MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI
·
Dünya Savaşı’nın son yılında
Osmanlı Devleti’nde padişah V. Mehmet
Reşat öldü, yerine VI. Mehmet
Vahdettin geçti (5 Temmuz 1918).
·
Cephelerde alınan yenilgiler
üzerine Talat Paşa Hükûmeti istifa
etti. Enver, Talat ve Cemal Paşalar
ülkeyi terk ettiler. 8 Ekim 1918’de Ahmet
İzzet Paşa Hükûmeti kuruldu.
·
Durumun Osmanlı Devleti için
giderek kötüleşmesi üzerine hükûmet, İtilaf Devletleri’nden ateşkes istedi.
İspanya’nın arabuluculuğu ile Osmanlı
Devleti ve İtilaf Devletleri
arasında ateşkes görüşmeleri başladı. Bahriye Nazırı Rauf Bey (Orbay) başkanlığındaki
Osmanlı heyeti Limni Adası’nın Mondros Limanı’na gitti. Burada İtilaf
Devletleri’ni temsil eden İngiliz Amiral Calthorpe
(Kaltorp) ile Osmanlı heyeti arasında bir İngiliz savaş gemisinde yapılan
görüşmeler sonucu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros
Ateşkes Antlaşması imzalandı. Yirmi beş maddeden oluşan ve oldukça ağır
şartlar içeren bu antlaşma ile Osmanlı Devleti fiili varlığını kaybetmiştir.
Mondros’un
imzalanma nedenler:
1.
Cephelerdeki yenilgi
2.
Wilson ilkelerinin etkisi
3.
Bulgaristan’ın savaştan
çekilmesiyle Alman yardımının kesilmesi
·
Maddeleri
1.
Karadeniz’e geçiş için Çanakkale
ve İstanbul Boğazları açılacak. Karadeniz ve Çanakkale istihkâmları İtilaf
Devletleri’nce işgal edilecek. (2. Madde)
Çanakkale ve İstanbul Boğazları
2.
Türklerin elindeki savaş esirleri
ile esir ya da tutuklu Ermeniler serbest bırakılacak.(4. Madde)
3.
Sınırların korunması ve iç
güvenliğin sağlanması dışında Osmanlı ordusu derhal terhis edilecek. (5. Madde)
4.
İtilaf Devletleri güvenliklerini
tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik noktayı
işgal etme hakkına sahip olacak. (7. Madde)
5.
Toros tünelleri İtilaf
Devletleri’nce işgal edilecek. (10. Madde)
6.
Hükûmet haberleşmesi dışında bütün
haberleşme, ulaşım araç ve gereçleri İtilaf Devletleri’nin kontrolünde olacak.
(10. Madde)
7.
Osmanlı savaş esirleri serbest
bırakılmayıp İtilaf Devletleri’nin elinde kalacak. (22. Maddde)
8.
Altı vilayette (Vilayet-i
Sitte:Erzurum, Sivas, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elâzığ) karışıklık çıkarsa
İtilaf Devletleri bu vilayetleri işgal etme hakkına sahip olacak.(24. Madde)
İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes
Antlaşması’nın imzalanmasından kısa bir süre sonra antlaşmanın 7. maddesine dayanarak Osmanlı
topraklarını işgale başladı.
İlk olarak 3 Kasım 1918’de İngilizler
tarafından Musul işgal edildi. 13
Kasım 1918’de ise İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’u filen işgal etti. Donanmaları, İstanbul
limanlarına demir attı. Bu arada Mustafa Kemal aynı gün Suriye Cephesi’nden
İstanbul’a dönmüştü. İstanbul limanlarında bulunan düşman donanmalarına baktı.
Mustafa
Kemal ve diğer devlet adamlarına göre Mondros:
1.
Mustafa Kemal, Mondros’tan önce 13
Ekim 1918 tarihinde Halep’ten çektiği telgrafta: Savaşta Osmanlı’nın
kaybettiğini ve yıkılmakta olduğunu belirtmişti.
2.
Nutuk’ta Mustafa Kemal “Mondros
Ateşkesi, Osmanlı Devleti’nin müttefikleriyle beraber sürüklendiği acı
mağlubiyetin yüz kızartıcı bir sonucudur. Bu ateşkes maddeleri, Türk
topraklarını yabancı işgaline açık hâle getirmiştir. ”der.
3.
Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes
Antlaşması’nın 16. Maddesindeki Kilikya hududunun açıklığa kavuşturulmasını
istiyordu. Osmanlı’ya bırakılan toprakların neresi olduğu belli değildir.
4.
Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın
Mondros Ateşkes Antlaşması’yla ilgili değerlendirmesi şöyledir: Benim istifamın
hemen arkasından özellikle Fransızlar, kocaman bölgeleri işgale kadar ileriye gitmişlerdir.
Paris
Barış Konferansı
·
I. Dünya Savaşı sonunda yenilen
devletlerin durumlarını görüşmek ve yapılacak barış antlaşmalarının esaslarını
belirlemek amacıyla 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplandı.
·
32 devletin temsilcilerinin
katıldığı konferansta İngiltere, ABD, Fransa, İtalya ve Japonya etkili oldu. Konferansa katılan
ABD’nin amacı Milletler Cemiyetinin
kurulmasını sağlamaktı. İngiltere ve
Fransa ise barışı sağlamaktan daha
çok kendi çıkarlarını gerçekleştirmek amacındaydı.
·
İzmir’in Yunanistan’a verilmesi: Konferansta daha önce gizli antlaşmalarla İtalya’ya verilen İzmir ve
çevresi, İngilizlerin desteği ile Yunanistan’a verildi ve Yunan ordusunun
İzmir’i işgal etmesi kararlaştırıldı. İtalya bu karara tepki gösterdi ve
konferansı terk etti. Bu gelişme, İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılıklarının
ortaya çıktığını göstermektedir.
·
Diğer kararlar:
·
Alsas Loren’in Almanya’dan
alınarak Fransa’ya verilmesi, Avusturya, Çekoslovakya ve Macaristan gibi
devletlerin kurulması kararlaştırıldı.
·
Osmanlı Devleti hariç, İttifak
Devletleri’yle yapılacak barış şartları belirlendi.
·
Uluslararası kalıcı barışı
sağlamak amacıyla Milletler Cemiyetinin kurulmasına karar verildi.
Dünya savaşı sonunda yenilen devletlerle
yapılan antlaşmalar
ÜLKE |
ANTLAŞMA
|
TARİH |
ALMANYA |
VERSAY |
28 HAZİRAN 1919 |
AVUSTURYA |
SEN JERMEN |
10 EYLÜL 1919 |
BULGARİSTAN |
NÖYYİ |
27 KASIM 1919 |
MACARİSTAN |
TRİYANON |
6 HAZİRAN 1920 |
OSMANLI |
SEVR |
10 AĞUSTOS 1920 |
Yenilen devletler, bu antlaşmalarla toprak
kaybetmiş, ağır savaş tazminatına
çarptırılmış, askeri ve ekonomik kısıtlamalarla karşı karşıya
bırakılmıştır.
İtilaf Devletleri bu tutumlarıyla daha önce
söz vermelerine rağmen Wilson İlkeleri’ne uymadıklarını göstermiştir.
İzmir’in
İşgali ve Hasan Tahsin
·
Paris Barış Konferansı’nda alınan
karar doğrultusunda Yunanlar, İzmir’i işgal etmek için hazırlıklara başladı.
Bölgedeki nüfusun çoğunluğunun Rumlardan oluştuğu, buranın tarihsel olarak
kendilerine ait olduğu ve Rumların, Türklerin tehdidi altında olduğu gibi
asılsız iddialar öne sürdüler. Yunanlar bu yolla işgallerini haklı gerekçelere
dayandırmaya çalışmıştır.
·
15 Mayıs 1919 sabahı İngiliz
gemilerinin desteğindeki Yunan savaş gemileri İzmir Limanı’na demirledi ve
Yunanlar şehri işgale başladı. Karaya çıkan Yunan askerleri yerli
Rumların sevinç gösterileriyle karşılandı. Askeri kışlayı ve hükûmet konağını
ele geçirdiler. Gazeteci Hasan Tahsin, Yunan askerlerine ateş açarak işgale
karşı ilk tepkiyi gösterdi.
·
Osmanlı Devleti, İzmir’in işgali
sırasında meydana gelen olayların incelenmesini istemiştir. Osmanlı Devleti’nin
bu isteği üzerine Amerikalı Amiral Bristol (Biristıl) başkanlığında İngiliz,
Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyon bölgede incelemeler yaparak bir
rapor hazırlamıştır.
·
Amiral Bristol raporunda özetle:” İzmir
kentinde bile en yetkili kişiler ahali çoğunluğunun Rum olduğunu söyleyemezler. İzmir çevresinde, iç
bölgelerde halk tamamen Türk’tür…..……Yunanlarca işgal edilen
bu bölgelerde halkın çoğu Türk’tür...”
İşgaller Karşısında Osmanlı
Yönetiminin Tutumu
·
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın
ardından kısa süre görev yapan Ahmet
İzzet Paşa ve Tevfik Paşa
Hükûmetlerinden sonra, Damat Ferit Paşa
sadrazam olarak atandı. Damat Ferit Paşa sadrazam olduktan sonra bütün gücüyle
İtilaf Devletleri’nin çıkarlarına uygun politika izlemeye başladı. İtilaf
Devletleri’nin isteklerini tereddütsüz yerine getirdi. İstanbul Hükûmeti’ne
göre işgaller geçiciydi ve işgalci devletlere karşı direnmek imkânsızdı. Bu
yüzden İtilaf Devletleri’ni kızdırmamak onlara hoş görünmek gerekiyordu. İstanbul
Hükûmeti, Anadolu’ya heyet-i nasiha
(öğüt kurulları) göndererek halkı işgaller karşısında sükûnete davet etti.
Galip devletlerin istekleri yerine getirilirse elverişli şartlarla bir barış
antlaşması imzalanabilirdi.
·
Damat Ferit Paşa, Padişah Vahdettin’in
ve İstanbul Hükûmeti’nin halktan beklentisini şu şekilde açıklamıştı: “Padişah
Efendimiz... Bütün Osmanlı tebaasının bundan böyle, Osmanlı tarihinin
temizliğine yakışacak biçimde ağırbaşlılık ve dinginlik göstereceklerini,
hükûmetin yapacağı işleri içtenlikle kolaylaştıracaklarını beklemektedirler.”
İşgaller Karşısında Mustafa
Kemal’in Tutumu
·
Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes
Antlaşması imzalandığı sırada Suriye Cephesi’nde Yıldırım Orduları Grup
Komutanlığı görevindeydi. Bu görevi sırasında Osmanlı yönetimini uyararak
İngilizlerin isteklerine boyun eğilmemesini istedi. Ateşkes hükümlerince ordusu
terhis edilince 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldi. O gün İtilaf Devletleri
donanmaları da İstanbul limanlarına demirlemişti
·
Bu durum karşısında, Türk milletinin
esareti kabul etmeyeceğini bildiği için “Geldikleri gibi giderler.” diyerek
kendisine ve milletine olan güvenini dile getirdi. Mustafa Kemal, İstanbul’da
bulunduğu süre içinde, ulusun ve vatanın kurtuluşu için gazete çıkararak
düşüncelerini yaymak dâhil bazı girişimlerde bulundu. Ona göre öncelikli iş,
millî birliğin sağlanması idi. Ordu hiçbir şekilde terhis edilmemeliydi.
Başarılı subay ve komutanların, ordularının başlarında bulunması gerekiyordu.
İşgaller Karşısında Halkın Tutumu
1.
Kuvâ-yı Millîye: Millî kuvvetler demektir.
Milis kuvvetler olarak da adlandırılmaktadır. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan
sonra Osmanlı ordusunun dağıtılması, ülkenin dört bir yandan işgal edilmesi ve
Osmanlı hükûmetlerinin işgallere sessiz kalması üzerine, Türk halkının vatanseverlik
duygusuyla bir araya gelerek oluşturduğu bölgesel ve düzensiz direniş
kuvvetlerine denir.
Kuvâ-yı Millîye birlikleri,
Yunanların 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmesinden sonra yoğun olarak Batı
Anadolu’da kurulmuştur. Yunan işgaline karşı mücadeleye başlayan Kuvâ-yı
Millîye birlikleri ülkenin diğer bölgelerinde de işgalcilere karşı
direnişlerini sürdürmüşlerdir. İşgal edilmeyen bölgelerde ise güvenliği
sağlamak ve iç isyanları önlemek amacıyla görev yapmışlardır.
2.
Mitingler:
23 Mayıs 1919’da Sultan Ahmet
Meydanı’nda yapılan mitingde Halide Edip’in
yaptığı konuşma: “Müslümanlar, Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü
yaşıyor. Gece, karanlık bir gece. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece
yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp parıldayan bir sabah yaratacağız. Bugün
elimizde top tüfek denilen alet yok. Fakat ondan daha büyük, ondan daha
kudretli bir silah var; hak ve Allah.”
3. Cemiyetler
Türk halkı bir yandan
işgalcilere karşı silahlı mücadeleye devam ederken diğer yandan da millî cemiyetler
kurarak hukuki mücadeleyi başlatmıştır. Buna karşılık sınırlarımız içinde
yaşayan gayrimüslim azınlıklar ve tam bağımsızlığa inanmayan bazı çevreler ise
Millî Mücadele’ye düş- man olan cemiyetleri kurmuşlardır.
Milli varlığa düşman cemiyetler
A) Rumların kurduğu cemiyetler
1.
Etnik-i Eterya C: Bizans İmparatorluğu’nu
yeniden kurmak (1814)
2. Pontus Rum C:Karadeniz çevresinde Rum devleti kurmak (1904)
3. Mavri Mira C: Bizans’ı canlandırıp Büyük Yunanistan’ı kurmak (1914)
B) Ermenilerin kurduğu
cemiyetler
1. Hınçak C: Doğu Anadolu ve Çukurova’da Ermeni devleti kurmak (1887)
2. Taşnak C: Doğu Anadolu ve Çukurova’da Ermeni devleti kurmak (1890))
Pontusçu ve Ermenilerin hedefi
C) Yahudilerin kurduğu
cemiyetler
1. Alyans İsrailit: Filistin’de Yahudi devleti kurmak (1860)
2. Makabi: Filistin’de Yahudi devleti kurmak (1860)
Azınlıklar tarafından kurulan
millî varlığa düşman cemiyetlerin başlıca özellikleri şunlardır:
1.
Millî Mücadele hareketine karşı
düşmanca tutum sergilemişlerdir.
2.
Bağımsız devlet kurmayı
amaçlamışlardır.
3.
Faaliyette bulundukları bölgelerde yaşayan
Türk halkının can ve mal güvenliğine zarar vermek suretiyle onları göçe
zorlamışlardır. Böylece nüfus üstünlüğünü sağlamaya çalışmışlardır.
4.
İşgalci devletlerden yardım ve destek
almışlardır.
5.
Bulundukları yerlerde güvenliği bozarak
Mondros’un 7. maddesinin uygulanması için ortam hazırlamışlardır.
Milli varlığa düşman diğer
cemiyetler
·
İttihat ve Terakki Fırkası’na
karşı kurulmuştur.
·
I. Dünya Savaşı sonrası iktidara
gelmiştir. İttihatçı bir hareket olarak gördükleri Millî Mücadele’nin
karşısında yer almışlardır.
Wilson Prensipleri Cemiyeti (1918)
·
Halide Edip, Yunus Nadi, Refik
Halit gibi Osmanlı aydınlarının kurduğu cemiyet işgallere karşı çıkmış,
kurtuluşun Amerikan mandasına girerek gerçekleşebileceğini savunmuştur. Cemiyet
üyesi aydınların bazıları daha sonra Millî Mücadele’ye katılmıştır.
Kürt Teali Cemiyeti (1918)
·
İngilizlerin desteğiyle kurulan bu
cemiyet, Wilson İlkeleri’ne dayanarak doğu illerinde bağımsız bir Kürt Devleti
kurmayı amaçlamıştır.
Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası (1919)
·
Ülkenin kurtuluşunun padişah ve
halifenin emirlerine uymakla mümkün olabileceğini savunmuştur.
Teali İslam Cemiyeti (1919)
·
İngiltere’nin desteğiyle
İstanbul’da bazı medrese hocalarının önderliğinde kuruldu. Halifeliğin ve
saltanatın güçlendirilmesini amaçlayan bu cemiyet
·
Millî Mücadele hareketine karşı
çıkmıştır.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti (1919)
Osmanlı Devleti’nin İngiltere’nin himayesine girmesini savunan bu cemiyet, Damat Ferit Paşa tarafından desteklenmiştir. Cemiyet, Millî Mücadele’ye karşı çıkmış, basın yoluyla İngiltere yanlısı kamuoyu oluşturmaya ve işgalcilere İstanbul’da her konuda yardımcı olmaya çalışmıştır.
Millî
varlığa düşman diğer cemiyetlerin başlıca özellikleri şunlardır:
1.
Tam bağımsızlığa inanmayarak manda
ve himayeyi savunmuştur.
2.
Saltanat ve halifelik makamlarının
devamını savunmuşlardır.
3.
Anadolu’daki Millî Mücadele
hareketine karşı çıkmışlardır.
4.
İtilaf Devletleri’nden yardım ve
destek görmüşlerdir.
Milli
cemiyetler
1.
Milli Kongre C: Millî
Mücadele’nin haklılığını basın yoluyla dünya kamuoyuna duyurmayı amaçlayan
cemiyet, silahlı direnişi yöntem olarak benimsememiştir. (29 Kasım 1918)
2.
İzmir Müdafaa-i Hukuk C:
İzmir’in işgalini önlemek, İzmir ve Batı Anadolu’nun Yunanlara verilmesine
engel olmak amacıyla kurulmuştur. (1 Aralık 1918)
3.
Trakya Paşaeli C: Trakya
bölgesinin Yunanlara verilmesini önlemeye çalışmıştır. Edirne ve Lüleburgaz
kongrelerinin toplanmasında etkili olmuştur. (2 Aralık 1918)
4.
Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk C: Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilmesine engel olmak amacıyla
kurulmuştur. Cemiyet, Erzurum Kongresi’nin toplanmasında etkili olmuştur.
Bölgeden Türk göçünü önlemeye çalışmıştır. (4 Aralık 1918)
5.
Kilikyalılar C: Çukurova
Bölgesi’ndeki Fransız işgalini önlemek amacıyla kurulmuştur. (21 Aralık 1918)
6.
Trabzon Muhafazaa-i Hukuk C:
Trabzon ve çevresinde Pontus Devleti kurmayı amaçlayan Rumlara karşı, bölgeyi
savunmak amacıyla kurulmuştur. (12 Şubat 1919)
7.
Reddi İlhak C: İzmir’in
Yunanlara verilmesini ve buranın ilhakını önlemek amacıyla kurulmuştur. (14
Mayıs 1919)
8.
Anadolu Kadınları
Müdafaa-i Hukuk C: Sivas’ta kurulmuştur. Ülke
geneline yayılmıştır. Amacı vatansever Türk kadınlarını harekete geçirerek
Millî Mücadele’ye destek sağlamaktır. (5 Kasım 1919)
Millî cemiyetlerin özellikleri şunlardır:
1.
Bulundukları yöreleri savunmak
amacıyla kurulmuşlardır.
2.
Bağımsızlık ve Türk vatanseverliği
duygusunun bir sonucu olarak ortaya çıkmış bölgesel nitelikli cemiyetlerdir.
3.
Genellikle basın yayın yoluyla
mücadele etmişlerdir.
4.
Azınlık cemiyetlerinin zararlı
faaliyetlerine ve işgalci güçlere karşı mücadele etmişlerdir.
5.
Bir merkezden yönetilmemeleri etkili çalışma
yapmalarını engellemiştir.
6.
Sivas Kongresi’nde “Anadolu Mudafaa-ı Hukuk
Cemiyeti” adı altında birleştirilmişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder