OSMANLI
DEVLET ANLAYIŞI/ OSMANLI MERKEZİYETÇİ YAPISININ GÜÇLENDİRİLMESİ
·
Osmanlılar, yönetimde Selçukluları örnek
aldılar.
·
Osmanlı devlet anlayışı ve yönetim sisteminin
temelleri;
1.
eski Türk gelenekleri,
2.
İslam dininin devlet anlayışı ve
3.
hâkim olunan topraklardaki devlet anlayışlarına dayalıdır.
·
Osmanlı devlet yönetimi, sömürgeci bir anlayış
görülmez.
·
Osmanlı yönetim sistemi adalet ve himayeye dayalıdır.
Osmanlı Devleti bu
sayede hâkim olduğu topraklarda uzun süre varlığını korumuştur.
·
Osmanlı Devleti’nde, devletin devamlılığı esastır. Bu
yüzden sonsuza kadar yaşayacağı düşüncesi için “Devlet-i Ebed Müddet”,
devletin büyüklüğü için de “Devlet-i Âliyye, Devlet-i
Muazzama” gibi unvanlar verildi.
·
Türk cihan hâkimiyeti ülküsü, Osmanlı cihat anlayışı
ile birleşerek İslamiyet’i yayma politikasına dönüştü.
·
İlk Türk devletlerinde olduğu gibi “kut alma”
anlayışı Osmanlı’da da devam etti.
·
Osmanlı’da ilk dönemlerde: “Ülke
hanedanın malıdır.” anlayışı vardı ve dolayısıyla veraset sistemi
belirsizdi. Padişahın tüm çocuklarının tahta çıkma hakkı vardır
·
I. Murat döneminde: “Ülke hükümdarın ve oğullarının malıdır.” anlayışına dönüştü.
Böylece hâkimiyet bir sülaleden alınarak bir aileye mahsus kılındı. Her ne
kadar şehzadeler arasında taht mücadeleleri yaşansa da ülkenin bölünmesinin
önüne geçildi.
·
II. Mehmet döneminde : “Fatih Kanunnâmesi’ olarak adlandırılan düzenlemelerle, padişah, tüm
ülkenin sahibi kabul edilip hükûmet, ordu ve yönetim birimlerinin doğrudan
bağlandığı güç merkezi oldu. Kardeş katli yasalaştı.
·
Mehmet dönemindeki
merkeziyetçilik için yapılan çalışmalar
1.
Kardeş
katlinin yasalaşması
2.
vezir-i âzamlık ve beylerbeyliği gibi önemli görevlere önemli Türkmen aileler getirilmemeye başlandı.
Devşirmeler önemli makamlara getirildi.
3.
Sadrazamın
etkinliğini artırarak Divan toplantılarına başkanlık yapması sağlandı. Böylece
sadrazamın padişaha bağlılığı artırıldı.
4.
Müsadere
sistemi uygulandı. Devlet hazinesine gelir
sağlamak ve üst düzey yöneticilerin öldükten sonra mirasçılarına bir şey
bırakamayacaklarını düşünerek dürüst davranmalarını sağlamaktı.
5.
Haremden evlenme geleneği başlatır. Böylece padişahın evlendiği ailenin güçlenmesinin
önüne geçilir. (I. Bayazid’in Germiyanlıların kızıyla evlenmesi)
DEVLET İDARECİLERİNDE BULUNMASI
GEREKEN VASIFLAR
·
II. Murat zamanında Osmanlı sarayına girmiş olan Venedik elçisi Andrea
Coscolo padişahın,Şehzade Mehmet’e ülke yönetimi ile ilgili nasihatlerini kaleme almıştı.
·
Eser “Nasihat-üs Sultan Murad” adını taşır.
·
Müsadere
sistemi uygulandı. Devlet hazinesine gelir
sağlamak ve üst düzey yöneticilerin öldükten sonra mirasçılarına bir şey
bırakamayacaklarını düşünerek dürüst davranmalarını sağlamaktı.
·
Haremden evlenme geleneği başlatır. Böylece padişahın evlendiği ailenin güçlenmesinin
önüne geçilir. (I. Bayazid’in Germiyanlıların kızıyla evlenmesi)
·
Padişahın başa geçmesi
·
cülus töreni ve
cülus bahşişi :
·
cülus töreni; padişahın başa geçme törenidir.
·
cülus bahşişi; padişahın kapıkulu askerkerine dağııttığı başa geçme
parasıdır.
·
Eyüp Sultan Türbesi’ni
ziyaret:
·
Padişah kendisine
eşlik edenlerle Eyüp
Sultan Türbesi’ni ziyaret edip kılıç
kuşanırdı.
·
Osmanlı öncesi Türk devletlerinde
nasihat/siyasetnameler
·
Osmanlı Devleti’nde tahta çıkan padişahların ve idarecilerin sahip
olması gereken vasıflar, gerek padişahların gerekse bazı devlet adamlarının
yazmış oldukları nasihatnâme ve siyasetnâmelerde belirtilmiştir.
·
Nasihatnâme ve siyasetnâmeler, devlet yönetimiyle ilgili, devlet
idarecilerine ve devlet adamlarına idarecilik ilim ve sanatına dair bilgiler
veren, onlara pratik tavsiyelerde bulunan ve onların adaletli bir yönetim
oluşturmalarını sağlamak ve istemek amacıyla yazılan siyasi ve ahlaki içerikli
eserlerdir.
·
Nasihatnâme ve siyasetnâmelere, önceki Türk İslam devletlerinde de
rastlamak mümkündür.
·
Kutadgu Bilig: Karahanlılar Dönemi’nde, Yusuf
Has Hacip’e ait “Kutadgu Bilig” buna
örnektir.
·
Siyasetnâme:Büyük Selçuklu Veziri
Nizam’ül-Mülk’ün “Siyasetnâme” adlı eserleri bu tür eserlere örnek olarak
gösterilebilir.
·
Osmanlı’da bazı nasihatler
·
Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatleri ki bunlar dinî, ilmî ve
ahlaki öğüt niteliğindedir.
·
II. Murat’ın, oğlu II. Mehmet (Fatih) için yazmış olduğu “Nasihat-üs Sultan Murad”; Yavuz’un,
oğlu I. Süleyman’a (Kanuni) yazdığı “Siyasetnâme” ile
·
Vezir-i âzam Lütfi Paşa’nın yazmış olduğu “Âsafnâme” önemli nasihatnâme
ve siyasetnâmelerin arasında gösterilebilir.
·
Nasihatnâme ve siyasetnâmeler
de padişah ve yöneticilere genel olarak
1. adaletli olma,
2. ihsan kapılarını açık tutma,
3. emanete riayet etme,
4. reayaya karşı şefkat ve
merhametli olma,
5. görevi ehil ve hakkı olanlara
verme,
6. idare altında bulunanları
kendi evladı gibi görme ve hakkını gözetme,iyilik ve lütufta bulunmaları
7. bilim insanlarına destek olmaları, bilimsel faaliyetleri için gerekli ortamı hazırlamaları tavsiye edilir.
·
ŞEHZADELER VE SANCAĞA ÇIKMA USULÜ
·
Osmanlı Devleti’nde, padişahın erkek çocuklarına “şehzade”
denirdi.
·
Osmanlı Devleti’nde şehzadeler, sancağa çıkmadan
önce sarayda, şehzadelerin eğitimi konusunda devrin en ileri hocalarından en
iyi eğitimi almaktaydılar Sarayda iç oğlanlarla birlikte dinî, ilmî ve idari alanlarda
eğitim görürlerdi.
·
Binicilik ve dövüş sanatları eğitimini iç oğlanlarla
birlikte alırlardı. Hatta saray içinde şehzadelerin eğitimine ait bir de “Şehzade Okulu” bulunmaktaydı.
·
Şehzadelerin eğitimlerinin bir diğer ayağı da
sancaklara çıkarılmalarıydı.
·
Osmanlı şehzadelerin, gelecekte hükümdar adayı
olmaları vesilesiyle gerekli beceri ve tecrübeyi almaları için kendilerine
yardımcı olarak atanan lalalar nezaretinde
sancaklara çıkarılırlardı.
·
Sancağa çıkma yaşı genelde on beş idi.
·
II. Mehmet (Fatih) sekiz yaşında, II. Bayezid ise yedi
yaşında sancağa gönderilmiştir.
·
Osmanlı Devleti’nde, İzmit, Bursa, Kefe, Konya, Kastamonu, Kütahya, Manisa ve Amasya
gibi şehirler önemli şehzade sancaklarıydı.
·
Şehzadeler yanlarında annesi, lalaları ve askerleri
dışında; defterdar, nişancı, Divân kâtibi, kapıağası, tabib, bahçivan vb.
görevlilerle birlikte sancağa gönderilirlerdi.
·
Sancakta bulunan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi.
·
Sancağa çıkarılan şehzadelerden yaşları müsait
olanlar, tıpkı başkent İstanbul’daki Divâna benzer bir Divân teşkilatı kurar,
sancaklardaki idari işleri yürütürlerdi.
·
Dolayısıyla sancaklar âdeta küçük bir devlet
teşkilatlanmasının örneğini gösterir ki bu sayede şehzadeler devlet yönetimini
yaşayarak öğrenmiş olurdu.
·
II. Selim Dönemi’nden itibaren şehzadelerin sancaklara
çıkma yönteminde sadece büyük ve hükümdar adayı olan şehzadenin sancağa
çıkmasına karar verildi ve sadece Manisa
şehri şehzade sancağı olarak belirlendi.
·
XVII. yüzyıldan itibaren ise büyük şehzadenin de
sancağa çıkma usulü tamamen kaldırılarak şehzadelerin sarayda eğitim
almalarına karar verildi.
·
«Sancağa çıkma» yerine şehzadelere ismen sancak
verilerek yerine mütesellim (vekil) gönderildi.