30 Aralık 2020 Çarşamba

BÜYÜK SELÇKLU DEVLETİ-9 TUĞRUL BEY'İN BAĞDAT SEFERİ VE MERVANiOĞULLARI

Tuğrul Bey’in Bağdat Seferi (1055)

Abbasi halifesi Kaim Biemrillah, Bağdat’ta Büveyhî’lerin ve ordu kumandanlarından Arslan Besasiri’nin baskısı altına girmişti. Arslan Besasiri’nin Mısır merkezli Fatımi devletiyle iletişime geçmesi üzerine halife, telaşlanarak Rey’de bulunan Tuğrul Bey’e onu kendisini bu güç durumdan kurtarması için Bağdat’a davet etti. Bu daveti alan Tuğrul Bey çok kuvvetli ordusuyla yanlarında sekiz fil olduğu halde Bağdat’a hareket etti. Besasiri, Tuğrul’un yaklaşması üzerine Bağdat’tan çekilerek önce Hille ardından Rahbe’ye çekildi. Tuğrul Bey’in kendilerine katılması için vaatlerde bulunan Besasiri emrindeki Türkmenlerin büyük kısmı Besasiri’nin yanında kalmışlardı.

Tuğrul Bey'i uğraştıran Büveyhîlerin Türk komutanı Besasiri


Tuğrul Bey, Bağdat’ta büyük bir törenle karşılandı. Büveyhî hükümdarı el Melikü’r Rahim, kendi hanedanından Hüsrev Firuz ile halifenin tavsiyesine uyarak Tuğrul Bey’e ittiat bildirdi(1055).  Bu sıralarda Bağdat’ta bulunan Türk askerleriyle dil anlaşmazlığı nedeniyle arbede çıktı. Bu durumdan faydalanan Deylemli Büveyhî askerleri Selçuklu kuvvetlerine saldırdılarsa da bu hareket bastırılarak asiler idam ettirildi. Bu olayın sorumlusu olarak değerlendirilen el Melikü’r Rahim, Tuğrul’un emriyle yakalanarak hapsedilmiş ve böylece Büveyhî devleti yıkılmış oldu. Bağdat’ta düzen sağlandıktan sonra Tuğrul, emîr Aytekin’i Bağdat askeri valiliği olan Şıhneliğine tayin etti. Büveyhî devlet hazinesine el konuldu. “Sultaniyet” adı altında toplanan vergiler Selçuklu hazinesine aktarıldı, halifenin yıllık geliri elli bin dinar ve   beş yüz batman buğday olarak belirlendi.

Güçlü dönemlerinde Abbasiler


Bu olaylardan sonra Tuğrul, şehrin yeniden imar edilme emrini verdi. Şehrin Dicle kıyısında saray, cami, konaklar ve kışlalar inşa edildi.  Bu inşalarla yen bir şehir kurulmuş oldu, bu şehre Tuğrul Bey adı verildi. Artık Tuğrul Bey, kabullerini burada yapıyordu. Ayrıca Selçukluların sultanı  burada para bastırdı böylece Abbasi halifesinin elinde sadece dini yetki bırakılırken Tuğrul Bey, ekonomi, askeri ve siyasi otoriteyi şahsında toplamıştı. Halife, Çağrı Bey’in kızı Arslan Hatun ile evlenmesi iki hanedan arasında akrabalık bağı oluşturmuştu.

Arslan Besasiri, yanındaki Türkmen askerler ve Fatımi halifesi Mustansır’dan aldığı destekle Rahbe’de Selçuklulara karşı bir ordu kurmuştu. Tuğrul Bey,  Besasiri’ye karşı Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış ile Musul emiri Kureyş’i görevlendirmişti. Selçuklu meliki Kutalmış’ın Sincar’da Besasiri’nin kuvvetlerine yenilmesi üzerine sefere bizzat Tuğrul Bey’in çıkmasına neden oldu(1057). Tuğrul Bey’in seferine Selçuklu melikleri İbrahim Yınal ve Yakuti, kuvvetleriyle katıldılar. Bunun üzerine Selçukluların ilerlediğini haber alan Besasiri, Selçuklu kuvvetleriyle karşılaşmayarak Mısır’a kaçmayı uygun gördü.  Selçuklu kuvvetleri bu sefer sonucunda Sincar ve Cizre ele geçirildiler. Sincan emiri ve askerlerinin bir kısmının Kutalmış’a yardım etmemeleri nedeniyle cezalandırıldıklarını gören Amid emiri Mervanoğlu yüz bin dinar göndererek itiat bildirdi.

Mervanioğulları (983-1085)

Meyyafarikin (Silvan) merkez olmak üzere Bâd (Bâz) lakaplı Ebû Şücâ Abdullah Hüseyin tarafından kuruldu. Mervanioğullarıından Ebû Ali Hasan b. Mervân, el Cezire bölgesinde hüküm süren Hamdanilerle mücadele etmeye başlayarak topraklarını genişletmeye başlamış ardından Halep Hamdani emiri Seyfüddevle Ali  ile akrabalık kurarak hanedanlarını güçlendirmeye başlamışlardı. Tuğrul Bey’in Bağdat seferinden sonra (1055-1057) Selçuklu hakimiyeti kabul etmeye başlamışlardı. Malazgirt Savaşında on bin asker gönüllüyle Selçuklulara yardım etmişlerdi(1071). Alp Arslan’ın oğlu Melikşah’ın kardeşi Suriye Selçuklu Meliki Tutuş’un emir  Mansur’u tutuklatması üzerine Mervaniler güç olmaktan çıktı.

Mervanioğullarının hakimiyet alanları


Arslan Besasiri’nin üzerine yapılan seferden sonra Tuğrul Bey kardeşi İbrahim Yınal’ı Musul valiliği görevine getirerek Bağdat’a dönüşü ardından hali tarafından “el melik’ül mağrib ve’l meşrik” (doğu ve batının meliki) ilan edilmiş ve kendisine Ebû Talib künyesi ve Rükneddin lakabı tevcih edilmişti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....