4 Haziran 2020 Perşembe

GILGAMIŞ DESTANI



GILGAMIŞ DESTANI

Mezopotamya kültürünün temelini oluşturan Sümerlerin dünya tarihine kazandırdıkları yazılı edebiyatın ilk ürünü sayılan “Gılgamış Destanı”nın kahramanı Gılgamış Uruk şehir devletinin krallarından biridir. Bu destan; dünyanın en bilinen destanlarından olan İlyada destanında yaklaşık bin beş yüz yıl önce tabletlere yazılmıştır.

Sümerlerden sonra bölgeye egemen olan Akad, Babil, Asur, Kassit, Elam, Pers ve  İskender egemenliğinde Gılgamış destanı önemini devam ettirmiş tekrar tekrar yazıya geçirilmiş fakat İskender ve Selevkoslardan sonra egemen olan Partlarla birlikte tabletlerin varlığı unutulmuş ancak yaklaşık iki bin yıl sonra varlığının tekrar farkına varılmıştı.

I. Gılgamış Mezopotamya’da Uruk’un kralıdır. Gılgamış’ın annesi bilge tanrıça Ninsun iken babası Tufandan sonraki  üçüncü kral olan Lugalbanda olduğu için üçte ikisi tanrı, üçte biri insandan kabul edilirdi. Gılgamış’ın, başına buyruk davranışları tanrıları kızdırdı. Gök tanrılar, Uruk şehri tanrısı Anu’ya Gılgamış’ı durdurmasını istediler, Anu da bu işi tanrıça Aruru’ya verdi.  Aruru, kilden bir tutam alarak çölün ortasında kaya parçası gibi kuvvetli Enkidu’yu yarattı.Günlerden bir gün bir avcı avada iken Enkidu’yu görerek  korkmuş ve bunu  Uruk şehrinin kralına anlattı. Gılgamış’tan aldığı bir fikirle Enkidu’yu alt etmek için aşık ettiremeye karar verirler. Böylece Enkidu kıza aşık olunca uysallaşacaktı. Kız, Enkidu’yu kendin aşık ettirerek Enkidu’nun Gılgamış ile tanışmasını sağladı.


       Enkidu ve sevdiği kız


II. Enkidu, Uruk şehrine gelir, Gılgamış’ın halkına zulüm ettiğini öğrendiği için Gılgamış’la dövüşmeye karar verdi. Enkidu ile mücadele ederken yenişemediklerini gören Gılgamış’ın annesi, Gılgamış’a güç verince  Enkidu’nun gücü tükendi, Gılgamış onu teskin ederek Sedir Ormanları gözcüsü Huvava (Humbaba)’yı öldürmek için birlikte hareket etmeyi önerdi.

Sedir ormanlarının gözcüsü olan Humbaba  bağırması gök gürültünden beter, soluğu ölümden beterdi. Üstelik Fırtına tanrısı Vêr, Doğa güçleri tanrısı Adad ve Enlil’in koruculuğunda olan dev Humbaba’ya karşı  insan yaşamının gelip geçiciliğine dem vurarak gitmeye karar verdi iki kafadar.

Gılgamış ve Enkidu mücadele ederken 


III. Şehrin ileri gelenleri ona tavsiyelerde bulundular; sadece güçlerine güvenmemelerini, uyanık olmalarını ve birlikte hareket etmelerini söylediler. Enkidu ile Gılgamış, Ninsun’un Uruk’taki tapınağı olan Egelmak’a gidip Ninsun’dan Güneş Tanrısı Şamaş’a yalvarmasını istediler.

IV. Uruk kralı Gılgamış arkadaşı Enkidu ile Lübnan taraflarında yer alan dağlara yolculukları anlatılır. Özellikle orta çağlarda çok yaygın olan rüya tabirciliğinin kökeninin Sümerlere kadar dayandığını görüyoruz. Gılgamış yolculuğunda görmüş olduğu rüyaları arkadaşına anlatır. Her defasında Enkidu, rüya yorumlarında başarılı olup Humbaba’yı öldürdüklerini arkadaşına anlatır.

1. Gılgamış, dağlık yerden geçerken dağın üstüne devrildiğini ve sinek gibi arkadaşıyla kaçtığını görür.  Enkidu, bu rüyayı Humbaba’yı boğazlayacakları ve ölüsünü yana yatırcakları şeklinde yorumlar.

2. Gılgamış bu rüyada böğüren bir mandayla boğuşurken birinin onnu kurtarmasını ve ona su ikram ettiğini görür.Enkidu, bu rüyadaki mandanın Güneş Tanrısı Şamaş olduğunu ve güç zamanda onlara yardım edecek şeklinde yorumlar.

3. Bu rüyada Gılgamış, gökyüzünde bir çığlık olduğunu aniden havanın karardığını, ateşlerin tutuştuktan sonra ateşin kül olduğunu gördü. Enkidu, bu rüyayı Humbaba’yı öldürecekleri  şeklinde yorumlar.


V. Gılgamış ve Enkidu, Humbaba ile karşılaşırlar. Humbaba onların her şeyi göze alıp buraya gelmelerini hayretle karşılar. Gılgamış, Humbaba’ın başına vurmaya başladı. Enkidu, Gılgamış’ın Humbaba’yı Tanrı Şamaş’ın yardımıyla ona gözcülük görevi veren Tanrı Enlil uyanmadan öldürmesini ister. Gılgamış arkadışının isteğini yerine getirerek baltayla Humbaba’yı öldürdü. Gılgamış, tanrıların soyundan olan Humbaba’yı öldürdüğünden dolayı kendisine kızmasınlar  diye tanrısal dini şehir  Nippur’daki tapınak için ormandan kereste keserler.

 

VI. Sümerlerdeki İnanna, Asurların ve Babillerin İştar dedikleri aşk tanrıçası Gılgamış’a aşık olur. Kadim tanrıça, onu sarayına davet ederek birlikte olmayı davet eder.Gılgamış, İştar’ı reddetmekle kalmaz, ona hakaretler de eder: Onun bir insanı ısıtmaktan aciz olduğunu ve İştar’ın kocası olan tanrı Tammuz’a çektirdiklerini bildiğini söyleğince İştar, hemen o zaman baştanrı olan babası Anu’nun yanına çıkarak, Gılgamış’ın kendisine hakaretler yapdırdığını söyledi. Anu kızının ağlamalarına haksız olduğunu bildiği halde Gök boğasının yularını teslim edince İştar, onu Uruk şehrine sürdü.Gök boğasının her üflemesiyle  yüzlerce Uruklu ölmeye başladı. Enkidu boğanın kuyruğunu, Gılgamış ise boynuzlarından tuttu, Gılgamış hançerini alarak ona sapladı. Yüreğini Uruk şehirinin koruyucu tanrısı Şamaş’a sundu.

VII. Gök  tanrısı Anu, Yeryüzü tanrısı Enlil ve Güneş Tanrısı Şamaş; Humbaba ve Gök boğasının öldürülmesinin hesabını sormak için bir meclis kurdular. Bu meclisteki en kadim tanrı Anu, Humbaba ve Gök boğasını öldürenlerin öldürülmesini söyler. Enlil sadece Enkidu’nun öldürülmesi gerektiğini söyler. Güneş tanrısı Şamaş, Enkidu’nun suçsuz yere öldürülmesine karşı çıkar. Bu sefer Enlil, Şamaş’a kızar, onlarla neden zaman geçirdik arkadaş gibi oldun, der. Sonuçta tanrılar meclisi Enkidu’yu ölüme mahkum edilir.

VIII. Gılgamış, arkadaşıyla geçirdiği günlerin hatrına ona ağıtlar söylemeye başlar, ölüsünün hareket etmediğini, başının kıpırdamadığına şahit olur. Enkidu herkes gibi ölmüştür..

IX. Gılgamış’ın kalbini  bir ölüm korkusu sardı.Önce Ay tanrısı Sin’e ve İnanna’ya bu korkulardan kurtarmalrı için dualar etti. Daha sonra  ölümün ilacını bulmak için Ziusudra (Babillerde Ut-Napiştim, ilahi dinlerde Noah ya da Nuh)’i aramaya karar verdi. Muşu adı verilen bir dağda Akrep-adam ve karısıyla karşılaştı. Onlara tanrıların sofrasına oturup ölümsüzlüğü tadan Ziusudra’yı aramaya koyulduğunu söyledi. Akrep-adam, ona gideceği yolu söyledi. Uzun ve karanlık yoldan yürüdü Gılgamış.

X. Güneş Tanrısı Şamaş Gılgamış’ın haline acımış olacak ki denizin kıyısında şarap yapan Siduri diye birine rastlamasını sağladı. Siduri’ye ölümlü olanlara yasak olan

bu bölgede neden olduğunu başından neler geçtiğini anlatır. Siduri, Ziusudra’ya gitmenin tehlikeli olduğunu sadece tanrı Şamaş’ın rahat gidip geldiğini söyledi. Ziusudra’nın kürekçisinin ancak Ölüm Suları’nda geçirecileceği bilgisini de ekledi. Gılgamış, ölüm sularını geçti kendi yaptığı keresteden gemiyle Ziusudra’nın adamlarından Ur-Şanabi ile.  Nihayetinde Ziusudra’ya ulaşır. Ziusudra; ne güzel kızlar ne yakışıklı erkekler kamış gibi kırıldı,ölümün resmini çizen olmamıştı,  uyuyanla ölü arasında fark yoktur, der.

XI. Gılgamış, Ziusudra’nın kayıkçısı Ur-Şanabi’nin yardımıyla Ziusudra’nın bulunduğu ölümsüzlük ülkesi olan Dilmun’a ulaşmayı başarmıştır. Gılgamış, Ur-Şanabi’nin insan görünümü dolayısıyla şaşırmıştır biraz, Ziusudra ona tufanı anlatmıştır: Büyük tanrılardan Anu, Enlil, Ninurta ve Ennigu ve Ea insanlara tufan gönderdiler.

Bu tanrılardan Ea  tanrıların kararını ve tufandan kurtulması için Ziusudra’yı uyardı. Bu uyarıyı dikkate alan Ziusudra ,yedi katlı büyük bir gemiyi yedi günde yaptı, geminin içini hayvanlarla doldurmuş Güneş Tanrısı Şamaş’tan aldığı uyarıyla harekete geçmişti. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, fırtınaların esmesi, gök gürültülerden korkan tanrılar bile kaçmıştı, insanlar için kıyamet yaşandı.

Tanrıça İştar (İnanna’ın), yakınmasına kadim ve yer altı yargıçları olan tanrılar  Annnunakiler katıldılar. Fırtına ve tufan yedinci günde duruldu. Ziusudra, karayı yedi gün aradıktan sonra güvercinle sonunda kara parçasına ulaştı. Ziusudra, kurtulduğu için tanrılara kurbanlar verdi. Tanrılar bu adakları kabul edip Ziusudra ile yakınlarına ölümsüzlük bahşetmişlerdi.



Ziusudra (Ut-Napiştim)’nın gemisi

Ziusudra, bu tufan olayını Gılgamış’a anlattıktan sonra Gılgamış yedi gün uykuda kaldıktan sonra ona bir dikenli otun ölüme deva olduğunu söyledi. Yola çıkan Gılgamış, serin denizin dibine dalarak bu dikenli ölümsüzlük barındıran otu eline geçirdi ne var ki Gılgamış dinlenirken o bitkinin kokusunu alan bir yılan bitkiyi yiyerek derisini değiştirdi.


Dinlenirken uyuya kalan Gılgamış’ın elinden ölümsüzlük otunu yılan yerken

Gılgamış’ın bin bir zorlukla ele geçirdiği dikenli otu alan yılan tıp bilimini sembolü haline gelmiştir.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....