devletten dördü; Slovenya,
Hırvatistan, Makedonya ve Bosna- Hersek devletten ayrılmırlar.
·
Ancak
Yugoslavya'daki cumhuriyetlerin silah ve askeri güç açısından denk olmaması ve Yugoslav Ulusal Ordusunun
Sırpların kontrolünde olması Sırpları üstün duruma geçirirken bazı
cumhuriyetleri savunma hakkından yoksun bıraktı ve sivil kayıpların artmasına
yol açtı.
·
Almanya
Slovenya ve Hırvatistan'ın bağımsızlıklarını tanıdı ama Bosna-Hersek‘i tanımaz.
Küçük Yugoslavya:
·
Bosna
Hersek Cumhuriyeti, Sırp, Hırvat ve Boşnakların
birlikte yaşaması nedeniyle Yugosavya Fedaral Cumhuriyeti içinde "Küçük
Yugoslavya" olarak anılmaktaydı.
·
Bosna-Hersek'in
bağımsızlık kararı 29 Şubat 1992'de, Bosnalı Sırpların seçimi boykot etmelerine
rağmen referandumla onaylandı.
·
AT Bosna-Hersek'in
bağımsızlığını tanıdı. Bu durumu kabul etmeyen Sırbistan, Bosna - Hersek'in
başkenti Saraybosna'yı ele geçirmek ve Bosna-Hersek'te Sırpların yoğun
olduğu yerlerle Sırbistan'ı bir koridorla birleştirmek istedi.
·
Sırplar
iki aydan kısa bir süre içinde Bosna topraklarının üçte ikisini ele geçirdiler.
·
27 Nisan 1992'de Sırbistan ve Karadağ, Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti'ni; Temmuz 1992'de ise Hırvatistan'ın desteğini alan Bosnalı
Hırvatlar "Hersek-Bosna Cumhuriyeti"ni kurdular.
·
1993'te
de Sırplara karşı ortak mücadele eden Boşnak ve Bosnalı Hırvatlar anlaşmazlığa
düşerek kendi aralarında savaşmaya başladı. Bu durum Sırpların işini daha da
kolaylaştırdı.
·
Bu
karar Sırpların etnik temizlik harekatını kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda
cesaretlendirdi.
·
Bu
durum uluslararası bir müdahalenin yapılması yönünde baskıları artırdı. Mülteci
sorunuyla uğraşmak istemeyen Batılı devletlerin de etkisiyle Saraybosna, Gorajde, Serebrenika, Zepa ve Bihac 1993'te BM Güvenlik Konseyi tarafından güvenli bölge ilan
edildi.
·
Bu
güvenli bölgelere yerleştirilen BM Barış Gücü askerlerine savaştan kaçarak
kendilerine sığınan çoğunluğu Boşnak sivil, kadın ve çocukları koruma görevi
verildi.
·
1994'te
Saraybosna'daki pazar yeri patlamasında sivillerin ölmesi ve yaralanması
NATO'nun tepkisine sebep oldu. Rusya, Yugoslavya krizinde başından beri tarihı,
dini ve kültürel bağlarından dolayı Sırpları desteklemişti.
·
Fakat
Sırp milliyetçiliğinin taşkınlıkıarı ve Rusya ile Batı arasında gelişen güçlü
ilişkiler Rusların Bosnalı Sırplara verdiği desteği sınırlamasına neden oldu.
·
1994'te
Washington'da Bosna-Hersek topraklarında bir Boşnak-Hırvat Federasyonunun
kurulmasına ilişkin bir anlaşma imzalanarak Ocak 1993'ten beri devam eden
Hırvat Boşnak mücadelesi sona erdi.
·
Temmuz
1995'te General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri, daha önce BM Güvenlik
Konseyi tarafından "güvenli
bölge" ilan edilmiş olan Doğu Bosna'daki Serebrenika'yı işgal
etmiş; genç, yaşlı demeden Bosnalı Müslümanlardan binlerce sivili topluca
katletmiştir.
·
Tüm
dünyayı ayağa kaldıran bu katliam, NATO'yu da harekete geçirmiş ve 30 Ağustos
1995'te Sırp hedeflerine yönelik kapsamlı hava operasyonları başlatılmıştır.
·
Üç
hafta süren bu harekat sonucunda Sırplar ateşkes yapmayı kabul etmiştir.
·
14
Aralık 1995'te Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı
Franyo Tucman ve eski BosnaHersek
Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç
tarafından Dayton Antlaşması imzalanarak Bosna Savaşı sona erdi.
·
Bosna-Hersek
Devleti'nin yapısı bu antlaşmayla belirlendi. Antlaşmanın eki olan ülke
anayasası gereğince Bosna-Hersek'in %51
'i, Boşnaklar ile Hırvatların kontrolünde olan "Bosna ve
Hersek Federasyonu"na, %49'u ise Sırpların kontrolündeki " Sırp
Cumhuriyeti" olmak üzere iki devletçikten ve bir küçük özerk bölgeden
oluşan bir devlet haline geldi.
·
Savaş
sonrasında eski Yugoslavya için oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesi,
hem Sırpların hem de Hırvatların, ele geçirdikleri bölgelerde etnik temizlik
yaptığını ifade etmiştir.
·
1992-1995
yılları arasındaki bu olaylarda uluslararası Kızılhaç Örgütünün verilerine göre
Bosna Hersek'te 35.000'i çocuk toplam 312.000 kişi hayatını kaybetmiş ve 2
milyon Boşnak evini terk etmek zorunda kalmıştır.
·
Yugoslavya'nın
parçalanmasından sonra kurulan cumhuriyetler, güvenlik arayışı , siyasi ve
ekonomik sebepler çerçevesinde uluslararası oluşumlara katılmak istemiştir.
·
Ekonomik
açıdan diğer cumhuriyetlere göre ileri seviyede olan Hırvatistan ve Slovenya
AB'ye üye olmuştur.
·
NATO'nun
genişleme süreci konusunda belirtildiği gibi Slovenya 2004'te üye olurken
Hırvatistan 2009'da üye olma hakkı kazanmış, Makedonya ise Yunanistan'ın vetosundan dolayı NATO'ya girememiştir.
Aliya Izzetbegoviç
·
Savaşı sırasında Hırvat ve Sırp çetelerine karşı Boşnakların
varlığını korumasında önemli rol oynayan Izzetbegoviç,1992-1995 Bosna Savaşı ve
sonrasında Bosna-Hersek' in bağımsızlığını kazanmasında büyük bir rol üstlendi.
19 Ekim 2003'te Saraybosna'da vefat etti.
ANCAK HEPSİ ÖLDÜ
·
Lahey Adalet Divanı tarafından Hırvatistan ve Kosova'da
insanlığa karşı suç işlemekten, Bosna'da ise soykırım suçundan yargılanan
Sırbistan eski Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç yargılanması devam ederken
hücresinde ölü bulundu.
·
2.
Arnavutluk'ta Demokratikleşme Süreci
·
Arnavutluk,
1912'de bağımsız oldu. II. Dünya Savaşı’nda İtalyanlar tarafından işgal edilen
Arnavutluk Enver Hoca liderliğinde, İtalyan ve Almanlara karşı mücadele
verdi ve savaş sonunda Komünist Partisinin yönetimine girdi.
·
Başlangıçta
SSCB ile iyi ilişkiler kuran Enver Hoca liderliğindeki Arnavutluk,
1961'de SSCB'den uzaklaştı ve Avrupa'da yalnız kaldı.
·
Çin, Adriyatik Denizi kıyısında kendisine bir
üs verilmesi karşılığında Arnavutluk'a önemli iktisadi yardımlarda bulundu.
·
Bu
gelişmeler Arnavutluk'u Çin Halk Cumhuriyeti'ne yaklaştırdı. Ancak 1976'da Çin
Halk Cumhuriyeti'nde başlayan reformlar bu ilişkileri olumsuz etkiledi ve
Arnavutlu k Çin'den de uzaklaştı.
·
1985'te
Enver Hoca'nın ölümünden sonra Ramiz Alia,
Arnavutluk Komünist Partisi liderliğine ve devlet başkanlığına
getirildi.
·
Enver
Hoca döneminde dışa kapalı bir politika takip eden Arnavutluk, Alia döneminin
ilk yıllarında aynı politikayı takip etti.
·
Bu
yüzden Arnavutluk SSCB'de başlayan değişim rüzgârlarından en son etkilenen
devlet oldu.
·
Balkanlarda
ve Avrupa'da meydana gelen gelişmeler üzerine Alia, sosyalist rejimi
yumuşatmaya yönelik tedbirler almak zorunda kaldı.
·
1990
başlarından itibaren Arnavutluk büyük bir değişim içine girerek bir dizi
reformlar yaptı. Ramiz Alia, dış ülkelerle münasebetleri geliştirerek
uzun yıllardır dış dünyaya kapalı olan Arnavutluk'un dış politikasını temelden
değiştirdi.
·
Hükümet,
ekonomide liberalleşmeyi kabul ederken dış sermayenin sınırlı da olsa ülkeye
girmesine izin verdi.
·
Arnavutluk'ta
ilk kez 1992'de iktidar partisinin denetiminde olmakla birlikte çok partili
seçimler yapılarak demokrasiye geçiş sağlandı.
·
Son
olarak 28 Kasım 1998'de referandumla yeni anayasa kabul edildi. 22 Mart 1992'de
yapılan seçimlerde Demokrat Parti birinci parti oldu.
·
Böylece
Sosyalist Parti iktidarına da son verilerek Demokrat Parti liderliğinde bir
hükümet kuruldu.
·
Bunun
üzerine Ramiz Alia istifa etmek zorunda kaldı ve cumhurbaşkanlığına Demokrat
Parti lideri Sali Berişa seçildi. Arnavutluk'un Avrupa Birliği ve
NATO'ya üyelik görüşmeleri sürmektedir.
F. ORTA DOGU VE
AFGANISTAN'DAKI GELİŞMELER
1. Körfez Savaşları
·
Irak
ekonomik sıkıntılarından kurutulabilmek amacıyla Kuveyt’in Irak’a bağlandığını
bildirerek işgal eder.
·
BM Güvenlik Konseyi
aldığı kararlarla bu işgali kınayarak Irak'tan, işgal ettiği topraklardan hemen
ve şartsız olarak geri çekilmesini istedi.
·
Irak
çekilmeyince BM Güvenlik Konseyi 6 Ağustosta, Irak'a ekonomik ambargo
uygulatır.
·
Irak'ın
Kuveyt'ten çekilmesini sağlamak amacıyla Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan
koalisyon güçlerine ABD ve Avrupa devletleri ile Mısır, Bahreyn, Suudi Arabistan,
gibi Arap ülkeleri de destek verdi.
·
Irak’ın,
askerlerini çekmemesi üzerine, Güvenlik Konseyi kararına göre koalisyon güçleri
hava saldırısına başladı.
·
Bu
saldırılar sonucu;
ü Irak, askeri gücünün büyük bölümünü kaybetti.
ü Irak Kuveyt'teki petrol kuyularını ateşe verdi.
ü Koalisyon kuvvetleri kara harekatını başlatarak kısa sürede
Kuveyt'teki Irak ordusunu kıskaca aldı.
·
1991'de
Irak'ın ateşkes isteğinde bulunması üzerine ateşkesin nihai şartlarını görüşen
BM Güvenlik Konseyi,
ü Kuveyt'in işgalden önceki sınırlarının kabul edilmesi,
ü Irak'ın nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlardan
arındırılması kararını aldı.
ü Ekonomik ambargonun kaldırılması da bu şartların yerine
getirilmesine bağlandı.
·
BM, kararıyla,
Irak hükümetine 36. paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyine uçak ve ağır
silah geçirmeme yükümlülüğünü kabul ettirdi.
·
36.
paralelin kuzeyini kontrol altında tutmak ve Irak'ın ateşkes koşullarına uyup
uymadığın ı kontrol etmek için uluslararası "Çevik Güç" kuruldu.
·
Merkezi
Türkiye'deki incirlik Üssü olan bu güç; ABD, İngiliz, Fransız ve Türk
hava birliklerinden oluşuyordu.
·
BM
tarafından oluşturulan Irak Özel
Komisyonu ve Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı haziranda nükleer silahlara ilişkin denetim görevine
başladı.
·
Irak'ın
sorun çıkarması nedeniyle denetimler defalarca kesintiye uğrasa da Irak
hükümetinden habersiz yapılan araştırmalar sonucunda kitle imha silahlarıyla
ilgili bir bulguya henüz rastlanmadı. Buna rağmen ABD, İngiltere ve İspanya ise Irak'a karşı güç
kullanımını öneren bir karar tasarısını Güvenlik Konseyine sundu.
·
Almanya,
Rusya, Çin, Fransa, Belçika, Suriye başta olmak üzere Güvenlik Konseyi üyelerinin çoğunun karşı çıkması nedeniyle tasarı
onaylanmadı.
·
Türkiye
ve diğer İslam ülkeleri ile Bağlantısızlar da güç kullanılmaması kararı
alınırken ABD, bölgeye 150.000 civarında asker sevk etmişti.
·
BM Güvenlik Konseyinde Irak'a zaman tanınması
yönünde tartışmalar yaşanırken ABD ve İngiltere tarafından Irak'a saldırı
başlatıldı (20 Mart 2003).
·
Yöneticilerin
bir bölümü teslim olurken bazıları kaçarak kurtulmayı denedi. Devlet Başkanı
Saddam Hüseyin, 30Aralık 2006'da idam edildi.
·
BM
Güvenlik Konseyi, işgal güçlerini bölgede otorite kabul eden bir karar aldı.
·
Ayrıca
alınan kararla Irak'ın siyasi yapısının yeniden oluşturulması, doğal
kaynakların tasarrufu gibi konularda işgal güçlerine yetki verilmesi, ekonomik
ambargonun kaldırılması ve BM Genel Sekreterine otoritenin oluşturulması için
"özel temsilci atama yetkisi"
verilmişti.
·
2003'te
"Geçici Irak Yönetim Konseyi"
oluşturuldu ve BM nezdinde tanındı.
·
Geçici Irak İdari Yasası'nın kabul
edilmesiydi. Irak'ta seçimler öngörüldüğü gibi 30 Ocak 2005'te yapıldı.
·
Celal
Talabani cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümetin kurulmasının ardından anayasa
kabul edildi.
·
Irak'ın
asli unsurlarından olan ve nüfusları 2milyonu geçen Türkmenlere yönetimde
yeterli temsil hakkı verilmemesi çözüm bekleyen önemli bir sorun olmaya devam
etmektedir.
2. Filistin sorunu ve Orta Doğu Barış
Görüşmeleri
·
14
Mayıs 1948'de İsrail Devleti kurulmuştu. Filistin halkı 1948 Arap-İsrail
savaşında topraklarının işgal edilmesi üzerine mülteci konumuna düştü.
·
Başlangıçta
Arap devletlerinin desteği ile Filistin 'in bağımsızlığının sağlanacağına
inanarak kurulan bazı örgütler, 1962'de silahlı mücadeleye girişirken aynı
zamanda Filistin bağımsızlık mücadelesini organize etmeye çalıştılar.
·
1964'te
etkin olmaya başlayan örgütler, 1967 savaşında Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin
İsrail'in eline geçmesiyle insan kaynağını büyük kaybeder.
·
1964'te Yaser
Arafat önderliğinde ve Filistin Kurtuluş
Örgütü(FKÖ) çatısı atında birleştiler.
·
FKÖ
siyasi çözüm yolları arayarak Batı Şeria ve Gazze'de bir Filistin Devleti'nin
kurulmasına çalıştı. Zaman zaman ayrılıkların yaşandığı FKÖ'de 1987 Cezayir Toplantısı ile
yeniden birlik sağlandı. Bu yılın sonunda işgal altındaki Filistin
topraklarında FKÖ'nün desteği ile ayaklanma (intifada) başladı.
·
Arafat'ın
"küçük generallerim“ dediği çocukların
tanklara karşı sapanlı mücadelesi ve İsrail'in insan hakları ihlalleri dünyada
yankı uyandırdı ve İsrail'i zor durumda bıraktı.
·
14
Kasım 1988'de Filistin Ulusal Konseyi
tarafından Bağımsız Filistin Devleti
ilan edildi.1989'da Yaser Arafat FKÖ konseyi tarafından Devlet Başkanlığına
seçildi.
·
Ekim
1991'de düzenlenen Madrid Konferansı
İsrail ve Filistin ilk kez görüşürler.
·
"Oslo görüşmeleri " sonunda
FKÖ ve İsrail birbirlerini tanıyarak barış görüşmeleri yapıldı.
·
İsrail’in
BM Güvenlik Konseyi
kararlarını ve dünya kamuoyunun tepkisini dikkate almamasından dolayı barış gerçekleşmedi.
Zamanla İsrail saldırıları, Filistin
lideri Arafat'ı 2002 yılında Ramallah'taki teşkilat mer-kezinde kuşatma altında
tuttu. Arafat teslim olmaya zorlandı. Aynı yıl içinde İsrail güvenlik gerekçesiyle
Batı Şeria ile arasına sınır
boyunca büyük bir duvarın inşasına başladı.
·
İsrail,
2004’te Gazze Şeridi'ndeki tüm Yahudi yerleşme-lerinin boşaltılacağını
açıklarken Gazze'ye saldırılarını yeniden başlattı.
·
"Refah
operasyonu" adı verilen saldırılar Yaser Arafat'ın ölümü sonrasında
Filistin lideri olan Mahmut Abbas
tarafından İsrail'le ateşkes ile son buldu.
·
Yapılan
anlaşmaya göre İsrail 2005'te Gazze'deki 21 ve Batı Şeria'daki dört yerleşim
yerinden çekilmeyi tamamladı.
·
2007
sonlarında İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözüm esasına dayanan
"Anna Polis"
toplantısı yapıldıysa da sonuç alınamadı.
·
2008
sonlarında İsrail'in muhalif Filistinli örgütleri gerekçe göstererek Gazze üzerine başlattığı saldırılarda
çoğunluğu sivil, yüzlerce insan hayatını kaybetti.
·
Ateşkes
ilan edilmesine rağmen Filistin sorunu Orta
Doğu ' da çözüm bekleyen önemli sorunlardan biri olmaya devam etmektedir.
Doğuda yeni utanç duvarı
·
Güvenliğini
sağlamak gerekçesi ile İsrail’in
2002'de inşasına başladığı duvarın uzunluğu 730 km olarak planlanmıştır.
110 km'lik ilk kısmı Temmuz 2003'te tamamlanmıştır. Duvarın sadece % 11 'i ısrail
sınırı olarak gösterilen yeşil hattan; % 89'luk kısmı ise Filistin 'e ait su ve
verimli topraklarının bulunduğu kısımdan geçmektedir.
·
Duvarın
inşası BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne uygun olmadığından BM Genel
Kurulu 21 Ekim 2003'te duvarın inşasının durdurulmasını ve yıkılması
kararlaştırmasına rağmen İsrail bu karara uymamıştır.
·
3. Afganistan'daki
Gelişmeler
·
Şubat
1989'da SSCB birliklerinin çekilmesinden sonra Afganistan'da SSCB destekli
Afgan hükümeti ile mücahitler arasında çatışmalar başladı.
·
1992'de
mücahitler, bu savaştan zaferle çıktılar ve kendi aralarında bölünerek iktidar
mücadelesi içine girdiler.
·
Afganistan'daki
bu durumdan yararlanan Molla Muhammet liderliğindeki Taliban (öğrenciler)
grubu, 1996'da Kabil merkez olmak üzere ülkenin yaklaşık % 70'ini kontrolü
altına alarak İslam Devletini
kurdu.
·
Taliban
yönetimine karşı olanlarda Ahmet Şah Mesut liderliğinde 45.000 kişilik askeri
güçle ülkenin kuzeyinde toplanarak "Kuzey
İttifakı" adı altında örgütlendi.
·
11
Eylül 2001 'de ABD'nin Newyork şehrindeki Dünya
Ticaret Merkezine (ikiz kuleler) ve ABD
Savunma Bakanlığına (Pentagon) terör saldırısında bulunuldu.
·
ABD bu
saldırılardan sorumlu tuttuğu terör örgütü liderinin Afganistan'da bulunduğunu
iddia ederek kendisine teslim edilmesini istedi. Taliban yönetiminin olumsuz
cevap vermesi üzerine 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan'a hava taarruzu
başlattı.
·
Başta Özbek General Raşid Dostum olmak üzere
Kuzey İttifakı da harekata karadan destek verdi.
·
Hava
operasyonları karşısında çaresiz kalan Taliban yönetimi Kasım 2001 'de
yönetimden uzaklaştırıldı.
·
Afganistan'da
Taliban yönetimi yıkılarak yerine Hamid Karzai liderliğindeki hükümet,
22 Aralık 2001 'de göreve başladı. Bu hükümetin ülkede güvenliği sağlamasına
destek olarak BM Güvenlik Konseyi
tarafından Uluslararası Güvenlik
Destek Gücü (ISAF) kuruldu.
·
Türkiye,
2002'de ve 2004’te olmak üzere ISAF'ta
komutayı devraldı. ISAF komutası daha sonra NATO'ya geçti.
·
Görevine
devam eden ISAF, görev alanı
başkent Kabil ve yakın çevresinde güvenliği sağlamasına
rağmen ülkenin geri kalan alanlarında tam olarak güvenliği sağlayamamıştır.
4. Orta Doğu'da Su Sorunu
·
XIX.
yüzyılın sonlarında, Orta Doğu'da devletlerarasın-daki ilişkileri, güvenliği ve
barışı etkileyen önemli etkenlerden biri de "su sorunu" dur.
Orta Doğu'nun başlıca su
kaynakları:
·
Dicle,
Fırat, Asi, Şeria ve Nil nehirleridir. Bu nehirlerin kaynaklarının ve denizlere
döküldükleri yerlerin farklı ülkelerin topraklarında bulunmasından dolayı
devletler arasında suyun paylaşılması ile ilgili gittikçe büyüyen sorunlara
sebep olmuştur.
·
Nil
Nehri, Mısır, Sudan ve Etiyopya; Şeria Nehri ise
Ürdün, Suriye ile İsrail arasında suyun kullanımı konusunda ciddi sorunlara yol
açmaktadır.
·
Asi
Nehri, Lübnan'dan doğmakta, Suriye'den geçip Türkiye'den
Akdeniz'e dökülmektedir. Bu nehir üzerinde Lübnan ve Suriye barajlar inşa
etmiştir. Bu durum Türkiye'nin, nehrin sularından yeteri kadar istifade
etmesini engellerken Türkiye ve Suriye arasında da sorun oluşturdu.
·
Türkiye,
Keban Barajı projesi ile Dicle
ve Fırat nehirleri-nin
kullanımının bir anlaşmaya bağlanması amacıyla Suriye ve Irak'a 1965'te ortak
bir toplantı yapılması teklifinde bulunsa da Asi Nehri sularının da bu
görüşmede ele alınması önerisi üzerine bu toplantı gerçekleşmedi.
·
1970'li
yılların başlarından itibaren Türkiye'nin GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)'ı
uygulamaya başlaması Suriye ve Irak Türkiye'nin bu projesini engellemek için
çalışmalar yaptı. Dünya Bankasının proje kapsamındaki kredilerinin kesilmesine
neden olan bu girişimler, projeyi Türkiye'nin kendi kaynakları ile
gerçekleştirmesi gerekliliğini ortaya çıkardı.
·
Türkiye,
Atatürk Barajı'nda 13 Ocak 1990'dan itibaren su tutmaya başlayacağını bildirmesi
ilgili devletlerin tepkisi ile karşılandı.
·
Böylece
Dicle ve Fırat'ın sularının kullanımı ve paylaşılmasından doğan "su
sorunu" açıkça ortaya çıktı.
·
Dicle
ve Fırat üzerindeki egemenlik haklarından taviz vermeyeceğini vurgulayan
Türkiye, sorunun barışçı yollarla çözülmesine çalıştı.
·
Bu
doğrultuda daha önce 1987'de Şam'da imzalanan "Ekonomik iş Birliği Protokolü" çerçevesinde Türkiye,
Fırat Nehri'nden, Suriye'ye saniyede 500 metreküp su bırakmayı kabul etti.
·
Ayrıca
Fırat ve Dicle'nin suyunu Arap Yarımadası'na kadar akıtacak "Barış Suyu Projesi"ni
ortaya attı.
·
Ayrıca
Fırat Nehri üzerinde Birecik Barajı'nın
yapılmaya başlanması Suriye'nin, Dicle üzerinde Ilısu Barajının yapılması Suriye ve Irak'ın tepkilerine
sebep oldu.
·
1990'Iı
yıllarda Türkiye ile Suriye ve Irak arasında devam eden "su sorunu", 1999-2001
yılları arasında bölgede kuraklığın da görülmesiyle gerginliği oldukça
artırdı.
·
DÜNYADAKI
SU KAYNAKLARI VE KULLANIMI
·
Dünyadaki
toplam su miktarının yaklaşık %97,5'i tuzlu su, %2,5'i ise tatlı su
kaynaklarından oluşmaktadır. Yeryüzündeki tatlı suların %97'si yer altı suları
ve buzullardan oluşmaktadır.
·
Yüzeydeki
kullanılabilir tatlı suyun %99'u ise göllerde bulunur. Bu durum kolaylıkla
yararlanabilecek elverişli tatlı su miktarının çok az olduğunu göstermektedir.
Son yüzyılda dünya nüfusu üç kat artarken su kaynakları üzerindeki talep yedi
kat artmıştır.
·
Nüfus
yoğunluğunun artması ve su kaynaklarının dünya genelinde dengeli dağılmaması
nedeniyle yaklaşık 80 ülkede nüfusun %40’ında su arzı mevcut talebi
karşılayamamaktadır.