4 Mayıs 2020 Pazartesi

İSLÂM MEDENİYETİ



İslam Medeniyetinde İlim ve Eğitim Kurumları

·         İslam Devleti’nin  bir ilim medeniyeti olduğuna kanıt olarak; Çin’de icat edilse de kâğıt ve mürekkebi Orta Çağ’da en iyi şekilde kullanmış olması gösterilebilir.

·         Abbasiler döneminde Semerkant’ta754 yılında dünyanın ilk kâğıt fabrikası kurulmuştur. Harun’un oğlu Me’mun döneminde 830 yılında Beyt’ül Hikme (Akademi evi) kurulmuş olsa da akademinin bazı tarihçilere göre daha erken dönemde Halife Mansur (754-775) döneminde oluşturulmuş olduğunu söylerler.


Beyt’ül Hikme (Akademi evi)

Temsili Resim: Beyt'ül Hikme'de dşşünürler

·         İslam devletinin sınırlarının Çin sınırından Atlas Okyanusu’na; Hint Okyanusu’undan Anadolu steplerine kadar uzanmaktaydı. Bu nedenle Arap Müslümanlar, başta Yunan, Helen, Mısır, Hint, İran ve Süryani medeniyetlerini yakından tanıma fırsatı edindiler.

·         Bu medeniyetlerin yerel dillerinde yazılan eserler Arapça’ya çevrilmeye başlanmıştı. Aslında çeviri faaliyetlerine Emeviler döneminde başlansa da bunun sistemli hale getirilmesi Abbasiler döneminde olmuştur.


Dönemin en ünlü iki çevirisi şunlardı:

1.       Ünlü filozof Aristotales’in Oraganon (mantık ve felsefe kitabı)adlı eseri Yunanca’dan

2.       Beydeba’nın Kelile ve Dimne (aslı Santkritçe olan Fabl türü kitap) eseri Farsça’dan 

·         Çeviriler bunlarla sınırlı kalmamış tıp,astronomi, felsefe, matematik ve coğrafya bilimlerinden çeviriler yapılmaya devam edilmiş; bu arada hiçliğin göstergesi sayılan 0 (sıfır) rakamını Hitlilerden öğrenen Araplar bunun bir sayı olduğunu ve hesaplarda ilk defa kullanan toplum oldular. Sıfır sayısının kullanımı abaküsçü denilen kişiler bazı Avrupa ülkelerinde yasaklasansa da 0 (sıfır)’ı kullananlara cebirciler dendi ve bilim kazandı.

·         Beyt’ül Hikme (Akademi evi)’nin tam bir akademi olması Me’mun döneminde olmuştur. Akademinin başında bulunan müdüre “Sahib’ü Beyt’ül Hikme(Akademi Sahibi) denilirdi.

Kütüphane

·         Yukarıda anlatılan çevirilerle sayısız kitaplar için kütüphaneler kurulmuş özellikle 794’te Bağdat şehrinde de kağıt fabrikasının oluşturulması basılı kitap sayısının artmasına etki etmiştir. Büyük Selçuklu’nun veziri (bakan) Nizamülmülk (Mülkün düzeni), Bağdat’ta kendi adıyla anılan kütüphane ve medrese (okul) açmıştır.

·         İslam medeniyetinin kültürde en ileri merkezlerinden birisi de İspanya’da Kurtuba şehriydi. Kurtuba’da Endülüs Emevileri dönemin en büyük kütüphanelerini kurmuşlardı. Endülüs Emevi hükümdar II. Hakem(961-976), döneminde yüzbinlerce cilt kitap bulunan kütüphanesi vardı.


Camiler

·         Hz Muhammed döneminde (622-632), mescit (ibadet yeri) olarak inşa edilen “Mescid-i Nebevî(Peygamber mescisi)” aynı zamanda bir ilk okuldu. Yine Hz Muhammed döneminde Müslümanların topandıkları bir yer olan “Eshabı-ı Suffe(gölgelik dostları”de ders veren muallimler (öğretmenler) görevliydi.

·         Bu gelenek İslam toplumlarında camilerin yanında ders verilen yerlerin kurulmasına örnek olmuştu. Bu örnekten hareketle; Mısır’da  el Ezher (çiçek), Şam’da Emevi, Bağdat’ta Mansur, Endülüs (İspanya)’te Kurtuba camileri aynı zamanda üniversite niteliğinde sayılırdı.

Endülüs döneminde cami olarak yapılan Kurtuba Katedrali

 Medreseler (Eğitim verilen yer)

·         Abbasilerden itibaren yaygınlık kazanan cami dışı eğitim veren okullarıydı. Bu kurumlar; orta(lise) ve yüksek(üniversite) dereceli okullarıydılar. Medreselerde masraflar ya devlet tarafında ya da vakıflar tarafından karşılanırdı. Medreselerde görevli öğretmenlere müderris, müderrisin yardımcılarına mu’îd denilirdi. Farabi, İbn Sina, Gazali gibi kişiler görev almıştı.

·         Medreselerden mezun olanlara icazetname(diploma) verilirdi. Medreselerde görülen din derslerinin yanı sıra; felsefe, mantık, astronomi, coğrafya , matematik, geometri gibi dersler de vardı.

·         Bu medreselerin yanında uzmanlık alanları olan; dar’ül hadis(hadis medresesi), dar’ül kurra(Kur’an okuma medresesi), dar’ül hendese (geometri medresesi) ve dar’üt tıp (tıp medresesi) gibi okullar da vardı.

İslam Âlimleri

·         Abbasilerden itibaren VIII. yy dan itibaren İslam Rönesans’ı denilen büyük bir aydınlanma ve kültürel gelişme dönemi yaşandı. Yunan filozof Aristoteles’in insanın düşünen varlık olduğu tezini bir adım ileri taşıyarak insanın ilahi bir görünümle yaratılmış olması yanında sorumluluk sahibi olması nedeniyle diğer canlılardan ayrıldığını söylediler. İnsanın diğer varlıklardan üstünlüğünü koruması için bazı ödevleri olduğunu savundular. Bu sorumluluğun başındadüşünmek” eylemini buldular.

·      Bilmlerin çeşitlenmesi nedeniyle alimler bilimleri sınıflandırma yoluna gittiler. Özellikle Farabi; “İhsaül Ulûm(İlimlerin Sayımı)” eserinde bilimi ve bilgiyi sitemli hale getirmeyi amaçlarken mantık bilimini bilimlerin merkezine koymuştur. Yine  Farabi Medinetü’l-Fazıla(Erdemli Şehir) eserinde hayalindeki devlet yönetimini anlatır.

Dönemin en büyük bilgini Farabi (Muallim-i Sani)

FARABİ (870-950)

·         Felsefe dünyasında muallim-i Sani (ikinci öğretmen) olarak bilinen filozof Aristoteles (birinci öğretmen)’in en iyi yorumcusu kabul edilir. Kanun adı verilen müzik aletini icat etmiştir.

·         Üç önemli eserleri şunlardır:

1.       İhsaül Ulûm(İlimlerin Sayımı) eserinde bilimi ve bilgiyi sitemli hale getirmeyi amaçlarken mantık bilimini bilimlerin merkezine koymuştur.

2.       Medinetü’l-Fazıla(Erdemli Şehir) eserinde hayalindeki devlet yönetimini anlatır.Hükümdarı, insan vücudunun en önemli organı olan kalbe benzetir.

3.       Kitabu’l Musıki’l Kebir: Müzik ile matematik arasında ilişki kurarak müziği bilim yapmaya çalışmıştır.



İBN SİNA (980-1037)

·         Tıp biliminde dönemin en büyük bilgini sayılmaktadır. “Ktabü’i Şifa” ve “el Kanun fi’t Tıp” eserleri vardır. “el Kanun fi’t Tıp” eseri Tıp fakültelerinde altı yüzyıl boyunca ders kitabı okutuldu. Avrupa’da Avicenna adıyla meşhur olmuştur.

 

GAZALİ (1058-1111)

·         Aklın dine aykırı olmadığını düşünmekle birlikte gerçeğe ancak imanla ulaşılabileceğini savunur. Aklı öne çıkaran Aristo, Farabi ve İbn Sina gibi ilim insanlarını eleştirmiştir.

·         “Tehafütü’l Felasife(Filozofların tutarsızlıkları)” eseride bu bilim insanları tutarsız olmakla eleştirir. Bağdat’ta Nizamiye medresesinde müderrislik yapan Gazali’nin “İhyâü’l Ulûmi’d Din(Dini ilimlerin canlandırılması)” eserinde ahlaki öğütler vermişti.

 

İBN RÜŞD (1126-1198)

·         Felsefenin dinle bir bütün olduğunu ve Gazali’nin“Tehafütü’l Felasife(Filozofların tutarsızlıkları)” eserine cevap olarak yazdığı “Tehafütü’l Tehafüt(Tutarsızlığın tutarsızlığı)” eserinde felsefenin dinden uzaklaştırılmış olmasından dolayı Gazali’yi eleştirir.

·         Batı dünyasından “Averros” olarak tanındı. Düşünceleri XIII. yy da akılcı felsefe akımına dönüştü. Bu akım “Latin İbn Rüşdcülüğü” olarak Skolastik felsefe karşısında yer alacaktır.

 

HAREZMİ (780-850)

·         Dönemin astronomi, coğrafyacısı ve matematikçisidir. Matematikte sıfırı(0) kullanan ilk kişi kabul edilmekle birlikte sıfırı daha önceki dönemlerde Babilliler ve Hintliler de bilmekteydi. Fakat, sıfır yazılırken boşluk bırakılması işlemlerde karışıklığa yol açıyordu.

·         Harezmi bulmuş olduğu sembolle sıfırın mucidi kabul edilmektedir. Matematikte problem çözme kuralları anlamındaki algoritma terimini  Harezmi’nin Latince söylenişi algorizm sözcüğünden türetilmiştir. Harezmi’nin kullanmış olduğu onluk sayı sistemini Avrupalılara öğreten kişi  İtalyan ünlü matematikçisi Fibonacci olmuştur.

 
Cebir biliminin kurucularından Harezmi

İslam Medeniyetinde Ekoller

·         Müslümanların hüküm sürdüğü toprakların genişliği ve farklı medeniyetlerin etkisi nedeniyle hem İslami hem de kültürde farklı yorumlar ortaya konmuştur:

1.       Meşşaîyye ekolü: Derslerini Aristoteles gibi yürüyerek anlattıkları için yürüyen anlamında Meşşaîyyun denildi.Düşünmeye, mantığa ve araştırmaya önem veren ekoldur.Temsilcileri; Farabi, el Kindi, İbn Sina ve İbn Rüşd’dür

2.       Maturidiyye ekolü: Adını kurucusu el Maturudî’den alır.Buna göre İnsan fiillerini yapıp yapmamakta serbesttir. Peygamber ve akılla insan iyi ve kötüyü ayırma kabiliyeti vardır.

3.       Tabîiyyun ekolü: Dünya’nın yoktan var edildiğini güçlü biri tarafından yöntildiğini savunan görüştür. Temsilcisi Ebu Bekir Zekeriyya Razi’dir.

4.       Mu’tezile ekolü:Ayrılıp köşeye çekilen anlamınsa gelir. İnsanın iyi ve kötü davranışlarının sebebinin Allah değil insanın kendisi olduğunu savunan görüştür. Davranışın sebebinin Allah olması adaletle bağdaşmayacağını savunurlar.

5.       Eş’ariyye ekolü: Adını kurucusu Ebu’l Hasan Eş’ari’den alır. İyilik, kötülük ve adalet kavramları Allah’ın emir ve yasaklarıyla anlam kazandığını savunurlar. Bu yüzden Allah’ın emrettiği davranışların iyi, yasakladığı davranışlar kötüdür.

İslam Medeniyetinde Sanat:

·         İslam sanatı ilk dönemlerde dini ilkeler çerçevesinde şekillenmiştir. İbadetler için mescit ve camiler; temizlik için çeşmeler, çeşmeler, su kemerleri ve darüşşifalar; ticari faaliyetler içi kervansaraylar inşa edilmiştir. Mimari en gelişmiş şehirler yine Şam, Bağdat, Kahire, Kurtuba ve Gırnata’dır.

·         İslam medeniyetinde mimariye bağlı olmak üzere çeşitli süsleme sanatları da gelişmişti.

1.       Hat: Mimari eserlerin duvarları güzel yazılar ile süslendi.

2.       Tezhip: El yazması Kur’an ve diğer kitapların cilt ve iç sayfa süslemelerine denir.

3.       Minyatür:  İnsan resimleri hoş karşılanmazken küçük resimler yapılırdı. Divan toplantıları, zafer kutlamalarını anlatan resimlerdir.

4.       Ebru: Kitreli yoğun suyla yapılan bir süsleme sanatıdır.

5.       Kümbet ve Türbe: Önemli kişilerin mezarlarına verilen ad olup bir çeşit anıt mezardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 ANADOLU’DAKİ İLK TÜRK SİYASİ TEŞEKKÜLLERİ ÖNCEKİ HAFTANIN HATIRLATMASI: 1. Türkiye neresidir? 2. Magna Turchia nresidir? 3. Diyar-ı Rum ner...