İslam
Medeniyetinde İlim ve Eğitim Kurumları
·
İslam Devleti’nin
bir ilim medeniyeti olduğuna kanıt olarak;
Çin’de icat edilse de kâğıt ve mürekkebi Orta Çağ’da en iyi şekilde kullanmış olması
gösterilebilir.
·
Abbasiler döneminde
Semerkant’ta754 yılında dünyanın ilk kâğıt fabrikası kurulmuştur. Harun’un oğlu
Me’mun döneminde 830 yılında Beyt’ül Hikme (Akademi evi) kurulmuş olsa da akademinin
bazı tarihçilere göre daha erken dönemde Halife Mansur (754-775) döneminde oluşturulmuş
olduğunu söylerler.
Beyt’ül Hikme (Akademi evi)
Temsili Resim: Beyt'ül Hikme'de dşşünürler |
·
İslam
devletinin sınırlarının Çin sınırından Atlas Okyanusu’na; Hint Okyanusu’undan
Anadolu steplerine kadar uzanmaktaydı. Bu nedenle Arap Müslümanlar, başta Yunan,
Helen, Mısır, Hint, İran ve Süryani medeniyetlerini yakından tanıma fırsatı
edindiler.
·
Bu
medeniyetlerin yerel dillerinde yazılan eserler Arapça’ya çevrilmeye
başlanmıştı. Aslında çeviri faaliyetlerine Emeviler döneminde başlansa da bunun
sistemli hale getirilmesi Abbasiler döneminde olmuştur.
Dönemin en ünlü iki çevirisi şunlardı:
1. Ünlü filozof Aristotales’in Oraganon (mantık
ve felsefe kitabı)adlı eseri Yunanca’dan
2. Beydeba’nın Kelile
ve Dimne (aslı Santkritçe olan Fabl
türü kitap) eseri Farsça’dan
· Çeviriler bunlarla sınırlı kalmamış tıp,astronomi, felsefe, matematik ve coğrafya bilimlerinden çeviriler yapılmaya devam edilmiş; bu arada hiçliğin göstergesi sayılan 0 (sıfır) rakamını Hitlilerden öğrenen Araplar bunun bir sayı olduğunu ve hesaplarda ilk defa kullanan toplum oldular. Sıfır sayısının kullanımı abaküsçü denilen kişiler bazı Avrupa ülkelerinde yasaklasansa da 0 (sıfır)’ı kullananlara cebirciler dendi ve bilim kazandı.
·
Beyt’ül
Hikme (Akademi evi)’nin tam bir akademi olması Me’mun döneminde olmuştur.
Akademinin başında bulunan müdüre “Sahib’ü Beyt’ül Hikme”(Akademi Sahibi) denilirdi.
Kütüphane
·
Yukarıda
anlatılan çevirilerle sayısız kitaplar için kütüphaneler kurulmuş özellikle 794’te
Bağdat şehrinde de kağıt fabrikasının oluşturulması basılı kitap sayısının
artmasına etki etmiştir. Büyük Selçuklu’nun veziri (bakan) Nizamülmülk (Mülkün
düzeni), Bağdat’ta kendi adıyla anılan kütüphane ve medrese (okul) açmıştır.
·
İslam
medeniyetinin kültürde en ileri merkezlerinden birisi de İspanya’da Kurtuba
şehriydi. Kurtuba’da Endülüs Emevileri dönemin en büyük kütüphanelerini
kurmuşlardı. Endülüs Emevi hükümdar II. Hakem(961-976), döneminde yüzbinlerce
cilt kitap bulunan kütüphanesi vardı.
Camiler
·
Hz Muhammed
döneminde (622-632), mescit (ibadet yeri) olarak inşa edilen “Mescid-i Nebevî(Peygamber
mescisi)” aynı zamanda bir ilk okuldu. Yine Hz Muhammed döneminde Müslümanların
topandıkları bir yer olan “Eshabı-ı Suffe(gölgelik dostları”de ders veren
muallimler (öğretmenler) görevliydi.
·
Bu gelenek
İslam toplumlarında camilerin yanında ders verilen yerlerin kurulmasına örnek
olmuştu. Bu örnekten hareketle; Mısır’da el Ezher (çiçek), Şam’da Emevi, Bağdat’ta Mansur,
Endülüs (İspanya)’te Kurtuba camileri aynı zamanda üniversite niteliğinde
sayılırdı.
Endülüs döneminde cami olarak yapılan Kurtuba Katedrali |
Medreseler (Eğitim verilen yer)
·
Abbasilerden
itibaren yaygınlık kazanan cami dışı eğitim veren okullarıydı. Bu kurumlar; orta(lise) ve yüksek(üniversite)
dereceli okullarıydılar. Medreselerde masraflar ya devlet tarafında ya da
vakıflar tarafından karşılanırdı. Medreselerde görevli öğretmenlere müderris,
müderrisin yardımcılarına mu’îd denilirdi. Farabi, İbn Sina, Gazali gibi
kişiler görev almıştı.
·
Medreselerden
mezun olanlara icazetname(diploma) verilirdi. Medreselerde görülen din derslerinin
yanı sıra; felsefe, mantık, astronomi, coğrafya , matematik, geometri gibi
dersler de vardı.
·
Bu medreselerin
yanında uzmanlık alanları olan; dar’ül hadis(hadis medresesi), dar’ül kurra(Kur’an
okuma medresesi), dar’ül hendese (geometri medresesi) ve dar’üt tıp (tıp
medresesi) gibi okullar da vardı.
İslam Âlimleri
·
Abbasilerden
itibaren VIII. yy dan itibaren İslam Rönesans’ı denilen büyük bir aydınlanma
ve kültürel gelişme dönemi yaşandı. Yunan filozof Aristoteles’in insanın
düşünen varlık olduğu tezini bir adım ileri taşıyarak insanın ilahi bir
görünümle yaratılmış olması yanında sorumluluk sahibi olması nedeniyle diğer
canlılardan ayrıldığını söylediler. İnsanın diğer varlıklardan üstünlüğünü
koruması için bazı ödevleri olduğunu savundular. Bu sorumluluğun başında “düşünmek” eylemini
buldular.
·
Bilmlerin
çeşitlenmesi nedeniyle alimler bilimleri sınıflandırma yoluna gittiler. Özellikle
Farabi; “İhsaül Ulûm(İlimlerin Sayımı)” eserinde bilimi ve bilgiyi sitemli hale
getirmeyi amaçlarken mantık bilimini bilimlerin merkezine koymuştur. Yine Farabi Medinetü’l-Fazıla(Erdemli Şehir)
eserinde hayalindeki devlet yönetimini anlatır.
Dönemin en büyük bilgini Farabi (Muallim-i Sani) |
FARABİ (870-950)
·
Felsefe dünyasında muallim-i
Sani (ikinci öğretmen) olarak bilinen filozof Aristoteles (birinci
öğretmen)’in en iyi yorumcusu kabul edilir. Kanun adı verilen müzik
aletini icat etmiştir.
·
Üç önemli eserleri şunlardır:
1. İhsaül
Ulûm(İlimlerin
Sayımı) eserinde bilimi
ve bilgiyi sitemli hale getirmeyi amaçlarken mantık bilimini bilimlerin
merkezine koymuştur.
2.
Medinetü’l-Fazıla(Erdemli Şehir) eserinde hayalindeki devlet
yönetimini anlatır.Hükümdarı, insan vücudunun en önemli organı olan kalbe
benzetir.
3.
Kitabu’l Musıki’l
Kebir: Müzik ile matematik arasında ilişki kurarak
müziği bilim yapmaya çalışmıştır.
İBN SİNA (980-1037)
·
Tıp
biliminde dönemin en büyük bilgini sayılmaktadır. “Ktabü’i Şifa” ve “el Kanun
fi’t Tıp” eserleri vardır. “el Kanun fi’t Tıp” eseri Tıp fakültelerinde altı
yüzyıl boyunca ders kitabı okutuldu. Avrupa’da Avicenna adıyla meşhur olmuştur.
GAZALİ (1058-1111)
·
Aklın dine
aykırı olmadığını düşünmekle birlikte gerçeğe ancak imanla ulaşılabileceğini
savunur. Aklı öne çıkaran Aristo, Farabi ve İbn Sina gibi ilim insanlarını
eleştirmiştir.
·
“Tehafütü’l
Felasife(Filozofların tutarsızlıkları)” eseride bu bilim insanları tutarsız
olmakla eleştirir. Bağdat’ta Nizamiye medresesinde müderrislik yapan Gazali’nin
“İhyâü’l Ulûmi’d Din(Dini ilimlerin canlandırılması)” eserinde ahlaki öğütler
vermişti.
İBN RÜŞD (1126-1198)
·
Felsefenin dinle
bir bütün olduğunu ve Gazali’nin“Tehafütü’l Felasife(Filozofların tutarsızlıkları)”
eserine cevap olarak yazdığı “Tehafütü’l Tehafüt(Tutarsızlığın tutarsızlığı)”
eserinde felsefenin dinden uzaklaştırılmış olmasından dolayı Gazali’yi
eleştirir.
·
Batı dünyasından
“Averros” olarak tanındı. Düşünceleri XIII. yy da akılcı felsefe akımına
dönüştü. Bu akım “Latin İbn Rüşdcülüğü” olarak Skolastik felsefe karşısında yer
alacaktır.
HAREZMİ (780-850)
·
Dönemin astronomi, coğrafyacısı ve matematikçisidir. Matematikte
sıfırı(0) kullanan ilk kişi kabul edilmekle birlikte sıfırı daha önceki
dönemlerde Babilliler ve Hintliler de bilmekteydi. Fakat, sıfır yazılırken
boşluk bırakılması işlemlerde karışıklığa yol açıyordu.
·
Harezmi bulmuş olduğu sembolle sıfırın mucidi kabul
edilmektedir. Matematikte problem çözme kuralları anlamındaki algoritma
terimini Harezmi’nin Latince söylenişi
algorizm sözcüğünden türetilmiştir. Harezmi’nin kullanmış olduğu onluk sayı
sistemini Avrupalılara öğreten kişi İtalyan ünlü matematikçisi Fibonacci olmuştur.
Cebir biliminin kurucularından Harezmi
Cebir biliminin kurucularından Harezmi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder