AKAD
İMPARATORLUĞU (2350-2150)
Akadların
Mezopotamya’ya erken Hanedanlar döneminden itibaren geldikleri muhtemeldir. 2350’li yıllardan itibaren birlikte Hit-Samarra ve Nippur şehri
çevresini ifade etmek için Akkad kelimesi kullanılıyordu.
Sargon döneminde Akad imparatorluğu |
Kral Sargon (Sharru-kin) dönemi (2334-2279)
Akad imparatorluğu
Asur ve Babil gibi Sami devletlerinin de öncüsü olmuştu. Akad kurucusu Kral
Sargon ile ilgili en ünlü rivayet şöyleydi: Annesi onu doğurduktan sonra bir
sepete koyarak Fırat nehrine bırakır, tarlası için su çeken bir köylü onu görür
ve yetiştirmeye başlar. Çocuğun albenisine kapılan öevreden geçen saray
kadınları vasıtasıyla Kiş kralı Ur-Zababa’nın yanına götürmüşler ve Sargon
böylece saray eğitimi de almış olur. Başka rivayette Sargon’u tanrıça İştar
sürekli korumuş ve böylece şansı yaver giderek Sami kabilelerinin başına
geçerek kral olur.
Akad
hanedanının kurucusu Sargon öksüz büyümüş zamanla Kiş şehrinin kralı haline
gelmişti. Sargon (2334-2279) Kiş ve Babil arasında Fırat nehri kıyısında Agade
şehrini kurmuştu. Sargon ilk olarak düzenli orduyu kurmuş böylece komşu
krallıklara savaş ilan edebilirdi. Sümerler ülkelerinin siyasi varlığına son
veren Akad Kralı Sargon (Sharru-kin) Filistin ve Suriye taraflarından Sami
kabileleri egemenliğine alarak güçlenmiş ve nihayetinde Sümer ülkesini yönetimi
altına almayı başarmıştı.
Büyük Sargon(2334 - MÖ 2279), ilk büyük
seferini Sümer kenti olan Uruk’a yaptı. Sümer ülke birliğini yirmi beş
yıllığına sağlayan Kral Lugalzaggasi’yi esir etmiş ve
dini şehir olan Nippur şehri surlarında onu sallandırarak gücün kendisinde
olduğunu göstermiş oldu. Uruk şehrinin Akadların eline geçmesiyle diğer Sümer
şehirleri Ur, Umma ve Lagaş şehirleri başta olmak üzere Sümer ülkesini yönetimi
altına aldı.
Sargon,
Sümerlerden sonra, Sümer ülkesini bir ara yöneten İran’daki Karum nehri
civarında kurulan Elam medeniyeti üzerinde de sefer yaparak onları vergiye
bağlamış, ve daha sonra Kuzey Mezopotamya şehirlerini de yönetimi altına
almıştı. Fırat kıyısındaki Mari ve Halep
güneyindeki Ebla krallıklarını da kendine bağladı.
Sargon yeraltı
kaynakları bol olan Amanos ve Toros dağları yakınlarında yer alan şehirler
üzerine sefer yaparak bu bölgeleri de topraklarına katmıştı. Kapadokya bölgesi
üzerine de egemenlik sağlayan Sargon yönetiminin devamı için önemli geçitleri
denetiminde tutarak buralarda askerleri görevlendirmişti. Kıbrıs ve Girit
adalarında egemenlik kurduğu söylense de bu şüphelidir.
Dünya siyasi
tarihinin ilk sömürge imparatorluğu sayılan Akadlar genişlemesinin temel
nedenini modern dünyada olduğu gibi ekonomik nedenler oluşturmaktadır.
Medeniyetlerin
temeli olan Mezopotamya doğal kaynaklar konusunda zengin değildi. Bu nedenle
ele geçirilen ülkelerin kaynaklarının kontrol altına alınması Akadlar için son
derece önem göstermekteydi. Petrol bilinse de sadece aydınlatmada kullanılıyordu.
Ancak, bakır, gümüş, altın ve kereste kaynakları dışarıdan sağlanıyordu.
Bu nedenle Sargon;
doğu Akdeniz sahilindeki dağlardan sedir ağaçları, Ergani bakırı, Toros bölgesi
gümüşüne sahip olmak için seferler yapmıştı.
Sargon’dan
sonra iki oğlu Rimus (2278-2270) ve
Manishtushu (2269-2255) ardından torunu
Naram Sin (2254-2218) başa geçmişti.
Naram Sin
(2254-2218) dönemi
Naram Sin
dönemi, Akadların en güçlü oldukları dönemdir. Bu dönemde sınırlar Anadolu’ya
kadar genişletilmişti. Ur şehri Güney Mezopotamya’da yer alırken bu şehrin
kolonisi olarak Ur-a denilen yerleşim yerinin günümüz Urfa’sı olması
muhtemeldir. Naram Sin sınırlarını genişletiği için bir ara merkezini Urfa
yakınlarında Harran’ taşımıştır. Naram Sin Halep’teki Ebla krallığını tekrar yönetimi
altına aldı. Dedesi gibi Orta Anadolu’ya seferler yaparak nüfuzunu artırmıştır.
Naram Sin
hakkında en çarpıcı gerçek Mezopotamya’da kendini Tanrı olarak kabul ettiren
ilk kişi olmasıdır. Naram Sin kendini Agade tanrısı unvanı alıp kendini
tanrılarla özdeşleştirilen boynuzlu miğferle betimlemiştir. Naram Sin, dini
kimliği olan Nippur şehrinde eki inanıştaki Tanrı Enlil adına yaptırılan Ekur tapınağını yerle
bir etmesi üzerine kadim tanrıların Agade’yi lanetlediklerine inanılmaktadır.
Naram Sin’den sonra
başa geçen krallar Şar-kalli-şarri (2217-2193), Dudu (2189-2168) ve Şu-Turul
(2168-2150) Akadların ihtişamını krumaya çalışmışlardı. Bu dönemlerde devletin kuzey sınırlarında
isyanlar patlak vermişti.
İran
taraflarında yer alan Lullubilerin isyanı bastırılırken yine İrani kavim olan
Gutilerin Akadların başkenti Agade’yi
yakıp yıkmaları Akad imparatorluğunun sonunu getirmişti. Akadların sonunu belki
de kadim tanrıların laneti getirmişti.
Boynuz miğferli Naram Sin |
Akadlar, dünya
tarihine yeni bir devlet modeli ve krallık anlayışı getirmişlerdi. Merkezi bir
devlet anlayışı ve hareketli ve düzenli ordu gelebeğinin komşu devletlere hemen
hemen her yıl sefer yaparak zenginleşmesine katkı sağlamıştır. Akad kralları
“dört bir yerin kralı” unvanı almaları sonraki hükümdarlara hedef olarak yol
gösterici olacaktır.
Akadlar
başlarına geçen olayları kayda almaları onlar hakkında bilgi edinilmesini
sağlamıştır.
Sümer’de Guti
egemenliği (2150-2050)
Gutiler aslen
İrani bir kavimdir. Akadların zor dönemlerini fırsat görerek siyasi tarihin ilk
merkezi imparatorluğunu yıkıp Sümer ülkesini yönetip III. Ur Hanedanından önce
krallık listelerine alınmış yaklaşık yirmi kralları vardır.
Yeni Sümer Devleti (III. Ur Hanedanı ,2112-2000)
Gutilerin
yaklaşık yüzyıl süren işgali sırasında onlarla işbirliği yapmayan Lagaş şehri nispeten
bağımsızlığını devam ettirmiş olsa da tam bağımsızlığını Gudea dönemine
kazandı.
Ancak, Sümer ülkesini Guti istilasından
kurtaran Uruk şehri krallarından Utu-hegal’di Utu-hegal, etrafında toplanan
uruk halkı Guti halkını ülkeden sürdükten sonra Utu-hegal’i Ur valisi Ur-Nammu(2112-2095)devirerek
yönetimi ele geçirmeyi başarmış ve böylece III. Hanedanı kurmuştu. Ur-Nammu,
Akad yönetimini kendine model alarak Mezopotamya’da tam egemenlik sağlamak için
Asur ve Elam ülkelerine seferler düzenlemişti. Yine bu dönemde Mari, Biblos,
Abla krallıkları ile de ilişki kurulmuştu.
Bu kral
hanedanı Samileri ülkenin kuzeyine sürmüştü. Suriye’den göç eden diğer Sami
kökenli Kenaniler’in üretime katılmasıyla görece olarak Sümerler tekrar
gelişmeye başlamıştı. Ay tanrıçası Nanna için yaptırılan Zigguratların inşası
bu dönemde önem kazanmıştı.
Ur-Nammu’nun en
önemli özelliklerinden biri de dünyanın ilk yasa koyucusu olmasıdır. Bu yasalar
Babil kralı Hammurabi yasalarından üç yüz yıl önce yapılmıştı. Bu yasalarda
borç affı, anlaşmayı ihlal etme, miras ve mal bölüşümü gibi hükümler vardı. Bu
hanedan döneminin en dikkat çeken özelliklerinden biri de Sümerce’nin
yaygınlaşmasına rağmen Akadcanın kullanılmış olmasıdır.
Ur-Nammu’dan
sonra başa oğlu Şulgi geçmişti. Bu dönemde Sümer ülkesini kendi yönetimi
altında tekrar birleştirildi. Ur-Nammu’dan sonra başa geçen Şulgi (2095-2047)
Akad ve Sümer kralı unvanı yanı sıra “dört bir yanın hükümdarı” unvanını da
kullanmış kendi adına ilahiler okutan bir kral olmuştu. Şulgi’den sonra
Amar-sin ve Şu-sin dönemlerinde devletin varlığı devam etse de Sami kökenli
Amurrlular ve Elamların baskısı artmaya başladı.
Ur-Nammu
soyunun beşinci ve son kralı İbbi-Sin döneminde Sümer ülkesi komşularının
baskısı önlenemez hale gelmeye başlamıştı.
Elamlar İran
tarafından Sami kökenliler batıdan saldırmaya başlamıştı. Buna ek olarak Sümer
kralı İbbi-Sin’in valileri de bağımsızlık için isyan etmeye başlamaları ülke yönetimini
epey zayıflatmıştı. Elamlar İbbi-Sin’i esir edip öldürdüler ve Sümer ülkesine
egemen olmaya zamanları olmadan yine Sami kökenli Babiller, Sümer ülkesini ele
geçirmiş ve Elamları bölgeden kovmuşlardı. Böylece III. Ur Hanedanını ortadan
kalkmasıyla Mezopotamya’da Sümer egemenliği de sona ermişti. Böylece Güney
Mezopotamya’da Babil dini ve kültürel merkez Kuzeyde ise Asur önemli bir askeri
ve siyasi güç olarak gelişecekti.
Bir Sümer ozanı
şöyle seslenir ülkesinin yok oluşu hakkında binlerce yıl öncesinden bilgece bize
sesleniyor adeta:
“….Düzen
ve Yasa ortadan kalktığında
Kentler
düşüp, evler yıkıldığında
Sümer
ırmaklarının suları acıdı...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder