1. Ünite: TARİH BİLİMİ
1. konu: TARİH
BİLİMİNE GİRİŞ
Tarihin Tanımı ve
Özellikleri
·
Geçmişteki insanların yaşayışlarını, oluşturdukları kültür ve uygarlığı, yer
ve zaman göstererek, neden-sonuç ilişkisi içinde, belgelere
dayanarak, objektif olarak inceleyen ve anlatan bir sosyal bilimdir.
Tarihi Olayların
özellikleri
ü Geçmişte yaşanmış olayları inceler.
ü İnsanlar meydana getirir.
ü Belgelere dayanmalıdır.
ü Yer ve zaman belirtilmeli.
ü Sebep-sonuç ilişkisi olmalıdır.
ü Objektif olmalı.
ü Tarihi olaylar tekrarlanamaz (deney- gözlem yapılamaz).
Tarihin Konusu
•
Toplumların yapmış oldukları sosyal, ekonomik,
siyasi, dinî, kültürel faaliyetler tarihin konusu arasında yer alır.
Olay ve Olgu
kavramı
•
Geçmişte meydana gelen, başlangıç ve
bitiş tarihi belli olan olaylara “tarihî olay” denir.
•
Tarihî olay sonucunda uzun sürede
gelişen durumlara ise “tarihî olgu” denir.
•
Tarihî olgular süreklilik gösterir.
•
Örneğin, Fransız İhtilali tarihî bir
olay, Fransız İhtilali sonrasında milliyetçilik akımının yayılması ve ulusal
devletlerin kurulması da birer tarihî olgudur.
Tarihte Yer ve Zaman İlişkisi
•
Tarihî bir olay
için, yer ve zaman en önemli unsurlardır.
•
Ayrıca coğrafi şartlar, bölgenin
özellikleri, olayların sebep ve sonucunu doğrudan etkilediğinden tarihî olayların geçtiği yerlerin bilinmesi son
derece önemlidir.
• Tarihte Sebep-Sonuç ilişkisi
•
Tarihî olaylar bir zincirin halkaları gibi
birbirlerini neden ve sonuçlarıyla takip eder.
• Tarih Biliminin Yöntemi
•
Her bilim dalı sonuca ulaşmak için
kendine özgü yöntemleri vardır.
•
Tarih bilimini fen bilimlerinden
ayıran en önemli özelliği tekerrür (tekrar) etmemesi, sonuca ulaşmak için deney
ve gözlemin yapılamamasıdır.
•
Tarihçi: Tarihî olayları sebep-sonuç ilişkisi
içerisinde belirli yöntemlerle araştırarak açıklama yapanlara “tarihçi” denir.
•
Tarihçinin geçmişi aydınlatmak için
yararlandığı her türlü yazılı kaynağa “belge”, belgelerin saklandığı yere “arşiv”, incelenen olayla ilgili elde
edilen her türlü bilgilere ise “veri” denir.
•
Tarih
araştırmacılığında şu yöntemler vardır:
1. Kaynak Arama:
•
Geçmişten günümüze kadar gelmiş her
türlü veriye kaynak denir.
•
Kaynaklar 3’e ayrılır;
a)
ana kaynaklar, olayı yaşayan
birinin yazdığı eserler, paralar, devletlerin resmî evraklar
b)
birinci elden kaynaklar, ana kaynaklardan
yararlanarak yazılan eserlerdir
c)
ikinci elden
kaynaklar, birinci elden kaynaklardan yararlanılarak
yazılan eserlerdir.
•
Tarihî kaynaklar, bilgi veren
kaynağına ve malzemenin cinsine göre çeşitli gruplara ayrılır:
a)
Sözlü Kaynaklar: ağızdan ağza söylenerek gelen tarihî şiirler, hikâyeler, efsaneler,
destanlar
b)
Yazılı kaynaklar: Kitabe, şecereler, biyografi, seyahatnameler, hatıralar, yıllıklar,
kitaplar, resmi yazışmalar, mühürler, fermanlar, kanunnameler, paralar,
takvimler, antlaşmalar, kil tabletler.
c)
Yazısız kaynaklar: Evler, kaleler, çeşmeler, heykeller, resim, hikayeler, film,
fotoğraflar, destanlar, efsaneler, mağara resimleri, kabartmalar, mezarlar, anıtlar, insan ve
hayvan iskeletleri.
d)
Görsel ve İşitsel
Kaynaklar: Olayların geçtiği dönemde çizilmiş
haritalar ve planlar görsel kaynaklardır. taş plaklar, CD’ler, VCD’ler, DVD’ler
ve filmler sesli ve görüntülüdür.
(etkinlik sayfa 20)
2. Tasnif etme ( Sınıflandırma)
•
Tarihçilerin elde edilen verileri zamana,
mekâna (yere) ve konuya göre bölümlere ayırarak düzenlemelerine
“tasnif” denir.
3. Tahlil (Çözümleme)
•
Tarihçinin elde ettiği verilerin
yeterli olup olmadığını tespit etme aşamasına “tahlil” denir.
4. Tenkit (Eleştiri)
•
Tarihçi, bu aşamada elde edilen verilerin gerçek veya
sahte olup olmadığını “tenkit” (eleştiri) yaparak değerlendirir.
•
Eleştiri iç ve dış tenkit olmak
üzere iki aşamada yapılır:
a)
İç Tenkit: Yazarın duygu ve düşüncelerinin eser üzerindeki etkilerine bakılır.
b)
Dış Tenkit: Eserin yazarı, nerede ve ne zaman yazıldığı tespit edilir.
5. Terkip (Sentez)
•
Tarihçilerin hazırlayacağı eseri yazma
aşamasına geçtikleri son bölüme “terkip” denir.
•
Bu aşamada şunlara dikkat edilir:
•
Meydana gelen dönemin koşulları
dikkate alınır.
•
Sade ve anlaşılır dil kullanılmalıdır.
TARİHİN TASNİFİ (SINIFLANDIRILMASI)
•
Tarihin kapsadığı konu ve zaman
bakımından geniş olmasından dolayı tarihi araştırmalarda ve tarih öğretiminde
kolaylık sağlamak amacıyla sınıflandırılır.
1.
Zamana göre: Tarih, zamana göre; yıl, dönem, çağ ve yüzyıl gibi bölümlere ayrılması
2.
Mekana göre: coğrafi bölgelerin, kıtaların, ülkelerin tarihini incelemek
3.
Konuya göre: Konular belli bir alanı kapsar. Kültür Tarihi, Siyasi Tarih, Dinler
Tarihi gibi çalışmalar, konuya göre sınıflandırma kapsamında değerlendirilir.
ZAMAN VE TAKVİM
a) Takvimlerin Ortaya Çıkışı
·
İnsanlar,
zaman içinde yaşanılan gelişmeleri yıl, ay ve saate göre ayırarak takvimi
ortaya çıkarırlar.
·
Takvim
düzenlenirken Dünya’nın kendi etrafında bir defa dönmesi ile geçen zamana “gün”, Ay’ın Dünya çevresinde bir tur
yapması ile geçen zamana “ay”,
Dünya’nın Güneş çevresinde bir tur dolanması ile geçen zamana “yıl” denmiştir.
·
Ay takvimi: Tarihte ilk takvimi Sümerler kullandılar.
Ay yılı esasına göre düzenledikleri takvimi 12 aya bölerek bir yılı 360 gün
olarak hesapladılar.
·
Güneş takvimi: Mısırlıların kullandıkları takvim
ise güneş yılına dayanıyordu. Bir yılı 12 aya bölerek 365 gün olarak hesapladılar.
·
Mısırlıların
yaptıkları takvim Roma imparatoru Julius Caesar (Jül Sezar) ve Papa XIII.
Gregorius (Gregoryus) tarafından yeniden düzenlenerek 1582 tarihinden itibaren
dünya genelinde kullanılmaya başlandı.
·
Tarih
boyunca toplumlar kendileri için önemli olayları takvimlerine başlangıç yaptılar.
İbraniler MÖ 3761 yaradılış yılını, Yunanlılar ilk olimpiyat oyunlarının
yapıldığı MÖ 776 yılını, Romalılar, MÖ 753 Roma şehrinin kuruluşunu,
Müslümanlar ise 622 yılını Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini
takvimlerinin başlangıç yılı olarak kabul ettiler.
b) Türklerin Kullandıkları
Takvimler
·
Türkler
tarih boyunca birçok takvim kullanmışlardır:
1.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi: İslamiyet öncesinde Türklerin
kullandığı ilk takvimdir. Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir. Bir yıl, 365
gün 5 saat olarak belirlenmiştir. On iki yılda bir devir yapan yılları sayı ile
değil, hayvan adları ile adlandırmışlardır. Her yılın bir adı vardır. Aylar ise
sayılar ile gösterilmiştir. Her on iki yıldan sonra yıl adları, birinci yıldan
itibaren başlar. Başlangıçta Köktürk ve Uygurlar tarafından kullanılan bu
takvim zamanla birçok Türk boyu, Çin ve Tibetliler tarafından da kullanılmıştır.
2.
Hicri Takvim: Ay yılı esasına göre düzenlenen hicri
takvimin başlangıcı hicrettir. ilk kez Hz. Ömer döneminde kullanılmaya başlanan
hicri takvime Kameri (Ay) takvimi de denir. Günümüzde ülkemizde kutsal gün, ay
ve dinî bayramların belirlenmesinde hicri takvim kullanılmaktadır.
3.
Celali Takvimi: Melikşah’ın emriyle Ömer Hayyam başkanlığında
bir komisyona hazırlatılmıştır. Melikşah’ın diğer adı olan Celalettin’den dolayı
“Celali takvimi” olarak anılmıştır. Takvimin başlangıç tarihi 1079’dur. Güneş yılı
esasına göre belirlenmiştir. Bir yıl 365 gün 6 saat olarak hesaplanmıştır.
Büyük Selçuklu Devleti dışında, Hindistan’da Babür Devleti tarafından da kullanılmıştır.
4.
Rumi Takvim: Osmanlı Devleti tarafından
kullanılmıştır. Osmanlılar vergilerin toplanmasında ve diğer malî işlerde Hicrî
takvimin bir takım sakıncaları görülünce Rumi takvim yapıldı. Güneş yılına göre
düzenlenen takvimde bir yıl 365 gün 6 saat olarak hesaplandı. Rumi takvim 1839
yılından itibaren bütün resmî işlerde kullanıldı.
5.
Miladi Takvim: Başlangıç tarihi milat (Hz. İsa’nın
doğumu) olan bu takvim ülkemizde 1 Ocak 1926 yılından itibaren kullanılmaya başlandı.
Bir yıl 365 gün 6 saattir. Günümüzde, dünyada en yaygın olarak kullanılan
takvimdir. Güneş yılı esasına göre düzenlenen takvimlerde her yüz yıla “yüzyıl”
veya “asır” denir.
·
Güneş yılı esasına
göre düzenlenen takvimlerde her yüz yıla “yüzyıl” veya “asır” denir.
TARİHİN ÖNEMİ
a) Tarih Öğrenmenin Amaç ve
Faydaları
·
Tarih,
insanların geçmişten ders alıp geleceğe yön vermelerini sağlar.
·
Tarih,
insanlara, vatan ve millet kavramları ile millî ve kültürel değerleri öğretir.
·
Tarih,
millî birlik ve beraberlik anlayışının kuvvetlenmesini sağlar.
·
Devlet
yöneticilerine devletin nasıl yönetileceği konusunda yardımcı olur.
·
İnsanlara
karşılaştıkları durumları tarihî olaylarla bağlantı kurdurarak mantıklı bir
sonuca varma yeteneği kazandırır.
·
İnsanların,
aralarındaki sorunları barış yoluyla çözümlemelerine katkıda bulunur.
b) Atatürk ve Tarih
ü 1924 yılında İstanbul Üniversitesine bağlı olarak
Türkiyat Enstitüsünü kurdu,
ü Atatürk, Türk
milletinin tarihini öğrenmesini ve kendisini tanımasını amaçladı.
ü millî tarih dersleri öğretilmesini sağladı.
ü 1931 yılında bilimsel çalışmalar yapılması için Türk
Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kuruldu.
ü Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin açılmasına
öncülük etti (1936).
ü Atatürk, yaptığı
tarih çalışmalarıyla Türk millî tarihinin büyük ölçüde aydınlanmasını sağladı.
ü Atatürk son olarak mirasının büyük bir kısmını Türk
Tarih Kurumuna bağışlayarak tarihe ne kadar önem verdiğini gösterdi.
4. TARİHÎ OLAYLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
·
Tarihî
olayı değerlendirirken o dönemin şartları göz önünde bulundurulmalıdır.
·
Örneğin,
·
Çanakkale
Savaşı’nı zor koşullarda kazanılması
5. TARİHÎ OLAYLARIN FARKLI
BAKIŞ AÇILARIYLA DEĞERLENDİRİLMESİ
·
Tarihî
olayların değerlendirilmesinde en önemli husus tarihçilerin olaylara tarafsız
yaklaşmalarıdır. Tarihçi, olayları duygusal yaklaşımlarla açıklamamalıdır.
·
Bunun
en önemli kanıtı, Mısırlılarla Hititliler arasında yapılan Kadeş Antlaşmasıdır.
Kendi kaynaklarında; Mısır Firavunu II. Ramses, kahraman olarak tasvir
edilirken Hitit kralı Muvattali savaşı kendisinin kazandığını iddia eder.
6. TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİRLİĞİ
·
Tarihte
mutlak değerler yoktur. Tarihçiler geçmişte yaşanmış tarihî olaylarla ilgili
sürekli araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda bulunan yeni bilgi
ve belgeler, mevcut tarihî bilgilerin değişmesine yol açabilmektedir.
·
Örnek:
Yapılan araştırmalar sonucunda ilk Osmanlı parasının Orhan Bey döneminde değil
Osman Bey döneminde bastırıldığını göstermektedir.
1. TARİH YAZICILIĞININ
GELİŞİM SÜRECİ
·
Yazının
kullanılmaya başlanmasından sonra yapılan faaliyetlerin kayıt altına alınmasıyla
da tarih yazıcılığı başlamıştır. (Örnek; Hititlerde anallar (yıllıklar),
Köktürklerde kitabeler, Osmanlılarda vakayinameler, Ruslarda kronikler tarih
yazıcılığına örnektir.)
TARİH YAZICILIĞININ GELİŞİM
SÜRECİ
Hikâyeci
(Rivayetçi) Tarih:
·
En ilkel tarih
yazma tarzıdır.
·
Hikâyeci tarihin
öncüsü Heredot’tur.
·
Heredot yazmış
olduğu Historia (Tarih) adlı eserinde Yunan tarihini ve komşu ülkelerin
tarihini hikâye şeklinde anlatmıştır.
·
Anlatılan olaylar
yorum yapılmadan verilir.
·
Hikâyeci tarihi
masallardan ayıran özellik, bu türün yer ve zaman belirtmesidir.
Öğretici Tarih (Pragmatik, Faydacı)
·
Geçmişin olaylarından
gelecek için ders çıkarma amacı güdülür.
·
Olaylar ve kişilerden
ilgi çekici şekilde söz edilerek toplumun ahlaki bakımdan gelişmesi amaçlanır.
·
Yazar, mensup olduğu
millete nasihatlar verir.
·
Öğretici tarih yazıcılığın
ilk temsilcisi Thukydides, Peleponnes Savaşları’nın tarihini yazmıştır
Araştırıcı Tarih
·
Araştırma ve geliştirme
yöntemleri kullanılır.
·
19. yüzyıldan
itibaren bilimsel tarihçiliğin kullandığı yöntemdir.
·
Araştırmacı tarih
olayların nedenlerini, gelişimlerini ve sonuçlarını sorulara cevap verecek şekilde
anlatır.
·
Olaylar arasında
sebep-sonuç ilişkisi kurar.
·
XX. yüzyıldan
itibaren gelişerek bilimsel özellik kazanan araştırmacı tarih, günümüz tarih
anlayışının temelini oluşturur
2. TÜRKLERDE TARİH
YAZICILIĞI
a) Osmanlılarda Tarih Yazıcılığı:
·
Osmanlı
Devleti’nde tarih yazıcılığı devletin başarılarını ortaya koyar. Padişah ve diğer
yöneticilerin hayatları, kahramanlıkları, siyasi ve askerî zaferleri anlatılır.
Bu işleri yapan tarihçilere “şehnameci” denir.
·
XVIII.
yüzyıldan itibaren Osmanlı tarih yazıcılığında Avrupa’nın etkisi görülür. Bu
dönemde şehnamecilerin yerini “vakanüvisler” aldı. Resmî devlet tarihçisi olan
vakanüvisler, daha önceki tarihî bilgileri değerlendirerek kendi dönemlerinde
yaşanan olayları da yazdılar. Kişisel yorumlara pek yer vermediler.
·
İlk
Osmanlı vakanüvisi Mustafa Naima Efendi’dir. Naima, tarihî olayları kronolojik
olarak sıralayıp olaylara sosyolojik yorumlar da kattı.
b) Cumhuriyet Döneminde
Tarih Yazıcılığı
·
Türk
tarihinin kökenlerini eleştirel bir anlayışla ortaya çıkarmaya çalışıldı.
·
Türklerin
kurmuş oldukları uygarlıklar ve bu uygarlıkların dünya medeniyetine katkıları
belgelerle ispatlanmaya çalışıldı.
TARİHİN YARARLANDIĞI BİLİM
DALLARI
1.
Coğrafya: Tarihî olayların tüm yönleriyle aydınlatılabilmesi
için olayın yaşandığı mekânın coğrafi özelliklerinin bilinmesi gerekir.
2.
Arkeoloji: “Arkeoloji”, bir kazı bilimidir.
Özellikle tarih öncesi dönemlerin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olur.
3.
Kronoloji: “Kronoloji”, zaman bilimidir. Tarihî
olayların zamanının belirlenmesinde ve sıralanmasında tarihe yardımcı olur.
Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurar.
4.
Antropoloji: İnsan ırklarını fiziksel açıdan
inceleyerek sınıflandırır. İnsanın iskelet, kafatası gibi fiziki özelliklerini
inceleyerek insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasında tarihe
yardımcı olur.
5.
Etnografya: Toplumların yaşayış, gelenek, örf ve
âdetlerini araştırıp inceleyen bilim dalına “etnografya” denir. Özellikle
belgelerin yetersiz olduğu durumlarda, etnografya biliminin verdiği bilgiler
büyük önem taşır.
6.
Paleografi: “Paleografi”, eski yazıların
okunmasını sağlayan bilim dalıdır. Her devirde ayrı yazılar kullanıldığından bu
yazıların okunması önemlidir. Paleografya, tarih boyunca yazıların geçirdiği
evreleri ve özellikleri inceler.
7.
Epigrafi: “Epigrafi”, anıtlar üzerindeki
yazıları ve kitabeleri inceler. Böylece anıt veya kitabenin dikildiği dönemin
sosyal, siyasi ve ekonomik özelliklerinin aydınlatılması konusunda tarihe
yardımcı olur. Epigrafi, çalışmalarını filoloji ve paleografya ile birlikte
yürütür.
8.
Diplomatik: “Diplomatik”; devletlerarası
antlaşma, ferman, berat gibi vesikaları inceler. Devletlerarası siyasi
ilişkiler, yapılan antlaşmalar konusunda tarihe yardımcı olur.
9.
Nümizmatik: “Nümizmatik”, eski paraların
tanınması ile uğraşan bir bilim dalıdır. Paraların üzerindeki resim, şekil ve
semboller sayesinde devletlerin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik durumları
hakkında bilgilere ulaşılabilir.
10. Hukuk:
“Hukuk”, insanların birbirleriyle ve devletle olan münasebetlerini düzenleyen
kurallardır. Hukuk kurallarının incelenmesiyle toplumların siyasi, kültürel,
ekonomik yapıları hakkında bilgilere ulaşmak mümkündür.
11. Edebiyat: Edebiyat, tarih boyunca meydana gelmiş olayların, günümüze aktarılmasında
tarihe yardımcı olur.
12. Felsefe: Felsefenin tarihî olayları değerlendiren kolu ise tarih felsefesidir.
13. Sosyoloji: Tarihî olayların geçtiği döneme ait toplum yapısı ve değer yargılarının
bilinmesi, tarihî olayların doğru bir şekilde değerlendirilmesine yardımcı olur
14. Filoloji : “Filoloji” dünya üzerinde var olmuş dilleri inceler. Dillerin benzer
özelliklerini, akrabalık bağlarını araştırır. Göç hareketlerinin açıklanmasında,
toplumların yakınlık derecelerini ortaya koymada tarihe yardımcı olur.
15. Ekoloji: “Ekoloji”, çevre bilimidir. Çevre değişikliklerini ve bu değişikliklerin
insan toplulukları üzerindeki etkilerini araştırır.
16. Kimya:
“Kimya”, tarihî buluntuların belirlenmesinde tarihe yardımcı olur. “Karbon 14”
metodu sayesinde buluntuların hangi döneme ait olduğunu ve orjinalliğini
kimyasal analizler sonucu tespit eder.
17. Heraldik: “Heraldik”, armaları inceleyen bilim dalıdır. Armalarda yer alan
semboller, kullanıldığı dönemin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olur.
2. ÜNİTE: UYGARLIKLARIN DOĞUŞU VE İLK
UYGARLIKLAR
1. KONU: TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR
TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
·
Geçmişte yaşanmış
olayları incelemekte zorlanan tarihçiler, tarihi çeşitli dönemlere ayırarak
incelediler.
·
Tarihî olayların
aydınlatılmasında özellikle yazılı belgelerin önemi büyüktür. Bu nedenle
tarihçiler, yazının bulunmasından önceki dönemler için “Tarih Öncesi Devirler”,
yazının kullanıldığı dönemler için ise “Tarihî Devirler” ifadesini kullanmışlardır.
·
Tarih
öncesi çağlar,
ü İnsanlık tarihinin en eski, uzun ve karanlık dönemidir.
ü Bu dönemde yazı kullanılmadığından yeterince bilgi ve
belge mevcut değildir.
ü Tarih öncesi dönemlerin aydınlatılmasında daha çok
arkeoloji biliminden yararlanılmaktadır.
ü Tarih öncesi çağlar insanların kullandıkları
malzemelere göre Taş Çağı ve Maden Çağı olarak adlandırılmıştır.
a) Taş Çağı (MÖ 600.000-MÖ
5000) insanlık tarihinin en eski
dönemi olan Taş Çağı; Eski Taş Çağı (Paleolitik), Orta Taş Çağı (Mezolitik) ve
Yeni Taş Çağı (Neolitik) olmak üzere üç döneme ayrılır.
·
Eski Taş Çağı (Paleolitik-Kaba)) insanlık tarihinin en uzun
evresidir. Bu döneme ait ilk yerleşim yerleri Fransa’daki Lasgue (Laskö) ve ispanya’daki
Altamira mağaralarıdır. Türkiye’de ise Yarımburgaz(İstanbul) ile Antalya’da
Karain, Beldibi ve Belbaşı mağaraları; Isparta’da Kapalıin, Hatay’da Mağaracık
·
Eski Taş Çağı’nın genel özellikleri şunlardır:
ü Yerleşim yerleri mağara ve kaya sığınaklarıdır.
ü Mağara duvarlarına av ve hayvan resimleri yaptılar.
ü Çakmak taşlarının
yontulmasıyla baltalar ve kesici aletler yaptılar.
ü Klan (aile) şeklinde
yaşadılar.
ü Avcılık ve toplayıcılık temel geçim kaynaklarıdır.
·
Orta Taş Çağı (Mezolitik-Yontma) insanların taştan yapılmış aletleri
daha da geliştirdikleri bir dönemdir. Özellikle kilden yapılan araç ve gereçler
günlük hayatta kullanıldı. Ancak yine de Eski Taş Çağı’na benzer özellikler taşımaktadır.
Bu döneme ait yerleşim yerlerine ait buluntulara Güney Tacikistan’da Kuldara
Bölgesi’nde rastlandı. Türkiye’de ise Antalya’da Beldibi, Ankara’da Macunçay,
Göller Yöresi’nde Baradiz ve Samsun Tekkeköy
·
Orta Taş Çağı’nın genel özellikleri şunlardır:
ü Avcılık ve toplayıcılık temel geçim kaynaklarıdır.
ü Çakmak taşından yapılmış (mikrolit) araç ve gereçleri
kullandılar.
ü Mağara duvarlarına yapılan resimleri geliştirdiler.
ü Dönemin sonlarına doğru ateş bulundu.
·
Yeni Taş Çağı Yeni Taş Çağı’na ait buluntulara ilk olarak Ön Asya’da
(Anadolu, İran, Suriye) rastlandı. Diyarbakır’daki Çayönü, Türkiye’de bilinen
ilk köy yerleşim yeridir. Yine Konya’da Çatalhöyük ile Gaziantep’te Sakçagözü
·
Yeni Taş Çağı’nın genel özellikleri şunlardır:
ü Kilden çanak çömlek ve küp gibi araç gereçler yaptılar.
ü Toprağı işleyerek tarım yaptılar, üretici konumuna
geçtiler.
ü Su kenarlarına ağaç dallarından, kamıştan ve kerpiçten
kulübeler yaptılar.
ü Yerleşik hayata geçerek ilk köyleri kurdular.
ü Köpek, koyun, keçi, sığır gibi hayvanları evcilleştirdiler.
·
b) Maden Çağı (MÖ 5000-MÖ 3500)
·
Ateşin kullanılmasıyla
madenler işlenmeye başlandı. Maden Çağı, madenlerin bulunuş ve kullanış sırasına
göre üç bölüme ayrılır:
·
Bakır Çağı insanlar tarafından kullanılan ilk maden bakırdır. Bu dönemde bakırdan
silah ve kap kacaklar yapıldı. Altın ve gümüş, süs ve takı eşyalarının yapımında
kullanıldı. Türkiye’de Bakır Çağı’nın yaşandığı bölgeler Çorum’da Alacahöyük,
Denizli’de Beycesultan, Çanakkale’de Kumtepe ve Truva, Samsun’da ikiztepe
·
Tunç Çağı insanlar, bakır ve kalayı karıştırarak tunç madenini elde ettiler.
Tunçtan yapılan aletler genelde tarım ve savaş aletleri yapımında kullanıldı.
Bu dönemde ilk şehir devletleri kuruldu (Anadolu’da Hitit, Mezopotamya’da Sümer
ve Akad). insanlar arasındaki ticari ilişkiler başladı. Türkiye’de Tunç Çağı’nın
yaşandığı bölgeler Ankara’da Ahlatlıbel ve Kayseri’de Kültepe’dir.
·
Demir Çağı insanlar, doğada oldukça bol bulunan demiri işleyerek medeniyetlerin
gelişmesine önemli katkılarda bulundular. Demir tarımda, günlük hayatta ve
silah yapımında kullanıldı. Bu dönemde şehir devletlerinin yerini büyük
devletler ve imparatorluklar aldı. Devrin sonunda yazının bulunmasıyla tarihî
devirlere geçildi. Türkiye’de Demir Çağı’nın yaşandığı bölgeler Burdur Hacılar,
Yozgat Alişar ve Çorum Alacahöyük’tür.
c) Tarih Çağları Yazının kullanılmasından sonraki dönemlere “tarih çağları”
denir. Tarihin çok geniş bir ilgi alanına sahip olmasından dolayı çeşitli
bölümlere ayrıldı. Çağların başlangıç ve bitiş tarihlerinde insanları etkileyen
evrensel olaylar baz alındı.
2. TÜRKİYE’DE TARİH ÖNCESİ
DÖNEMLERİN YAŞANDIĞI BÖLGELER • Alacahöyük (Çorum): Kazılar sonucunda dört ayrı
kültür evresin-den kalma on dört yerleşim katı tespit edildi. Kalkolitik, Eski
Tunç, Hitit, Frig ve Roma dönemlerine ait buluntulara rastlandı. Bulun-tular Anadolu Medeniyetler Müzesi
Müzesi’nde sergilenmektedir.
• Çatalhöyük (Konya) : MÖ 7000 yıldan kalma bir kentin büyük bir bölümü
ortaya çıkarıldı. Şehirdeki evler dörtgen duvarlı olup birbirine bitişik
hâldedir. Şehirde sokaklar bulunmamaktadır. Ulaşım damlar üzerinden olmaktadır.
Bölgede tarım yapıldı. Bölge 2012 yılında “UNESCO Dünya Miras Listesi”ne dâhil
edilmiştir.
• Truva: Truva’da yapılan kazılarda üst üste dokuz şehir
kalıntısı bulundu. Truva, İlayda’da bahsedilen Truva Savaşı’nın gerçekleştiği
antik kenttir. Antik kent, 1988’den beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde, 1996 yılından
beri de millî park statüsündedir.
• Alişar (Yozgat): 1927 yılından beri
yapılan kazılarda yedi yerleşim katına rastlandı. Bakır Çağı’na ait Hitit şehir
devletlerinden kalan birçok buluntu elde edildi. Buluntular, Ankara Anadolu
Medeniyetler Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder