SÖMÜRGECİLİK TARİHİ
KİTAP ÖZETİ
RAİMONDO LURAGHİ
Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyatta: "Misyonerler bizim topraklara (Afrika'ya) geldiklerinde bizim topraklarımız, onların İncilleri vardı. Gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler, gözlerimizi açtığımızda bizim İncilimiz, onların toprakları vardı" diyor.
l ÖNSÖZ: Yazar önsözde insanlığın karşı karşıya bulunduğu büyük sorunlara öğrenmek için başlangıç olmayı istediğini söylemektedir. Bazı yerlerin keşfedilmesi (Avustralya) oraların sömürgeleştirilmesi Avrupalılaşma şeklinde olmuştur. Kitapta çokça dipnot kullanmayı doğru bulmamıştır. Araştırmalarının kesin olmadığını kişileri konuya çekerse kendisini başarılı bulacağını vurgular.
BAŞLANGIÇ: ( s. 21-31)
l Dile yeni bir sözcük eklenmiştir artık: Sömürgecilik. Sömürgeciliğin başlangıcını Rönesans olarak yazmaktadır. Yeni bir dünya yaratmak için eski dünyayı yok etmelidir. Bunu yaparken daha önce yaşamış Sezar, Spinoza, Agamemnon’un hizmetlerine başvurulabilir. Bazıları sömürgeciliğn yeni olmadığını Roma, Yunan hatta daha önce Fenikelilerin de sömürdükleri yazılıdır.Elbette bu medeniyetlerin modern sömürgelere benzerlikleri (1. halkı başka yerleştirme, 2. insanları ezme) olsa da farklı yönleri de bulunmaktadır. Eski dünya köleliğe dayanıp ana geçimleri tarımdır,üretim zanaatkarlığa dayanmakta kıyı gemiciliği de yapılmaktadır.
l Modern sömürgecilik ise daha farklı seyir izlemiştir. Ortaçağın sonlarında teknik devrim olur, barut ve matbaayı düşünün. Modern burjuvazi ortaya çıkmıştı, burjuva sınıfı yaygın görüşün aksine (o dönemde ayıp görmemiş); hırsla yeni enerji kaynakları, yeni yollar aramışlardı. Da Vinci güç ve hareket arasındaki ilişkinin adımını atmış, Giordano Brunu (1548-1600, yazar sakınlık ve katolikliğe uymadığı gerekçesiyle 1600 yılında yakılarak öldürülür, öldürülme kararını alanlara şöyle demiştir. Belki de hükmümü açıklayan sizler benden daha fazla korkuyorsunuz) “kahramanca öfkeler” kitabında (Dilimize kahramanca coşkunluklar olarak çevrilir, her insanın içinde Tanrı’dan bir parça olduğunu ve bu tanrısal kısma ulaşabilmek için kişinin öncelikle kendi erdemleri ve kusurları arasında bir savaş vermesi gerektiğini anlatır) yeni toplumu keşiflerde bulunmaya istekli görür. Denizcilikte gemicilik geliştirilmiş yelkenli gemiler yapılmış, okyanus ortasında hangi boylamda bulunulduğu tespit edilelebilmiştir (sapma açısı hesaplanmış). Sonuçta Avrupa, üretimi çoğaltan ileri tekniğe dayanan makşne uygarlığı olmuştur. Fancis Bacon üç buluşu önemli görür: Matbaacılık, barut ve pusula.Bunlar dünyanın gelişimini köten değiştirmiştir. İtalyan şair Dante bu değişimi görse de Ortaçağda kalmayı seçmiş, Kopernik’se dünyanın evrenin merkezinin dünya olduğunu reddetmiştir (Dolayısıyla Kopernik ve Danteci evrenci görüş çöker -dünya evrenin merkezi görüşü-).
l Avrupalılara düşen dünyayı keşfetmek ve ele geçirmek kalıyordu. Avrupalılar medeniyetlerini tek medeniyet kabul ediyorlardı (günümüzde de öyledir, Avrupalı ve Amerikalı böyle düşünmektedirler), Dolayısıyla, İslam, Hint ve eski Meksika medeniyetleri de aşağı görülecektir. Bunlar güçlü ve ateşli silahların boyundurluğuna alınmaları gerekir.Böylece tarımve zanaat toplumları ilerlemiş tekniğe sahip olanların boyundurluğuna giriyorlar. Evet uygarlık bize buzdolabı, tv, uydu haberleşmesi getirse de gaz odaları ve Hidrojen bombaları da miras kaldı, ne de olsa uygarlığımız ateşli silahlara dayanıyor.) Avrupalılar da dünyaya uygarlık yayacaklar diye ilkel kültürleri yok edip Avrupa yaşayışını yaygınlaştırdılar. Bunu da top ateşiyle yaptılar.
l Bazı sömürgeciler, kültürleri yok ederken bazıları ise yakıp yıksa da diğerine göre kendine bağlı yerli bir yönetici sınıf bıraktılar. Sömürülenlerin bağımsızlıklarını aramaları da doğal görülmelidir. “Batı uygarlığı”nın en önemli özelliklerinden biri eski Yunanlardan özgürlük geleneğini almalarıdır.
l Avrupa’yı parçalayan çatışmalar sömürge devletlerini kaynaklara başvurmaya itmişti (örnek Faşizm ve Nazizm’in neden olduğu ikinci paylaşım -dünya- savaşıdır), bu savaşla birlikte sömürge sistemi çökmeye başladı. Rusya’da boyundurluk altındakileri kurtarmak amacıyla Lenin liderliğinde sosyalist- komünist yönetim kurulacaktır. Avrupa Birliğe de bu sosyalist bloka karşı oluşturulacaktı. Yeni dünya kuruluyordu; Hint, Çin, Endonezya, Afrika ve İslam kültürleri (yazar bunlara ilkel diyor) yeni dünya düzeninde yerlerini alacaklardı.
l İhmal edilen uygarlıklarla yeniden bağlantı kuruluyor, Bruno “ kahramanca öfke” eserine yine vurgu yapar. Macellan, Kolomb, Tartaren ve Stanley gibi kaşifler barbar sayılan yerlere gittiler. Şiödilerde Avrupalı geleceği için geçmişini tanıyıp sentezlemesi gerekir. “Okyanus denizi” “karavela (üç yelkenli gemi)” ile geçilmiş yeni dünya bulunmuş, Afrika ormanlarına ulaşılmış vs.
1.Bölüm: Var Olmayan Kıta Hakkkında
BİR (s.36- s.61)
BİR DÜNYA VERMİŞ OLAN ADAM
l Lizbon şehri, Tajo nehrinin kıyısında kurulmuş güzel bir şehirdir. Atlantik’in dalgalarına karşı koymak için “karavela” denilen eğri omurgalı yelkenli gamiler yapıldı. Bu gemilerden gelen ürünler limandan boşaltılırken farklı milletten (İngiliz, Felemenk, Faslı, Basklı, Berberi Arap vb) insanlar pazarlık ediyorlardı.
l Vededik Tekeline Savaş: Borsanın ipleri Cenevizlilerin elinde idi. Doğu Akdeniz ticareti onların elinde iken önce Pisa sonra Venediklilerle en sonunda da Türklerle (Osmanlı Devleti) savaşarak üstünlüklerini kaybederler. İstanbul-Pera (Beyoğlu), Enez (Edirne’nin sahil ilçesi), İmroz(Gökçeada), Limni, Semadirek, Midilli, Kıbrıs Türklerin eline geçmişti. Venedikliler Hindistan ticareti hakimi idiler. Venedik doğudan temin ettikleri ürünleri (örnek günümüzde Yemen’e bağlı Hint okyanusundaki Sokotora adalarından gelen kumaşları) Avrupa’ya satıyorlardı. Venedikliler bunları altın karşılığında satıyor ancak Avrupa’da altın buhranı da yaşanmaktaydı.
l Cenevizliler Batıya Yöneliyor: Ceneviz, Venediklilerin tekelini kırmak istiyorlar. Mayorka savaşından başlayarak gözlerini batıya yöneltirler. Nicoloso de Rocco, Kanarya adalarını Portekiz adına keşfeder. Bu adaları ispanyollar alınca Lanzarotto Malocello’nun adını verirler. Doğuda aradığını bulamayan Ceneviz İberik (İspanya ve Portekiz karası) yarımadasında ekonomik etkinlikte bulunmaya başlarlar.Portekizli Prens Henri (Gemici Henri, böyle anılsa da hiç denize açılmamış) Portekiz adına ciddi gelişim ve değişim yapar. Gemicilik enstitüsü (Saint -Vicent Burnu)kurarak, Afrika sahilleri boyunca güneye gemilerle (karavelalar ile) ilerlenmesini sağlar, Pusula geliştirilir, yıldız uzaklığını hesaplamak için usturlap kullanılılır, Matematik meclisi kurar. Bu girişimler Venedik tekelini kırmaya yönelik olup bunu Ceneviz de destekler. Daha çok biber baharatlarını kullanmışlarsa da böylelikle Portekiz Afrika’yı sömürneye başlayacaktı. Ancak Portekiz burada değerli metalleri fazla keşfedememişlerdir.
l Altın Hırsı: Portekizliler altın bulma umudu taşılarsa da Afrika’da bulamadılar. Kongo ve Gambiya nehirlerine ulaşmışlardı.
l Dokumacının Oğlu: Portekizliler Hindistan’a ulaşmayı akıllarına koymuşlardı. Portekiz’de dünyayı dolaşma fikri oldukça yaygındı. Aslında Domenico Colombo adlı dokumacının oğlu olan C. Colomb’un Sakız Adası (Ege denizinde) ve Tunus’a gidip gemicilik alanında bilgisini geliştiridiği biliniyor. İngiltere’ye giden Ceneviz filosunda iken gemisi saldırıya uğrar, zar zor hayatını kurtarır; bu macera kendisinin -kendi tabiriyle-”okyanus denizi”nin ilk serüveni olacaktır. Portekiz’e ulaşır ona Ceneviz kolonisi yardım eder, İzlanda’ya ulaşır, burada haritacı olarak ön plandadır. Colomb Porto Santo valisi olan denizci Bartolomeo Perestrello’nun kızıyla evlenir, Diego adlı oğlu olur. Colomb eşinden kayınpederinin notlarını almayı başarır. Bu notlarda Atlantik hakkında ve özellikle rüzgarların esiş yönleri ve akıntıların bilgisi de vardır. Böylece Alizelerin esiş yönlerini öğrenmiştir.
l Alizelerin Sırrı: Kriftof Colomb, ünlü seyyah Marco Polo’dan etkilenmiştir. Efsanelerde geçen Cipangu adası olmalıydı. Bu varsa İberik bölgesinden Uzakdoğuya olan mesafa azalacaktır. Kolomb’un Alize rüzgarlarını bilmesi kendisine üstünlük sağlayacaktır.
l Doğa’nın Boyutları: İskenderiyeli matematikçi-coğrafyacı Erastosthenes,Arap coğrafyacı Alfraganus vb yararlanarak dünyanın çevresi ve yayların uzunluklarını hesaplamıştı. Kolomb, Portekiz kralı II. Joao’ya seyahati önerse de girişim umutlu görülmeyerek reddeder.
l Rabida Manastırı’nda: Amacının gerçekleşmemesi üzerine İspanya’ya gider.Onu kimse tanımıyor, beş parasızdır da. Palos limanında Fransisken rahibi onu karşılar. Rahip Juan Perez onu dinledi, Başka biri (Rahip Marchena) için tavsiye mektubu verdi. Bu sıralarda Bartolomeo Diaz 1487’de Ümit Burnu’nu dolaşmıştı. Kastilya kraliçesi onunla ilgilendi, (Kral V. Ferdinand ise ilgilenmedi) Salamanca toplantılar yapıldı (Salamanca Üniversitesi efsanesi; Kolomb’un önerisi değerlendirildi). Hayalperest görüldü, manastıra tekrar döndü ancak kendisine inanan Rahip Perez kraliçeyle görüşme ayarladı, nihayet kendisine Pinelli adlı banker masrafının önemli kısmını karşıladı. Kraliyetle antlaşma yapıldı, buna göre, Kolomb bulunacak bütün adalar ve kıtaların amiralliğine atandı, bu ünvan evlatlara da geçecekti, aynı zamanda keşfedilecek yerlerin kral naibi ve valiliğine de getirildi. Keşfedilecek değerli ürünlerin %10’unu vergiden muaf olarak kendisine kalacaktı. Bundan sonra gemi kazançlarının da 1/8’i yine kendisinde olacaktı. Bu antlaşma metniyle geleceğin büyük amirali önce Rabida manastırı yolunu tuttu. Kristof Kolomb emrine verilen üç tane KAREVELA (yelkenli gemi) verilmişti. Bu yelkenlilerden adları (1) Pinta, (2) Nina olanlar Palos belediyesi tarafından sağlanmış, daha büyükleri olan üçüncüsü (3) Santa Maria ise kiralanmıştı. Bu yelkenliler sağlam ve işe uygun gemilerdir. Gemi tonajları yaklaşık ve ortalama 60 tondu. Gemiciler daha çok dayanıklı büyük gemi yerine küçük gemileri tercih ederlerdi. Tayfaları birinci sınıf, fırtınaya dayanıklı gemiler, 45° açıyla esen ALİZE ( 30° kuzey ve 30° güney enlemleri çevresindeki dinamik yüksek basınç kuşaklarından, 0° enlemi olan Ekvatora doğru olan rüzgârlardır.) rüzgarları yardımıyla hedeflerine yol almaya başladılar.Santa Maria’ya Kolomb, Pinta‘ya Kolomb’a ilk inananlardan armatör denizci Martin Alonso Pinzon, Nina ‘ya Vincente Yanez Pinzon komuta edecekti. Tayfalar dendiği gibi kürek mahkumları değil cesur ve tecrübeli kişilerdi. Gemilerde balık avlamada kıllanılacak aletler, ayrıca tuzlanmış et, bisküvi, tahıl,şarap, zaytinyağı, sirke, peynir, nohut, mercimek, pirinç, fasulye, bal, badem, kuru üzüm de vardı.
l Sefere Çıkış:3 Ağustos 1492’de Kastilya için çok önemli bir gündür. Filotilla’nın ( filonun parçası olan gemiler) üç teknesi Kanarya adalarına (Günümüzde Fas’ın hemen batısında İspanya’ya bağlı özerk adalar) oradan da Atlantik’ten bilinmeyene yelken açar.
l Sonsuz Okyanus: Kuzeydoğu Alizeler şiddetli eserken yaşı büyük tayfalar genç tayfalara korkunç hikayeler anlatırlardı, krakenler (İskandinav kökenli, devasa ve kafadan bacaklı efsanevi deniz canavarıdır) ve leviathan(İbranilerde- kutsal kitaplarında bir deniz canavarı olup Thomas Hobbes’in bu canavara göndermede bulunduğu ülkenin mutlak şekilde yönetilmesini anlattığı aynı zamanda eseridir )denilen hayali devasa deniz hayvanları veya deniz altında büyük yılanlar sıkça anlatılıp tayfa korkutulurdu. Bu serüvencileri ne bekliyordu, bir ölüm mü yeni bir çağın başlangıcı mı? Gemiler batıya ilerlerken bazılarının cesaretini kıracak olaylar da oldu. Pusulanın saptığı görüldü, bunun nedenini manyetik alana girme şeklinde anladılar. İlerlerken yosunlara rastladılar, bunların asıl bölgelerinden kopanlar olduğu anlaşıldı. En büyük gemi olan Santa Maria’da Pinzon kardeşler uzun yılculuk nedeniyle geri dönülmesini önerdiler, tayfalarda da isyan tehdidi oluştu. Tartışmalar devam ederken 12 Ekim 1492 (yaklaşık 70 gün yolculuktan sonra) günü uzaktan Rodrigo de Triana adlı tayfa karayı gördü. Genel görüş Japon adalarından birine varıldı olsa da yeni bir dünyanın keşfedildiğini kimse anlamamıştı.
l Bu Ülke Neresidir? Kırmızı mercan kayalıkları ile çevrili toprak, Bahama adalarından Guanahani (Kolomb’un adlandırmasıyla San Salvador)’nın batısındaki Fernandez körfezine demirledi. Santa Maria’dan inen kumandan sandalla adaya çıkarak toprağı öpmüş ve adayı İspanya kralı adına sahip olmuştu. Ada yerlileri çevresini merakla sardılar.
l Altın Yok: Karya çıkılmış ancak altın bulunmamıştı, Japon adaları düşünüldüğünden dolayı adalar çevresinde iki ay dolaşıldı. Altın aranırken amiral gemisi yaralandığı için Kolomb Nina’ya geçti, Kolomb’un Hispaniola olarak adlandırdığı Haiti kıyılarında az olsa da altın bulunup gemilere yüklendi. Ancak altın dışında başka zenginliklerin olduğu belliydi, bu nedenle burada kuzeyde kale yapıldı, ufak garnizon burada bırakılarak 16 Ocak 1493’te geri dönüş için yelkenler açıldı. Azor adalarına (günümüzde Portekiz’e bağlı Atlas okyanusundaki ada topluluğu) doğru gidilirken kasıgaya tutuldular. Azor’dan Portekiz istikametinden İspanya yoluna giderken ise hortum onları vursa da sonunda İspanya’ya vardılar, serüven hükümdarı memnun etmişti. Yanlarında getirilen kızılderililer (Kolomb notlarında yerli halk için isteyene istediklerini verirler der) merak uyandırmıştı.
l Kan Dökülüyor:Kolomb ikinci sefere niyetlendi, Ancak yaptırdığı Navida kalesi yerliler tarafından yıkılmış ve gemiciler öldürülmüştü. Aslında yerliler konuksever olsalar da gemiciler altın hırsıyla yerlilere önce saldırdılar, ırza geçmişler nihayetinde yerliler de gemicilere saldırırlar. Yeni gelenler daha hırslılardı, Kolomb Jamaika’yı keşfeder, Haiti yağmalanıyordu, Kolomb’un adlandırmasıyla Hispaniola artık köleleştirilecekti. Yerlilere altın bulmaları isteniyordu, getirmeyenler öldürülüyordu, üç yüz bin nüfustan yüz bini öldürülmüştü, (1494-1498) 1548’de sadece beş yüz yerli kaldı, günümüze ulaşan tek kişi yoktur.
l Gözden Düşme: Galipler birbirlerine düştüler, Açgözlü olanlar Kolomb’a ayaklandılar iç savaş çıktı kolomb sarsılmıştı, hükümdarla arası bozulmuştu keşif isteği altın bulmaya ağır basıyordu, Japon kıyılarına ulaştığını düşünse de Marco Polo’nun ulaşamadığı yerlere ulaştığını anlamıştı. İspanya’da yeni keşiflere ilgi gösterilmediği için Hispaniola’ya Francisco Bobadilla denilen vali olarak gönderildi. Bobadilla amirali tutaklar, böylece ülkeye yol göstermiş olan amiral kendi ülkesine zincire vurulmuş olarak döner, ülkeye döndüğünde aslında genç sayılsa da çok yıpranmıştı, uzun boylu olduğundan mafsal rahatsızlığı nedeniyle hafifçe kamburlaşmıştı, hükümdar onu çok iyi karşıladı, amirallik ve kral naipliği ünvanları sadece kağıt üzerinde kaldı. Avrupalıların hiç beklemediği keşifler oldu, kıta keşfedilmişti.
- Amerigo Vespucci Amazon ve La Plata nehirlerinin denize döküldükleri yerleri keşfeder.
- Portekiz Cabral Brezilya’yı keşfeder.
-Jean ve Sebastion Cabot kardeşler İngiltere adına Labrador kıyılarını keşfeder.
-İspanyol Escalante Hojeda ve Bastidus ise Venezuela, Meksika ve Darien körfezini keşfettiler.
Keşif ruhu devam edecekti. Acaba Kolomb’un düşlediği Japon adalarına ulaşılacak mıydı? Ferdinand ve İsabelle ona tekrar sefere çıkma izni verdiler.
l Bulunmayan Geçidin Peşinde: 1502’de Kolomb elli bir yaşında son seferine çıkacaktı. Dört gemiyle yola çıktı. Kolomb Hindistan’a ulaştığını zannederek Batı Hint Adaları olarak adlandırdığı adalara ulaştı. 1504’te İspanya’ya ulaştı ancak çok yorulduğundan öldü, ancak kendisinden sonra geleceklere yolu göstermişti. Onun verdiği toprakları başkaları işleyecekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder