GILGAMIŞ
DESTANI
Mezopotamya kültürünün temelini oluşturan Sümerlerin dünya tarihine
kazandırdıkları yazılı edebiyatın ilk ürünü sayılan “Gılgamış Destanı”nın kahramanı Gılgamış Uruk şehir devletinin
krallarından biridir. Bu destan; dünyanın en bilinen destanlarından olan İlyada
destanında yaklaşık bin beş yüz yıl önce tabletlere yazılmıştır.
Sümerlerden sonra bölgeye egemen olan Akad, Babil, Asur, Kassit,
Elam, Pers ve İskender egemenliğinde
Gılgamış destanı önemini devam ettirmiş tekrar tekrar yazıya geçirilmiş fakat
İskender ve Selevkoslardan sonra egemen olan Partlarla birlikte tabletlerin
varlığı unutulmuş ancak yaklaşık iki bin yıl sonra varlığının tekrar farkına
varılmıştı.
I. Gılgamış Mezopotamya’da Uruk’un kralıdır. Gılgamış’ın annesi
bilge tanrıça Ninsun iken babası Tufandan sonraki üçüncü kral olan Lugalbanda olduğu için üçte
ikisi tanrı, üçte biri insandan kabul edilirdi. Gılgamış’ın, başına buyruk
davranışları tanrıları kızdırdı. Gök tanrılar, Uruk şehri tanrısı Anu’ya
Gılgamış’ı durdurmasını istediler, Anu da bu işi tanrıça Aruru’ya verdi. Aruru, kilden bir tutam alarak çölün ortasında
kaya parçası gibi kuvvetli Enkidu’yu yarattı.Günlerden bir gün bir avcı avada
iken Enkidu’yu görerek korkmuş ve bunu Uruk şehrinin kralına anlattı. Gılgamış’tan
aldığı bir fikirle Enkidu’yu alt etmek için aşık ettiremeye karar verirler. Böylece
Enkidu kıza aşık olunca uysallaşacaktı. Kız, Enkidu’yu kendin aşık ettirerek
Enkidu’nun Gılgamış ile tanışmasını sağladı.
Enkidu ve sevdiği kız |
II. Enkidu, Uruk şehrine gelir, Gılgamış’ın halkına zulüm ettiğini
öğrendiği için Gılgamış’la dövüşmeye karar verdi. Enkidu ile mücadele ederken
yenişemediklerini gören Gılgamış’ın annesi, Gılgamış’a güç verince Enkidu’nun gücü tükendi, Gılgamış onu teskin
ederek Sedir Ormanları gözcüsü Huvava (Humbaba)’yı öldürmek için birlikte
hareket etmeyi önerdi.
Sedir ormanlarının gözcüsü olan Humbaba bağırması gök gürültünden beter, soluğu
ölümden beterdi. Üstelik Fırtına tanrısı Vêr, Doğa güçleri tanrısı Adad ve
Enlil’in koruculuğunda olan dev Humbaba’ya karşı insan yaşamının gelip geçiciliğine dem
vurarak gitmeye karar verdi iki kafadar.
Gılgamış ve Enkidu mücadele ederken |
III. Şehrin
ileri gelenleri ona tavsiyelerde bulundular; sadece güçlerine güvenmemelerini,
uyanık olmalarını ve birlikte hareket etmelerini söylediler. Enkidu ile
Gılgamış, Ninsun’un Uruk’taki tapınağı olan Egelmak’a gidip Ninsun’dan Güneş
Tanrısı Şamaş’a yalvarmasını istediler.
IV. Uruk kralı Gılgamış arkadaşı Enkidu ile Lübnan taraflarında yer
alan dağlara yolculukları anlatılır. Özellikle orta çağlarda çok yaygın olan
rüya tabirciliğinin kökeninin Sümerlere kadar dayandığını görüyoruz. Gılgamış
yolculuğunda görmüş olduğu rüyaları arkadaşına anlatır. Her defasında Enkidu,
rüya yorumlarında başarılı olup Humbaba’yı öldürdüklerini arkadaşına anlatır.
1. Gılgamış,
dağlık yerden geçerken dağın üstüne devrildiğini ve sinek gibi arkadaşıyla
kaçtığını görür. Enkidu, bu rüyayı
Humbaba’yı boğazlayacakları ve ölüsünü yana yatırcakları şeklinde yorumlar.
2. Gılgamış bu rüyada böğüren bir mandayla boğuşurken birinin onnu kurtarmasını ve ona su ikram ettiğini görür.Enkidu, bu rüyadaki mandanın Güneş Tanrısı Şamaş olduğunu ve güç zamanda onlara yardım edecek şeklinde yorumlar.
3. Bu rüyada Gılgamış, gökyüzünde bir çığlık olduğunu aniden
havanın karardığını, ateşlerin tutuştuktan sonra ateşin kül olduğunu gördü. Enkidu,
bu rüyayı Humbaba’yı öldürecekleri şeklinde yorumlar.
V.
Gılgamış ve Enkidu, Humbaba ile karşılaşırlar. Humbaba onların her şeyi göze
alıp buraya gelmelerini hayretle karşılar. Gılgamış, Humbaba’ın başına vurmaya
başladı. Enkidu, Gılgamış’ın Humbaba’yı Tanrı Şamaş’ın yardımıyla ona gözcülük
görevi veren Tanrı Enlil uyanmadan öldürmesini ister. Gılgamış arkadışının
isteğini yerine getirerek baltayla Humbaba’yı öldürdü. Gılgamış, tanrıların
soyundan olan Humbaba’yı öldürdüğünden dolayı kendisine kızmasınlar diye tanrısal dini şehir Nippur’daki tapınak için ormandan kereste
keserler.
VI. Sümerlerdeki İnanna, Asurların ve Babillerin İştar dedikleri
aşk tanrıçası Gılgamış’a aşık olur. Kadim tanrıça, onu sarayına davet ederek birlikte
olmayı davet eder.Gılgamış, İştar’ı reddetmekle kalmaz, ona hakaretler de eder:
Onun bir insanı ısıtmaktan aciz olduğunu ve İştar’ın kocası olan tanrı Tammuz’a
çektirdiklerini bildiğini söyleğince İştar, hemen o zaman baştanrı olan babası
Anu’nun yanına çıkarak, Gılgamış’ın kendisine hakaretler yapdırdığını söyledi.
Anu kızının ağlamalarına haksız olduğunu bildiği halde Gök boğasının yularını
teslim edince İştar, onu Uruk şehrine sürdü.Gök boğasının her üflemesiyle yüzlerce Uruklu ölmeye başladı. Enkidu
boğanın kuyruğunu, Gılgamış ise boynuzlarından tuttu, Gılgamış hançerini alarak
ona sapladı. Yüreğini Uruk şehirinin koruyucu tanrısı Şamaş’a sundu.
VII. Gök tanrısı Anu,
Yeryüzü tanrısı Enlil ve Güneş Tanrısı Şamaş; Humbaba ve Gök boğasının öldürülmesinin
hesabını sormak için bir meclis kurdular. Bu meclisteki en kadim tanrı Anu,
Humbaba ve Gök boğasını öldürenlerin öldürülmesini söyler. Enlil sadece
Enkidu’nun öldürülmesi gerektiğini söyler. Güneş tanrısı Şamaş,
Enkidu’nun suçsuz yere öldürülmesine karşı çıkar. Bu sefer Enlil, Şamaş’a
kızar, onlarla neden zaman geçirdik arkadaş gibi oldun, der. Sonuçta tanrılar
meclisi Enkidu’yu ölüme mahkum edilir.
VIII. Gılgamış, arkadaşıyla geçirdiği günlerin hatrına ona ağıtlar
söylemeye başlar, ölüsünün hareket etmediğini, başının kıpırdamadığına şahit
olur. Enkidu herkes gibi ölmüştür..
X. Güneş Tanrısı Şamaş Gılgamış’ın haline acımış olacak ki denizin
kıyısında şarap yapan Siduri diye birine rastlamasını sağladı. Siduri’ye ölümlü
olanlara yasak olan
bu bölgede neden olduğunu başından neler geçtiğini anlatır. Siduri,
Ziusudra’ya gitmenin tehlikeli olduğunu sadece tanrı Şamaş’ın rahat gidip
geldiğini söyledi. Ziusudra’nın kürekçisinin ancak Ölüm Suları’nda
geçirecileceği bilgisini de ekledi. Gılgamış, ölüm sularını geçti kendi yaptığı
keresteden gemiyle Ziusudra’nın adamlarından Ur-Şanabi ile. Nihayetinde Ziusudra’ya ulaşır. Ziusudra; ne
güzel kızlar ne yakışıklı erkekler kamış gibi kırıldı,ölümün resmini çizen
olmamıştı, uyuyanla ölü arasında fark
yoktur, der.
XI. Gılgamış, Ziusudra’nın kayıkçısı Ur-Şanabi’nin yardımıyla Ziusudra’nın
bulunduğu ölümsüzlük ülkesi olan Dilmun’a ulaşmayı başarmıştır. Gılgamış,
Ur-Şanabi’nin insan görünümü dolayısıyla şaşırmıştır biraz, Ziusudra ona tufanı
anlatmıştır: Büyük tanrılardan Anu, Enlil, Ninurta ve Ennigu ve Ea insanlara
tufan gönderdiler.
Bu tanrılardan Ea tanrıların
kararını ve tufandan kurtulması için Ziusudra’yı uyardı. Bu uyarıyı
dikkate alan Ziusudra ,yedi katlı büyük bir gemiyi yedi günde yaptı, geminin
içini hayvanlarla doldurmuş Güneş Tanrısı Şamaş’tan aldığı uyarıyla harekete
geçmişti. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, fırtınaların esmesi, gök
gürültülerden korkan tanrılar bile kaçmıştı, insanlar için kıyamet yaşandı.
Tanrıça İştar (İnanna’ın), yakınmasına kadim ve yer altı yargıçları
olan tanrılar Annnunakiler katıldılar.
Fırtına ve tufan yedinci günde duruldu. Ziusudra, karayı yedi gün aradıktan
sonra güvercinle sonunda kara parçasına ulaştı. Ziusudra, kurtulduğu için
tanrılara kurbanlar verdi. Tanrılar bu adakları kabul edip Ziusudra ile
yakınlarına ölümsüzlük bahşetmişlerdi.
Ziusudra (Ut-Napiştim)’nın gemisi
Ziusudra, bu tufan olayını Gılgamış’a anlattıktan sonra Gılgamış
yedi gün uykuda kaldıktan sonra ona bir dikenli otun ölüme deva olduğunu
söyledi. Yola çıkan Gılgamış, serin denizin dibine dalarak bu dikenli
ölümsüzlük barındıran otu eline geçirdi ne var ki Gılgamış dinlenirken o
bitkinin kokusunu alan bir yılan bitkiyi yiyerek derisini değiştirdi.
Dinlenirken uyuya kalan Gılgamış’ın elinden ölümsüzlük otunu yılan
yerken
Gılgamış’ın bin bir zorlukla ele geçirdiği dikenli otu alan yılan
tıp bilimini sembolü haline gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder