RUSYA’NIN GEÇİRDİĞİ DÖNÜŞÜM
ÖZET
Bu yazıda konumuz Rusya’nın tarihte geçirdiği dönüşüm olmakla birlikte Rusya’nın dönüşümünü daha iyi görebilmek için tarihteki ilk Rus devleti olan Kiev merkezli Rusya (Keivan)’nın ilk dönemleri ve bu dönemde Rusların Hristiyanlık dinini benimsemeleri ve Bizans İmparatorluğu’nun mirasına konmaları ele alınmıştır. Hristiyanlığın Slavlara etkisi ve onları geliştirmesi incelenmiştir. Bu arada Rus tarihine damga vuran Moğol işgal hareketi ve daha sonra Rusya’ya Altın Orda devletinin egemen olmasından sonra bu devletin parçalanması, Karadeniz’in kuzeyine Osmanlı Türklerinin nüfuz kurması incelenmiştir. Rusya’nın siyasi birliğinin olmadığı Apanaj dönemi bulunmaktadır. Apanaj döneminde Moğol hanlıkları arasındaki çatışmaların Rus knezlerinden Moskova knezliğinin öne çıkmaya başlamasına etki etmiştir. Zamanla güçlenen Moskova Rusyası, İmparatorluğa dönüşüp bütün Rus knezlerine egemen olacaktır. Rusya’nın imparatorluğa dönüşünün sembolü ise başkentin Moskova’dan St Petersburg’a taşınması olmuştur. İmparatorluk döneminde ilkel yöntemlerle tarım faaliyeti sağlanmaya çalışılmıştı. Bazı çarların ülkede Avrupa örneğinde reformlar yaparak ülkeyi başta askeri olmak üzere güçlendirmiş ve Rusya’nın sınırlarının genişlemesine neden olmuştur. İmparatorluk döneminin ekonomik dönüşümü gerçekleştirememeri önce 1905 sonra 1917 devrimlerine yol açmıştır. Bu devrimleri lehine kullanan Bolşevikler iktidarı ele geçirmiş başkenti tekrar Moskova’ya taşıyarak çarlık yönetiminden farklı olduğunu göstermek istemişlerdir. SSCB’nin yaptığı ağır sanayi hamlesiyle ülke sanayi olarak kalkınmıştır. Bu kalkınmanın silah sanayisine ve nükleer silahlanmaya etkisi varken halkın refahına ise olumlu etkisi olmaması nihayetinde Gorbaçov’un yeniden yapılanma yapmaya çalışması sosyalizmin çöküşüne neden olacaktır. Yazımın son kısmında Rusların başkent değişikliği, Rusların Hristiyanlığa geçişi ile Bizans’ın mirasına konması ve Rusya reformlarının değişime etkisi incelenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Başkent değişikliği, din değişikliği, Apanaj dönemi, reformlar, Moskova şehri
...
RUS DEVLETİNİN KURULUŞU (KEİVAN, KİEV RUSYASI ) MOSKOVA’NIN İLK DÖNEMLERİ VE HRİSTİYANLIĞIN KABULÜ
Rusların bulunduğu coğrafya ülkelerinin büyümesine uygun görülmekle birlikte yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin oluşu hemen hemen var oluşlarından beri en güçlü ülkelerden biri haline gelmelerine zemin hazırlayacaktır. Ülkelerinin genişliği ve iklim koşulları kolay kolay işgal edilmelerine engel olmuştur. Buna örnek olarak Napolyon ve Hitler’in başarısızlığı verilebilir. Moğol ve Altın Orda’nın yaklaşık 250 yıllık hükümleri haricinde hep bağımsız olmuşlarıdr. Rus köylüleri için iklim koşullarının olumsuzluğu Rusya’nın güneye inmelerine neden olacaktır. Asya ve Avrupa toprakları üzerinde geçiş özelliği göstermesi Hun, Avar, İskit, Sarmat gibi Slav olmayan toplumların da bölgede bulunmasına neden olur.(Akdes, 1987, s.xx ) Slavların kökenlerinin Hint- Avrupa olduğu(Akdes, 1987, s.3 ) ilk devletinin Keivan olduğu tahmin edilmektedir. Muhtemelen bu devlet Kiev civarında var olmuştur.(Raasanovsk, 2016, s.26) Keivan zamanla Hazarların kuzey topraklarına egemen olur, bölge ticaretini kontrol altına da aldı.
Slavlar IX. yüzyılda Hazarların yönetimindeyken (Akdes, 1987, s.5 ) İsveç’ten gelen Vareglerin lideri Rürik, tarih belirlenemese de 862 yılı olduğu düşünülür (Akdes, 1987, s.19 )Rürik yönetiminde bir araya gelip zamanla devlet haline gelmişlerdir . (Konak: 2012, s.100) Bu teze yani Slavların kuzey kökenli olduğu tezinin yanlış olduğunu Slavların yukarıda belirtildiği gibi Keivan olduğu da iddialar arasındadır. (Raasanovsk, 2016, s.21)
Rusların 913-914 yıllarında İstanbul ve Bizans’ın Anadolu topraklarına saldırıları püskürtülmüştür. 943 - 944 yıllarında Kuzey Kafkasya’ya saldırıları liderleri İgor döneminde yapmışlardır. (Akdes, 1987, s.23 )
Rusların kadim liderlerinden İgor’un oğlu Svyatoslav (965-973)’dır. Svyatoslav, aynı zamanda ilk slav adı almış kişidir. Onun ölümünden sonra oğulları arasında yaklaşık 6 yıl süren bir taht mücadelesi olmuş. 973’teki ölümünden önce oğullarından Yaropolk’a Kiyef, Vladimir’e Novgorod ve Oleg’e ise Dravya’yı vermişti. (Engin,t.y.)İgor’un karısı Olga’nın Bizans’a seyahat ettiği Hristiyanlığı kabulünden sonra Helena adını almıştır. (Akdes, 1987, s.24 ) Bu dönemde Ruslara karşı Peçeneklerle Bizans’ın işbirliği halinde olduğu Rusların da Hazarlara halen bağlı oldukları bilinmektedir. (Akdes, 1987, s.26 ) İgor destanı Rusların en önemli destanıdır. (Akdes, 1987, s.58 )
I.Vladimir (980-1015) döneminde Bulgarlar mağlup edilerek verimli topraklar ele geçirilmişti. I.Vladimir, Bizans imparatoru II. Basileus’un kızıyla (Akdes’e göre kızkardeşi ) evlenmek istese de Bizans ve Avrupa’da yaygın olan kanaat Rusların asil olmadığı ve Hristiyan olmadıkları için barbar olarak görüldüklerinden bu istek reddedilmişti. Bunun üzerine I.Vladimir, Bizans’ın Kırım’daki önemli şehri Khersones’i 989’da ele geçirmiştir. (Engin,t.y.)
II.Basileus, kızı Anna’yı I.Vladimir’in Hristiyanlığa geçme şartıyla onunla evlendirmeyi kabul etmişti. Aslında zaten I.Vladimir 988 yılında zaten İslam tüccarlarından İslamiyet’i tanımış Hazarlar vasıtasıyla Yahudiliği görmüş ancak kendisi siyasi kaygılarla da olsa Bizans’ın etkisiyle (Raasanovsk, 2016, s.32)Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemiş ve aziz ilan edilmiştir. (Akdes, 1987, s.28 ) I.Vladimir’in Hristiyanlığı benimsemesi 989’da zorla olmasa da halkın bu dini benimsemesi için bazen şiddete varan zorlamalar yapılmıştır. Hristiyanlığın benimsenmesinden önce Norman, Vareg ve Slav kabileleri aralarında birlik yokken Hristiyanlıkla birlikte bu üç unsur birleşmiş görünmektedir. (Engin,t.y.)
Vareg ve Slavlarların karışımıyla Slav millitenin en önemli unsuru olan Rus kimliği oluşmuştur. Altın Orda Devleti’nin zayıflamasına denk gelen Hristiyanlık dininin benimsenmesi Rus tarihi için bir gelişim de olmuştur.(Konak: 2012, s.101 )
Hristiyanlığın kabulü ile şu gelişmeler olmuştur :(Engin,t.y.)
ü Ruslar hazır bir Bizans kültürüne konmuşlardır.
ü Aziz Kiril tarafından izat edilen alfabe ile Rus kültürü güçlenmiştir.
ü Rus kilise resmi dilinin Slavca olması, ileriki dönemlerde Rus edebiyatının gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.
ü Rus toplumu dinle birlikte ulus olmaya başlamış ancak kilisi devletin egemenliğinde kalmıştır.
ü Manastır kültürü de Bizans’tan alınmış ve devlete sadık din adamları yetiştirilmiştir.
ü Kanunlar yazılı hale getirilerek hukuk devleti olma yolunda adımlar da atılmıştır.
ü Hıristiyanlıkla Ruslar eski “Barbar” hayal şeklini bırakıp daha uysal bir hal almışlardı.
I.Vladimir’den sonra başa Yaroslav (1019-1054) geçer. Bu dönemde Peçeneklerin saldırısı önlenmiştir. Yaroslav babası döneminde kabul edilen dinin yerleşmesine katkı sağlamış, ülkede hukuk, eğitim, mimari ve sanatı korumaya çalışmıştır. Bu dönemin merkezi Kiev (Raasanovsk, 2016, s.34)ve buradaki kilisenin başına Bizans’tan görevlendirilen veya onaylanan bir metropolit bulunması bu dönemde Kiev’in dini merkez olduğunu da göstermektedir. Yaroslav’ın ölümünden sonra devlet çöküşe girmiştir. Bu çöküşün nedenleri arasında Kiev’e egemen olmak isteyen prenslerin yaklaşık bir buçuk asır süren mücadeleleri, yönetimin feodal tarzda olması, sınırın genişliği nedeniyle ülkede iletişimsizliğin olması, toprak sahiplerinin köylüleri serfleştirmeleri, kuzey-güney yönlü ticaretlerin sekteye uğraması vardır. (Raasanovsk, 2016, s.38)
Rusların 1060’lardan itibaren Türk olan Kumanlarla mücadele ettikleri, bu tarihten 1210’a kadar yaklaşık elli akın yapmışlardır.Bu tehlike Peçeneklerden sonraki Türk tehlikesidir. Kumanların ardı arkası kesilmeyen akınları devleti çökertip Rus knezliklerinin kurulmasına neden olacaktır. (Akdes, 1987, s.42 ) Kiev Rusyası’nın parçalanmasıyla Novgorat kuzey güney yönlü ticaretle önem kazanacaktır. Bu dönem knezlikler dönemidir. Novgorat, Moskova, Kiev, Galiç-Volin ve Suzdal gibi. Bu knezler aralarında mücadele etse de en güçlüleri Suzdal’dı. (Akdes, 1987, s.52-54 )
Keivan Rusyası bir “Rus milleti” oluşturdu. Hristiyanlık benimsendi. Bu devletin ortadan kalkmasıyla feodal yapı oluştu. (Akdes, 1987, s.58 ) Bu dönemde yüksek tabaka, orta tabaka ve köleler sosyal yapıyı oluşturuyordu. Hristiyanlık kabulü ile bu yapı şöyle değişti: 1. Kilise dini görevlileri, 2. Kilise hizmetindekiler 3. Kilisenin korumasındakiler , 4. Kilise himayesine herhangi bir zümreye girmeyenler , 5. Kiliseye mensup köleler.(Akdes, 1987, s.61)
1240’ta merkezi Kiev olan Keivan (Kiev Rusyası) devletinin çöküşünden Moğol-Altın Orda egemenliğinin sona erdiği döneme kadar olan Slav topraklarının yağmalandığı döneme Apanaj Rusyası (1240-1480) denir. (Raasanovsk, 2016, s.61)
MOĞOLLAR VE ALTIN ORDA YÖNETİMİNDE MOSKOVA VE SLAVLAR
Dünya askerlik tarihinin en büyük fatihlerinden biri olan Cengiz’in emrindeki ordular Harezmşah sultanını yakalama bahanesiyle günümüz Karadeniz’in kuzeyindeki bölgelere seferler yaparak Alan ve Kıpçakları ardından Rusları da mağlubiyete uğratmışlardır. Burada cereyan eden 31 Mayıs 1223 tarihindeki Kalka Savaşı’nda bir çok Rus yerleşim yeri Moğollar tarafından tahrip edilmiş ve böylece bölgede Moğol hakimiyeti başlamıştır. Bölgede sadece Ruslar değil diğer etnik unsurlar da Moğol egemenliğine girmek durumunda kalırlar. (Akdes, 1987, s.63 )
Büyük Han Cengiz ölümünden önce ülkesini oğulları arasında paylaştırmış oğlu olup olmadığı tartışmalı Cuci’ye Deşt-i Kipçak yani Karadeniz’in kuzey bölgeleri verilmiştir. Bu paylaşıma dayalı olarak bu bölgeye Altın Orda veya Cuci ulusu denmiştir.(Konak: 2012, s.104 )
Cuci, Cengiz’den önce öldüğü için bu bölgede Cengiz’in torunu Batu Han tarafından Altın Orda devleti kurulmuştur. Altın Orda devletinin kurucusu sayılan Batu Han (1227-1256), Cengiz’in ölümünden sonra görünüşte Cengiz’in üçüncü oğlu Ögeday’a bağlı olarak yarı bağımsız olarak hüküm sürmeye başlamıştır. (Akdes, 1987, s.70 )Batu Han döneminden itibaren Ruslar Batu Han’a bağlı kalmaları kaydıyla “knezlik makamları bırakıldı. (Konak: 2012, s.102 ) Rusların Bulgarlarla kurduğu iyi ilişkiler Moğolların saldırına kadar sürmüştü. Rusların amacı Bulgar ülkesinin tarım arazilerini ele geçirmek iken Moğolların saldırı nedeniyle bu iki toplum yine işbirliğine gitmek zorunda kaldı. 1235-1236 (Konak: 2012, s.103 )tarihli seferlerde Bulgar ülkesi gibi bazı Rus knezlikleri de Moğol yönetimine girdi. Akdes’e göre ilk düşen knezlik Ryazan knezliğidir. Moskova, Vladimir, Suzdal, Rostov, Yaroslav,Tver,Torjok gibi şehirler teker teker düştü. Novgorot karların erimesi nedeniyle bir yağmadan kurtuldu. 1239- 40 tarihli seferde Kiev ve Çernigov şehirleri de teslim olur. Kiev alındıktan sonra Ruslara iltica hakkı veren Macar ülkesi de işgal edilir. (Akdes, 1987, s.66-70 )
İtil Bulgarları 922’de İslam’ı kabul ederken süreç içinde slavlar ise Hristiyanlığı benimseyeceklerdi.( Kardaş, K. (2015) Altınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır) Diğer Rus knezliklerinin Moğol idaresine girmesi sonraki seferlerde gerçekleşecektir. 1240 tarihli seferde Kiev, Novgorot ve Moskova knezlikleri ve şehirleri yağmalanarak ele geçirilmişti. Karakurum’da Büyük Han Ögeday’ın ölümü batı eksenli fetihlere ara verilmesine neden olurken bu tarihe kadar zaten Macaristan bölgesine kadar olan topraklar ele geçirilmişti. Batu’nun çocuklarının zamansız ölümleri Altın Orda’da karışıklık yaratmış İlhanlı hanı Hülagü davet edilse de sonuçta Batu’nun kardeşi Berke Han başa geçmişti. Berke Han Dönemi (1256-1267)’nde en dikkat çeken olay Müslümanlığın kabul edilmesidir.(Konak: 2012, s.105 ) Böylece bölgede İslam dini yayılırken Moğol kökenliler de zamanla Türkleşeceklerdir.( Kardaş, K. (2015) Altınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır) Moğolların kolayca tutanamayacağı İtil Bulgarlarıyla bazı Rus knezliklerinde yerel halkı yönetimde tutarak vergi yoluyla kendilerine bağlamışlardı. (Akdes, 1987, s.71-2 ) Rus knezliklerine Moğol himayesinden dolayı saldırmaya çekinen Fin, İsveç ve Alman gibi toplumlar mağlubiyete Ruslar tarafından uğratılmıştır. Bu dönemlerde knez olmak ve knezliği devam ettirmek için Altın Orda Hanlarından onay alınmaktadır. Suzdal knezinin 1243 Batu Han ziyaretinde kendisine Kiev knezliğinin yönetimi bile verilmişti.Rusya’yı oluşturan bütün knezler Moğol Altın Orda hakimiyetindedir.(Akdes, 1987, s.77)
Özbek Han (1313- 1342) dönmeninde merkez Saray şehrine taşınacaktır. Bu dönemde Knezler “büyük knez” olmak için savaşırlarken Moskova knezi Yuri hanın kızkardeşiyle evlenerek mücadele öne çıkmayı başarmıştır. (Akdes, 1987, s.84) Bu dönemlerde Altın Orda ve İlhanlı mücadelesinde Altın Orda’nın Memlûkları müttefik olarak görmüşlerdir. İlhanlılara darbeyi 1260’ta Ayn Calut’ta Memlûkler sonra Derbent’te 1263’te Altın Orda yenerek zayıflatmışlardır. Mengü Timur’un (1266-1282) döneminde Altın Orda’nın Rus knezlikleri üzerinde egemenliği devam etmiştir. Mengü Timur’un zamansız ölümüyle bir fetret dönemi yaşanmış Tokta Han (1290-1312) başa geçerek bu devri sonlandırmıştı. Özbek Han (1313-1340) Dönemi genelde devletin en güçlü olduğu dönem olarak görülür. Moğol'lara karşı 1262, 1 289, 1315, 1320 , 1327 ve 1362 yıllarında ayaklanmalar görülse de bunlar çok şiddetli şekilde bastırılır. (Akdes, 1987, s.85)
Altın Orda–Rus İlişkileri
Moskova Knezliği’nin kurulması ve güçlenmeye başlaması 1300-1533
İlk Moskova knezliği kesin olmasa da Yuri Dolgoruki tarafından 1147’de kurulmuş olup ilk knez Daniil Aleksandroviç’tir.Bundan sonraki " Moskova Büyük Knezleri” ve "Rus Çarları “ bu hanedandandır. Moskova şehri yine bölgede yer alan akarsudan almaktadır. Zamanla diğer Rus knezlikleri Moskova egemenliğine gireceklerdir. 1176’dan itibaren farklı kaynaklarda Moskov, Kuçkova ve Moskva olarak geçmektedir.Yuri Dolgoruki burayı, Ryazan ve Çernigov knezliklerine karşı Suzdal bölgesini savunmak için, bir sınır kalesi olarak inşa etmiştir.Ulaşımın kolaylığı ve ticaret yollarının üzerinde olması şehre avantaj sağlamıştır. Moskova knezleri Altın Orda hanlarından onay alarak diğer knezlere göre avantaj sağlamıştır. (Akdes, 1987, s.90) Kolomna şehrini ve Mojaysk bölgeleri alınınca Moskova Büyük Knezliği (Dükalığı) oluşmuş oldu.
Apanaj Rusyası (1240-1480) döneminde Novgorot 1156’da kendi başpiskoposlarını kendilerinin seçmesi, özellikle yöneticilerinin yetkilerinin kısıtlanarak bir memur durumuna dönüştürülmesi bu knezliği İtalyan şehir devletlerine benzetilmesine neden olur. (Raasanovsk, 2016, s.75)Bu şehrin Rus topraklarında kuzeybatıda yer alması istilanın uzağında kalmasında ve bağımsız olmasına neden olur. Novgorot, Moskova knezliğinin Rus birliğini sağlayıncaya kadar merkez kaldı. Moskova knezi III. İvan 1478’de Novgorot’u ele geçirerek Rusların merkezi Moskova’ya kaydırmıştır. (Raasanovsk, 2016, s.82) Apanaj Rusyası döneminde Vladimir, Rostov, Tver ve Moskova prenslikleri arasındaRus topraklarını birleştiren prenslik Moskova olacaktır.(Raasanovsk, 2016, s.91)
Rus Knezlikleri içerisinde hanlar Rostov knezliği desteklerken Tokta Han, kendinden önceki hanlardan farklı olarak Moksova ve Tver knezliklerini desteklemiştir. .Tokta’nın ölümünden sonra Altın Orda Devleti için büyük tehlike arz edecek olan Moskova Knezliği güçlenmeye başlamıştı. Moskova Knezliği’nin Yuri Dolgorukiy tarafından kurulduğu biliniyor. Moskova adı da ilk defa 1147 tarihli kaynaklarda geçmektedir. (Konak: 2012, s.106 ) Moskova knezliğinin ilk knezi Danil 1283-1303 yılları arasında ilk knez olur. Moskova knezliği gittikçe diğer knezler arasında liderliğe yükselecektir. Bu dönemlerde knez olmak için Altın Orda hanlarına haraç ödemekle gerçekleşiyordu, en fazla haracı ödeyen knez oluyordu.
Özbek Han (1313-1340), Rus Knezliklerinin tek çatı altında birleşmelerini de önlemeye çalışmıştır. Bu arada Moskova knezliği Altın Orda’ya gönderilecek vergileri kendilerinin toplaması ve bir miktarını Altın Orda’ya düzenli göndermesi Altın Orda’nın işine gelmiş gibi görünse de Moskova knezliğinin iyice güçlenmesine neden olacaktır.(Akdes, 1987, s.91)
Moskovalı Rusya dönemi başlıyor
III .İvan ve III. Vasili dönemlerinde Apanaj Rusyası dönemi sonlandırılmış, III.İvan (1505-1533) döneminde başta Novogrot ve Tver başta olma üzere diğer Rus knezlikleri egemenlik altına alınmış, Moskova knezliği bağımsızlığını iyice pekiştirmiştir. Bu nedenle III.İvan’a(1462-1505) Büyük İvan da denilir. İvan kendisini Keivan devletinin mirasçısı görmesi bu yayılmayı açıklamaktaydı.(Raasanovsk, 2016, s.105) Moskova’nın ticaret yollarının üzerinde olması, su kaynaklarının bulunuyor olması, Rus topraklarının ortasında bulunması merkez olmasını kolaylaştırmıştır. (Raasanovsk, 2016, s.106) Litvanya’nın Rus devletinin Polonya’ya yakınlaşması Moskova merkezli Rusya’ya Litvanya’nın Kievan mirasından uzaklaştığı iddiasını gündeme getirir.(Raasanovsk, 2016, s.140)
Moskova Dini Merkez Oluyor
İvan’a topladığı vergilerden bir kısmını almasından dolayı Rumcada kese anlamına gelen Kalita ünvanı da verilir. İvan Kalita’nın yönetiminde Moskova knezliği güçlendi. İvan’ın Özbek Han ile arasının iyi olmasının etkisiyle Moskova’daki refahlık, buraya göçlerin yapılmasına da neden oldu. Yine İvan döneminde Moskova, Rus Knezlikleri’nin yeni dinî merkezi haline gelmişti. Kiev metropolitinin Moskova’da oturmasına ikna edilince Moskova dini merkez haline geldi. (Raasanovsk, 2016, s.95) Rus Kilisesi, Altın Orda hanlarından aldığı izinle güçlü ve zengin bir kurum haline gelmiş olduğundan, Moskova Knezliği daha önemli hale gelmiştir. Böylece artık XIV. yüzyılın ortalarından itibaren Moskova Knezliği siyasi, dini ve iktisadi üstünlüğü elde emeye başlamıştır. (Akdes, 1987, s.93) İvan Kalita'dan sonra Moskova Knezliği’nin başına oğulları Semeon Gordıy ( 1341-1353) ve İvan Krasnıy ( 1353-1359) geçtiler. Kardeşlerin kküçük yaşta tahta çıktıklarından, metropolit Aleksey’in devlet işlerine nezaret ettesine v ekilisenin etkinliğinin artmasına neden olmuştur. (Akdes, 1987, s.94)
1349’da Litvanya Knezi Olgerd, Canı-Bek Han’a Moskova Knezliği’nin güçlendiğini ona karşı birlikte hareket emeyi teklif etse de bu teklif kabul edilmemişti. Altın Orda Hanı Canı-Bek döneminde Altın Orda ile Rus knezlikleri arasındaki ilişkiler “sessizlik” dönemi olarak adlandırılabilir.( Kardaş, K. (2015) Altınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır) Altın Orda 1328-1367 yılları arasında Rus knezliklerine hiç bir askerî birlik göndermedi. Altın Orda devletinde yaşanan ikinci fetret devrinde (1360-1380) önce sekiz sonra yirmi han taht için mücadele etmiştir. 1380’de fetret devrine son veren Toktamış Han olmuştur.
Fetret Devrinde Altın Orda –Rus İlişkileri
Bağımsızlık Yolunda Adım
Bu devirde Altın Orda’nın Rus knezlikleri arasındaki otoritesi iyice zayıflamıştı. Ruslar da bu durumu fırsata çevirmişlerdir. Batı Rus topraklarında Büyük Litvanya Knezliği, doğu Rus topraklarında ise Moskova knezliği egemen olmuştu. Hanlar arasındaki taht mücadelesi Rusların bağımsızlık arzusunu kamçılamıştır. Bu dönemde Moskova Knezliği ile Tver Knezliği arasındaki mücadelede Litvanya, Tver Knezliği’ni desteklese de mücadeyi Dimitri İvanoviç yönetiminde Moskova knezliği kazanmıştır. Moskova, Litvanya ve Tver knezliklerini yendikten sonra taht kavgası yaşayan Altın Orda Hanlığından iyice kopmuştu. 8 Eylül 1380’de yapılan Kolikovo savaşında (Akdes, 1987, s.95)Dimitri İvanoviç’in kuvvetleri Mamay Mirza yönetimindeki Hanlık ordusunu mağlup etmeyi başarmıştır. Bu kazanılan muharebe asıl Altın Orda kuvvetleri mağlup edilmese de Rusların bağımsız olma arzusunu her zamankinden daha da artıracaktır. (Konak: 2012, s.111 )
Toktamış Han’ın Moskova ve Rus egemenliğini tekrar sağlaması
Timur’un desteklediği Toktamış Han, taht adaylarını berteraf ederek han olmayı başarmıştır. (Konak: 2012, s.112 ) Timur’un desteği ile başa geçse de Timur topraklarına saldırması, Timur’a karşı Memlûk devleti ile işbirliği yapması yeni savaşlara yol açacaktır. Kundurça (1391) ve Terek (1395) savaşlarını kazanan Timur’un zaferiyle sonuçlanmış ve böylece Altın Orda devleti parçalanma sürecine girmişti.( Kardaş, K. (2015) Altınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır)
Toktamış Han Dönemi Altın Orda – Rus İlişkileri
Altın Orda’da Mamay Han ile Toktamış arasındaki savaşı Toktamış kazanmıştı. Timur’un yardımıyla başa geçen Toktamış, Moskova knezi lideri Dimitri İvanoviç istenen itaati göstermeyince onların üzerine yürür. Toktamış Moskova knezliğini 1382’de Kalka savaşıyla tekrar egemenlik altına almıştır. Moskova mutlak şekilde itaat altın alınmış ve knez, oğlu Vasili’yi hana rehin olarak göndermiştir. Ancak Timur’un saldırıları üzerine iyice zayıflayan Toktamış; Tver, Ryazan, Nijegorod-Suzdalsk ve Moskova knezlikleri arasındaki mücadelelerde Nijegorod Knezliğini destekleyip knezleirin birleşmesini engellemeye çalışmıştır. ( Kardaş, K. (2015) ltınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır)
Toktamış Han Moskova knezliğinin düşmanı Boris’in Nijegorod’un başına geçmesini sağlamıştır. Moskova Knezi Vasiliy, bunun üzerine bir hamle yaparak Toktamış’a tam bağlandığını göstererek Nijegorod’un Moskova’ya bağlanmasını sağlamış ve sonuçta daha da güçlenmişti. (Akdes, 1987, s.99)Toktamış’tan sonra zayıflayan Altın Orda devletinden tekrar uzaklaşan Moskova knezliği diğer knezler gibi bağımsız davranmaya başlamıştır. Toktamış’tan sonrabaşa geçen Edigey, Moskova’yı tehdit ederek istediğini alınca 1408 tarihli seferini yarıda bıraktı. Bu seferden sonra 66 yıl boyunca Ruslar haraçlarını ödemeye devam etmişlerdi.
Moskova Knezi I. Vasiliy ölünce knezin kardeşi Yuriy ve knezin oğlu olan II. Vasiliy’in yaşının küçük olması nedeniyle onun adına destekçileri mücade ederler. Hakem olarak Altın Orda Hanı Uluğ-Muhammed’e danışırlar.Han, yönetimi II. Vasiliy’e verse de Yuriy Moskova’yı ele geçirse de halk onu desteklememiş onun bir süre sonra ölümüyle de II. Vasiliy tekrar başa geçer. Küçük Muhammed Han, Uluğ-Muhammed’i tahtın edince Kırım bölgesini oğlu olan Said Ahmed Han’ın idaresine bırakmıştır.Moskova Knezliği de adaletli yönetiminden dolayı Said Ahmed’i han olarak görüp vergileri ona göndermiştir.
II. Vasili 1462’de ölümünden sonra, Moskova Knezliği, oğullan arasında paylaşıldı. Moskova knezliğinin çevresinde Novgorod, Tver,Rayzanve Litvanya Knezlikleri ile Altın Orda’dan kopan Kazan ve Kasım hanlıkları da bulunmaktaydı.
Rus Knezlikleri Altın Orda’dan Ayrılıyor
1465’te Altın Orda’nın Ruslara saldırını Kırım Hanı Hacı Giray engelleyecek böylece zarara girmeyen Rus (Moskova) knezliği III. İvan döneminde Novgorod knezliğine son vermiştir. 1472 tarihinden itibaren Moskova knezliği Altın Orda yerine Kırım ve Kazan hanlıklarına vergi verir hale gelir. 1480’ de Said Ahmed Han Moskova’yı cezalandırma seferine gitse de Kırımlıların Moskova’ya desteği nedeniyle başarılı olamaz. Böylece Altın Orda Rus knezliklerinin kendisinden koptuğunu kabul etmiş oluyordu. Said Ahmed Han’ın ölümüyle birlikte Rus knezlikleri üzerindeki yaklaşık 250 yıllık Altın Orda egemenliği de sona ermiş oldu. III. İvan, 1485 yılından itibaren bütün “Rus topraklarının hükümdarı” ünvanını alır. Rossiya ismi de bu dönemde kullanılmaya başlandı.( Kardaş, K. (2015) Altınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır)
Batu Han’ın temelini attığı Altın Orda Devleti , yine kendi soydaşları olan Kırım Hanlığı’nın saldırısıyla 1502’de yıkılmış, Batu Han zamanında ezilen Ruslar Kırım hanlığı sayesinde yükselişe geçeceklerdi.(Konak: 2012, s.115 )
Altın Orda’nın zayıflaması sonucunda Kazan 1437’de kurulmuş diğer hanlıklarla mücadeleden dolayı Rus üzerindeki egemenliği zayıflamış olsa da 1445’ye II. Vasiliy’i yense de esir edip sonra serbest bırakması kendi açısından talihsiz durum olacaktır. Kasım hanlığı da 1452’de var olmaya başlamıştır. Bu hanlığın özellikle Astrahan ve Kırım’la yaptığı mücadeleden dolayı zayıflamış Korkunç İvan olarak anılan Moskova Knezi 1552’de bu hanlığı Moskova knezliğine katmıştır.( Kardaş, K. (2015) ltınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502) https://dosyalar.nevsehir.edu.tr/2f6eca1f444f4e42a88765fbe1d42c08/apa-yazim-kitapcigi-guncel.pdf 30/12/2024 tarihinden alınmıştır)
Kırım Hanlığı 1433’te Hacı Giray’ın bölge egemenliği ile kurulduğu kabul edilir. (Konak: 2012, s.114 )Hacı Giray’ın 1466’da vefatından sonra taht kavgaları başlayacak 1475 yılında Osmanlı’ya bağlanacaktı. Kırım’da Osmanlı egemenliği Osmanlı’nın zayıfladığı döneme kadar devam edecektir. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Kırım önce bağımsız olacak ardından Rusya’ya 1792 Yaş Antlaşmasıyla bağlanacaktı. Astrahan Hanlığı, 1459’da kurulmuştu. Ruslar; Kırım, Kazan ve Astrahan hanlıkları arasındaki mücadelelerden faydalanarak1556 yılında ise Astrahan Hanlığı’na da son vereceklerdir.Nogay Hanlığı 1502’de kurulmuş Rus taraftarları ve Rus taraftarları olmayanlar arasında iç savaş yaşandıktan sonra Rus egemenliğine girer. 1429’da kurulmuş olan Sibir Hanlığı en nihayet 1598’de Rus egemenliğine girdi.
Moskova Knezi Bizans’ın Mirasına Konuyor
Moskova Knezi III. İvan’ın Mora despotunun kızı Sofya Paleolog ile evlenmesi ve
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul fethi ile Moskova knezliğine ve liderine Bizans’ın çift başlı kartalı ve Ortodoks dünyanın lideri ünvanını kendisinde görmeye başlayacaktır.(Konak: 2012, s.118 ) Ruslar Altın Ordu yönetimindeyken onlardan vergilendirme, ordu sistemi ve merkeziyetçi yapının sağlanması gibi konuları öğrendiler.(Konak: 2012, s.99 ) Moğolların Slav egemenliği Rusların Avrupa ve Bizans’la bağlantısını kesmiş, Rönesans ve Reform gibi gelişmelerden geri kaldığı (Raasanovsk, 2016, s.70) ancak Moskova knezliği ile birlikte askeri silahlanma, strateji, yönetim yapıları, vergilendirme ve hukuk, posta istasyonları sistemi, çeşitli ticari ve finansal uygulamalar gibi türlü kurumsal yapıdan etkilenerek Rusların merkezileşmesine de etki etmiştir. Bu evlilik Moskova merkezli Rusya’ya önemli ölçüde meşruiyet de sağlayacaktır. (Raasanovsk, 2016, s.109-110) 1439’da Bizans’tan görevlendirilen lsidor, artan Osmanlı tehlikesine karşı Papalık makamını yüksek otorite kabul etmeisini Floransa Konsili’nde kabul edince Moskova’da tutuklanıp yerine Rus İon getirildi. (Akdes, 1987, s.102-103 )Böylece Moskova dini yönden de bağımsız oldu.
MOSKOVA RUSYASI/ MOSKOVA - VELİKORUS ( BÜYÜK RUS ) DEVLETİNİN KURULUŞU
III. İvan devri 1462-1505
Kör Knez Vasili Temnıy’in 1462’de ölümünden sonra knezlik oğulları arasında bölüşülse de en büyük kısmı İvan’a kalır. İvan’ın Tver knezinin kızıyle evlendirilmesi ona avantaj sağlar. Bu dönemde Novograt ele geçirilir. (Akdes, 1987, s.110 ) Bu dönemle birlikte Moskova Rus knezliklerinden hem alan, hem nüfüs ve mali güç bakımında en büyüğü oldu. Altın Orda’nın Ruslara saldırısını Kırım Hanının desteğiyle savuşturdu. (Akdes, 1987, s.111 ) Ruslara saldıran Seyit Ahmet Han’ın Kırım Hanı Mengli Giray ve Sibir Hanı Aybek tarafından öldürülmesiyle Moskova Rusyası bağımsız oldu. Hatta Kazan hanlığı Moskova’dan izinsiz han bile seçmeyeceklerdi. Bu dönemde Gedik Ahmet Paşa kumandasında Osmanlı donanması Kırım’da egemenlik kurar. (İnalcık, 2023, s.115-116) Bu dönemde Osmanlı kaynaklarında Ruslarla ilgili bilgilerin olmaması Osmanlı’nın bölgeye ilgisizliklerinden kaynaklanmaktadır.(Akdes, 1987, s.120 ) Litvanya ve Lehistan birliği Moskova’nın yayılmasını önlemeye çalışsa da Rusya’nın sınırlarını genişletmesiyle sonuçlandı. İvan’ın karısı ölünce kendisine son Bizans imparatorunun kızı Sofia ile evlendirilir.(Akdes, 1987, s.124 ) Bu sefer Rusya akrabalık yoluyla tekrar Bizans’ın mirasına konbmuştur. III. İvan çok yeteneksiz olsa da şansının da yaver gitmesiyle Moskova knezi iken Büyük knez olmuştur. Bizans’ın tarihe kazışması ve akrabalık ilişkisina dayalı olarak Moskova, Üçüncü Roma’ya da benzetilmektedir. (Akdes, 1987, s.140-141 )
III. Vasili devi 1505·1533
Bu dönemde tek bağımsız kalan iki knez Pskov ve Ryazan, Moskova egemenliğine alındı. Böylece Moskova Rusyası bir Velikoross, (Büyük Rus) devleti haline gelmiştir. Bu durum Rus devletinin amacı için ilk aşama da olmuştur. (Akdes, 1987, s.127 )
IV. (Korkunç) İvan devri 1533-1584
Babsasının ölümüyle üç yaşında olduğu için metopolit denilen din adamları ve boyar denilen aristokratlar ona vekillik yaptılar. İvan 17 yaşına gelince iktidarı eline aldı. (Akdes, 1987, s.145 )Korkunç (IV.) İvan 1547’de taç giyerek resmen iktidarı aldı. yönetimiyle Moskova Rusya’sı mutlakiyetle yönetir ve çar olur. Korkunç İvan’ın yaptığı eylemler ancak Büyük Petro, ve I. Nikolay ile kıyaslanabiliyor. Romanov boyar ailesinden Anastasia ile evlenmesi kendisine destek sağladı. Ara sıra krizler geçirmesi korkunç ünvanı verilmesine de neden oldu. (Raasanovsk, 2016, s.146) 1464’te aniden ortadan kaybolarak tahhtan çekildiğini söyler, geri gelmesi konusundaki ısrar üzerine kendisine tam yetki verilme teminatı aldıktan sonra tekrar başa geçer. (Akdes, 1987, s.149 )İkinci defa başa geçtiğinde kendince hain gördüğü kişiler cezalandırılırdı, bundan kendi oğlu da nasibini almıştır. Kendi oğlunu demir çubukla şakağına vurarak öldürmüştür.Bu yüzden kendisine “Korkunç” ünvanı verilir. (Akdes, 1987, s.152)Kilise konseyine yeni kanunlar ekleterek onları kendisine bağladı. Çarın kararlarında danışma meclisine danışma kuralını getirmesi, yolsuzlukları önlemek için kararlar alması, askeri sistemi düzenlemesi önemli reformları arasındadır. Özellikle askeri reformları ile birlikte Altın Orda hanlıklarını istila etme başarısını gösterecektir. (Raasanovsk, 2016, s.150) 1552’de Kazan, 1556’da Astrahan fethedilir. Almanya'dan 120 doktor, öğretmen, sanatçı, tekniker, esnaf ve sanatçı Rusya'nın davetini kabul ederek Moskova Rusya’sına gitmeleri Rusya’nın gelişmesine etki edecektir. IV. İvan’ın çok dindar olması ülkesini Ortodoks Rusya devleti haline getirdi. (Raasanovsk, 2016, s.155) Bu dönemin dikkat çeken yanlarından biri de Rusların Kafkasya’ya inerek Osmanlı nüfuz sahasına girmiş olmalarıdır. Bu durumu gören Osmanlı yöneticileri Ejderhan(Astrahan) seferiyle 1569’da Don-Volga Projesini (İnalcık, 2023, s.145)hayata geçirmek istedilerse de başarılı olamadılar.
Fyodor devri 1584-1598
Bu dönemdeki en büyük olay 1589 yılında Rusya'da patrikliğin kurulmasıdır. Böylece bütün doğulu patrikler bunu benimseyince Moskova çok önemli bir dini merkez haline gelmiştir. Bu dönemin diğer olayı da babası döneminde ele geçirilmeye başlanan Sibirya’nın fethinin tamamlanmasıdır. (Akdes, 1987, s.167)Fyodor'un zamansız ölümü Ortodoks olmuş Moğol kökenli Boris Godunov’un çar olmasına hazırlanmasına rağmen karşıklık devri (1598-1613)de başlamış oldu. (Akdes, 1987, s.175) Bu karşıklık devri Boris Godunov’un başa geçmesinden Rusya'da Romanov Hanedanlığı’nın kurulmasına kadar geçen devir olmuştur. Bu karşıklıkta Rusya’da veraset sisteminin olmaması etkili olmuştur.
Karşıklık devri 1598-1613
Boris Godunov’un (1598-1605) çarlığa geçişinden Romanov Hanedanlığı’nın kurulmasına kadar geçen devir olmuştur.(Akdes, 1987, s.179-180) Boris Godunov’un üniversite açma girişimini ruhban sınıfı engeller. Kıtlığın yaygınlaşmasından Akdes, 1987, s.181)kendisi sorumlu tutulmuştu. Düzmece Prens Dimitri isyanıyla uğraşmak zorunda kalan Boris bir süre sonra 1605’te ölünce Düzmece Prens Dimitri başarılı gibi görünse de yani lideri Polonyalı gibi davranışları nedeniyle Moskovalılar benimsemez ve öldürülüp cesedi 1606’da yakılır. (Raasanovsk, 2016, s.171) Bir süre sonra ikinci bir Dimitri vakası (1608) yaşanır; 1606-1613 yılları arasında fetret devri de yaşanmıştır. Bu dönemin dikkat çeken yanı Polonyalıların istila girişimini Rus halkının kendilerinin engellemeleridir. İsveçlilerin de düşmanlıkları ülkeyi zorda bıraktı. Üçüncü Düzmece Dmitri (Akdes, 1987, s.193-197) vakası da yaşandı (1611) . Moskovalılar, Polonyalıların saldırısını 1609’da berteraf etmeyi başarmışlardı. (Akdes, 1987, s.206)Kazanan halk kendilerine çar olarak Mihail Ramanov’u seçerler. Böylece Rusya’da Ramanov hanedanlığı (1613-1917) başladı. (Raasanovsk, 2016, s.176 )Korkunç İvan'ın Anastasia Romanova ile evliliği ile bağlantılı olan Mihail çar seçildi. Karışıklık döneminde ayakta kalan tek kurum kilise oldu. Bu dönemin en önemli kazancı devletin otoritesinin ve meşruluğunun önemli olarak görülmeye başlanmasıdır.
Rus yönetiminde Ramanov hanedanı 1613-1917
Mihail Ramanov 1613-1645
Mihail başa geçtiğinde başkenti Moskova ile birlikte bütün kargaşadan ülke harap olmuş ve şehirlerinden bazıları da yanmıştı. Hazinede de para kalmamıştı. Devlet mali olarak çökmüş gibiydi. Bazı çeteciler din adamlarıyla birlikte hareket edip halkın malını yağmalıyorlardı. Mihail “boyar duması” denilen bir çeşit meclisle çalıştı.(Akdes, 1987, s.214) Polonya’dan sürgünden dönen babasını Metropolit Philaret’i patrik olarak atadı. Böylece ülkede sanki iki hükümdar hüküm sürüyor gibiydi. (Raasanovsk, 2016, s.179 ). Ülkede reform yaparak gaileleri berteraf etti. Çetecilik yapanları orduya alarak onları affetti. Sorun çıkarak Kazaklara ayrıcalık vererek sorunu halletti.(Akdes, 1987, s.216) Biraz güçlenince diğer muhaliflerini yok etti. İsveç ve Polonya ile barış yaptı. Mali yapıyı ise “beşinci vergi” adı altında halktan mal varlıklarının beşte birini alarak yaptı. (Raasanovsk, 2016, s.182 )
Aleksey Ramanov 1645-1676 ve Fyodor Ramanov 1676-1682
Aleksey döneminde iki halk isyanı gerçekleşir.(Akdes, 1987, s.220) Bu isyanlarda karısının akrabalarını üst makamlara getirmesi ve rüşvet olaylarının artmasıydı. Esnaf, tüccarlar ve askerler isyana katılsa da isyan zorla bastırıldı. 1654 - 1655 yıllarında veba hastalığı ülkeyi kırıp geçirdi, yüzbinlerce insan öldü.(Akdes, 1987, s.222) 1663’te paranın değerinin düşmesiyle fiyat artışı halkı olumsuz etkilemişri. (Akdes, 1987, s.223) Kazak atamanı Razin’i destekleyenler Moskova’nın güçlenmesini istemeyenler oldu. 1667-1671’de isyan zor da olsa bastırıldı. İsyana merkezlik yapan şehirlerde yeniden otorite sağlandı. Halkın tepkilerini azaltmak için yasalar yeniden düzenlendi. Kazaklar sonunda Moskova merkezli Rus devletine tabi olmayı Osmanlı veya Polonya yerine tercih ettiler. Başkurt Türklerinin köylülerinin toprakları sürekli Ruslar tarafından alınması 1645, 1662, 1675-1683 tarihli ayaklanmalara neden olsa da ateşli silah kullanan Ruslar tarafından ezildiler. (Akdes, 1987, s.226) 1654’te Ukrayna, Leh saldırılarından dolayı himayeye alındı. Leh savaşını Rusya kazandı. Androsovo barışıyla Ukrayna Rus egemenliğine girdi(Akdes, 1987, s.232) . Osmanlı ile Rus arasında 1681’deyapılan Bahçesaray Antlaşması ile Rusya Kırım’a vergi ödeyecek ve Dinyeper sınır olacaktı. Fyodor döneminde ilk Osmanlı barışı ve Viyana mağlubiyetinden sonra Kutsal ittifaka Rusya da girmiş oldu.(Akdes, 1987, s.237) Fyodor , ondört yaşında başa geçip yirmisinde öldü.
MOSKOVALI RUSYA: EKONOMİ, TOPLUM, KURUMLAR ve İMPARATORLUK
En önemli geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. İlkel metotlarla tarım yapıldığı için verim de çok düşüktür. (Akdes, 1987, s.244)Karışıklık döninden itibaren ülkede iç ticaret artmıştır. Moskova toplumunda serflik normal bir durum olarak görülürdü. Yalnız buradki serflik feodal değilde merkezi devletin kontrolünde olduğunu vurgulamak gerekir. (Raasanovsk, 2016, s.91 )Ülkenin ılıman bölgelere yayılması sonucu bu bölgelere köylü göçüne izin veren devler artık buna izin vermemeye başladı. Moskova merkezli devletin %85’inin serf olduğu tahmin edilmektedir. Kadınlar gözden uzaktır, evlilikler ailelerin ittifak kurması şekline dönüşmüştür.
Moskova’nın siyasi kültürü doğuya özgü bir otokrasi görülür. Hükümdarın meşruluğu da dinden gelmektedir. Devletin genişlemesi merkezileşmeyi ve standartlaşmayı getiri. Hukukta da reformların yapılmasını sağladı. Yerel yönetimlere yetki verilerek yerel suçlarla mücadele etmeleri sağlandı. Bu dönemde dikkati çeken en genel özellik Batılıların askeri çalışmaları taklitle Rusya’ya gelmiş olmasıdır. (Akdes, 1987, s.241)
Ukrayna topraklarının 1652’de alınması eski Rus devletinin yeniden doğuşu olarak görülür. Altın Orda hanlıklarının ele geçirilişi, Rus ve Ortodoks olmayan insanların bir arada yaşaması ülkeyi imparatorluğa dönüştürmüştür.(Raasanovsk, 2016, s.200 ).Rusya’nın hoşgörüsü ve yerel yönetici seçkinleri asimile etmesi ile bölgede kalıcı egemenlik sağladı.
MOSKOVA RUSYASINDA DİN, KÜLTÜR, EĞİTİM ve SANAT
Moskova Rusyası kültürünün ana unsurları din, dil, hukuktur. Bu unsurlar Batı Avrupa dünyası ile bağlantılıdır. Büyük Petro, Rusya’yı Avrupa'nın en büyük devletlerinden birine dönüştürecektir. Bu dönüşümde Avrupalılar kendi gelişimlerini gördükleri için Rusyanın gücünden çekineceklerdir. (Raasanovsk, 2016, s.204 )İstanbul’daki Ortodoks Patrikliğinin Müslüman Osmanlı’nın kontrolünde olması Moskava’nın dini gücünü pekiştirmiştir. Batı dünyasında Reform ile sekülerleşme yaygınlaşırken Rusya’da Kilise etrafında güçlü bir ulus yükseliyordu. Rusya’da edebiyatta hükümdar başarıları İsa ile kıyaslanarak büyük edebiyatın temelleri atıldı. İkon ressamlığı dinle bağlantılı olarak gelişti. Moskova okulları bu dönemde Ortaçağ Avrupasındaki okullara benzemekteydi. Aritmetik, tarih, gramer, sözlük, Rus ders kitapları ve hatta basit ansiklopediler ortaya çıkmıştı. (Raasanovsk, 2016, s.216 )
İMPARATORLUK DÖNEMİ/PETERSBURG ÇAĞI
BÜYÜK PETRO DEVRİ 1682-1725
Bu dönem Moskova Rusyasının son erdiği başkentin St. Petersburg’a taşınması nedeniyle St. Petersburg Çağı veya İmparatorluk çağı diye adlandırılır. Petro’nun yaşının küçüklüğü nedeniyle üvey ablası Sofia ülke yönetiminde etkil oldu. (Akdes, 1987, s.249) Petro Alman mahallesinde vakit geçirdiğinden dolayı Avrupa hayat tarzını ve denizcilik bilgilerini, matematik ve tabii ilimlerin esaslarını öğrenerek ülkesin etatbik etti. (Akdes, 1987, s.251) Bu dönemde akılcılık, aydınlanma ve ciddi ekonomik, kültürel ve sosyal gelişmeler yaşanmıştır. (Raasanovsk, 2016, s.221 ). Petro’nun yaptığı modernizasyon hareketi nedeniyle bazı tarihçiler Rusya’ya Petro öncesi ve Petro sonrası diye derler. Yaşının küçüklüğü nedeniyle ilk dönemlerde naip yönetimi varken zamanla Petro 1689’da 17 yaşındayken ablasından yönetimi zorla aldı. İnatçı ve kararlı olması başarısının önünü açtı. (Raasanovsk, 2016, s.226 ). Askeri, siyasi,hukuki, mali,eğitim,kültür reformları bulunmaktadır.
ü Askerlik ve denizcilikte en alt kademelerden çalışarak subaylık derecesi aldı. Silahları kullanma becerisi edindi, bu öğrendiklerini askerlere öğreterek İsveç ordusunu Poltova savaşında yenmeyi başardı. İngilizleri bile telaşlandıracak güçlü donanma kurdu.
ü Batının teknolojisini bizzat yaptığı seyahatlerde 1697, 1698 ve 1717’de gördü.
ü Çarın çıkarını değil devletin çıkarını önde tutmayı ilke edindi. 1694’te tersane kurdu.
ü Yardımcılarının yabancı veya yerli kökenine bakmadan liyakate göre görevlendirdi.
ü İsveç, Prusya, bazı Alman devletleri, Hollanda, İngiltere ve Habsburg İmparatorluğu ile diplomatik ilişki kurdu.
ü Ordusunda batılı teknisyenler ve subaylar görevlendirdi.
ü Askerliği zorunlu hale getirdi.
ü Avrupa’daki ateşli silah devrimine ayak uydurdu.
ü Vergi memurları görevlendirerek vergilerin düzenli toplanmasını sağladı.
ü Yöneticileri denetlemek için müfettişler görevlendirdi.
ü Yönetim alanında otokratik sayılsa da kanunlara uymayı görev bildi.
ü Senato kurarak onun yönetim ve hukukta etkin olmasını sağladı.
ü Günümüz anlamında bakanlıklar yerine bakanlık yetkilerini kurullar oluşturarak onlara yetki verdi.
ü Eyalet reformu yaparak eyalet organlarına yerel sağlık, eğitim ve ekonomik kalkınma sorumluluğu verdi.
ü Kiliseyi kontrol etmeyi başaramadı ama kilisenin mal varlıklarını kontrol altına almayı başardı. Kiliseye düşkünlere yardım görevi verdi.
ü Vergi sistemini geliştirerek arazi vergisi yerine kelle vergisi getirdi. Bu devletin vergileri çok ciddi anlamda artırdı.
ü Ticaret filosu kurulmasını destekledi.
ü Matematik ve Denizcilik okulları açtı.
ü Batılı giyim kuşamıgerirerek erkeklere traşı zorunlu kıldı. Bu durum kadının kamusal alanda var olmasını sağladı.
ü Petro yeni yönetiminin sembolü olarak savaşlarda ele geçirdiği bataklıkta St. Petersburg şehrini başkenti olarak seçecektir. Bu yeni başkent ülkenin batılılığının sembolü olmuştur.
Hiç şüphesiz Petro’nun bu reformlarıyla Rusya bir dönüşüm geçirmiştir. Osmanlı’ya karşı yürüttüğü savaşta zor da olsa Azak’ı almayı başardı.(1700 İstanbul Antlaşması) İsveç’le giriştiği bir dizi savaşı önce kaybetmiş ancak orduyu yeniden düzenledikten sonra Poltova’da galip gelmeyi başarmıştır. İsveç kralının Osmanlı’ya sığınması üzerine Prut’ta bu sefer Petro savaşı kaybetmiş (Akdes, 1987, s.260) ancak bunu 1714’te İsveç filosunu yenerek yenilgiyi telafi etmişti. Kuzey savaşının mutlak galibi Petro olmuş İsveç’ten hem toprak hem de tazminat almıştı. (Raasanovsk, 2016, s.234 ).
Petro, 1702’de İsveç kalesi olan Nöteborg'u ele geçirerek Neva kıyısında Petropavlovsk kalesinin temeli atıldı, aynı zamanda burada bir şehir kurulması da kararlaştırıldı. Şehire St. Petersburg adı verildi. Artık Moskova Rusyasının son ermiş başkentin St. Petersburg’a taşınmasıyla imparatorluk dönemi başlasa da bunun resmiyete dönüşmesi 1721’de olmuştur. (Akdes, 1987, s.257,261)
Petro’nun ilk karısı Eudoxia reform karşıtı ondan olma oğlu Aleksey de karşıtların umudu oldu. Ancak Petro’nun Ortodoks olduktan sonra Katerine adını benimseyecek ikinci karısı ona ayak uydurunca onu hükümdar çariçe ilan etti. Ancak doğumda öldü. Aleksey’in çarlık haklarından feragatini sağlasa da bir süre sonra Aleksey isyan eder ve öldürülür. (Raasanovsk, 2016, s.237 ). Petro kendisinde sonra veliahtı belirleyecek bir yasa çıkarsa da varis belirlemeden öldü. (Akdes, 1987, s.271
Petro Sonrası
Büyük Petro'nun ölümü ve Büyük Katerina'nın tahta çıkışı arasında bulunan 1725 ile 1762 arasındaki dönemde bazı tarihçilere göre çürüme çağı diye söz edilir. Bu dönemde I. Katerina (1725-1727), II. Petro (1727-1730) Anne (1730-1740) IV. İvan (1740-1741) Elizaveta (1741-1762 ) ve III. Petro (1762) başa geçmişlerdir.Bu dönemde dikkat çeken bir durum Ramanov hanedanında erkek olmadığından kadınların başa geçmiş olmasıdır. Bu dönemde “Yediyıl (1756-173)” savaşlarında bir ara Berlin işgal edilerek Rusya’nın gücü görüldü. (Akdes, 1987, s.278) III. Petro’nın aşırı Prusya hayranı olması nedeniyle Prenses Katrerina tarafından darbeyle kocasını tahtından etti. (Akdes, 1987, s.279)
II. Katerina devri 762-1796
Büyük Petro’dan sonra devletin çıkarını ön plana alan ilk hükümdar olmuştur. Aydınlanma çağından etkilenerek Montesguieu'nun Yasaların Ruhu (1748) eserinden esinlendi. (Raasanovsk, 2016, s.269 )Hızla Petro’nun reformlarını uygulamış Rusya’yı güçlendirmiş ardından yeni reformlar da yapmıştı. (Akdes, 1987, s.272) Ülkenin idari coğrafyasını yeniden düzenlemiş, Aristokratlara sorumluluk vermiş, eyalet yönetimlerine okullar, hastaneler, düşkün evleri, akıl hastaneleri ve yoksullar için diğer başka kurumlar kurmaları amacıyla yeni “Kamu Refah Büroları” kurmalarını istemiştir.(Raasanovsk, 2016, s.273 ) Rusya Müslümanları Müftülüğü 1789’da kurularak Müslümanların ülkeye bağlılığı sağlanmaya çalışıldı. (Akdes, 1987, s.285) Osmanlı’dan alınan arazilere yeni insanlar yerleştirimiştir. Kültürel yönden Rusya modernleşmeye başlamıştır. Basın yayına izin verildi. Nikita Panin ve özellikle Potemkin sayesinde dış pılitikada ve savaşlarda başarılar elde edilmiştir. Katerina devrinde önemli düşmanlar Polonya ve Osmanlı kesin şekilde mağlubiyete uğratılmıştı. 1768-1774 yılları arasında Birinci Osmanlı-Rus Savaşı’nda Çeşme limanında Osmanlı donanması yakılmış Osmanlıların barış istemesiyle Küçük Kaynarca antlaşması imzalanmıştı. (Akdes, 1987, s.289) Bu başarı sıcak denizlere inmenin önemli aşamalarından olan Kırım’ın Osmanlı’dan koparılması ardından ilhakını sağlayacaktı. Polonya bu dönemde tarihlerinde ilk defa 1772’de Rusya, Avusturya ve Prusya arasında; ikinci defa 1793’te Prusya ve Rusya arasında ve son defa olarak 1795’te yine Rusya, Avusturya ve Prusya arasında paylaşılmıştır. (Akdes, 1987, s.286-289 Bu paylaşımla Rusya kadim Kievan devletinin mirasçısı olduğunu vurgular. (Raasanovsk, 2016, s.281 )
Pavel Petroviç devri 1796-1801 )
Katerina’nın oğlu idi paranoyak tarafları olan Paul döneminde verasette yaşça en büyük prensin başa geçmesini kanunlaştırdı. Yine serflere haftada bir gün dinlenme hakkı vermesi dikkat çekicidir. Saray darbesiyle öldürüldü. Fransa’nın yayılma emelleri durdurulmaya çalışılır. (Akdes, 1987, s.295)
Onsekizinci Yüzyıldaki Rus ekonomik, sosyal ve kültürel değişim
İklim şartlarının zorluğu ekili arazilerin çoğunun aristokratların elinde olması serflerin durumunu zora sokmuştu. Nüfusun artması genişleyen topraklara bağlı olarak genelde artmışır. Genişlemenin güney topraklarında olması olumlu olsa da tarım metotları halen ilkeldi. Sanayi alanındaki gelişmeler tarımdaki gelişmelerden hızlı oldu. Ticaret ise yine bu dönemde de gelişmeye devam etti. Katerina döneminde ticaret gelirleri üç kat artmıştır. (Raasanovsk, 2016, s.290 )Nüfusun büyük kısmı yine kırsalda yaşamaktaydı. Toprakların aristokratların elinde olması serflerin vergi yükü içinde olması olumsuz durumlar olmuştu. Petro, Orta çağ toplumunu Akıl çağına taşımıştı. Rus aydınlanmasını büyük ölçüde Petro ve Katerina sağlamıştı. Yüzlerce öğrenci Avrupa’ya eğitime gönderilmiş, matbaada kitapların basılması sağlanarak kültürel değişim de sağlansa da eğitimde devrim olmadı. Buna rağmen Rus dili yaygınlaşmaya devam etmiştir. Edebiyatta önemli adımlar atılmıştır. Bilimde coğrafya, jeoloji, maden bilim, botanik, zooloji, etnografya, filoloji ve diğer disiplinler de gelişme göstermiştir.(Raasanovsk, 2016, s.307 )
Bu dönemde Sr. Petersburg adeta yoktan var edilerek bataklıktan başkente dönüştürüldü. Bu kente mimari yapılar kazandırılarak başkent önemli bir şehir görünümüne sokuldu.
I.Aleksandr Devri 1801-1825
Rusya’yı otokratik olarak yönetip en dikkat çeken sözü “ayı olmadığımızı gösterelim”dir. (Raasanovsk, 2016, s.311 )Avrupa modelinde bakanlık istemi kurdu. (Akdes, 1987, s.298) Reformları arasında süreli yayın yasaklarını kaldırmak, gerçi otokrasiyi ve serfliği kaldırmayı düşündüyse de başarılı olamadı. En büyük reformu eğitim konusunda olmuştur. Moskova Üniversitesi'ne ek olarak birkaç üniversite, kırk iki orta dereceli okul ve kayda değer sayıda değişik okul kurdu. (Raasanovsk, 2016, s.317) I.Aleksandr’ın düşündüğü reformları gerçekleştirememesinin en önemli nedeni Napolyon Fransa’sıyla giriştiği savaşların entkisi büyüktür. Kafkaslarda Osmanlı ve İran imparatorluklarının zayıflaması Rusların bölgede egemen olmasına neden olmuştur. (Raasanovsk, 2016, s.317) Bu dönemde Gürcistan ilhak edilir. (Akdes, 1987, s.299) 1806 ile 1812 Osmanlı Rus savaşı sonunda imzalanan Bükreş Antlaşmasıyla da Besarabya ve Karadenizin doğusu ele geçirildi. Dönem başında Fransa’nın desteğini alan Rusya Finlandiya’yı işgal eder. (Akdes, 1987, s.300) Napolyon’un 1812 Rus seferinde Ruslar bütün olarak I.Aleksandr’a destek vermişlerdir. Fransızlar Moskova’ya girmeyi başarmış ahşap yapılardan oluşan Moskova şehri adeta kül olmuştu. Ancak Ruslar teslim olmayı reddettiler. Rusların “Vatan savaşı” (Akdes, 1987, s.302-307) dedikleri bir direniş, I.Aleksandr’ın kararlı duruşu, Napolyon’un komutanlarının özellikle Grouchy’nin yeteneksizliği (Zweig, 2020, s.115 -132)ve Fransa’ya karşı oluşturulan ittifak kuvvetlerinin Paris’e yürümesi üzerine Napolyon nihayetinde bozguna uğradı. Bu savaşlar sonucunda yapılan 1815 Viyana Kongresi’nde Rusya artık Avrupa siyasetinde önemli roller oynamaya başlayacaktır. Bu kongrede Warşova dükalığı Rusya’ya verildi (Akdes, 1987, s.309) 1824’de ülke başkenti Sr. Petersburg'da meydana gelen sel felaketi adeta onun saltanatının sonu oldu. I.Aleksandr’ın oğlu olmadığında devletin başına yasaya göre kardeşi Nikolay başa geçecekti.
I.Nikolay Devri 1825-1855
I. Nikolay'ın saltanatının başındaki Dekabrist isyanı onun otokratikleşmesine yol açtı. 1830'da Moskova'daki kolera salgınına gösterdiği olağanüstü bir ilgisi vardır. Rusların bazı durumlar haricinde diğer ülkelere gidişini yasakladı. Bu dönemde İranlılar yenilgiye uğratılarak Ermenistan, Türkmençay Antlaşmasıyla alındı. (Akdes, 1987, s.323) Rusya’nın çelişkili siyaseti hem Avrupa’da denge sağlamak, milliyetçi isyanlar durdurmak olsa da Yunanlılara destek vermesi diğer müttefikleriyle Navarin Olayı’nda Osmanlı donanmasını yakması akabinde 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı ve Edirne Antlaşmasıyla (Akdes, 1987, s.323) Yunanlıların bağımsız olmasına neden olmuştu. Osmanlı’ya karşı isteğini alamayan Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan edip Osmanlı Rusya’dan yardım isteğince Rus kuvvetleri İstanbul’a girmiş ancak Hünkar İskeleri Antlaşması ile ayrıcalık alınca (Akdes, 1987, s.326) İstanbul’dan 1833’te ayrıldılar. Dış politikada önce 1848 devriminde Lehlilere kıyımı ve Kırım savaşı (1853-1856)’nda (Akdes, 1987, s.326) Osmanlı donanmasını Sinop’ta yaktırması nihayetinde müttefik ülkelerin savaşa girip Rusya’yı yenmelerine ve bu yenilgi de çarın sonunu getirdi. Bu yenilgi Rusların güneye inmelerini bir süreliğine durduracaktı.
1832-1859 yılları arasında Şeyh Şamil Rusların Kafkasya’ya yayılmasını Dağıstan’da önlemeye çalıştı. Sonunda hareketi sonlandırılarak on binlerce Müslüman Anadolu’ya göç ettirildi. (Akdes, 1987, s.331-332) Fransız İhtilalinin fikirlerinin yayılması engellenmeye çalışılsa da Yunanlılara destek vermekten çekinmedi. Özellikle Almanlar örnek alınmaya çalışıldı.
XIX. Yüzyılın ilk yarısında Rusya
Rus ekonomisi bu dönemde de Avrupa ekonomisinden geridedir. Burjuvazi sınıfı yetersiz, ulaşım sistemi yetersiz, askeri anlamda batılı ülkelerden halen zayıftır. Tarım üretimi olsa da halen ilkellik ve serflik devam etmekteydi. Rus imalat firmalarının sayısı yüzyılın başında 1200 iken 1860 olduğunda 2818'e çıkmıştı. (Raasanovsk, 2016, s.357) İç ticarette dikkate değer bir büyüme görüldü. Rus topraklarının genişlemesi (Sibirya, Azerbaycan gibi) paralel olarak etnik ve dini anlamda çeşitliliğin artmasını sağladı. XIX. Yüzyıl edebiyat Ruslar için altın dönemdir. Tolstoy, Gogol bu dönemin yazarıdır. Bu dönem üniversiteri de özerktir. Üniversitelerdeki özerklik bilimin gelişmesini de tetiklemiştir. Mimaride başkent St. Petersburg ve Moskova’da bir çok malikaneler va katedraller inşa edildi.
II.Aleksandr Devri 1855-1881
Serflerin sömürülmesinden dolayı serflerin dayanma takati kalmamış ve serflerin de isyan etmesinden çekinilmesinin de etkisiyle serfler serbest bırakılma olayına 19 Şubat Kanunu denmiştir. Serflerin serbest bırakılması refahı getirmeyince toplumsal huzursuzluk devam edevektir. Rus hükümetinde şeffaflık ve açıklamaya dayalı süreç başlamış ve bu sürece glasnost (açıklık) da denilebilir. (Raasanovsk, 2016, s.384) Bu deönemdeki önemli diğer reform mahkemeler yönetimden ayrılmasıdır. Adelet sistemi bir gecede en berbat sistemden en medeni sisteme dönüşmüştür. (Raasanovsk, 2016, s.390) Askeri ve ekonomik reformlar da yapılmış özellikle ekonomik reformlarla işçi sınıfının güçlenmesini sağlamıştır.
1860’lı yıllarda 1862 yangınları, 1863 Polonya isyanı, (Akdes, 1987, s.345) 1866 çara suikast girişiminin de etkisiyle değişime direncin oluşmasını sağladı. Polonya isyanına batılı devletlerin desteği Rusya’nın isyanı bastırması sonucunda Polonya’ya verdiği özerkli kaldırmasına da neden oldu. Eğitim ve özellikle üniversite özerkliği teminat altına alınmıştır. II.Aleksandr, bu dönemde dış politaka saygınlığını tekrar sağladı. Avrupa’daki gelişmeleri izleyen çar Prusya’nın güçlenmesi üzerine Pan-slavist siyaseti gerçekleştirmek amacıyla 1877’de Osmanlı’ya savaş ilan etti. Bu dönemde Asya, Kafkasya, Orta Asya (Akdes, 1987, s.346-353) , Pasifik ve Uzak Doğu’da genişleyen Rusya Alaska’yı 1867’de 7.2 milyon dolar karşılığında ABD’ye sattı. (Raasanovsk, 2016, s.401) Osmanlı karşısında Ayastefanos ve Berlin Antlaşmalarında kazanım elde deildi. (Akdes, 1987, s.333-56)
III.Aleksandr 1881-1894 ve II.Nikolay Devirleri 1894-1917
Bu dönemlerin ortak özelliği siyasi buhranların ve otokratik monarşinin kendini koruma çabası olarak özetlenebilir. Suikaste uğrayan II.Aleksandr’dan sonra başa geçen III.Aleksandr döneminde ortodoksluk slav milliyetçiliği siyaseti takip edilir. 1892’de kasaba yönetimi oy verme sınırında mülk sınırı artırılarak seçmen sayısı azaltıldı. Kafkas toplumları ve Polonyalılara asimile siyaseti uygulandı. Yahudilere de 1881’de şiddet uygulanarak önemli kısmının Ortodoks olmaları sağlandı.
II. Nikolay’ın zayıf karakteri (Akdes, 1987, s.364) imparatoriçe Aleksandra’nın ve saray soytarısı olan Rasputin’in etkinliğini artırmıştır. Bu dönemlerde Finlandiya özerk olarak Rusya’ya sadıkken onlara da asimile politikası uygulanmaya başlayınca Finlandiya’da oluşan muhalefet Rusya’ya devrim olarak etkileyecektir.(Raasanovsk, 2016, s.413) Osmanlı’dan kazanım elde edilmeye devam edildi. Rusya’nın Uzak Asya’da yayılmasına darbe olan 1905 savaşında Japonya Tsushima Boğazı savaşında Rus donanmasını imha edecekti. (Raasanovsk, 2016, s.418) Savaş sonrası yapılan antlaşmada Rusya toprak kazanmasa da diplomaside Japonya’nın da toprak almasını engelledi, Mançurya Çin’e iade edildi.
1905 Devrimi’ne giden yol; Rusya'nın sosyal dönüşümün etkisi, işçi sınıfının güçlenmesi , işadamlarının çoğalması, bazı dönemlerde gerçekleşen kıtlıklar, politik muhalefetin büyümesi 1905 Devrimi'ni başlatır. İşçi hareketlerinin şiddetlenmesi çarın kuzeni Büyük Dük Sergey’in Moskova’da öldürülmesi ve Japon yenilgisi devrimi ateşlemiştir. 1903’ten itibaren Lenin liderliğinde Bolşevikler devrimci iken Martov liderliğinde Menşevikler ise daha açık oluşumu desteklediler. “Kanlı Pazar olayı” çok kalabalık işçi topluluğu çara isteklerini iletmek üzere yürüyüş yapmaları üzerine üzerlerine ateş edilmesi sonucunda hareket yaygınlaşır. (Raasanovsk, 2016, s.422) Olaylar, aylarca devam etmiş işçi grevleri çara geri adım attırarak meşrutiyeti ilan etmesini kabul ettirmişlerdir. Yasama Meclisi, göreve başlamış, devlet bütçesinin % 40’ı , ordu, donanma, saray giderleri ve devlet kredilerine ayrılacak, Yasama Meclisi'nin yetki alanı dışında olacak, kalan bütçe ise Yasama Meclisi tarafından planlanacaktı.(Raasanovsk, 2016, s.424). Aslında çar yetkilerini meclisle paylaşmaktan pek memnun değildi, meclisle hükümet uyumlu değildi, özel mülkiyetle ilgili yasa görüşülürken çar meclisi dağıttı. Hükümetin bütün baskıların arağmen muhalefet yine seçimleri kazanmayı başardı. Hükümet istediği kanunları çıkartamayınca meclis yine dağıtıldı, yeni seçim kanunu yapılmış; köylünün ve işçinin temsiliyeti azaltılmış; Orta Asya geri kaldığı için temsiliyeti kaldırılmış ve böylece hükümetin seçimleri kazanması sağlanmaya çalışılmıştır. Üçüncü ve Dördüncü yasama meclisleri beşer yıllık görev yapmışlardı.(Raasanovsk, 2016, s.428)
Yasama Meclisi'ni kontrol altına alan hükümet programının mimarı olan Stolipin,bu dönemin etkili kişisi olmuştur. Devrimcilere olağanüstü baskı uygulanmış, ülkede çeşitli yerlerde sıkıyönetimler uygulanmıştı. Bu nedenle devrimciler yurt dışına kaçacaklardır. Finlendiya’nın asimile siyaseti devam ettrilir, tarım reformu yapılmaya çalışıldı ancak köylülerin durumu değişmedi.
Bu dönemde Britanya, Fransa ve Rusya arasında uzlaşma sağlanarak Almanya karşısında üçlü itilaf kuvvetleri oluşturuldu. Balkanlardaki milliyetçilik olayları sonucunda da büyük savaş başlayacaktır.Almanlara halkın düşmenlığı çara bağlılığı getirmedi. Savaşta uğranılan kayıplar ve askerlere kötü muamele, köylülerin askere alınması üretimin azalmasına fiyatların artmasına ve enflasyona neden oldu. II. Nikolay’ın meclis yerine eşi İmparatoriçe Aleksandra ve danışmanı, köylü papaz olan Grigori Rasputin'e aşırı güveni halkta tepkilere yol açacak, Aleksandra’nın Alman kökenli olması ve “ahlaksız” görülen Rasputin'in etkisi infiale yol açarak Rasputin’in öldürülmesine neden olacaktı.
Bu dönemlerde ekonomik gelirlerinin çoğu devlete gitmiş, reformlarla aristokratların konumu azaltılmış olsa da var olmaya devam etmişlerdi. Ülkede sanayi ve ulaşım ağı gelişmişti. Ülkeye diğer ülkelerin yatırımları artsa da ekonomik refahın halka ulaşamaması devrime neden olacaktı. Ülke nüfusunun %85’i köylülerden oluşmakta 1861’den itibaren serfliğin kaldırılması köylü yaşamında değişiklik yaşanmasını sağlamadı. Sanayileşmeyle birlikte işçi sayısında ciddi artış olsa da işçilerin sosyoekonomik durumu oldukça kötüydü. İşçilerin hak elde etmek için büyük şehirler olan St Petersburg ve Moskova’da grevler yapılacaktır. Rus halkında sivil toplum hareketleri de gelişmeden nasibini almıştır. Svil hayatın göstergelerinden biri de günlük gazeteler ve müze, okul, kütüphane, tiyatro gibi kültürel kurumlar önemli hale geldi. Dönemin sembolü Moskova'daki ünlü Muir ve Merrilies ile St. Peterburg'da “Passage” gibi cam vitrinli büyük mağazalar olmuştur. Eğitim seviyesi halen düşük olsa da kadınlara Moskova'da “Guerrier dersleri”, St. Petersburg'da“Bestuzhev dersleri” yüksek öğretimden yararlanma hakkı verildi. Bütün bu olumsuz durumlar yaşansa da Rusya’da pozitif ve beşeri bilimlerle edebiyatta büyük atılımlar görülmüştür. Üç büyük yazar Turgenyev, Dostoyevski ve Tolstoy bu dönemin yazarlarıdır.
1917 DEVRİMİ
Rusya'nın 1. Dünya Savaşı'yla yıkılsa da savaşın zaten çürümüş olan devlet yapısı va kurumlarının yıkılması için gereken son darbe olmuştur. Aslında halkın huzursuzluğu raporlar halinde çara bildirilse de çar bunları dikkete almaz 23-27 Şubat 1917’de başlayan hareket sonunda Ramanovların iktidarı sonlanacaktır. Almanca isim kökenli St. Petersburg yerine “Petrograd” şehri denmeye başlandı. Grevler her yeri sarmış, lokavtlar nedeniyle işçiler sokaklardaydı. Çarın cephede olması da devletin hızlı çökmesinin hızlandırıcı unsuru oldu. Geçici hükümet kurulur, çar oğlu Aleksey adına tahttan feraget ettiğini belirtse de Romanovların iktidarı sona ermiş oldu. (Raasanovsk, 2016, s.489). Geçici hükümeti Rusya’nın müttefikleri tanısa da onun en zorlu rakibi sosyalistler olacaktır. Petrograd İşçi ve Asker Vekilleri Sovyeti ülke genelinde örgütlenmişlerdi. Geçici hükümetin görevi 25 Ekim 1917 tarihinde sona erdi. Bu dönemdeki en büyük kazanım kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasıydı.
Ulaşım ve ekonomik durum düzeltilememişti, meclisin geç toplanması Bolşeviklerin yönetimi almasına neden olmuştur. Nisan 1917’de Petrograd istasyonuna “Mühürlü Tren”le giriş yaptı. (Zweig, 2020, s.257 -271) Halkın ekonomik yapısı Bolşevik devrimine işçiler, askerler ve köylülerin destek vermelerine neden oldu. Meclis çoğunluğunu elde eden “Sovyet”ler yönetimi ele geçirdi. Sovyet tarihinin tamamı büyük zorluklar, krizler ve çatışmalar tarihidir. Sovyetlerin ideolojik kaynağı Marksizm’dir. Bu yeni yönetim Sovyet düşünürlerce “diyalektik materyalizm” olarak adlandırılır ve Alman filozof Hegel'in diyalektiğini ve çağdaş “materyalist” varoluşçu teorileri bir araya getirdiği düşünülüyordu. Marksizm’de, belirleyici güç sınıf mücadelesidir (Kelle, 1978, s.202 -214) ve Sovyetler bu mücadeleyi kazanmıştır. Lenin, Marksizmi Marx'ın zamanından oldukça farklı olan bir dünyanın koşullarına göre uyarlamaya çalışır. Bazı sosyalistler demokrasiyi desteklerken Lenin ise, demokrasinin değerinin olmadığını, ancak toplumun sosyalist dönüşümüne destek olmak için kullanılabileceğini söyler.(Raasanovsk, 2016, s.504) Komünist Parti'nin gazetesi, Pravda olmuştur. İdeoloji bu gazeteden yayılacaktı. 1917’de yönetim ele geçirilse de güçlenmek ve istikrar için bir kaç yıl daha gerekecekti. İlk dönemlerde “Savaş Komünizmi” ve sonra da Yeni Ekonomi Politikası uygulanarak hedefe ulaşıldı. Meclis çoğunluğunu sağlayamayan Bolşevikler meclisi dağıttışar, müttefiklerine barış teklif ettiler reddedildiler. Almanlarla ağır şartlı antlaşma yönetimi kurtarmak için yapıldı ve Lenin savaştan çekildi. 3 Mart 1918 tarihinde Brest-Litovsk Anlaşması imzalandı. Ukrayna, Polonya, Finlandiya, Litvanya, Estonya ve Letonya ülkeden ayrılacak, Kars, Ardahan ve Batum Osmanlı’ya verildi. Rusya bir de büyük bir savaş tazminatı ödeyecekti ve sanayisinin önemli kısmını da kaybedecekti.
Sanayi kamulaştırıldı. Köylülerin hoşuna gitmeyen “gıda maddesi” vergisi toplandı. Almanya ile savaşa devam edilmesini isteyen “Beyazlar” ortaya çıktı. Kızıl Ordu’ya isyan edip diğer bazı devletlerde yardım aldılarsa da sonunda yenildiler. “Beyazlar” bazı ordu subayları, Kazaklar, burjuvazi, bazı lise öğrencileri ve eğitimli gençlikten ve aşırı sağcılardan Sosyalist Devrimcilere kadar farklı politik gruplardan alıyordu. Beyazları;Japonya, ingiltere, ABD, Fransa, İtalya ve Almanya destekler 1925 yılına kadar yeni yönetimi uğraştırırlar. Nihayetinde yeni yönetim ülke yönetimini sağlar. 1919-1921 yılları arasında Polonya Rus savaşında Polonya yeniden bağımsız oldu.
Orta Asya Müslümanları IV. kongrede Türkistan’ın bağımsızlığı kararını alırlar, aslında bu Bolşevikler’in savunduğu ulusların “kendi kaderlerini tayin etme hakları”na uygun olsa da bu istek gerçekleştirilmedi. Sovyet hükümetine rağmen bağımsız olanlar Finliler, Estonyalılar, Letonyalılar, Litvanyalılar ve Polonyalılar oldular. (Raasanovsk, 2016, s.521) Ukrayna’nın bağımsızlık girişimini Kızıl Ordu engeller. Romanov imparatorluğuna göre bazı topraklar kaybedilse de Sovyet Rusya çok geniş ve güçlü olmaya devam etti. Kızıl ordunun başarısında disiplinli bir komuta zinciri varken , Beyaz orduda birbirinden ayrı ve koordine olmayan savaşçıların olmasıydı. Köylüler ise iki tarafa karşı çıkıp üçüncü bir seçenek “Yeşil Ordu” yapmak isteseler de başarılı olmadılar. İç savaşın, salgın hastalık, kıtlık, ve açlığın etkisi 20 milyon insan ölmüş, aralarında eğitimli olan insanlardan 2 milyonu da ülkeden kaçmıştı.
Lenin, 1921’de Yeni Ekonomi Politikası'nı (YEP) ilan etti. Köylülere tarımsal vergi ödeme zorunluluğu kaldrılıp belirli oranda vergi sistemini getirmesi ekonomik başarı getirdi. Lenin’den sonra iktidar kavgası yaşansa da kazanan Stalin olmuştur. Stalin başa geçinde St Petersburg (Petrograd) şehrinin adını Leningrad olarak değiştirmiştir.(Raasanovsk, 2016, s.533) Stalin’in izlediği İlk Beş Yıllık ve sonraki planlarla SSCB büyük bir sanayi ulusu olmayı başarmıştır: (Raasanovsk, 2016, s.537-544)
ü Sovyet toplumu büyük dönüşüm geçirmiş, Sanayileşme gerçekleştirilerek “proleter diktatörlük” gerçekleştirilmek istenmiştir.
ü Sanayi yatırımların %80’i ağır sanayi hamlesi olmuştur.
ü Kimya, otomotiv, tarımsal makine, havacılık, makine alet ve elektrik sanayileri var edildi.
ü Komünist meslek erbabı tasfiye edildi.
ü “Kültürel devrim” toplumun dönüştürülmesiyle ilgili radikal fikirleri ön plana çıkartır, Örneğin eğitimciler eğitim ve emeğin birleşeceği komün okul sistemi hayal ettiler. Şehir plancıları ise hem hiper-modern (bio-geometrik olarak planlanacak elektrikli kasabalar) hem doğaya yakınlık (lineer “yeşil kentler”) içeren tasarımlarla ilgilendi.
ü En büyük dönüşüm kırsalda oldu. Tarımın zorunlu kamulştırılması ilk olarak yavaş bir şekilde planlansa da sonradan bu hızlandı. Bu nedenle köylü hasadı eksik yaptı ve 5 milyon insan açlıktan öldü.
İkinci ve Üçüncü Beş Yıllık Kalkınmalarda ağır sanayinin kurulması vurgulandı, tarımın zorunlu kamulaştırılması tamamlandı ve amaçlara ulaşılması için emek gücü ve diğer kaynakların harekete geçirilmesi için elden gelen yapıldı.
Stalin döneminde muhalif olanlara acımasız davranılarak muhalifler tasfiye edildi.Partidekiler, memurlar, subaylar, mühendisler, bilim insanları, entelektüeller, sanatçılar ve yazarlar tasfiyeden nasibini aldı. Parti üyelerinden bir milyon kişi tutaklandı, öldürülenlerin sayısı da bir o kadar vardı. (Raasanovsk, 2016, s.548) Stalin bu büyük tasfiye hareketiyle diktatörlüğünü bütün ülkeye kabul de ettirmiş oldu.1939 ve 1952 arasında parti kongresi bile toplanmaması buna kanıttır. 1936 Anayasası kabul edilse de Sovyet liderlerine mutlak bir itiati öngörmektedir.Stalin’in bu uygulamaları ünlü yazar George Orwel’in distopoik eseri Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’te Büyük Birader’in partinin geçmişini değiştirerek geleceğe yön vermesine benzetilebilir.
1921-1941 Arası SSCB Dış Politikası ve İkinci Dünya Savaşı 1941-1945
Lenin, Batılı kapitalist ülkelerde devrim olacağını öngörse de yanılınca devletin ayakta kalmasına mücadele etti. Sovyet yönetimi kökleştikçe luslararası komünizmin merkezi oldu. SSCB dış politikası gelenekselcilik, ulusalcılık ve imparatorluk genişlemeciliğini yansıtır. SSCB, çarlık dönemine kıyasla daha “Rus” bir karaktere büründü. 1918’den itibaren çarlık yönetiminden ayrı olunduğunu sembolize etmek için başkent St Petersburg (Petrograd, Leningrad) Moskova’ya taşındı. SSCB’nin başkenti Moskova olan bir çeşit imparatorluktur. Rapallo Antlaşması(1922), Almanya ve Sovyetler Birliği arasında ekonomik işbirliği sağlar. Aslında bu iki ülkenin yakınlaşmaları Batılı ülkelerin bu iki ülkeyi diplomaside dikkate almamalarından kaynaklandı .(Raasanovsk, 2016, s.555) Üç yıl sonra bir çok ülke bu sefer SSCB’yi tanımak durumunda kaldılar. 1930’lu yıllarda Milletler cemiyeti’ne girilmiş bu da siyasetin normalleştiğini gösterir. Dış siyasette Hitler’in yönetime gelmesi Alman tehlikesine ABD, İngiltere ve Fransa’nın blok kurmalarına neden oldu. Batılı ülkeler Kellogg-Briand Paktı'nda (1929) savaşı yasaklama kararı alırken SSCB de Litvinov Protokolü’nü (1932) uyguladı. ABD, SSCB’nin ülkesindeki komünistleri desteklemeyeceğini garanti edince SSCB’yi tanıdı.
1930’lu yıllarda İtalya, Almanya ve Japonya saldırgan siyaset izleyip sırayla Etyopya, Ren bölgesi ve Mançurya işgal ettiler.(Oran, Türk Dış Politikası,I/404-406) Müttefiklerden İspanya’da faşist Franco’ya sadece SSCB yardım ederken, Almanya ve İtalya desteği ile Franco lider olur. (Oran, Türk Dış Politikası,I/406) Japonlar ve Almanlar, SSCB’ye karşı anlaşmaları ve Roma-Berlin mihver(eksen) devletlerinin oluşturulması SSCB’ye tehdit olmuştur. (Oran, Türk Dış Politikası,I/407) Hitler’in “Hayat sahası” (lebensraum) doğrudan SSCB’bin batı topraklarını kapsıyordu. Hitler iki Alman devletini Anschluss ile birleştirmesi savaşı kaçınılmaz kıldı. Batılı ülkeler de yatıştırma siyaseti ile Hitler’i serbest bıraktılar. Münih Konferansı’yla SSCB’ye danışmadan Çekoslovakya’nın bazı toprakları Almanya’ya verilince Alman-SSCB’nin aralarında anlaşıp Polonya’ya saldırmalarına neden olur.(Oran, Türk Dış Politikası,I/407-409)
Bu düşman devletlerin Molotov Planı denilen anlaşmasında Polonya paylaşıldı. SSCB, zorla da olsa Finlandiya, sonra Litvanya, Letonya, Estonya, Ukrayna SSCB’nin eline geçti. Hitler’in doğudaki ani ve hızlı başarısından sonra SSCB’ye aniden blitzkrieg (yıldırım) taktiğiyle saldırır. SSCB hazırlıksızdır. Hitlerin kuvvetleri Moskova’ya 60 mil yaklaşınca hükümet ve Stalin, Volga üzerindeki Kuibyshev’e gider.Almanları durduran bu bölgenin iklimi ve soğuğu oldu. Japonya’nın ABD’ye saldırmaları SSCB’nin batılı ülkeler tarafından müttefik olarak görülmesine neden oldu. (Oran, Türk Dış Politikası,I/412) Almanlar Volga kıyısında Volgograd (Stalingrad) şehrinde mağlubiyete uğratıldı. Kızıl Ordu kısa süre sonra Doğu Avrupa’yı akabinde de Berlin’i işgal edeceklerdir. Alman ordusunun Rus işgali Rusya’da milli duyguların artmasına ve rejimin güçlenmesine de neden oldu.
Savaşın yıkıcı etkileri oldu. SSCB’nin milyonlarca asker ve sivil vatandaşı öldü. Ölenlerin sayısının 25 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Ülkenin alt yapısı büyük oranda tahrip edildi. Vatanseverlik ve milliyetçilik arttı ve halkı yüksek çalışma ve fedakârlığa teşvik rejim tarafından yapıldı. Baltık ülkeleri, Doğu Polonya, Besarabya ve Kuzey Bukovina Sovyetler Birliği'ne katıldı.(Raasanovsk, 2016, s.572-574) Stalin’in son dönemlerinde savaş sırasında Nazilerle işbirliği yapmakla suçlanan birçok grup, Sibirya veya Orta Asya'ya sürüldü. Bu grupların arasında, Volga bölgesindeki etnik Almanlar, Kuzey Kafkasya'daki Çeçenler ve İnguşlar, Kırım Tatarları, Kalmıklar, Gürcistan'da Mesket Türkleri ve diğerleri yer almaktadır.(Raasanovsk, 2016, s.577)
Stalin’in son dönemlerinde (1945-1953) SSCB, Batı dünyasındaki müttefiklerinden ayrılacak, Doğu Avrupa’da kök salacak, ABD’nin nükleer güç edinmesi SSCB’yi endişelendirdi. Dünya iki büyük bloka ayrıldı. ABD başkanı Truman, yayınladığı doktrin ve doktrine bağlı olarak Marhall yardımlarıyla ile SSCB etkisinden ve tehdidinden kurtarmak için özellikle Yunan ve Türk devletlerine askeri ve ekonomik destekler verdi. (Oran, Türk Dış Politikası,I/528-542)
Stalin Sonrası SSCB (1953-1985)
Nikita Kruşçev (1953-1964) dönemi
Stalin sonrasında Malenkov, Beria ve Molotov üçlüsünden özellikle Berida lider olarak beklenirken Beria sürpriz şekilde öldürülünce ve Kruşçev önpalana gelir.Malenkov, tarımdaki hatalar nedeniyle başbakanlıktan istifa eder. Kruşçev, 1956 20. parti kongresinde gizli oturumda Stalin’in “kişilik kültü” oluşturarak diktatörlük yapmış olduğunu açıklar. Stalingrad’ın adı Volgograd olarak değiştirildi.Kruşçev döneminde uzaya Sputnik’in gönderilmesi yeni çağ ve rekabeti başlattı. Kruşçev'in teşvikleri, ekonomik, idari ve parti yapılarındaki reformları ve bazı yetersizlikleri gidermek için hızla başlattığı kampanyaları, bu bölümde inceleneceği gibi krizi çözümlemekte yetersiz kaldı. (Raasanovsk, 2016, s.590) Bu dönemde dikkat çeken gelişmeler; anti-Stalinci tavır, 1962 Küba krizinde ABD’ye taviz vermesi, Çin’le çatışma ve rekabettir. Sonuç ise barış içinde bir arada yaşama tezini kuvvetlendirdi ve Moskova ve Washington arasındaki ünlü “acil/kırmızı hat”oluşturuldu. (Raasanovsk, 2016, s.609) 1964’te Moskova, Kruşçev'in ilerleyen yaşı ve sağlık durumunun kötüleşmesinden dolayı görevden altı.
Leonid Brejnev (1964-1982) dönemi
Görev sürelerinin kısıtlanması ve bürokrasiye eleştirinin teşvik edilmesi gibi radikal düşüncelerin yerine, bürokrasi için iş güvenliğini getiren muhafazakâr politikalar korundu.(Raasanovsk, 2016, s.592)
Bazı sosyalist ülkelerde başlayan özgürlük eylemleri şiddetle bastırıldı(1968). Brejnev Doktriniyle Çekoslaovakya işgal edildi. İsrail-Arap, Vietnam Savaşları krizlerini SSCB fırsata çevirdi. Vietnam Savaşı SSCB tarafından “Amerikan emperyalizmi” olarak görüldü 1975 yılında Hindi Çin'de komünizmin zafer sağlaması ve Amerika'nın Vietnam politikası felaketinin Amerikan halkı üzerindede etki etti. 1975 Afganistan işgali bütün bu olumlu havayı yok etti. “Brejnevci istikrar”Mihail Gorbaçov tarafından “duraklama dönemi” olarak görülür.Dış politikada askeri olarak güçlü olan SSCB Batı Bloku ile bir “detant” (yumuşama ) dönemine girdi. Görece refah sağlanmış olsa da 1970'ler ve 1980’lerin başında Sovyet ekonomik durumu zora girdik. Brejnev’in ölümüyle Andropov başa geçer.
Yuri Andropov (1982- 1984) dönemi
Brejnev altındaki durağanlaşma ve yozlaşmayı eleştiren Andropov, KGB kökenlidir. Beş Yıılık Kalkınma planlarıyla ülke geliştirilmeye çalışıldı. Orta Asya’da ekilmeyen bir çok arazi ekilmeye başlansa da iklim kaynaklı etmenlerden dolayı beklenen verim alınamadı. SSCB’nin ağır askeri harcamalar yapması, örneğin füze savunması için balistik sistemler kurması ve Sovyet donanması büyük masraflara yol açıyordu.
SSCB Toplum ve Kültürü
SSCB’te Komünist parti lider rolü oynadı. Sosyalist yönetimle köylülerin işçi sınıfına dönüştürülmesi sağlanmaya çalışıldı. Burada ana amaç proleter (işçi) egemenliğini sağlamaktır. Görece olarak işçi sınıfı refaha kavuşsa da ayrıcalıklı sınıf olan Sovyet elitinin oluşması ülkenin devrimci özelliğini sona erdirdi. Kadınların özgürlüklerine kavuşturulması ana amaçlardandır. Kadınlara uygulanan sosyal ayrımcılık, aile içi şiddetten kutrtulacak siyaset hedeflenirken sonuçlar çelişkili oldu. SSCB’nin en büyük başarısı eğitim konusunda olmuştur. Halkın tamamının okur yazar olması sağlanmıştır. (Raasanovsk, 2016, s.629) SSCB ükeyi ve halkını dönüştürmeye yönelik politikalar bazı sıkıntılara rağmen halk sosyalist yapılmya çalışıldı. SSCB’nin teknolojik, ekonomik ve askeri liderliğini ele almasında bilimin rolü büyük olduğu için bu alanlarda değişim ve gelişim yaşanmıştır. Ayın karanlık bölgesinin resimlenmesi, Dünya etrafında dolanma, hidrojen patlatması büyük başarılar olmuştur. Edebiyat gelişme gösterirken Pesternak Doktor Jivago'yla 1958 yılında Nobel Ödülü'nü alması yasaklandı. SSCB’de din tehdit görüldü. Başta Ortodoks kilisesi ve diğer dinlere engel çıkartıldı. Gorbaçov 1985’te yönetime geldiğinde komünist yönetimin “ruhsal bir krizle” karşı karşıya olduğunu söylemiştir.
Mihail Gorbaçov 1985-1991 dönemi ve SSCB’nin Çökmesi
Andropov’dan sonra yaklaşık bir yıl başta olan Çernonko’dan sonra Gorbaçov başa geçer. II. Nikolay’ın yaptığı hatalar Rus devrimi ve Bolşeviklerin iktidara gelmesine nasıl yol açtıysa Gorbaçov’un SSCB’yi çöküşe götürdüğü kabul edilir.
Gorbaçov’un reformları ve Gorbaçov’un Perestroyka’da ana amaçları
i. ekonomiyi düzeltmek, disiplini getirmek, örgütlenme ve sorumluluk düzeyini yükseltmek, geri kalınan alanlardaki açıkları kapatmak; yönetimde de yeniden yüksek standarta ulaşma, yatırım siyasetlerinde değişme, ihmale uğramış makine sanayisinin modernleşmesi ve kaynak tasarruflu teknolojilerin benimsenmesi hedeflenmiştir. Perestroyka’da ve tabiki de ekonomide tıkanıklığı gidermek, ekonomik ve sosyal süreçleri hızlandırmak ve dinamizm oluşturmak amaçtır.
ii. Sosyal adaleti yeniden tesis etme, özgür düşüncenin sağlanması konusuna vurgu yaptı. Yönetimin devamı için sosyalizmin halka dayanması gerektiğini ve halkın yönetime katılmasını söyler. Bunun için de ekonominin geliştirileceğini söyler.
iii. Bireyleri manen yükseltmek, toplumun entel seviyesini yükseltmek ve bireylerin iç dünyasına saygı gösterilmesi gerekir.
iv. Sağlık ve eğitim hizmetleri bedava olsa da dürüst olmayan kişilerin avantajları istismar ettiği söyler. Hak edilmeyen kazançlara bazılarının sahip olduğu vurgulanır. İşte burada herkesin yeteneğine ve çalışkanlığına göre ücretlendirilmesini yeniden yapılanmayla sağlanacağını ve böylece ataletten sıyrılacağını söyler.
v. Sosyalist yönetimle birlikte demokrasiyi yerleştirmek gerekir. Halktan gelen fikirler önem verilmelidir. Bunu daha çok sosyalizm ve daha çok demokrasi diye vurgular.
Gorbaçov reformlarında SSCB'nin bir krizle karşı karşıya olduğu vurgulanır. Ekonomik büyüme hızı yavaşlamış, halkta memnuniyetsizlik ve karamsarlık vardı .Gorbaçov, programı bu krizle başa çıkmak ve ilk icraatı kamuya bunu itiraf etmek oldu. Gorbaçov amacına ulaşamaz. Ekonomik ve finansal politikaları bütçe açıklarına ve enflasyona neden oldu. 1986 Çernobil felaketi,(Raasanovsk, 2016, s.653)1989’da Afganistan’dan çekilme çöküşün ipuçları oldu. Reform hareketleri ulusal milliyetçiliğin uyanmasına neden olarak bağlı ulusların bağımsızlık ilanlarına neden oldu. Gorbaçov’a darbeyi Rus lider Boris Yeltsin’in engellemesi Yeltsin’in popülerliğini artıracak ve böylece SSCB dağılmasıyla kurulacak Rusya Federasyonu’nun ilk devlet başkanı olacaktır. Gorbaçov ise görevden çekilecektir.SSCB’nin çözülmesi Doğu Avrupa uydu devletlerinin Moskova’nın etkisinden ayrılmalarına ve Batı eksenli kutba yakınlaşmalarıyla sonuçlanacaktır.
RUSYA’DAKİ SİYASİ DEĞİŞİM BAŞKENT DEĞİŞİKLİKLERİ
ü Başkent Kiev: Tarihteki ilk Rus devleti olan Kiev merkezli Rusya (Keivan), Moğol işgal hareketi ve daha sonra Rusya’ya Altın Orda devletinin egemen olmasından sonra bu devletin parçalanmıştır.
ü Başkent Moskova St Petersburg’a taşınır: Rusya’nın siyasi birliğinin olmadığı Apanaj dönemi bulunmaktadır. Apanaj döneminde Moğol hanlıkları arasındaki çatışmaların Rus knezlerinden Moskova knezliğinin öne çıkmaya başlamasına etki etmiştir. Zamanla güçlenen Moskova Rusyası İmparatorluğa dönüşüp bütün Rus knezlerine egemen olacaktır. Rusya’nın imparatorluğa dönüşünün sembolü ise başkentin Moskova’dan St Petersburg’a taşınması olmuştur.
ü Başkent yeniden Moskova:Bolşevikler iktidarı çarlıkla özdeşleştirdikleri St Petersburg yerine başkenti Moskova’ya taşıyarak çarlık yönetiminden farklı olduğunu göstermek istemişlerdir. SSCB, Moskova’yı başkent edinerek merkezi güçlerini artırmyı düşünmüşlerdir.
Bu başkent değişikliğinin “değişim yönetimi açısında değerlendirilmesi:
Rusya gibi günümüzün en büyük güçlerinden birinin başkent değişikliği ülkede sosyal, kültürel, ekonomik ve tarihi bir gelişim gerektirmektedir. Başkent değişiklikleri şehirde yalnızca alt yapı değişikliği değil ülke toplumunun psikolojik ve kültür yapısını da etkilemktedir. Rusya’da başkent değişikliğinin ana amacı siyasi istikrarı, yeni bir kimlik inşası, halkın devlete olan bağlılığını, sadakatini sağlamaktır. Rusya’da başkent değişiklik nedenlerinden biri de başkenti iç kesimlere taşıyarak güvenliği güvenliği sağlamaktır. Bu tür değişiklikler iyi planlanmış olmalı halkın ikna edilmiş olması şartıyla ülkede muhalefet direncini azaltma, dış tehditleri en aza indirmek amacıyla da gerçekleştirilebilir. Rusya’daki en son başkent değişikliğinin Moskova olması Kremlin’in ihtişamını SSCB’nin başkenti yaparak psikolojik üstünlük sağlanmış olma beklentisidir.
RUSYA’DA HRİSTİYANLIĞIN KABULÜ VE BİZANS’IN MİRASINA KONMASININ SONUÇLARI
Rusların Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemeleri ve ülke yöneticileri olan knezlerin sonra çarların Bizans imparatorluk mirasına konmaları ülkede hem dini hemde kültürel hatta siyasi sonuçları olmuştur. Bu değişim Ruslarda ulusal bir kimlik oluşturulduğu için dönemin yöneticilerinin etkin lider, vizyoner ve strateji sahibi olduklarının açık kanıtıdır. Hristiyanlığın ve Ortodoksluğun benimsenmesi halkın pagan inancından semavi dine geçişinde en genel anlamıyla dini ayinlerde değişikliğe yol açmıştır. Bu dönüşümü ve gelişimi sağlayan Vladimir bunu Kilise’nin desteği ile sağlamıştır. Dini değişim aynı zamanda eğitim, hukuk ve dil sistemlerinde de değişikliğe neden olmuştur. Çar ve knezlerin Kilise ile oluşturacağı işbirliği halkın yönetilmesini kolaylaştıracaktır. Kilise çara itaat edilmesini salık verecektir. Rusya’nın bu din değişimi ile kendisini Roma’nın mirasçısı olarak görmesine ve meşruiyet sağlamasına neden olacaktır. Kendini dine adayan yöneticilerin halk tarafından sevilmesine yönetici ve yönetilen arasında iletişime olumlu katkı sağlayacaktır. Ortodoks mezhebinin benimsenmesi ile her ne kadar ulus yaratılmasına katkı sağladıysa da Avrupa’nın batısının Katolik olması nedeniyle Rusların Doğu Hristiyanlarının lideri olarak görülmelerine neden olacaktır.İmparatorluk sürecinde Kilise en büyük kurumlardan biri iken Sosyalizm yönetiminde 1918-1941 yılları arasında din adamlarına büyük baskılarda bulunulmuş ancak Hitler’in saldırı ile yömetim Kilise’nin desteğine ihtiyaç duyduğu için 1843’te Stalin’in emriyle patrik görevlendirilmiştir.
RUSYA’NIN REFORMLARININ DEĞİŞİME ETKİSİ
Yukarıda da anlatıldığı gibi Rus imparatorluk sürecinde I. Petro, I. Aleksandr, Katerina ve II. Aleksandr dönemlerinde başta askeri, yönetim, sosyal, kültürel, eğitim, hukuki alanlarda yapılan reformlarla dönüşüm sağlanmaya çalışılmıştır. SSCB döneminde gerçekleştirilen tarımsal kalkınma ve ağır sanayi hamlesi ile bazı sıkıntılar görülse de Rusya dünyanın en büyük ve en güçlü ülkelerinden biri haline gelmiştir.
Reformlar gerçekleştirilirken dirençle karşılaşılmış serflik kaldırılırken aristokratlar karşı çıkmaya çalışmışlar, serflere özgürlük verilse dönüşüm planlı yapılmadığı için istenen gelişme sağlanmamıştır. Reformların büyük kısmı Petro ve Stalin örneğinde olduğu gibi halkın isteği ile değil üstten emir şeklinde yapıldığı için benimsenmesi zaman almıştır. SSCB’nin son lideri Gorbaçov’un bu nedenle reformu hem üstten hem alttan diye nitelemesi de direnci engeleyemez.
Değişim yönetiminde başarının anahtarı paydaşların durumlardan haberdar edilmesi ve iletişim kanalların açık olması gerekmektedir. Olumlu gelişmelerden alt tabakaların yararlanmaması amacına ulaşılmasını engellemiştir. Reformların uzun vadeli olrak değil kısa vadeli düşünülmesi Reformların başarısızlığının nedenlerinden biri olacaktır.
MOSKOVA ŞEHRİNİN GEÇİRDİĞİ DÖNÜŞÜM
Dünya’nın önemli şehirlerinin yöneticileri şehirlerinin olumlu ve güçlü taraflarını ön plana getirerek şehre yatırım yapmayı teşvik etmeye çalışmaktadır. Şehirleri küresel turizm merkezi haline getirmek için çabalarlar. Bu nedenle bazı şehirler bir marka olarak öne çıkmaktadır. Şehirde marka oluşturmak için şehrin doğak kaynakları , turizm potansiyeli, şehrin altyapısı, kurum ve kuruluşlar dikkate alınmalıdır.Sehir markasıı,markalama stratejisinin sehir uzerine uygulanmasıdır. Marka şehir yaratmanın amacı şehrin turizm konusunda olumlu katkı sağlamaktadır. Marka yaratmanın sonraki süreci şehrin geleceğe yönelik vizyonunun olmasıdır. Bu bağlamda Moskova şehri bir marka şehir sayılabilir.
Moskova şehrinin düz arazide olması, ulaşım ve ticaret yolları üzerinde yer alması şehrin kurulması ve gelişmesi açısından son derece önemlidir. Rusya’da başkent değişikliğinin nedenlerinden biri de siyasi yapının kendini gösterme açısındandır.
Petro’nun merkezi St Petersburg’a taşımasında modernizmi sağlamak istemesi ve bunun göstergesi olarak bu şehri yoktan var etmesi dikkate değerdir. Petro, tasarladığı modern Rusya için bir dini merkez olarak görülen Moskova’yı terk etmiştir. Kaderin cilvesi olarak Bolşevikler de bu sefer Çarlığın ve geriliğin merkezi olarak gördükleri St Petersburg’u ter etmişlerdir. St Petersburg ile Moskova şehirlerinin temsil ettiği dünya kutsallık ve modernliktir. Bu iki kavram yeni rejimlerde farklı şekilde algılanmışlardır.
Moskova şehrinin bir marka şehir olduğundan bir logoya ihtiyaç duyulmuştur. Logoda SSCB kurucusu Lenin’in 1930’da inşa edilen mozolesinden esinlenilmiştir.Logoda mozole sadeleştirilerek simgesel hale dönüştürülmüştür. Logoda yer alan kızıl yıldız Rusların saygısını kazanan Lenin’i sembolize eder. Logoda yazılı olan “not just a city(sadece bir şehir değil)” sloganı insanları şehre çekmenin bir anahtarı yapılmaya çalışılmıştır.
Moskova’da Mimari Değişim
Moskova mimarisi hem Rus hem Avrupa unsurlarını barındırmıştır. Hristiyanlığın kabulü ile birlikte Hristiyanlığa özgü dini yapılar olan kilise ve manastırlar çokça inşa edilmiştir. Rusça’da kale anlamında olan “Kremlin” saray olarak Moskova’nın en önemli yapılarından biridir. Avrupa’daki modernleşmeden etkilenen Ruslar Moskova’nın diğer sembollerinden biri olan Kızıl Meydanı yapmışlardır. I. Petro’nun modernizm hareketinden Moskova da nasibini almış şehirde Avrupa tarzı mimari eserler yapılmıştır. SSCB’de Stalin döneminde yüksek binalar inşa edilerek şehrin sanayisinin gelişmişliğine vurgu yapılmak istenmiştir.
Moskova’da Eğtimde Değişim
Moskova, ülkenin sadece siyasi başkenti olarak değil eğitim merkezi olarak önemli rol oynamıştır. Ülkenin şekillendirilmesinde ve dönüşümünde yapılan reformlar sonucunda 1755’te kurulan Moskova Üniversitesi öncü olmuştur. SSCB döneminde eğitimde eşitlik sonucunda dünyanın en büyük atılımları gerçekleştirilerek tıp, bilim ve mühendislik alanlarında atılımlar gerçekleşmiştir.
RUSYA TARİHİNİN DEĞİŞİM YÖNETİMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Değişimden kaçamayan örgütler isteyerek veya istemeyerek ya değişimi gerçekleştirirler ya da değişimin kurbanı olurlar. Vizyon sahibi ve dönüştürücü liderliği gerektiren değişimin başarılı kılınması için faaliyetlerin bir bütünlük içerisinde ele alınması gerekir.Değişim yönetiminin başarılı olması için;
ü Liderin ileri görüşlüolması gerekmektedir.
ü Değişime ihtiyaç olunması ve teşhis gereklidir.
ü Yöneticinin vizyon sahibi olması gereklidir.
ü Değişimde ikna ve eğitim faaliyetleri olmalıdır.
ü Değişimde yaratıcı unsurlar olmalıdır.
ü Yeni fısatları değerlendirmelidir.
ü Yeni yöntem ve davranışların örgüt içinde entegrasyonu gerekmektedir.
Bu bağlamda çar I.Vladimir’in Bizans İmparatoru’nun kızıyla evlenmesi, Hristiyanlığı benimsemesi liderin vizyon sahibi ve ileri görüşlülüğü ile değerlendirilebilir. Bunları yaparak Rus yöneticilere Bizans’ın mirasında hak iddia etmelerine, Ortodoks dünyasına liderlik etme görevini sağlayacaktır. Apanaj Rusyası döneminde Moğolların kati egemenliği varken onların zayıfladığını gören III. İvan ileri görüşlülüğü ile Rusya’yı Moskova merkezli olarak bağımsızlığa taşımıştır. Rusya’nın bağımsızlığını Altın Ordaya kabul ettirmiş ve diğer knezleri de egemenliği altına alarak Rusya’nın siyasi birliğini sağla konusunda ilk adımı da atmış oldu.
IV. İvan (Korkunç) değişimi kendisine direnç gösterenlere baskı uygulayarak kabul ettirmiştir. Hiç şüphesiz Rusya’nın en büyük dönüşrücüsü Büyük Petro; askeri, siyasi,hukuki, mali,eğitim,kültür reformları ile ülkeyi yeniden dizayn ederek başkentini değiştirmiş ve devleti imparatorluğa dönüştürmeyi başarmıştır. Kendi halkının ekonomik ve sosyal taleplerini dikkate almayan son çar II. Nikolay, Bolşeviklerin devrimiyle iktidardan düşürülmüştür.
Bu sefer Rus değişimi Lenin ve Stalin gerçekleştirmeye çalışacaklar. Her ne kadar ekonomik kalkınma hamleleri, ağır sanayi hamleleri yapılsa da refahın halka yansıtılamaması nedeniyle Gorbaçov’un bunları şekillendirme çalışmasına ancak direnci dikkate almaması ve yeni yöntemlerin halkla entegre olmaması bu sistemi de çökertmiştir.
Rusya’da değişimin nedenleri
I. Dışsal nedenler
a) Teknolojik gelişmeler: II. Dünya savaşında o zaman SSCB’nin müttefiki olan ABD’nin nükleer silahları kullanması kendisine avantaj sağlayınca bu teknolojik devrimsel askeri olay SSCB’nin bütün gücüyle bu silaha sahip olup dokunulmaz ülke olmasına yol açmıştır.
b) Siyasi koşullar: Dönemin koşulları nedeniyle önce Faşizmle ittifakkuran SSCB, Hitler’in saldırısında sonra kapital ülkelerle müttefik olmak durumunda kalmıştır. Siyasi koşullar devletlerin çıkarları gereği davranmaları ile ilgilidir.
c) Ekonomik koşullar: Ülke insanlarının refah durumu ülke yönetimini etkileyebilmektedir. İçte Rus devriminin yapılmasına neden olan ekonomik koşullar, SSCB’nin dünya ekonomisine ayak uyduramaması sonucu Gorbaçov’un yeniden yapılanma planını uygulamasına neden olacaktır.
d) Toplumsal koşullar: Rus toplumunun genelde köylü olması ve köylülerin tarımla uğraşması ancak ekonomik koşullarının çok zayıf olması değişimi zorunlu hale getirmiştir. Bu koşullar Bolşeviklerin Rusları sanayi toplumuna ardından uzay çağına dönüştürmesine neden olacaktır.
e) Küreselleşmnin etkisi: Dünya’da en yaygın yönetim şeklinin demokrasi olması küreslleşmenin etkisiyle Rus toplumunu etkilemiş SSCB yöneticilerinin toplumsal baskının azaltılması ve demokratik uygulamaların uygulanmasının yolunu açmıştır.
II. İçsel nedenler
Büyüme:Örgütlerin büyümesi değişime yol açabilmektedir. SSCB’nin İkinci Dünya savaşıyla topraklarını genişletmesi, Doğu Avrupa’da yer alan ülkeleri nüfuzuna alması değişimi zorunlu hale getirmiştir. SSCB’nin Batılı ülkelerle birlikte yaşama siyasetinin uygulanmasının yolunu açmıştır.
Küçülme: SSCB’nin askeri anlamda gücünün doruğunda iken ekonomik koşulların dayatmasıyla SSCB’ye bağlı ülkelerin ayrılmasına ses çıkarılmamış dolayısıyla yeni kurulan Rusya Federasyonu’nun sınırları daralmış ancak yer altı kaynakları nedeniyle ekonomik olarak daha güçlenmiştir.
Kurum birleşmeleri: Moğol yönetiminde farkı bölgelerde knezler varlık gösterirken Moskova knezliğinin diğer knezleri ele geçirmesi kurum birleşmelerine örnek verilebilir.
Tepe yönetiminin değişmesi: III. Petro’nun Alman hayranı olması nedeniyle karısı olan II. Katerina tarafından darbeyle tahtından edilmesi ülkede tepe yönetiminin değişmesine örnektir. Tepe yöneticileri olan çarların değişmesi her zaman olumlu yönde olmamıştır.
Örgütsel Yetersizlikler:Kurumlardaki eksiklikler değişimi zorunlu kılmaktadır. Son çar II Nikolay’ın dönemindeki köylülerin durumunu ve savaştaki koşulları dikkate almayan yönetici devrimle tahtını kaybetmiştir.
Çalışanların değişim talepler: Bir örgüt lideri değişim ve yenilik taraftarı çalışanların desteğiyle değişmi daha kolay gerçekleştirebilirken, Gorbaçov’un değişim planına direnç gösteren yöneticiler ülkenin çökmesine neden olmuşlardır.
Değişimin Türleri açısında Rusya
i. Planlı-Plansız Değişim: Petro’nun St Petersburg’u kurup Avrupa örneğinde geliştirip başkentini buraya taşıması planlı bir değişimken Gorbaçov’un yeniden yapılanma sonucunda gerçekleşen olaylar Almanyanın birleşmesi, SSCB’de darbe girişişimine yol açması plansız değişimdir.
ii. Makro-Mikro Değişim: Rusya’nın başkent değişikliği, Hristiyanlığı benimsemesi bütün Rus toplumunu etkilediği için Makro değişim olarak düşünülebilir. Moskova’da mimari anlayışın bina ölçüğinde değişmesi mikro değişime örnek verilebilir.
iii. Proaktif – Reaktif Değişim: III. İvan’ın Altın Orda’nın zayıfladığını öngörüp tahmin edilen olaya önlem alarak Rusya’ya bağımsızlığını kazandırması proaktif değişimdir.
iv. Aktif-Pasif Değişim: Pasif değişim, örgütün dış çevresinde gelişen koşullara uyum sağlayabilmek için kendi bünyesinde değiğim yapması olduğu için I. Petro ve II. Katerina’nın reformları pasif iken Rusya’da sosyalizm kurulduktan sonra Doğu Avrupa’da bu rejimin ihraç edilmesi Aktif değişimdir.
v. Anî-Zamana Yayılmış Değişim: Rusya’da 1917 devriminin gerçekleşmesi ani bir değişimken Stalin’in yaptığı kalkınma planları zamana yayılmıl değişimlerdir.
vi. Evrimci-Devrimci Değişim: Evrimci değiğim; daha yavaş, küçük adımlarla, kısmî, önceden belirlenmiş bir programa göre yapılır. Büyük Petro’nun yaptığı reform hareketleri buna örnek verilir. Ancak II. Nikolay’ın devrilmesi radikal biçimde gerçekleştiği için Devrimci değişime örnektir.
Rusya’de değişime direnme nedenleri
a. İşle İlgili Nedenler: SSCB’deki yeniden yapılanma sürecindeki yenilikleri ayrıcalıklarını kaybetme korkusuyla bazı yöneticilen engel olmaları buna örnektir.
b. Kişisel Nedenler: Reformların başarılı olup olmamasındaki belirsizlik buna örnektir.
c. Sosyal Nedenler: Değişimi uygulayanlara olan güvensizlik buna örnektir. Gorbaçov’un başarısız olacağına dair inanç da bu gruba girer.
d. Örgütsel Nedenler: Değişimi uygulayacak ülkede ekiplerin olmaması da bu duruma örnektir.
Rusya’da Değişime Direnmeyi Önleyebilecek Bazı Yöntemler
a) İletişim ve Eğitim: Değişimi yönetenlere değişime engel olabilecek veya değişimden etkilenenlerle iletişim kanllarının açık olması gerekir.
b) Tehdit ve Baskı: Vladimir’in dein değişikliği yaparken karşı çıkanlara baskı uyguamıştır. Çar Petro reformlarını uygularken bu uygulamayı kullanmıştır.
c) Değişimi Planlama ve Deneme Amaçlı Uygulama: Rusya’da 1917 devrimi önceden planlanmış hatta 1905’te meşrutiyet sistemine geçilerek denenmiştir.
d) Tahmin Yöntemi: Altın Orda devletinin çökeceğini tahmin eden III. İvan’ın Rusya’yı bağımsızlığa kavuşturması buna örnektir.
e) Ekonomik Teşvik Tedbirleri: Serflerin özgür bırakılması ile ülkenin sosyal birliği sağlanmaua çalışılır.
Rusya’da Değişimin Örgütlerde Neden Olduğu Sorunlar
Yabancılaşma: Bolşeviklerin p”roletör diktatörlüğü” kurup işçi sınıfını korumak için çalışmalar yapması köylü sınıfının bu yeni rejime yabancılaşmasına neden olmuştur.
Stres: Değişimin getirmiş olduğu zorluğa ek olarak bazı yöneticilerin yeteneksizliği rus toplumunda çatışa ve isyanlara neden olmuştur.
Direnme: Eski düzenden yararlananlar değişimin meydana getirdiği yeni düzene düşmanca bir tavır takınabilirler. Buna en iyi örnek, Rus Kızıl Ordusuna karşı Çar yanlılarının ve batılı ülkelerin desteklediği Beyaz Ordunun isyan etmesidir.
KAYNAKÇA
1. RAASSANOVSKY N, STEINBERG M, Rusya Tarihi Başlangıçtan Günümüze ,(çev. F. Dereli) İstanbul: İnkılap Yayınevi,2016
2. AKDES N., Rusya Tarihi \ Başlanfıçtan 1917'ye Kadar, Ankara: TTK Yayınları, 1987
3. ENGİN, B. (?) , Bir ulusun ortaya çıkışı; hrıristiyanlığın slav, norman, ve vareg halkları üzerindeki tesirleri ve rus ulusunun ortaya çıkışı, 29/12/2024 tarihinde sitesi https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/264799 adresinden alındı.
4. GORBAÇOV M., Perestroika. (K. Yargıcı çev.), İstanbul: Güneş Yayınları:1998
5. ZWEİG S , İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar, (çev K. Eğit) İstanbul: Can Yayınları, 2020
6. KELLE V, KOVALSON M, Tarihsel Maddecilik Marksist Toplum Kuramının Ana Çizgileri, (çev. Ö. Ufuk) İstanbul: Öncü Kİtabevi, 1978
7. Baskın Oran (Ed.), Türk Dış Politikası, (İstanbul: İletişim Yayınları,2003), I/s.404-405
8. İNALCIK H. (2023) Devleti ‘aliye ssmanlı imparatorluğu üzerine araştırmalar I. İstanbul: Türk İşbankası Yayınları
9. ORWELL G. 1984, çev. (M. Doğan),İstanbul:Puslu Yayıncılık,2021
10. KONAK İ. (2012), Moskova knezliğinden bağımsızlığa geçişince Türk-Moğol dünyasının rolü, Türkiyat Mecmuası, C. 22/Bahar, 2012, s.99-122
11. DUALI Ş. XX. Yüzyıl Rusyası Sosyo Politik Yapısında Rus Ortodoks Kilisesi’nin Rolü, (Yayımlanmamış Doktota Tezi ) İstanbul Üniversitesi, İstanbul
12. DUALI Ş. Rusya Federasyonu’nda Din Eğitim Meselesi, Avrasya İncelemeleri Dergisi (AVİD), II/1 (2013), 219-245
13. KARDAŞ K.Altınorda devletinin siyasi tarihi (1241-1502)(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi ) Atatürk Üniversitesi, Erzurum
14. AVCILAR M ,Sehir Markasıı kavramı ve marka sehir yaratma strayejilerine yönelik literatür incelemesi,(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi ) Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Osmaniye
15. ŞENGEL Ü & ÖZTÜRK Y, Sanat ve mimaride ithal modernizmin sonuçları: saint petersburg, Journal of Modernism and Postmodernism Studies, July 2023 - Volume: 4 - Issue: 1,OI: 10.47333/modernizm.2023.93
16. Akengin, Gültekin ve Mehmet Işık. “Logolarda Mimari Yapı Kullanımı”. sed, 8/1 (2020 Mart): s. 66–73. doi: 10.7816/sed-08-01-07
17. Akhiyadov M., Rusyada Din ve Devlet İlişkisi ve Kilisenin Dış Politikadaki Etkisi ,İNSAMER, 2019
18. POLAT T,Değişim Yönetimi, The Journal of Academic Social Science Studies,February 2013, Volume 6 Issue 2, p. 891-915
Akhiyadov, Mokhmad, “Rusya’da Din-Devlet İlişkisi ve Kilisenin Dış Politikadaki Etkisi”,
İNSAMER, 16.01.2019
Akhiyadov, Mokhmad, “Rusya’da Din-Devlet İlişkisi ve Kilisenin Dış Politikadaki Etkisi”,
İNSAMER, 16.01.2019
Akhiyadov, Mokhmad, “Rusya’da Din-Devlet İlişkisi ve Kilisenin Dış Politikadaki Etkisi”,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder