SÜMERLER (4500-1750)
Mezopotamya’nın
ilk sakini olan insanlar Sümerlere ilham vereceklerdi. Sümer tabletlerinde bu
toplumdan söz edilir, hatta Fırat ve Dicle nehirlerine İdiglad ve Buranun
derlerdi.
Sümerler, 7500
yıllarından itibaren Kafkasya’dan bölgeye gelip yerleşmiş oldukları yüksek
ihtimaldir. Daha önceleri Sümerlerin
Hindistan’ın İndus nehri çevresinden Mezopotamya’ya geldikleri düşünülüyordu.
Bazı kaynaklarda da Sümer kültürünü oluşturanların İç Asya’dan geldiklerini
söylemektedirler.
7500’lü
yıllarda Atlas Okyanusu üzerinden Akdeniz’e büyük taşkın suları akmış bu
nedenle Anadolu’nun kuzeyinde küçük bir göl olan Karadeniz’in büyümesiyle
buralarda yaşayanların daha güneye göç etmesine neden olmuştur. Hatta bu
nedenle Sümer efsanelerinde bu taşkınlardan kurtulanların “büyük tufan”ı
efsaneleştirdiklerini biliyoruz.
5000’li
yıllardan itibaren Sami göçmenleri gelip bu toplumla kaynaşmaya başlamışlardı.
Daha sonra gelip bölgeye yerleşen Mezopotamya kültürünün asıl kurucuları kabul
edilen Sümerler, bölgede egemen olmaya başlayacaklardı. Demek ki Sümer kültürü
Mezopotamya yerlileri, Samilerin ve daha sonra bölgeye gelen medeniyetin ortak
katkısıyla olmuştur.
İlk sakinler ve
Samilerin köyleri yerine Sippar, Ur, Uruk, Abad, Girsu,Zabalam, Eridu,
Şuruppak, İsin, Umma, Larsa, Eridu, Lagaş, Kiş, Nippur, Badtibira, Mari gibi yerleşim yerleri vardır. Aslında bu şehir
devletleri arasıdaki siyasi ve özellikle askeri rekabet bu şehir devletlerinin
ve Mezopotamya kültürünün gelişmesine destek olacaktır.
Mezopotamya’da Zigguratlar çevresinde şehir devletleri
yükselecekti. Halk zigguratlardan öğrendiklerine göre gök yüzünde yer alan
güneş, ay ve diğer gök cisimlerinde tanrıların oturduklarına ve onları
yönettiğine inanmaya başlamışlardı. Şehir devletlerinin yöneticileri olan
krallar tanrıların yeryüzündeki temsilcileriydi; dolayısıyla onlara karşı
gelinemezdi.
En ilkel
Zigguratların bir ibadet bir de kurban bölümleri vardı. Askeri başarıların
ardından esir edilen düşmanların kurban edildikleri ve başarılara dayalı olarak
Ziggurat alanlarının ve bu işi yürütecek rahip sayısında artış da olacaktı.
Zigguratlarda şehirlerin kültür merkezi olarak yazı da icat edilmişti.
Şehirlerin
büyümesiyle su taşkınlarını denetim altına almak ve yeni alanları tarım
alanlarına dönüştürmek amacıyla su kanalları açıldı. Böylece daha kolay şekilde
besin kaynaklarına ulaşılınca nüfus artmaya başlamıştı. Nüfusun artmasıyla
sınır anlaşmazlıklarını önlemek için
kanunlara ihtiyaç duyuldu. Ancak, sınır anlaşmazlığı şehir ileri
gelenlerinden seçtikleri memurlar tarafından yerine getirildi. Herhangi birinin
bir aile lehine karar verdiği tespit edilince görevden alınırdı. Böylece
kanunların herkes için adil olması gerektiğini Sümerler binlerce yıl öncesinden
farketmişlerdi.
Şehirlerin
büyümesiyle ekili dikili alanlar bazı ailelerin denetiminde toplanmaya
başlamıştı. Bu da aileler arası siyasi anlaşmazlıkları beraberinde getirmişti.
Bir yerleşimin toprağı daha güçlü diğer bir ailenin veya aile ittifakının eline
geçebiliyordu. Bu nedenle aileler kendilerini korumak için düşmanlarını
püskürtebilmek için asker toplamaya başladılar. Şehir yöneticisi bu iş için
yerleşim yerinin en güçlülerini seçmeye başladılar. Sümerce bir kelime olan
“Lugal” güçlü insan anlamına gelmekte olup şehirler küçük krallıklara dönüşmeye
başlamıştı.
Sümerlerde
krallıklar çevrelerini surla çevreleyen şehir devletleriydi. Kaynakların
sınırsız olmaması bu ilk şehir devletlerin kıyasıya birbiriyle mücadelesini
beraberinde getiriyordu. Bu ilk çağ tarihi Mezopotamya’ya diğer bölgelerden
gelen toplumların zenginliği ele geçirmeleri için yaptıkları mücadelelerin
tarihidir. Akadlar, Asurlar, Babiller, Arapların saldırılarını önlemek için bu
şehir devletleri önce kendi aralarında ittifak kurmuş tehlikeyi bertaraf
ettikten sonra mücadeleye kaldıkları yerden devam etmişlerdi.
Mezopotamya’yı
ilk birleştiren şehir devleti Kiş’tir. Kiş şehrinin kralı Etana
3000 yıllarında ülkede tek başına yönetim kurdu. Kiş kralı Enmebareggesi döneminden itibaren Sümer-Elam mücadelesi
başlamış oldu. Kiş şehrinin düşmanı
Uruk şehir devleti
kurucusu Meskiaggaşer, Basra Körfesi, Zağros dağları taraflarına seferler
yaparak egemenliğini genişletmişti. Enmarkar Hazar denizine kadar sefer yapmıştı. Uruk
şehri krallarından Lugalbanda, Dumuzi ve Gılgamış’ı halk çok başarılı gördüğü
için bu krallarını tanrılaştırmış; krallardan Dumuzi’nin bereket tanrısı
olduğuna inanılmaya başlanmıştı. Uruk
krallarını en ünlüsü destana da konu olmuş olan Gılgamış’tır. 2700 yıllarında
Sümer ülkesinin bütününe egemen olmuştu. Sümer şehir devletlerinin birbiriyle
mücadeleleri Sümerlerin zayıflamalarına ve Elamların Sümerleri ele
geçirmelerine neden olmuştu. Sümer Lagallarının (kral) Elamlara direnmeleri
fayda getirmedi. Elamlar, yüzyıldan fazla Sümerleri yönetmişti. Adab kralı
Lugalannemundu, Sümerleri bağımsızlıklarına kavuşturduysa da ölümünden sonra
Sümer şehir devletleri birliği bozulmış iki yüz yıl boyunca Sümer ülkesinde iç
savaş yaşandı.
2450’li
yıllarda Lagaş şehir devleti güçlenmeye başlamış, kral Eannatum, Umma, Ur,
Uruk, ve Kiş olmak üzere Sümer ülkesini kendi yönetimi altına almaya çalıştıysa
da diğer şehir devletlerinin kendisine karşı birleşmeleri başarısız olmasına
neden oldu. Lagaş şehir devletinin hiç şüphesiz en meşhur kralı Urukagina’dır.
Reformcu kişiliği ile binlerce yıl öncesinden ülkenin nasıl yönetilmesi
gerektiği ve nasıl yönetilmeyeceğini yaptığı hukuki reformlarla göstermişti.
Kral Urukagina, din adamlarının aldığı rüşvetlerle mücadele etmiş; rüşveti
yasaklamış, kahinlerin aldığı aşırı ücretleri düşürmüş, zenginlerden alınan
aşırı vergiyi azaltmış, orta sınıf yararına vergiyi yeniden düzenlemişti.
Zigguratlarda yalnızca ibadet ediliyordu. Aynı zamanda zigguratlar paraya
ihtiyacı olanlara mal verip karşılığında ipotek ettirdikleri mal varlığı
oluyordu.
Lagaş ülkesindeki bu hukuki devrimin kendi
ülkesine yayılmasını önlemeye çalışan Umma kralı Lugalzaggasi, Lagaş şehrine
saldırarak şehri yakıp yıkmıştı. Binlerce yıl sonra arkeologlar sayesinde tabletlerden Urukagina’nın devrimlerini
öğrenmiş oluyoruz.
Umma kralı
Lugalzaggasi, Lagaş’tan sonra; Ur, Uruk ve dini merkez olan Nippur başta olmak
üzere Sümer şehirlerini ele geçirmiş, başkentini Uruk’a taşımış, gümüş kaynağı
Toroslar ile bakır kaynaklarının olduğu Ergani’ye kadar seferler yaparak Basra
körfezinden Akdeniz’e kadar topraklarını egemenliğine alarak dünyanın ilk
imparatorluk kurma girişimi yaptı. Lugalzaggasi, Akad kralı Sargon’a esir olup
öldürüldü.
Uruk günümüz
Bağdat ve Basra arasında yer almakta olup; kurucusu Enmerkar, diye bilinir.
4000’lerden MS 7. yüzyıla değin iskân edilmiştir. 4. bin yılda Uruk şehir
devleti, Mezopotamya’nın en güçlü kentiydi. Dünyada ilk yazı sistemi, çivi
yazısının öncülü denilebilecek bir yazı sistemi 4. bin yılın sonlarına doğru
ilk kez Uruk’ta kullanılmış, izleyen dönemde Mezopotamya’nın diğer kentlerine
de yayılmıştı.Uruk şehir devletinde yazı sisteminin icadında toplum içinde
gittikçe karmaşık hal alan ekonomik ve sosyal ilişkilerin kayıt altına alınmak
istenmesinden kaynaklanmaktadır.
Sümerlerin
buraya kadar bazen barış içinde bazen savaş yaşadıkları Erken
Hanedanlar(2900-2350) diye adlandırılan bu döneme Akadlar son vermiştir.
Sümer toplumu
asiller, hür insanlar, işçi sınıfı ve kölerlerden oluşmaktaydı. Sümer
şehirlerinin gelişmişliği diğer toplumların özellikle Samilerin bu şehirlere
gelip yerleşmlerine neden olacaktı.
Sümer
devletlerinde kralların En, Ensi, Lugal gibi unvanları olduğu gibi Unken
denilen meclislerinde devlet işlerinin görüşüldüğü de bilinmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder