27 Mayıs 2020 Çarşamba

Ebu et Tayyib Mütenebbi



905 yılında Küfe’de dünyaya gelen asıl adı  Ebü’t-Tayyib Ahmed b. el-Huseyn bin Hasan bin Abdu’s Samed ec Ca’fi el Kündi el Küfi’’dir[1]. Künyesi Mütenebbi olan bu ünlü şair iki yıl bedeviler arasında kalmış Küfe’de  Arap lügatına ve şiirine  hakim olmaya başlamıştı. 
Mütenebbi'nin Iraktaki heykeli




Mütenebbi, nübüvvet(peygamberlik) iddiasında bulunan anlamına  gelip gençliğinde Hums taraflarında bu iddiada bulunmuştu, iddiasından vaz geçince hapisten çıkarılmıştı; aslında bütün tarihçiler bu konuda hem fikir değildirler, bazıları bunun aslının olmadığını da belirtirler[2]

İbn el Kesir (11:437)onun nebilik (peygamberlik) iddiasında bulunduğunu, Beni Kelb kabilesi yanında alevi olduğunu iddia etmişti. Şiiri çok güçlü ve kendisinin zekası ve hafızası inanlmaz derece olan Mütenebbi’nin bu peygamberlik iddiasında bulunmasını sivri dili nedeniyle sevmeyenleri de vermiş olabilir. Hapis hayatından sonra Şam şehrinde İbn Raik’in naibi Bedr bin ‘Ammar’ın şairi olmuş, şiirleriyle ona methiyeler yaparak bir süre geçimini sağlamıştı[3].

Bir şekilde yolu Antakya’ya düşmüş, Hamdanilerin Antakya valisi Abu’l Aşair, kendisine yazdığı methiyeyi beğenince onu Seyfüddevle ile tanıştırmış; Seyfüddevle kendi mücadelelerini anlatacak güçlü bir şair istiyordu. Böylece onun Halep dönemi böylece  başlamıştı (948)[4].



Seyfüddevle, onu sarayına davet edince ona şartlar ileri sürmüş; huzurda ayakta beklememe, yere kapanmama gibi şartlar zaten şairlere değer veren halep emiri bunu hemen kabul etmişti, kendisine üç bin dinar maaş da bağlamıştı. Çölde bedevilerle kaldığı yıllarda  edindiği kelime hazinesini söz sanatlarında çok iyi kullanmıştı,fakat iğneleğici diline rağmen Halep Emiri tarafından hürmetle karşılanmıştı[5]

Seyfüddevle’nin yanında kalan Arap dilinin en büyük şairlerinden Mütenebbi’nin eserlerinde İsmaili şiiliğinin etkisi vardır[6]. İslam öncesinde kaleme alınan şiirler canlı ve süslü kelimelerle bezenmişti, Bu tarz şiirlerini en son büyük temsilcisi de Mütenebbi’dir.

            Halep’te kaldığı yıllar onun en olgun eserlerini verdiği yıllardır. Savaşları tasvir eden, Seyfüddevle’nin yakınlarına mersiyeler yazan şair genellikle lirik tarzda yazmış, sarayda Farabi gibi ilim adamlarıyla tanışmış fakat Seyfüddevle’nin amcazadesi kendisi gibi şair olan Ebu Firas ile geçindiği de pek söylenemez; Mütenebbi’nin kendini ve güney Araplığını ön planda tutması ve Seyfüddevle’nin hocası İbn Halaveyh ile tartışması sonucunda aşağıdaki dizeyi söyleyerek  Halep Emiri’nden korkup Halep’i terk etmek durumunda kalmıştır[7].

اللابِساتُ مِنَ الحَریرِ جَلابِبا            
بِأَبي الشُموسُ        الجانِحاتُ      غَوارِبا

  (Babamız güneşimiz  acaip meyletti         Elbiseleri ipekten giyerdi)


Mütenebbi, halep’ten sonra Şam ve ardında Mısır’a gitmişti.Mısır hakimi Kafur’la çok anlaşamayınca Küfe ve Bağdat’a gitmişti. Ardından Şiraz’da Büveyhi Adududdevle ile irtibat kurmuş fakat onu kimsenin tanımadığını söyleyince şöyle karşılığı vermişti[8]:

وَالسَیفُ وَالرُمحُ وَالقِرطاسُ وَالقَلَمُ
فَالخَیلُ وَاللَیلُ وَالبَیداءُ تَعرِفُني

( At da bilir  beni gece de başlangıç da                 kılıç da mızrak da defter de kalem de)


Mütenebbi’nin şiirlerinden bilgece söylenmiş bir dize[9]

وَإنّ كَثيرَ الحُبّ بالجَهْلِ
فإن قليل الحب بالعقل صالح
(Akılda aşkın az olanı iyidir                                        Aşkın abartılısı ise cehalettir)

Mütenebbi'nin Harşana'da gaza yapan Seyfüddevle için yazdığı kasideden [10]
Hatta çok güzel yere kurulmuştu Harşana    Acı çekmeye başladı Rum’u Haç’ı ve Ticareti ama
Mütenebbi’nin bin yıl önce bilgece söylemiş olduğu[11] paylaşmak isterim son olarak.


وَلَيسَ كلُّ ذواتِ المِخْلَبِ السَّبُعُ
إنّ السّلاحَ جَميعُ النّاسِ تَحْمِلُهُ

(Silahları insanların çoğu taşıyabilir                        Ama her pençesi olan aslan değildir)

Mütenebbi Arap dünyasının herhalde Araplığıyla gurur duyması, edebi cesareti nedeniyle günümüzde bile coşkuyla okunmaktadır. Bizans’la yapılan savaşlarda bulunması şiirlerinin birince elden kaynak sayılmasına da neden olmuştur. 

İbn Kesir’de(11:436) , Adududdevle ona hediye verdikten sonra şu soruyu yöneltir; " Adududdevle mi, Seyfüddevle b. Hamdan'ın mı armağanları daha güzeldir?" Bu soru onu rahatsız etmiş olacak ki şu cevabı vermiş : " Adududdevle armağanı daha çoktur, ama kendini beğenmiştir. Fakat Seyfüddevle’nin mal az ise de  daha samimidir.” deyince peşine bedeviler takılarak öldürtülmüştü.


[1]İbn Kesir’de Mütenebbi’nin asıl adı şöyle verilir: Ahmed b. Hüseyin b. Abdüssamed Ebü't-'Rb el-Cu'fi. Bknz:İbn Kesir, “El Bidaye ve’n Nihaye”Tercümesi, (çev. Mehmet Keskin),Çağrı Yayınları,İstanbul-1994,11:436 ; İhsan Mahmud Suleyman, “Şuara’ ve Müfekkerun Havl Seyf al Dawla el Hamdaniy”, Cami’a Um Derman el İslamiyeh, Külliyet ed Derasat el ‘Ulya, Doktora Tezi,Medina:2009,s.30
[2] İhsan Mahmud Suleyman, A.g.e.,s.31
[3] İsmail Durmuş, "Mütenebbi",TDV İslam Ansiklopedisi,İstanbul:2006,XXXII:195-200; İhsan Mahmud Suleyman, A.g.e.,s.31
[4] İsmail Durmuş, "Mütenebbi",TDV İslam Ansiklopedisi,İstanbul:2006,s.195-200; İhsan Mahmud Suleyman, A.g.e.,s.32
[5] C. Brockelmann, “İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi” (çev.Neş’et Çağatay),Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara:1964,s.143; İhsan Mahmud Suleyman, A.g.e.,s.32
[6] Bernard Lewis, “Tarihte Araplar”(çev.Hakkı Dursun Yıldız),Ağaç Kitabevi Yayınları, İstanbul:2009,s.147; İsmail Durmuş, A.g.e.s.195-200
[7] İhsan Mahmud Suleyman, A.g.e.,s.33
[8] Bazıları bu beyitten dolayı Aduddevle tarafından öldürüldüğünü söylerlerken, bazı tarihçiler Mütenebbi’nin Adudeddevle’nin yeğenini haklı olarak eleştirmesi nedeniyle öldürüldüğünü söylerler. Bknz: İhsan Mahmud Suleyman, A.g.e.,s.33
[9] موقع عالم الأدب(Edebiyat dünyası) , أبيات شعر  (Şiirden dizeler), 02/05/2020, s. 03.25, “https://adabworld.com/شعر-المتنبي-فإن-قليل-الحب-بالعقل-صالح/”
[10] Amasyalı Abdizade Huseyn Hüsameddin, “Amasya Tarihi”,Dersaadet Hükümet Matbaası,İstanbul:1328-1330,s.63
[11]Eş Şiir el Fasih, Mütenebbi, 24/05/2020 s.18.20 “http://www.adab.com/modules.php?name=Sh3er&doWhat=shqas&qid=5563


KAYNAKÇA
1.İbn Kesir, “El Bidaye ve’n Nihaye”Tercümesi, (çev. Mehmet Keskin),Çağrı Yayınları,İstanbul-1994
2.C.Brockelmann,“İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi”(çev.Neş’et Çağatay),Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara:1964
3. Bernard Lewis, “Tarihte Araplar”(çev.Hakkı Dursun Yıldız),Ağaç Kitabevi Yayınları, İstanbul:2009
4. İsmail Durmuş, "Mütenebbi",TDV İslam Ansiklopedisi,İstanbul:2006,XXXII:195-200
5. İhsan Mahmud Suleyman, “Şuara’ ve Müfekkerun Havl Seyf al Dawla el Hamdaniy”, Cami’a Um Derman el İslamiyeh, Külliyet ed Derasat el ‘Ulya, Doktora Tezi,Medina,2009
6.Amasyalı Abdizade Huseyn Hüsameddin, “Amasya Tarihi”,Dersaadet Hükümet Matbaası,İstanbul:1328-1330



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....