22 Haziran 2020 Pazartesi

YENİ BABİL KRALLIĞI

 

YENİ BABİL (KALDE KRALLIĞI ) 626-539

 

Babil’de Kassit hanedanın yıkılmasından sonra uzun yıllar devam eden kargaşa dönemlerinde Asur ve Kaldeliler, Babil’de hüküm sürmüşlerdi.

Nabu-apla-usur (Nabopolassar,626-605) dönemi

Bu hanedanın ilk kralı Nabu-apla-usur,Asur imparatorluğunun yıkılmasında Medlerle işbirliği yaparak en önemli etkiyi oynamıştır. Nabu-apla-usur, aktif siyasi ve askeri hareket ederek Asur topraklarına hakim olmuş Asur’ın son kralı II. Asur-uballit’i ve onun yardıma çağırdığı Mısır kuvvetlerini mağlubiyete uğratarak Mezopotamya’nın tek hakimi olmayı başarmıştı. Nabu-apla-usur’un ölümünden sonra Kalde hanedanının en bilinen hükümdarı olan oğlu  I. Nebukatnezzar başa geçmiştir.



II. Nebukatnezzar (655-562) dönemi

 İsin şehir kralı II. Nebukatnezzar, Elamların üzerine sefer yaparak onları mağlup etmiş ve Babil baştanrısı Marduk heykelini getirerek büyük bir hükümdar olduğunu göstermiştir. Nebukatnezzar’ın yaptırdığı görkemli tapınaklar öte İsrail seferleri nedeniyle ünlenmiştir.

Nebukatnezzar, Asur ve diğer Mezopotamya askeri geleneklerine uyarak hüküm sürmüş ancak Mısır seferinin(601) pek başarılı olmamasını ve Mısır’a dayanmayı uygun gören Yahuda kralı Yehoyakim’in vergiyi kesmesi üzerine Kudüs şehrini kuşatmış bu krallığa ağır vergi yükü, getirerek şehir dışındaki bazı tapınaklarını yıkmış, Süleyman tapınağındaki hazinelerin ve on bin Yahudi’nin Babil’e getirilmesiyle sonuçlanmıştı.  

Asurların Nebukatnezzar komutasında yaptığı seferle on bin civarında Yahudi sürgüne gönderildi.

Nebukatnezzar, 586 yılında yaptığı safer ise Yahudiler içn tam bir felaket olmuştu; Kudüs surları yıkılmış, şehir içindeki tapınakları yakılıp yıkılmış, hayatta kalanlar ise Babil’e taşınmıştı. Kudüs’ten elde ettiği zenginlik bu krallığın ihtişamını ve çekim gücünü artırdı. İştar Kapısı ve Babil Kulesi’nin inşaları  bu dönemde tamamlandı..

                                                    Asma bahçeleri


Amel- Marduk (562-560),Nergal-shar-usur(560-556), Labashi-Marduk(556), Nabu-na’id (556-539) dönemlerinde bu krallar pek etkin değillerdi. Nabu-na’id, Babil şehrinde kalmayıp günlerini Harran baştanrısı Sin’i önplana çıkarmaya çalışması Babil rahiplerinin tepksini çekmiş bu anlaşmazlığı Persler de iyi kullanmıştı. Son kral Nabu-na’id, kendi isteği ile yönetim vekaletini Bel-shar-usur  adlı oğluna vererek devlet işlerinden uzaklaştı.

539 yılında bu devlete Pers kralı Kyros(559 – 529)  son vermiş, Babil rahileri de törenle kral kabul edilerek karşılığında halkın dini inancında özgür olduğu garantisini verdi. Kyros, oğlunu Babil tahtına oturtarak Mezopotamya kökenli yönetim de tarihe karışmış oldu.

Yani Babil krallığı Babil kulesi ve babil Asma Bahçeleri ile ünlenmişti.Aynı zamanda, matematik, formülleri ve çalışmalarını, kare ve küp alma yöntemlerini kullanıp sıfırı buldular.  Denklem çözüm teknikleri ile güneş ve ay takvimlerini geliştirmişlerdi.

Babil’de Persler  dönemi (539-332)

Kyros’un oğlu Darius(522-486) döneminde Babiller iki defa isyan ederek bağımsız olma denemesi yapsalar da Darius bu isyanları şiddetle bastırmış ve Perslerin merkezini Babil’e taşımıştı. Darius, Babil imparatorluğu’nun topraklarına satraplık denilen eyaletlere bölerek yönetmişti. Pers kralı Kserkses (486 -465) döneminde Babil ve  satraplıklarda isyan patlak vermesi üzerine Babil’e ağır darbe indirilerek Marduk heykeli erittirdi.Marduk rahipleri tutuklandı ve bölgenin yeni efendisinin artık Babiller olmadığını gösterdi. Ancak Persler bu bölgeye geldiklerinde kendilerinden çok ileri bir kültürle karşılaşınca onu yok etmek yerine ondan yararlanmaya başladılar. Hammurabi kanunları Pers döneminde de uygulanmaya devam edildi.

Babil’de Makedonlar  dönemi (332-63)

Pers imparatorluğu’nun özellikle İssos savaşında Makedon kralı İskender’e yenilmesi üzerine Babil de İskender’in yönetimine girdi. İskender, Babil’de ilk iş olarak tapınakların onarılmasını istedi. İskender Babil’de ani ölümü ve velihtının olmaması nedeniyle generalleri onun imparatorluk topraklarını aralarında paylaşma kararı aldılar.

Babil’in yönetimi 321’de Seleukos’un payına düşse de diğer bazı ileri gelen komutanlar Babil’i kısa süreliğine aldıysalar da bölgede tekrar hakimiyet kurdu. Seleukos’un Dicle kıyısında Seleukeia adlı başkenti kurması  Babil’in eski ihtişamını kaybetmesine neden olmuştu. Buna rağmen Seleukoslulardiğer tapınakları yağmaladıkları halde  Babil’in tanrılarına hem  saygı duymuş hem de şehirdeki tapınakları yağmalamamışlardı.

Doğu ve Batı kültürleri arasındaki en büyük kazanç Babil’deki kadim pratik bilgilerin Batı’ya taşınması oldu.

 

 

 

 

 


BABİLLER

BABİLLER ( 1850 -1594)


Bbil, Akat dilinde ‘bab’ kapı ve ‘il,el’ tanrı anlamlarına gelip “Tanrının Kapısı” demektir. Babil şehri Sümerler döneminden itibaren var yerleşik durumda iken  Akatlar’ın bu şehri yakıp yıktıktan sonra şehri tekrar kurdukları bilinmektedir.



Babil krallığı bazen bağımsız bazen diğer devletlerin gölgesinde yaşasa da Babil tarihinde şu dönemler yer almaktadır.

1.       Eski Babil Krallığı; Sami kökenli Amurrular tarafından kurulmuştu.(1894-1595)

2.       Babil’de Kassit egemenliği dönemi (1595-1174) kurulmuştu.

3.       Babil’de Asur egemenliği dönemi (745-626)

4.       Yeni Babil krallığı; Sami kökenli Kaldeliler tarafından kurulmuştu.(626-539)

5.       Babil’de İrani (Pers)  hanedan olan Ahamenîler egemenliği (539-332) sağlanmıştı.

6.       Babil’de Makedon İskender ve Selevkos egemenliği (332-275) sürmüştü.

 

Eski Babil krallığı, Ur’un yıkılması ve III. Ur hanedanının ortadan kalkmasından Hitit Kralı Murşili’nin I. Babil Krallığına son vermesine kadar geçen dönemdir.

Samiler, Sümer ülkesindeki Babil şehrini ele geçirmiş burayı merkez alan ve Babil’in hanedan kurucusu Sumu-abum’dur. Böylece Amurruların hanedanı da başlamış oluyordu. Sumu-abum’dan sonra Hammurabi’ye kadar geçen krallar hüküm sürdüğü toprakların geniş olmadığı gibi Babil ancak zamanla siyasi, askeri ve kültürel bir özelliği olacaktır.

Hammurabi dönemi( 1792-1750)

Eski çağ dünyasının en ünlü krallarından Hammurabi bu hanedanın altıncı kralıdır. Hammurabi MÖ 1792’da başa geçtiğinde Mezopotamya şehir devletlerinden Larsa, Eşnunna,  Mari ve Asur mücadele halindeydiler. Fırat boylarında yer alan Mari şehir devletiyle önceleri ittifak kurdu. Aşunmak krallığı bozguna uğratıp Larsa kralı Rim-sin’i de yendikten sonra Eşnunna ve Guti bölgelerini de alan Hammurabi’nin güçlenmesinden çekinen Mari ittifaktan vazgeçmesi üzerine Mari krallığı üzerine sefer yapar onların da toprağını ele geçirir. Ardından Asur şehir devletini de kendi egemenliğine aldı.

Hammurabi 


Hammurabi ülkesinin hammadde ihtiyacı nedeniyle ard arda seferler yaparak hükümettiği yıllar içinde Mezopotamya şehirlerini kendi yönetimine almış, sınırlarını Toros dağlarından Basra körfezine kadar genişletmeyi başarmıştı. Hammurabi, Doğu Akdeniz kıyısında bulunan Lübnan dağlarından sedir ağaçlarından kereste ihtiyacını, Toroslardan gümüş ve Diyarbakır taraflarından bakır ülkesine getirtiyordu

 Hammurabi’nin siyaseti basit gibi görünüyor, önce şehir devletleriyle iyi geçinip dostluk kuruyor onların zayıf durumundan faydalanarak onları egemenliğine alıyordu.

Hammurabi, Babil ülkesini başkenti merkez olmak üzere Akat ve Sümer ülkesi olarak iki ana kısma ayırmış ve merkezden gönderdiği valilerle yönetmekteydi.

Hammurabi’nin kurduğu imparatorluğun merkezi devlet olduğu kendisinin valileriyle yaptığı yazışmalardan ve askerliğe önem vermesinden kaynaklanmaktadır.

Hammurabi ülke halkının refahını düşünmüş, sulama kanallarının tamiriyle yakından ilgilenmiş, vergilerin düzenli ödenmesinin takipçisi olmuş, ibadet ihtiyacı için yeni zigguratlar inşa ettirmişti. Babil ülkesinin zenginliği karşısında komşu ülkeler pek memnun değillerdi.

Babil döneminde Sümer kültür ve dini inançlar pek değişmemiş ancak Sümer tanrılarının adları yerine Sami adları almışlardı. Sümerlerin baştanrısı Enlil, Babillerin baştanrısı Marduk olmuştu.

Sümerce konuşma dili olmaktan çıksa da diplomatik dil olarak kullanılmaya devam edildi. Bu dönemlerde Sümerce-Akadca-Hititçe sözlükler hazırlanmıştı.

Hammurabi yasaları

Hammurbi’nin yasalarında kendini “dünyanın en güçlüsü” olarak  görmüş olsa da bunun devamı için ülkesinde adaleti sağlaması gerektiğinin de bilincinde olduğu için kendini Güneş tanrısı Şamaş ile eş görüp halkına ışık saçtığını söylemektedir. Aslında Babillerin öncesinde Mezopotamya’da yasalar vardı. Ancak Babilliler yasalar Sümerce olduğundan dolayı bunu anlamıyordu. Bu nedenle kendi adıyla anılacak Sümerlerin yasalarını düzenleyip 282 maddeden oluşan yasaları uygulamıştır. Bu yasalarda; aile, mülkiyet, miras yükümlülüğü ile ilgili hükümler, toplum hukuku, kölelikle ilgili hükümler; rahip, toprak sahibi, tüccar, tefeci gibi mesleklerin haklarını içermekteydi.

Eski Babil krallığının zayıflaması ve yıkılması

Hammurabi’nin 1750’de ölümünden sonra Babil imparatorluğu, komşu ülkelerin isyan etmeleriyle dağılmaya başlamıştı. Babillere karşı önce Hitit ve Hurriler isyan ederek ayrılmışlar ardından Asur kralları isyan bayrağını çekmiş ancak Babiller ve Hammurabi soyu Babil çevresinde bir yüzyıl kadar daha hüküm sürneye devam ettiler. Babillerin aynı anda Elamların, güneyde deniz kıyısında yaşayan Samilerin ve kuzeyde yaşayan Kassitlerin baskısıyla çözülmesi hızlanmış fakat son darbeyi ise Hititler vuracaktı.   1595’te Hitit kralı I. Murşili komutasında güçlü bir ordu Babil şehrini yağmalayarak Babil krallığına son verdiler.

Babil Devletinde Kassit Yönetimi (1595-1174)

Kassitler Hurri kökenli olma ihtimalleri yüksektir. Dilleri ise Sami veya Hint Avrupa orjinli değildir. Zağros dağları çevresinde ikamet eden Kassitler (Kaşşu), Mezopotamya’ya II. Bin yılın başlarında Babillilerin bahçe işleri gündelikçi olarak çalışmaya başlamıyıp zamanla memur ve asker konumlarına gelmişlerdi.

Kassitler


Hitit askerlerinin Babil şehrinden çekilmelerinden sonra Zağros’tan inen düzenli askerler, şehirdeki Kassitlerin de desteği ile Babil şehrine egemen olmaya başladılar. Babil’de Kassitlerin egemenliği II. Agum başlatır. II. Agum, kendi yönetiminin Enlil, Ea, Marduk ve Şamaş gibi Mezopotamya tanrılarının onayıyla geldiğini söylemesi kalıcılığını artırmak isteğinden gelmektedir. Kassitlerin Babil’de Gandaş, Agum, Kaştiliaş, Karaindaş gibi adlar taşıyan otuzun üzerinde kral vardır. Ancak hiç biri Hammurabi gibi önemli başarı göstermemişlerdi.

Kassit kralı Karaindaş döneminde Mısır ile diplomatik ve ticari ilişki kurulmuş; Mısır ile ilk altın ticareti bu dönemde başlamıştı. Kurigalzu döneminde bazı tapınakları onarmıştı.

Kassitlerin, Babil egemenliği yaklaşık dört yüz yıl sürdü. Kassitler döneminde Babil yeniden ihtişamına geri döndü. Kassitler, Güney Mezopotamya hatta Asur ülkesine kısa süre de olsa egemen olmuştu. Kassit kralı II. Agum, Hititlerin götürmüş oldukları baştanrı Marduk heykelini getirtmeyi başarmıştı. Aslında, Kassitlerin Babil baştanrısı Marduk’a önem veriyor görünmelerinin nedeni Babil kralı olarak meşruluklarını tanıtmaktı. Aslında Kassitlerin kendi tanrıları olmasına rağmen Sümer, Akat ve Babil tanrılarına da saygı duymuşlardı.        

Kuzeyde yer alan Asurluların kralı Tukulti-ninurta Babil’e saldıracak kadar güçlenmiş hatta Babil’i kısa süren için ele geçirmişti. Kassit egemenliğine en büyük darbe MÖ 1170 yıllarında Elam kralı Şutruk-nahhunte, zaten Asur saldırısndan zayıflayan Babil’e saldırarak Kassit egemenliğine son verdi. Kral Enlil-Nadin-Ahi esir edidi. Marduk heykelciği de Elam’a götürüldü. Kassitler’in zaten az olan nüfuslarının kalabalık Sami toplumlarıyla kaynaşmasına neden olmuştur.

Ancak, Babiller, Elamların atadığı valinin yönetimini reddedip yeniden yönetimi ele geçirip tekrar bağımsız olmayı başardılar. I. Nebukatnezar, Elam saldırılarını püskürtmüş, Elam’a sefer yaparak Marduk heykelini ülkesine tekrar getirmişti.


Mezopotamya neresidir? Tarih Öncesi Çağlarda Mezopotamya

Mezopotamya neresidir?

İlk çağlarda  Babil olarak bilinen Sümer ülkesi Bağdat’ın kuzeyinden Basra Körfezine dökülen Şattularap’a kadar uzanmaktaydı. Mezopotamya;Grekçe orta veya ara anlamına gelen “meso” ile nehirler anlamına gelen “potamos” kelimelerinden oluşmakta ve “iki nehir arası” anlamına gelmektedir. Sözü edilen nehirler Fırat ve Dicle’dir. Aslında Mezopotamya’nın coğrafi sınırları kuzeyde Doğu Toroslar, güneyde Basra körfezi, batıda Suriye çölleri, doğuda Zağros dağları ile çevrili olup güneyi Sümer, ortası Babil, kuzeyi Asur olarak adlandırılsa da eski çağ Mezopotamya kültürü denildiğinde Sümer, Akad, Babil ve Asurlar akla gelmektedir.

Sümerler öncesi Mezopotamya’da ve Hassuna ,Samarra, Halaf ve Ubeyd kültürleri

Sümerler öncesi Mezopotamya’da ve Hassuna ,Samarra, Halaf ve Ubeyd kültürleri

        

    Tarih Öncesi Çağlarda Mezopotamya

İsa’nın doğumundan on bin yıl öncesinde buzul iklim hakim iken buzulların etkisi Mezopotamya’ya ulaşmadığından bu bölgede insanlar nispeten daha iyi şartlarda yaşadılar. Mezopotamya’da Homo Sapiens’ten önceleri Homo Neandertal’lerin yaşadığı bilinmektedir. Buzulların erimeye başlamısyla birlikte Neolitik dönemde insanlar tüketim toplumundan üretim toplumuna geçerek bazı bitkileri ve hayvanları evcilleştirmeyi başlamıştı.

İnsanlık tarihinin en büyük dönüm noktalarından biri olan bu gelişme ile insanlar arasında iş bölümü ve meslek farklılığı başlamış ve insanlar arasında değişimin hızlanmasına katkı sağlayacaktı. Mezopotamya’nın kuzeyinde (günümüz Anadolu’da) Çayönü yerleşmesinin on bin yıl öncesine dayanması o dönemlerden itibaren insanların yerleşik düzene geçmeye başladıklarını göstermektedir.

Mezopotamya’da yazılı dönem öncesinde 7. Bin yıl sonu  ve 6. Bin yıl ortalarına kadar  Hassuna(6000-5500), Samarra (6000-5500), Halaf 55000-4500), Obeyd/ Ubeyd(5500-4000) kültürlerinde yerleşik düzene geçildiğini kanıtlayan bulgular vardır.

Bölgenin iklimi, yazları çok uzun ve kurak olup kurak dönemde toprak susuzluktan çatlar, kışları yağmurla birlikte toprak suya doyardı. Kısa süren baharda ise yeşil renk  hakim olurdu. Baharı takip eden dönemde Yukarı Mezopotamya ile İran’la sınır Zağros dağlarının karları erimeye başlayınca tufanı andıran sular bölgeyi basardı. Mezopotamya’nın güneyinde taşan suların çekilmesiyle alüvyonlardan dolayı bölge verimli hale gelmiş insan ırkı için vaz geçilemez hale gelmişti.

Sahip olduğu iklim nedeniyle taş yok, bitki örtüsü sazlıklardan oluşmakta kerestecilik faaliyeti de yapılamıyordu. Alüvyonlarla kaplı kıraç toprakları sulayarak tarihin akışını Sümerler değiştirmişti.


14 Haziran 2020 Pazar

ASURLAR

ASURLAR

Sümerlerden sonra Mezopotamya’ya egemen olan güçler genellikle Sami kökenli topluluklar olmuştu.

Güçlü döneminde Asur imparatorluğu
Güçlü döneminde Asur imparatorluğu


Asurluların ataları Akadlar zamanından itibaren Mezopotamya’nın ortalarında yerleşmişler başlarında İşşiakum denilen kralları bulunuyordu. Sümer kaynaklarınıı Subur, Akat kaynaklarının Subartu dedikleri Asurların kralı olan İlişuma Asur’da egemen olan son Akad valisinin torunu olup iki hanedan arasında akrabalık kurulmuştu.Asurlar aslında gelmiş oldukları Suriye ve Filistin’de egemen idiler.

Asurlular Anadolu’da yazılı çağı başlatan toplum olmuşlardı. Günümüz Kayseri yakınlarında Kaniş (Kültepe), merkez olmak üzere bir çok ticaret kolonisi kurmuşlardı. Günümüze ulaşan tabletlerde; mahkeme kayıtlar, senetler, iş antlaşmaları, satış makbuzları bulunuyordu.  Asurluların Anadolu’da kurmuş oldukları ticaret şehirlerine Karum demekteydiler. Bu ticaret merkezkeriyleo dönemlerde  doğal kaynak yönünden fakir olan Mezopotamya’ya kaynaklar taşınmış oluyordu. Asurluların Anadolu’da ticaret kolonileri kurdukları dönemlerde Hititler henüz merkezi devlet kurmamışlardı, bölgede feodal devletçikler bulunuyordu. Hititler zamanla merkezi güç olarak ortaya çıkmış ve I. Hattuşili zamanında 1700’lü yıllarda çivi yazısını kendilerine uyarlamaya başladılar.

Hititlerin güçlenmesi zamanla Hititlerin Mezopotamya’ya saldırıp Babil şehrini yakıp yıkmalarıyla sonuçlanmıştı. Bu dönemelrde Kafkas kökenli Hurri’lerin Mitanni devleti sınırlarını Zağros’tan Akdeniz’e genişletmiş böylece Asur bu devletin nüfuzu altına girmişti; Asur yöneticileri aslında Mitanni devletinin bir valisi konumunda idiler. Asur bölgesinde Mitanni kültürü güçlenmeye başlamıştı. Ancak Asurlular, Hitit kralu ünlü Şuppiluliuma’nın Mitanni krallığını yaptığı seferle zayıflatmasını değerlendirerek Asur-uballit (1353-1317)liderliğinde ayaklanarak bağımsızlığı kazandılar. Muhtemelen bağımszılığı kazanan bu karalın adına ithafen kendilerine de Asurlar denmişti.

Asur-uballit, Babil devletiyle akrabalık ilişkisi kurdu. Asur prensesi Muballit, Babil kralı II. Burnaburiash (1359-1333) ile evlendirildi. Burnaburiaş’ın ölümünden sonra Asurlu prensesin oğlu Karahardash(1333) başa geçse de Kassitlerin onu öldürmesi üzerine Asurlar bu sefer diğer yeğenleri II. Kurigalzu(1352-1308)’yu kral yaptılar. Asur-uballit, dış politikaya önem vermiş Mısır firavunu IV. Amenofis(1352-1334) ile mektuplaşarak sarayı için altın yollamasını isteyerek iyi ilişkiler kurmuştu. Böylece Asurlar, dünyanın en önemli devletleri arasında yer almaya başlamıştı.

Yeni Asur kralı Enlil-narari döneminde, yeğeni Babil kralı II. Kurigalzu’nin Asurlara düşman olması üzerine Asurlar, sınırlarını Babil alehine genişlettiler. Asur kralı Arik-den-ili (1307-1295), komşu devletlere atlı savaş arabaları ile korku salmış anbarlarını tahılla doludurmuş, onun oğlu Adad-narari(1295-1263), yine doğuda yaşayan halkın üzerine seferler yapmıştı. Bu sıralarda Babil kralı Nazi-maruttash’ın Elam üzerinde başarılı olması üzerine Asur kralı Adad-narari, Babil’in güçlenmesini engellemekle kalmadı Mitanni krallığı üzerine sefer yaparak başkenleri Waşşukanni’yi işgal ederek, kralları Şatturara’yı esir etmiş ve devletini topraklarını  ele geçirmişti.

I. Salmanassar (1263-1233) dönemi

Adad-narari’nin oğlu Asurların ünü krallarından biri olan  I. Salmanassar, kendisi için tehdit gördüğü Urartu devleti üzerine sefer yaparak bir çok esir elde etti. Salmanassar, savaşta esir ettiği askerlerin gözlerine mil çektirmeyi başalatan ilk kişi olmuştu. Salmanassar, yaptıklarının meşruluğunu göstermek için dini kullanmış savaşlarda şehir tanrıları Asur’un kendileriyle savaştığını ve tanrı Asur’ın diğer medeniyetler tarafından kutsal kabul edilen Enlil ile eş tutulmaya başlanmıştı. Asurların, önce şehirleri ve  kralları sonra ülkeleri ve  tanrıları aynı adla anılmaya başlanmıştı: Asur. Bu durum Mezopotamya’da bir güneş gibi doğan yeni askeri gücün varlığını  gösteriyordu. Bu güçle birlikte Asurlar, Babiller haricinde diğer toplumlara değer vermediler. Babil bu dönemde kültür ve medeniyette gelişmesi hızla devam ederken tanrıları Marduk, Asurlar tarafından da saygı ile anılıyordu.


I. Tukulti-Ninurta (1233-1196) dönemi

I. Tukulti-Ninurta döneminde Asurlar dağlık bölgelerde yaşayan konar göçer Gutiler üzerine sefer yapılmış onları büyük bozguna uğratılmıştı. Van Gölü çeveresinde yer alan Nairi ülkesi, Malatya çevresindeki Kurmuhi bölgesi de ele geçirilmişti. Tukulti-Ninurta, bu sefer Babil üzerine sefer yaparak Babil kralı IV. Kashtiliashu  esir edilerek Babil ele geçirildi. Asurların yarattığı korku ve dehşet Asur’a ödenen haraçlarla  Asur’un zenginleşmesine yol açtı.

Asurlar güneş tanrısı Şamaş ve savaş tanrısı Asur’a saygı duyuyorlardı.  Tukulti-Ninurta’nın oğlu Asur-nadin-apl( 1196-1193) babasını öldürerek başa geçmiş ardınddan , Dicle nehrinin taşması nedeniyle Asur ve Şamaş’a dua etmişti.

Asurların zayıflaması

Tukulti-Ninurta döneminden itibaren Asur sınırları  genişlemiş; Basra körfezinden Orta Anadolu’ya uzanan devlet sınırları Babillerin tekrar onları Babil’den atmasyla zayıfladılar. Babil kralı Adad-shuma-usur(1216-1187), Asur krallığı üzerine seferlerle zayıflatarak Asur’un başına Ninurta-apil-ekur(1182-1179)’u getirdi. Ninurta-apil-ekur’dan sonra başa geçen Ashur-dan (1179-1133) uzun yıllar Asur’u ynetmiş ve Asurlar bu dönemde Babil etkisinden çıkmışlardı. Babil, Kassit egemenliğine Elamlar son verse de sonraki yıllarda Babil’de Sami kökenliler tekrar başa geçip Asurlularla ilişkiler düzelmişti.

Asur-res-isi (1133-1115) dönemiyle birlikte Asurlar yeniden komşu devletlere saldırılarda bulundular. Gutiler hatta Babiller bile nasiplerini aldılar bu saldırılardan.

I. Tiglat-pilesar (1115-1076) dönemi

I. Tiglat-pilesar döneminde Hitit devleti dağılmış Trakya üzerinden gelen Frigler henüz devlet kurmamışlardı. Tiglat-pilesar, Anadolu’nun bu karışık durumunu kendi lehine görerek Frig ve Muşki üzerine sefere yaparak onları mağlup etmiş ordusunu teslim olan askerlerle yapılandırarak gücünü korumaya devam ediyordu. Ardından yeniden toparlanma sürecine girmeye çalışan Mitanni krallığı üzerine saldırılarak güçlenmeleri önlenmişti. Nairi bölgesi de haraca bağlanan bölgeler arasında yer aldı. Ergani bakırı, Lübnan sedir kereste ve ağaçları Asur’a aktı. Fenike taraflarında yer alan Sidon gibi limanlar vergiye bağlandı. Babil’le yapılan savaşların ardından Babil fethedildi, kral Marduk-nadin-ahhe(1100-1082)’nin sarayı yakıldı. 

Tiglat-pilesar, döneminden kalan tabletlerde Asurlarn özel mülkiyete önem verdikleri tarla sınırlarını bozanlara ceza verdiklerini, miras hukuklarının var olduğu, kölelerin meta gibi alınıp satılabildiklerini göstermektedir.

Asur sarayının yeni fetihlerle getirilen kadın kölelerle büyüdüğü ve sarayda haremin olduğu, haremin hadımlar tarafından yönetildiği, haremde kralın annesinin valide sultan gibi etkili olduğu anlaşılıyor.

Tiglat-pilesar’den sonra başa geçen krallar zamanında Asur duraklama dönemine geçti. Asharid-apal-ekur( 1076-1074), Asur-bel-kala(1074-1056) ve Eriba-adad (1056-1054) yönetimde etkin değillerdi. Urartular bağımsızlıklarını kazandılar. Bu sıralarda Mezopotamya’nın güneyinde  Aramlar Babil tahtını ele geçirmişlerdi.  IV. Samsi-adad(1054-1050), Asur-nasir-pal (1050-1031), Salmanassar (1031-1019) ve Asur-ninari (1019-1013) dönemlerinde Asur birliği sağlanmış olsa da Asurluların pek varlık gösterdiği söylenemez.


Asur krallığının yeniden güçlenmesi

MÖ 1. bin yılları başlarında Aramlar yerleşik düzene geçmeye başlamışlardı. Aslında Asurlar, Tiglat-pilaser döneminden itibaren sınır boylarına başka boylardan olanların yerleşmesine izin vermiyorlardı. Asur-rabi (1013-972) döneminden itibaren Aramlar yerleşmeye başlamışlardı. Ashur-resh-ishi (972-967) ve II. Tiglat-pilaser (967-935) döneminde Dicle boylarında Aramlar devletçikler kurmaya başlamışlardı.  II. Asur-dan (935-912) döneminde Asurlar, bu saldırıları durdurdu.

Adad-narari ve Tukulti-ninurta dönemleri

Adad-narari (912-891) dönemiyle birlikte Asurlar tekrar güçlenmeye başladı. Adad-narari önce Van Gölü çevresinde egemen olan Urartuları yenilgiye uğratmış, Kilikya’yı ele geçirmiş ardından Babil’e sefer yaparak bazı topraklar kazanmıştı. Mitanni karallığı üzerine yaptığı seferde topraklarını önemli kısmını ele geçirmiş ardından Aram beylerinin topraklarını da ele geçirmişti. Bu başarıların ardından oğlu Tukulti-ninurta (891-884) döneminde sınırlar genişlemeye devam etti.

II. Asur-nasir-pal (884-859) dönemi

II. Asur-nasirpal (884-859) babası Tukulti-ninurta’dan çok güçlü bir ordu devralmıştı. II. Asur-nasirpal, Asur yönetiminden ayrılmak isteyen Aramların üzerine sefer yapmış şehirlerini yakıp yıktıktan sonra Yeni Hitit devleti benzer durumun başlarına gelmemesi için Asurlara vergi ödemeği kabul etti. II. Asur-nasir-pal son hedefi olan Doğu Akdeniz liman şehirleri bağlılık sundular. II. Asur-nasir-pal ele geçirdiği ve vassalı olan devletlerin vergileriyle zenginleşmiş Musul yakınlarında Nimrud(Kalah) denilen şehir kurarak başkentini buraya taşımıştı.

II. Salmanassar (859-824) dönemi

II. Salmanassar (859-824), babası II. Asur-nasir-pal  gibi yayılmacı siyaset izlemiş, Doğu Akdeniz’de kendi yönetimini reddeden  Bit Adini şehir devletini yakıp yıktıktan sonra sefer dönüşü Yeni Hitit devleti merkezi Karkamış’ı tekrar vergiye bağlamıştı. Urartular üzerine dağlık bölgelerden değil de Erzurum taraflarından Van Gölü doğusunda saldırmış Urartu kralı Arzaşkun’u mağlup ederek Urartu şehirlerini çiğneyerek Hakkari üzerinden başkente geri dönmüştü. II. Salmanassar, günümüz Midyat taraflarından günümüzde İran’da yer alan Urmiye gölü taraflarına kadar bölgeleri yağmalamıştı.

II. Salmanassar döneminde Aramlardan Şam krallığının bağımsızlığı Asurları rahatsız etmişti. Kral İm-idri, Asur tehlikesine karşı Suriye ve Kilikya’da yer alan bazı krallık halkı olan Aramlar, İbraniler ve Kilikyalılar birleşerek Asur tehlikesini birkaç defa püskürttüler.

Babil iç savaşında Marduk-bel-usate Babil kralı olan kardeşi  I.Marduk -zakir-shuumi (855-819) ’den ülke topraklarının paylaşılmasını önermesi Asurların Babillere sefer yapmalarına sebibiyet vermiş bazı şehirleri yağmalayıp geri dönmüştü.

II. Salmanassar ve babasının uzun yıllar hüküm sürmeleri kendilerine bağlı aristokrat bürokrat ve askeri sınıfın ortaya çıkmasına neden olmuş ve devlet yönetiminde etkinliklerinin artmasına neden olmuştu. Savaşlarda elde edilen ganimetler Asur ülkesinin özellikle bu dönemlerde başkent olan Nimrud şehrinin kalkınmasına yol açmış bu şehirde yeni zigguratlar inşa edilmişti. Zigguratlar, tapınak olmalarının yanı sıra banka özelliği de göstermekteydi.

II. Salmanassar’ın son dönemlerinde oğlu olan Asur-dan-apli’yi veliahtlıktan azletmesi onun isyan etmesine neden olmuş bu sırada II. Salmanassar, hayatını kaybetmiş yerine diğer oğlu

V. Shamsiadad (824-811) geçmiş ancak Asur-dan-apli’yle uğraşmak zorunda kalmıştı. Babil kralı Marduk-zakir-şumi’nin onları barıştırma girişimi Shamsiadad’ın gazabının Babil üzerine çökmesine neden olmuştu. Marduk-zakir-şumi’nin ölümü ile yerine geçen Marduk-balassu-ikbi (819-813) Asurlara karşı Elam ve Kaldelilerle karşı gelmeye çalışsa da Asurlar birkaç defa Babil şehrini yağmalamıştı. Shamsiadad’ın ölümünden sonra oğlu III. Adad-nirari (811-783) geçmiş ancak onun  yaşı küşük olmasından dolayı devleti  onun adına vekaleten Shamsiadad’ın eşi kral naibesi ünlü Semiramis (811-805) yönetmişti. Bu dönemin en kayda değer olayı Medler üzerine sefer yapılmasıdır. III. Adad-nirari iktidarı devraldıktan sonra Şam krallığı haraca bağlanmış ardından Babil’e tekrar sefer yapılmış Babillerin alehine sınır düzenlemesi yapılmış ardından Babillerle barış yapılarak Babil tanrılarına adak sunulmuştu. Asurlar için Babil tanrıları ve Babil şehri kutsal görülürdü. Bu nedenle Babillerle arayı bozup Babil’e saldıran Kaldeliler Asurlar tarafından püskürtüldü.

Asurların “dört oğul” dönemi (781-727)

III. Adad-nirari’nin ölümünden sonra başa geçen üç oğlu döneminde Urartu krallığı güçlenmiş Asurlar ise duraklamaya geçmişti. IV. Salmanassar (781-771) döneminde Shamsi-İli adındaki başkomutanın etkinliği başlamış diğer kardeş krallar döneminde de devam etmişti. III. Asur-dan (772-754) döneminde iç isyanlar artmış, Karkamış merkezli Hitit devleti güçlenmeye başlamıştı. V. Asur-nirari (754-746) döneminde Bit-Agusi krallığı üzerine sefer yapılarak kralları Mati-ilu’nun Asurlara düşmanca davranmayacağı konusunda anlaşma yapılsa da  onun düşmanlığı devam etti. V. Asur-nirari’yi darbe ile indiren kardeşi IV.Tiglat-pilesar (746-727) dönemi diğer üç kardeşinin dönemlerinden çok farklı bir seyir izleyecekti.

 

IV.Tiglat-pilesar (746-727) dönemi

Tiglat-pilesar döneminin en dikkat çeken yanı üç kardeşi döneminde başlayan isyanları bastırarak ülkede sınırları genişletmiş devleti imparaotluğa yükseltmiş ve ayrıca kullandığı “dört bir yönün” hükümdarı unvanı kendisinden sonraki Asur kraları da benimsemiştir.

IV.Tiglat-pilesar;Asurluların ordu sistemini düzenlemiş Asur askerlerinin yanı sıra, fethedilen bölgelerin halkının devşirilen askerleri  ve bağlı krallıklarının askerleriyle ordusunu güçlendimiş  ayrıca üç atın çektiği at arabalarının üzerinde dört askerin bulunması dönemin en öldürücü silahına dönüştürülmüştü.Asurların bu döneminde ordu profesyonel hale getirilmesi sınırların genişletilmesini sağlayacaktı. Asur kralı, kurduğu düzenli posta örgütüyle haber almayı hızlandırmış vassal devletlerin hareketlerine kısa sürede müdahele imkanı sağlamıştı.

Tiglat-pilesar ilk önce iç isyanları bastırmış, Kalde beyliklerini kendine bağlamayı başarmış ardından Babil’e egemen olmuştu. Zağros dağları çevresinde yaşayan halkın üzerine sefer düzenleyerek kendine bağlamış ardından Suriye taraflarında yer alan Bit-Agusi’nin diğer krallıkları Asurlar alehine kışkırttığı için kralı olan Mati-uli üzerine sefer yapılırken bu sıralarda Urartu kralı III. Sarduri(764-735), Asurları da durdurmak istideği için Asurların karşısına direnemez ve geri çekilmek zorunda kalır. Asurlar asıl hedefleri Aram devçiklerinden Bit-Agusi’nin merkezi Arpad iki yıl devam eden kuşatmadan sonra ele geçirilmesi üzerine(743) Karkamış, Şam, Tiros, Gurgum kralları da vergi ödemeyi kabul ettiler. Toros çevresinde bazı krallıklar Asurlara karşı ittifak kumuşlardı. Tiglat-pilesar 738’de Hama, Şam’al, Kaşka, Biblos, Gurgum, Samarya krallıklarını yıkmış ve topraklarını ele geçirmişti. O dönemde hüküm süren Arapların kraliçesi Zabiba (Zabibe) Asurlara vergi ödeyerek vassal haline gelenler arasındaydı.

Suriye siyasetini kendi lehine çözdükten sonra Asurlar Medler üzerine saldırmışlar ve Med aşiretlerinin Tahran taraflarına kadar olan  kısmını kendine bağlamıştı.

Urartu kralı II. Sarduri(764-735) Asurlara savaş ilan etmesi sonucu 735 yılında bu sefer Urartuların üzerine saldırdı. Urartu başkenti Tuşpa kuşatıldıysa da ele geçirilememiş ancak Urartuların güney toprakları üzerinde egemen olmuş kendine bağlı Aramları ve garnizonları bölgeye yerleştirerek Urartularla kendi ülkesi arasında tampon bölge oluşturmuştu.

734 yılından kendi egemenliğine tabi olmak istemeyen Filistin ve Lübnan (Fenike)  üzerine yürümüş Şam’al, İsrail; Tiros, Sidon, Gaza   ve diğer Fenike devletçikleri Asurlara bağlanmıştı. İsrail askerlerinin kendine bağlı Yuda krallığına saldırması üzerine İsraillileri başka bölgelere sürdü. Anadolu’daki devletçiklerden Luvi kökenli Tabal’ın isyanı bastırılmış ardından Araplar da bağlılık arz etmişlerdi.

Asurlar, Aram kavmi olan Kaldelilerin Babil üzerindeki baskısına son vermiş ancak Babil’i Asur eyaleti yapmak yerine kendini aynı zamanda Babil kralı ilan ederek 729-727 arasında Babil krallığı yapmıştır.

Tiglat-pilesar’in ölümünden sonra oğlu V. Salmanassar (727-722) geçmiş bu dönemde İsrail mağlubiyete uğratımış ardından Kilikya ele geçirilmişti. V. Salmanassar’ın babası gibi Babil krallığı görevini de devam ettirmiştir.

II. Sargon (722-705) dönemi

Babil’in Kaldelilerin etkinliğini Elamların kışkırtması üzerine Elamlara sefer yapılsa da Elamlar Asurları durdurdular. Mezopotamya’daki bu başarısızlık karşısında bazı bağlı krallıklar isyan etse de Asurlar Suriye buisyanları bastırmış hatta yardıma gelen Mısır ordusu da bozguna uğratılmıştı.

Urartu kralı I. Rusa (730-714), Tiglat-pilesar’den yenilen darbelerden sonra toparlanmış Medler de Kafkasya’da güçlenmişlerdi. Asurlara bağlı Manna krallığı’nın  Urartu baskısına uğramaları üzerine Asurlar hemen yardıma gittiler.

Asur yönetiminden çıkmak isteyen Tabal kralının üzerine sefer yapılarak Asurlara sadık bir aristokrat getirildi. Ardından Karkamış Hititlerinin Friglerle işbirliği aramaya çalışmaları üzerine Karkamış devletine son verilerek Karkamış’ta Asur valisi görevlendirildi.

Bu sıralarda Kimmerler Urartu üzerinden Anadolu’ya girmişler bu akınlarda Urartuların zayıflamasını fırsata dönüştüren II. Sargon 714’te Urartulara saldırdı. Urartu federasyonun bazı kralları Asurlara vergi ödemeyi kabul edince Asur ordusu geri çekildi. Yine onun döneminde Tabal krallığı ve Kilikya Asurlara doğrudan olarak bağlandı. Ardından Babil ve Elam ittifakı üzerine safer yaparak bu ittifakı dağıtmayı da başarmıştı. Babiller kendisine Babil tacını sundular. II. Sargon hem Babil hem de Asur kralı oldu. 710 yılından 705 yılına kadar aynı zamanda Babil kralı olarak da hüküm sürdü. Elam tehlikesi ortadan kaldırılmış Kommegene krallığı da Asur hakimiyetini kabul etmişti.

Babil dönüşü Sargon, Kalah’tan sonra Ninova yakınlarından Dur-Şarrukin’i başkent yapmıştı. Bu yeni başkente ziggurat  yaptırarak Ea, Şamaş, Adad, Ninurta’nın adları kutsanmıştı. Fethedilen bölgelerden getirilen farklı etnisiteye sahip toplumlardan insanlar burada asimile edilmeye çalışıldı. II. Sargon döneinde Asurlar her yönüyle Asurlular dönemin en güçlü dönemlerinden bridir.

Sanherib (705-681) dönemi

II. Sargon’un ölümünden sonra başa Sanherib geçmişti. Sargon’un ölümünden sonra Asurluların gücünün devamını kendi çıkarlarına uygun görmeyen Urartu, Mısır ve Elamlar Asur yönetimindeki   bazı milletlerin  isyan etmelerine destek verse de Sanherib bu isyanları şiddet ve baskıyla sindirmeyi bildi.

Sargon’un ölümünden sonra Babil tahtına Kaldeli Marduk-zakir-shumi(703) otursa da daha önce krallıktan alınan Marduk-apla-iddin Elamların desteğiyle tahta geçse de Sanherib birleşik Babil ve Elam ordusunu yenerek Bel-ibni(703-700)’yi başa geçirdi. Elamların cesaretini örnek alan Medler de mağlubiyete uğratılarak Medler Asurlara bağlı eyalet haline getirildi. Mısır desteğiyle Suriye ve Filistin şehir devletlerinden Aşkolon, Sidon gibi devletçikler tekrar egemenlik altına alınmış bu arada Yuda krallığı merkezi Kudüs ve onların kralı Hiskia tabi olanlar arasındaydı.

Marduk-apla-iddin Babil krallığını ele geçirmek için ordu hazırladığını haberini alan Asurlar Babil’e saldırıp bu sefer Asur prensi kralın oğlu Asur-nadin-shumi (Babil kralı700-694)’yi tahta geçirdi. Toroslar ve Kilikya tekrar egemenlik altına alındıktan sonra başkenti Dur-Şarrukin’den Ninova’ya taşıdı. Ninova’da kurduğu donanma Basra körfezinde Marduk-apla-iddin üzerine gönderilerek tehlikesi önlendi. Bu sırada Elamlar Babil’e saldırarak Sanherib’in oğlunu esir etmişti. Kaldeli Mushezib-Marduk(693-689) Babil tahtına geçmiş Asurlara karşı özellikle Elamlı birliklerden oluşturduğu orduyla Asur ordusunu mağlup etmeyi başarmıştı.

Sanherib, iki yıl sonra Elam kralının hastalanmasının fırsatını çok iyi değerlendirmiş güçlü ordusuyla Babil’e saldırmış evleri tapınakları yakıp yıkmış insanlarını katlederek oğlunun intikamını hem almış hem de Babillerin Güney Mezopotamya’daki ayrıcalıklı durumuna da son vermişti. Bu dönemden itibaren Asurluların diğer toplumlardan üstün görülmesine başlanacaktı.

Asur tahtı varisinin öldürümesi üzerine Sanherib veliahtlığa Babilli prenses Nakia’dan doğma Ashur-ahha-iddina’u veliahtlığa getirmesi diğer oğulların hoşuna gitmemişti. Bu sırada Urartular Asur alehine sınırlarını genişletmiş,  Tabal krallığı Asurlulardan ayrılmış, İbrani Yuda krallığı da isyan etmişti. Asurlularda taht rekabeti nedeniyle bu dış siyasetteki olaylarla ilgilenilemedi. Esarhaddon’un annesinin Babilli olduğu için başa geçmesini istemeyen Asurlu asiller ve diğer kardeşlerin baskısı nediyle Ashur-ahha-iddina veliaht olarak sürgüne gönderilmişti.

Ashur-ahha-iddina (Esarhaddon)dönemi (681-669)

Sanherib’in muhtemelen karısı tarafından öldürtülmesi üzerine Ashur-ahha-iddina başkente gelerek kardeşlerini mağlup etmiş ve başa geçmeyi başarmıştı. Ashur-ahha-iddina, iç huzuru sağladıktan sonra Babil şehrinin yeniden kurulmasını sağlamış Esengila adı verilen tapınağın yeniden yapılmasını da sağlamıştı. Asurların ayrıcalıklı özelliklerine son vererek ülkede denge sağladı.

Kimmer istilası Frig devletini yıktıktan sonra Asurlara saldırmış ancak Asurlar onları Konya taraflarında bozguna uğratmıştı. Toroslar bölgesindeki şehirler ve daha sonra Malatya üzerinde egemenlik kurulmuştu. Araplar üzerinde egemenlik yeniden sağlanması ve diğer başarılar üzerine Kıbrıs ve Fenikeliler Asurlara yeniden bağlandılar.

Ashur-ahha-iddina’nın büyük oğlunun ölmesi üzerine yaşça en küçük oğlu Asurbanipal’i veliaht yapmıştı. Yaşça en büyük oğul  Shamas-shum-ukin (668-648 yılları arası Babil kralı) ise Babil tahtına veliaht göstermişti. Asurbanipal’in devlet yönetiminde yetenekli olduğunu görünce kendisinden sonra Asur’un emniyette olduğunu düşünmüş ve o zamana kadar gerçekleştirilmeyen bir istila hareketini yapmayı düşündü.

Mısır firavunu Taharka, Filistin prensliklerini Asur’a kışkırtması üzerine Asur birlikleri 671 yılında Sina çölü geçerek  çok kısa süre içinde Mısır’ı fethetmişti. Ashur-ahha-iddina, aşağı ve yukarı Mısır kralı unvanı almış Mısır’a bağlı olan Batı Anadolu, Ege ve Yunan ticaret yolları da Asur’un eline geçti. Mısır’ın zengin hazineleri başkent Ninova’ya taşındı.

Asurbanipal (669 - 627)

Ashur-ahha-iddina’un Ninova’ya dönüşü sonrası Mısır’da isyanlar başlayınca isyanları bastırmaya giderken yolda öldü. Asurbanipal, nenesi olan Nakia’nın kendisine destek vermesi sonucu başa geçmiş kardeşi Shamas-shum-ukin (668-648 yılları arası Babil kralı)’i Babil tahtına getirdi. Firavun Taharka Mısır’ı yeniden ele geçirmek için harekete geçse de Asurlular onu yeniden mağlup ederek Mısır’da egemen olmaya devam ettiler.

Bu sıralarda Ege Bölgesi çevresinde Gyges adlı kral Lidyalıları Kimmer saldırılarına karşı Asurlulardan yardım istemişti Aslında Asurlulara bağlı Orta Anadolu ve Kilikya devletçiği Tabal ve Kilikyalılar da Kimmer tehlikesi altında bulunuyordu. Ancak Asurbanipal, Lidyalılara yardım etmeyi uygun görmeyip doğuda yer alan Mnne krallığını vassalı haline getiröeyi seçti. Doğuda yer alan Elamların kıtlık dönemlerinde halkına yardım edildiyse de Elam merkezi olan Sus’un Güney Mezopotamya şehirlerini kışkırtması üzerine başkent Sus’a sefer yapılarak isyanlara gözdağı verildi.

Asurbanipal’in Kimmer saldırılarına karşı Lidyalıların yardım taleplerine olumlu cevap vermemesi nedeniyle Lidya kralı Gyges, Mısır’ın Asur yönetiminden ayrılması konusunda destek vererek I. Psammetik’in Asurları Mısır’dan atmalarına donanma göndererek destek vermiş böylece 655 yılında Asurların Mısır egemenliği sona ermişti.

653 yılında Elam kralı Te-Umman’ın saldırısı nediniyle Asurlar Elamları tekrar mağlup etmiş krallarını esir ederek öldürmüşlerd. Onun hayattaki üç oğlu arasında da Elam ülkesini paylaştırdılar. Babil şehri ve diğer Güney Mezopotamya şehirleri Asur baskısı nedeniyle bıkmıştı. Bu durum da Asurları ileride zor duruma düşürecekti.

 Bu sıralarda Asurbanipal’in kardeşi Shamas-shum-ukin, Elamların, Babillerin ve Asurbanipal tarafından Güney Mezopotamya valiliğine atanan Nabu-belşu-mata(Nabu-bel-şumata?)’ın desteğini elde etmişti ancak Asurbanipal’in Babil seferi sonucu Babil şehri kuşatılıp ele geçirilmiş yakılıp yıkılmış akabinde şehir yeniden kurulmuştu. Bu isyana destek veren Elam üzerine sefer yapılarak Elam şehirleri yakılıp yıkılmış binlerce insan köleleştirilip Asur ülkesine taşınmıştı. Elam’ın bu durumunu gören Pers Kralı Kiros Ninova’ya vergisini göndermişti. Yine Shamas-shum-ukin’in isyanına destek veren Suriye ve Filistin taraflarından oturan Arap kabileleri ve Yuda krallığı cezalandırılmıştı.

Kimmer saldırılarına direnemeyen Lidya başkenti Sard yağmalanmış Lidya  kralı Gyges’in oğlu Ardys, Asur egemenliğini benimsemiş, Urartu kralı II. Rusa yine Kimmerle karşı Asurlarla iyi geçinmişti. Bu arada Kimmer ordusu Kilikya taraflarında Asur ordusu tarafından bozguna uğratıldılar.

Muhtemelen dünya kültür tarihinin ilk kütüphanesi Ninova’dadır. Asurbanipal’in bıraktığı binlerce devlet arşivi, antlaşmalar, yazışmalar, mektuplar, çağının edebiyatı düşünce eserleri,  destan, şiir, astronomi, matematik, geometri, tıp, ilahiler, halk şarkıları bulunuyordu.

Uzun yıllar hüküm süren Asurbanipal, Asur devrinin en son parlak devri olarak kabul edilmektedir.

Asurların yıkılışı

Asurbanipal’in iki oğlundan Asur-etel-ilani ordu komutanı Sin-şum-lişir desteğiyle başa geçti. Asur-etel-ilani’nin ölümü üzerine kardeşi Sin-shar-ishkun başa geçti. Sin-shar-ishkun başa geçse de Asurların yönetiminin kararsızlığı nedeniyle Asur’un Babil valisi Kandalanu’nun ani ölümü nedeniyle Babil tahtı boş kaldı. Asur itibarını sarsan en önemli olay Kimmerleri bozguna uğratan İskit ordusunun  Asur’un Suriye şehirlerini yağmalayarak Mısır’dan haraç almaları akabinde Anadolu’ya dönmeleridir.

 Asur’un bu zayıflığını hemen değerlendiren Sami halklarından Aram ve Kaldeliler isyan etmeye başladılar. Nabu-apla-usur (Nabopolassar, 626-605 yılları arası Babil kralı) adlı Kaldeli Basra Körfezinde bağımsızlığını Asurlar tanımış olsa da Kaldeliler Elamların desteğiyle Uruk ve Nippur’a saldırdı. Asurların ağır davranması ordularını ikiye bölmesi hata olacaktı; ordunun bir kısmı Babil’i kuşatıp püskürtülecek diğer orduyu da Nabopolassar’ın yenilgiye uğratması sonucunda Nabopolassar, Babil’de taç giydi.  Bu yıllarda Med kralı Phraortes’in Ninova’ya sefer düzenlemesi Asurların eskisi gibi güçlü olmadıklarını kanıtladı.

Asurların Med baskısı içinde olmaları Babil’e saldırılarının etkili olmamasına neden olmuştu. Med kralı Kyaksares, kendisi için büyük tehdit olan Kimmerleri büyük bozguna uğratması Asurlar için olumsuz olmuştu. 614 yılında Kyaksares güçlü bir orduyla Ninova üzerine yürümesi üzerine Babillilerden yardım istenmiş ancak Babil kralı yardıma gelemeden Ninova yakılığ yıkılmış halkın önemli kısmı ya öldürülmüş ya esir edilmişti. Babiller Ninova’ya geldiklerinde Medlerle savaşmayıp aralarında akrabalık kurmuşlardı: Babil kralı  Nabopolassar’ın oğlu Med kralının kızıyla evlendirilmişti.

Medler bu başarıdan sonra birkaç defa daha Asur topraklarına akınlar yapmış olsalar da bu fetih amacı gütmemişti. Asurlar bir ara Babil’e saldırıp Babil ordusunu yenmesi üzerine Babil ve Medler ittifak kurarak 612 yılında Ninova’yı ele geçirmiş Asur kralı Sin-shar-ishkun öldürülmüştü. Asurlular kralın bakanlarından II. Ashur-uballit (612-609) kuzeye çekilerek Harran taraflarında kendini Asur kralı ilan etti.

İttifak halindeki Babil ve Medler Asurların tekrar güçlenerek toparlanamsının önüne geçmek için Harran’a yürüyerek bu şehri işgal etmişlerdi. Asurlar bu ittifaka karşı Mısır firavunu Neko yardım askeri gönderse de Babil ordusu şehirden çıkarılamamıştı. Böylece  Asurların imparatorluğu tarih sahnesinden silinmiş oldu.

Ancak Asurlar, zamanla Hristiyanlık dinini benimsemeye başlayacaklar, ilk olarak Antakya ve çevresinde oturan Asurlulara Süryani denmiş daha sonraları da bu dini kabul eden bütün Asurlular da Süryani adıyla anılacaklardır.




Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....