27 Şubat 2022 Pazar

OSMANLI’DA SÖZLÜ VE YAZILI KÜLTÜR

 

OSMANLI’DA SÖZLÜ VE YAZILI KÜLTÜR

·          Sözlü kültür nedir? Sözlü kültürün etkisi nedir?

·          Değişik anlatıların sözlü olarak anlatılmasıdır. Bir kültürün nesilden nesle taşınmasında sözlü ürünlerin büyük bir önemi vardır.

Resim 1: Aşık Veysel


·          Sözlü kültür ürünleri kimindir? Sözlü kültür ürünleri önceleri bir sanatçıya aitken zamanla toplumun ortak malı olur. Eser zamanla ait olduğu toplumun inançlarını, geleneğini, dil özelliklerini yansıtır.

·          Sözlü kültür eserlerinin yazıya geçirildikten sonraki durumu nedir? Sözlü kültür eserleri yazıya geçirildikleri dönemin tüm özellikleriyle birlikte o eserde donup kalır.

·          Sözlü edebiyat ürünleri ne zaman oluşmaya başlar? İslamiyet Öncesi Dönem’de oluşmaya başlayıp Osmanlı Dönemi’nde zirveye ulaşır. Bu ürünlerin yazıya geçirilmesiyle zenginleşen halk edebiyatı ve İslamiyet etkisiyle oluşan Divan Edebiyatı, Osmanlı’daki sözlü ve yazılı kültürün en güzel örneklerini barındırır.

Resim 2: Fuzuli'nin şiirinden beyit


·          Osmanlı’da sözlü ve yazılı kültürün gelişim süreci şu şekilde olmuştur:

ü  İslamiyet öncesi Türklerin dinî törenlerde ve sosyal etkinliklerde söylenen destanlar, okunan şiirler, sözlü edebiyat ürünleridir. Yazının yaygınlaşmasıyla sözlü kültür ürünleri yazıya geçirilir.

ü  Anadolu’nun yurt edinilmesiyle İslam öncesi sözlü kültürü, Anadolu ve İslam kültürüyle etkileşime geçerek yeni bir sözlü kültür geleneği oluşturmuştur. Eski Türk destanlarında, şiirlerinde yer alan vatan sevgisi, kahramanlık gibi temalar Anadolu sözlü kültüründe yeniden şekillenmiştir.

ü  Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet ve II. Murat gibi padişahlar, sözlü kültür taşıyıcıları olan âşık ve ozanlara yakın ilgi göstermişler; onları bu kültürün korunması için teşvik etmişlerdir.

ü  Sarayın, özellikle hanım sultanların himayesinde olan saz şairleri, usta-çırak ilişkisiyle yetişmişlerdi.  


·          Saz şairleri:

·          Saz şairleri savaşlarda okudukları kahramanlık şiirleri ile orduya manevi desteklerler.

·          Saz şairleri Osmanlı esnaf teşkilatı içinde yetişirler.

·          Saz şairleri en sözlü edebî geleneği koruyarak âşıklar zümresinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

 

 

 

 

 

·          KÖROĞLU:

·          Koçaklamalarıyla tanınan aynı zamanda en önemli saz şairidir. Köroğlu’nun Bolu Beyi’ne karşı yapmış olduğu mücadele; yiğitlik ve kavganın, haksızlığa karşı duruşun simgesi hâline gelerek şiirlere, türkülere konu olmuştur.

·          “Benden selâm olsun Bolu Beyi’ne /Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır /At kişnemesinden, kalkan sesinden /Dağlar seda verip seslenmelidir…”

Resim 3: Köroğlu


·          İlgi gören bazı sözlü edebiyat ürünleri: XV. yüzyıldan itibaren en çok görülen sözlü edebiyat ürünü halk hikâyeleridir. Destan ve şiir geleneğin Züleyha, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber gibi çok bilinen aşk hikâyeleri halk arasında çok tutulmuştur.

 

 

·          Sözlü edebiyat ürünleri nerede okunurdu?

·          Konusunu İslamiyet’ten alan halk hikâyeleri de uzun yıllar köy misafirhanelerinde, camilerde, tekkelerde, kıraathanelerde anlatılmış ve okunmuştur.

 

·          YAZICIOĞLU MEHMED ve MUHAMMEDİYYE

·          Yazıcıoğlu Mehmed’in Peygamberin özelliklerini ve örnek kişiliğini anlattığı manzum bir eser yazar. Muhammediyye adı verilen bu eser, halk arasında Kur’an’dan sonra en çok okunan kitap olmuştur. Medreselerde ders kitabı olarak da okutulur.

 

·          Diğer sözlü kültür ürünleri:

·          Destanlar, halk hikâyeleri ve şiirleri sözlü kültür örnekleridir.

·          Bunların dışında gösteri sanatları olan Köy seyirlik oyunları, kukla, karagöz, meddah ve orta oyunu sözlü kültürün tiyatro örnekleridir. Bu oyunlar halkın eğlence kaynağı da olmuştur.

Resim 4: Meddah


 

·          Helva sohbetleri: Edirne ve Topkapı saraylarında başlatılan helva sohbetleri de bir başka sözlü kültür geleneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Resim 5: Helva sohbetleri

·          Şehzade şehirlerinde edebiyat: İstanbul dışında özellikle şehzadelerin bulunduğu sancak şehirleri Trabzon, Amasya, Manisa başta olmak üzere Edirne ve Bursa gibi eski başkentlerde de edebiyat toplantılarının yapılırdı.

Harita1: 14. yy Anadolu


·          Şairlerin bir araya gelerek şiir okuduğu, edebî sohbetler yaptığı bu muhitler hem sanatın gelişmesini hem de sözlü kültür ürünlerinin korunmasını sağlamıştır.

 

·          Sözlü kültürün olumlu yönleri:  

1.        Halkı kendi dil ve kültürünü korur.

2.        Toplumsal sevinçler ve üzüntüler halkın dayanışma ve kaynaşmasını sağlar.

3.        Türk kültürünün korunmasında ve yaşatılmasında önemli bir işleve sahiptir.

 

·          Bazı destanlar: Yazılı edebiyat örneği olan Battalnameler, Danişmendnameler ve Saltuknameler birer kahramanlık destanlarıdır. Halk edebiyatı, folklor, dil, tarih vs. araştırmaları için çok önemli kaynaklardır. Yazıldıkları dönemin devlet ve toplum yapısı hakkında çok değerli bilgiler içerdikleri gibi, edebî açıdan da zengin metinlerdir.

Resim 6: Battal Gazi


 

·          Tekke edebiyatı: Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından itibaren tasavvuf inanışı toplumda önem kazanmıştır. Bir tarikata bağlı olan şairler tekke ve tasavvuf edebiyatını oluşturmuştur.

·          Hoca Ahmet Yesevi’nin “hikmet” adını verdiği şiirleri tekke ve tasavvuf edebî geleneğinin temelini atmıştır. Yesevi’nin hikmetleri Anadolu coğrafyasında

·          ilahi, nefes, methiye, deme, nutuk, devriye, şathiye” gibi türlerle karşımıza çıkmaktadır.

Resim 7: Divan-ı Hikmet


·          Alevi-Bektaşi halk şiirinin kurucusu olan Kaygusuz Abdal ise nefes ve şathiyeleriyle ünlüdür. Yine Seyyit Nesimi, tasavvuf inançlarıyla Yunus Emre ile benzerlik gösterir. Bu âşıklık geleneği sonradan yazıya geçirilmiştir.

Resim 8: Kaygusuz Abdal


 

·          Divan edebiyatı: Osmanlılarda İslam medeniyeti etkisiyle gelişen divan edebiyatı yazılıdır.

·          Divan edebiyatı, Oğuz Türklerinin Türk İslam kültürünü anlatan, Fars ve Arap edebiyatlarının yazım özellikleriyle gelişmiş klasik Türk edebiyatıdır.

·          Daha çok medrese eğitimi alan, şeriat bilgisine hâkim, yüksek eğitimli kişilerce okunup yazılan bu edebiyata “saray edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı” gibi isimler de verilmiştir.

·          Saray çevresi ve belirli şehirlerde (Bursa, Edirne, İstanbul) oluşan divan edebiyatında;

ü  sanat ön plandadır.

ü  konunun işleniş biçimi önemlidir.

ü  soyut anlatım ön plandadır.

ü  Divan edebiyatında Arapça ve Farsça kelimeler fazlaca kullanıldığından dili oldukça ağırdır.

ü  Divan edebiyatında genellikle ilahi aşk, dinî ve tasavvufi konular işlenmekle birlikte toplumsal hiciv ve mizah türlerinde de önemli eserler verilmiştir.

 

 

 

·          Yazılı kültürün önemi: Osmanlı coğrafyasında yazılı kültür, Türk kültürünün korunmasında ve yaşatılmasında önemli bir işleve sahip olmuştur.

 

·          II. MURAT DÖNEMİ’NDEKİ KÜLTÜREL GELİŞMELER

·          Osmanlı’da Türkçenin büyük devlet dili olmasına zemin hazırlayan, âlimler ve sanatkârlar ile haftada iki gün görüşüp konuşan Sultan II. Murat’dır.

Resim 9: Sultan II. Murat


·          Bütün bunların yanında bilinçli bir Türkçeciliğe sahip olan II. Murat, Türkçenin yozlaşmasına karşı tedbirler almıştır. Arapça ve Farsça eserlerden Türkçeye tercümeler yaptırmıştır. Yine mütercimlere eserlerinde sade ve açık bir dil kullanmalarını tavsiye etmiştir.

·          II. Murat Dönemi’nde, âlim ve şairlerin Türkçe yazmalarını da istemiştir.

·           II. Murat’ın aynı zamanda usta bir şair olması, Arapça ve Farsçadan Türkçeye eserler tercüme ettirmesi onun nazarında Türkçenin gelişmesini sağladı. Nitekim;

ü  Danişmendnâme (Türklerin Anadolu’yu fethini anlatan destan) ve

ü  Kâbûsnâme (Mercimek Ahmet’e ait nasihatnâme) gibi eserler II. Murat’ın gayreti ile yeniden Türkçeye tercüme ettirildi.

ü  Yine Osmanlı şiir mecmularından olan Mecmûatü’n-Nezâir (şiir lügatı)de II. Sultan Murat’a adandı.

·          II. Murat Dönemi’nde bilimsel ve kültürel çalışmalara verilen destek sayesinde birçok ülkeden bilim insanı Edirne ve Bursa’ya yerleşti.

·          II. Murat, ömrünü gaza meydanlarında geçirdiği hâlde, imar işlerine de büyük önem verdi. Döneminde birçok eserin yapılmasına öncülük ettiği için Ebü’l-Hayrat diye anıldı.

·          Başta Bursa ve Edirne olmak üzere Rumeli’de birçok şehirde camiler, medreseler, saraylar ve köprüler yaptırdı. Külliye binaları ile birlikte inşa edilen Bursa Muradiye Cami ve Edirne Muradiye Cami kendi adını verdiği en büyük eserlerdir.

·          II. Murat Dönemi’nin en önemli eserlerinden biri olan, Edirne’de inşa edilen Üç Şerefeli Camii’nin yanına ise bir medrese ve imarethane mevcuttur.

Resim 10: Üç Şerefeli Camii

·          ÖDEV /ETKİNLİK

1.       Değişik anlatıların sözlü olarak anlatılmasına …………………………………… denir.

2.       Osmanlı devletinde imar faaliyetleri ile ünlenen II. Murat’ın lakabı ………………………………..’tır.

3.       Türkçenin korunmasına çalışan kuruluş dönemi padişahı ……………………………………’tır.

4.       Koçaklamalarıyla ünlü saz şairimiz ……………………………………….’dur.

5.       Helva sohbetleri genellikle ……………………… şehrinde yapılırdı.

6.       ……………………. edebiyatı, Fars(İran) ve Arap edebiyatlarının yazım özellikleriyle gelişmiş klasik Türk edebiyatıdır.

7.       Hoca Ahmet Yesevi’nin şiirlerine ……………………. denir.

8.       Sözlü kültürün olumlu yönleri nelerdir?

25 Şubat 2022 Cuma

ROMA TARİHİ -54- Septimius Severus






·         Severus hanedanı

1.       Septimius Severus (193-211)
2.       Caracalla(198-217)
3.       Publius Septimius Geta (209-211)
          Macrinus (217-218) (hanedan dışı)
4.       Diadumenian (217-218)
5.       Elagabalus (218-222)
6.      Alaexander Severus (222-235) 

·         Septimius Severus (193-211)

·         Septimius Severus’un ilk dönemleri ve görevleri: Septimius Severus 11 Nisan 145’te Kuzey Afrika’daki Lepcis(veya Leptis) Magna’da dünyaya gelir. Afrika kökenli ilk imparatordur. İlk kez yirmili yaşlarının başında consul olan Severus, daha sonraki yıllarda da birkaç kez consul’lük yaptı. Bazı askeri görevlerde de bulundu. Gallia’da  Lugdunensis valisi olduğu dönemde (185-187) Syria’daki Emesa’da bir yüksek din görevlisinin kızı olan lulia Domna ile evlendi. Çiftin Caracalla diye ünlenen Antoninus ve Geta(ikisi de imparator olacaklar) adlarında iki oğlu oldu. İki kardeş arasındaki husumet, Caracalla’nın kardeşi Geta’yı annesinin yanında öldürmesiyle sonuçlanacaktır.

Septimius Severus ve eşi  lulia Domna


·         Septimius Severus’un  iktidarı eline geçirmesi: Severus, Pertinax zamanında Yukarı Pannonia valisi olarak görev yapıyordu. Pertinax’ın öldürüldüğü haberi kendisine ulaştığında Pannonia’daki askerler kendisini imparator ilan ettiler. Fakat aynı sırada doğudaki lejyonlar da Niger’i imparator ilân etmişlerdi. Severus, lejyonları arkasına alarak kendi pozisyonunu sağlamlaştırdı. Bu arada Pertinax’ın öldürülmesinin ardından imparator ilân edilen Didius Iulianus kısa sürede halkın ve askerlerin desteğini kaybettikten sonra öldürülür. Didius Iulianus yaklaşık iki ay Roma tahtında kalmış oldu. Septimius Severus herhangi bir karşı koymayla karşılaşmadan Nisan 193’te Roma’da Senatus tarafından imparator tanındı. Severus’un ilk işi Pertinax’ı öldürenlerden intikam almaya söz vermek oldu, hatta Pertinax adını da bir unvan gibi taşımaya başladı.

 Didius Iulianus, imparatorluğu satın alan imparator (Bknz Didius Iulianus)


·         Septimius Severus’un  rakipleri: Septimius Severus’un alt etmesi gereken iki rakibi vardı: Britannia valisi Clodius Albinus ve Syria’da askerler tarafından imparator ilân edilmiş olan Syria valisi Niger.

·         Septimius Severus ve Niger mücadelesi: Septimus Severus, Albinus’a caesar unvanı vererek onu yanına çekmiş, en azından bir süre için Albinus tehdit olmaktan çıkmıştı. Bu yüzden öncelikle Niger tehdidinin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Niger, doğuda kendisini emniyete aldıktan sonra, Boğaz’da stratejik bir noktada yer alan Byzantion’u ele geçirmek için yola koyuldu. Byzantion, batıda olduğu halde Niger’e destek veren bir bölgedir. Kendisi henüz Byzantion’a ulaşmadan, Niger taraftan bir ordu Byzantion’u işgal etti. Bu kötü haber imparatora ulaştığında Severus Roma’dan ayrılarak bölgeye geldi ve biri Kyzikos yakınında diğeri Nikaia’da olmak üzere iki yerde193 yılında Niger’in ordusunu yenilgiye uğrattı. Niger, tekrar Dogu’ya çekilmek zorunda kaldı. Severus ordusuyla onu takip etti.  193’te yapılan Nikea savaşında Niger yenilerek eyaletinin merkezine giderken 194’te Issos savaşında da yenildi. Niger takip edilerek öldürüldü. Niger’in tarafını tutan Dogu’daki kentler ve Parthlar cezalandırıldı. Bu arada Byzantion’da hâlâ Niger taraftarı bir ordu vardı uzun kuşatmadan sonra bu şehir de ele geçirildi. Byzantion cezalandırılarak kent tahrip edilir. Byzantion, Marmara Ereğlisi (Perinthos)’ne bağlanır. Ancak daha sonra imparator olacak olan Severus’un oğlu Caracalla Byzantion’un yeniden imârı için çalışacak ve kenti eski statüsüne getirecekti.

Byzantion’un konumu


·         Septimius Severus ve Clodius Albinus mücadelesi: Niger’in ortadan kalkmasıyla Severus’un yegâne ciddi rakibi olarak Britannia valisi Clodius Albinus kaldı. Severus, Albinus’a caesar unvanı vererek onun muhalefetini etkisiz hale getirmişti. Böylelikle Niger’e karşı daha rahat mücadele etme imkânı bulmuştu. Yoksa iki düşmanla savaşacaktı. Severus, Clodius Albinus’un gücünü bilmesine rağmen Roma imparatorluğuna adaylığı konusunda ona şans vermek istemiyordu. Aynı zamanda Caracalla ve Geta adlarında iki de oğlu vardı. İmparatorluğu çocuklarına bırakması daha mantıklı göründü.  

Clodius Albinus


·         Lugdunum savaşı: Kendi askerleri tarafından imparator ilân edilen Clodius Albinus 196 yılında büyük bir orduyla Britannia’dan Gallia’ya geldi ve Lugdunum (Lyon) kentinde karargâhını kurdu. Amacı, Roma’ya girerek Senatus'a imparatorluğunu onaylatmaktı. Severus ise o sırada Roma’da diğer devlet işleriyle meşgul oluyordu 197 yılı başında Roma’dan ayrılarak Albinus’un üzerine yürüdü. İki ordu Lugdunum civarında karşılaştı ve Severus kesin bir zafer kazandı (19 Şubat 197). Bunun üzerine Albinus ise intihar etmek zorunda kaldı. Sıra, Severus’u uğraştıran Niger ve Albinus’u destekleyenlerin cezalandırılmasına gelmişti. Severus’un düşmanlarını destekleyen yirmi dokuz senatör ve çok sayıda devlet adamı öldürüldü.

Lugdunum savaşı (Lyon) temsili


·         Septimius Severus’un Mezopotamya seferi:  Dogu’da da Niger’i destekleyenler vardı, onların da cezalandırılması gerekiyordu. Ayrıca, Parthlar, Romalıların birbirlerine düştükleri bu iç savaşı fırsat bilerek Doğu’daki Roma egemenliğini zayıflatıyorlar ve Roma karargâhlarını tehdit ediyorlardı. Mezopotamya’yı da kontrolları altına almışlardı. Roma’nın Dogu’daki iktidar ve itibarının kaybolmaya başlaması, Severus’un Doğu’ya karşı bir sefer yapmasını zorunlu hale getirdi. Severus 197 yılı yazında Doğu’ya hareket eder.198 yılı başında Parth başkenti Ktesiphon(Tizpon) ele geçirildi.  Ertesi yıl Parthlarla bir antlaşma gerçekleştirildi. Parth Savaşı sonrası Mezopotamya Roma eyaleti yapıldı. Severus Doğu seferi sırasında büyük oğlu Caracalla’ya augustus, küçük oğlu Geta’ya da caesar unvanı verdi (198). Severus daha sonra Filistin ve Mısır’a uğrayarak Roma’ya döndü (202).

Partların başkenti Ktesiphon(Tizpon)'un konumu


·         Septimius Severu’un sön dönemleri ve ölümü: Septimius Severus 208 yılı başlarında Britannia’da düzenlemeler yapmak ve kuzey kabilelerin Britannia’ya yaptıkları saldırılara son vermek üzere karısı ve iki oğluyla birlikte yola çıktı. Birtakım başarılar elde ettiyse de artık fiziksel yorgunluğun yanı sıra yaşlılığın getirdiği zaaflar da söz konusuydu. Oğulları Caracalla ile Geta arasındaki husumet ve kıskançlık da imparatoru endişelendiriyor ve huzursuz ediyordu. Severus, 4 Şubat 211’de 65 yaşında Britannia’da Eburacum’da (bugünkü York) öldü.


Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....