18 Mart 2024 Pazartesi

İRAN DESTEKLİ ASKERİ GRUPLARIN ORTA DOĞU’DAKİ BÖLGESEL GÜVENLİĞE ETKİSİ

Son İran şahı M. Rıza Pehlevi ve eşi
 1979 tarihli İran devrimi sonrası İran’ın stratejisi kendi rejim güvenliğini sağlamaktır. Batılı güçler ise kendi müttefikleri Pehlevi iktidarının devrilmesi (1979) nedeni ile İran’ın askeri faaliyetlerini ve etkinliğini sınırlandırmaya çalışmaktadırlar.

İran ise artan baskılara özellikle bölgesel ağlarını genişleterek cevap vermeye çalışmaktadır. İran bu hedefi gerçekleştirmek için asimetrik güç (1) kullanma eğilimindedir.



İran’ın asimetrik güç kullanmasının bazı nedenleri şunlardır:

ü SSCB’nin yıkılması sonrası ABD’nin tek kutuplu merkez haline gelmesi

ü ABD’nin 2003 yılında Irak işgalinin bölgesel gerginlikleri tırmandırması

ü İran’daki 1979 devrimi(2) ve İran-Irak savaşı (3)etkisiyle İran kendi rejimini veya İslami yönetimleri bölgeye ihraç etmeye çalışması

 

1.Harita:Irak(turuncu) ve İran (yeşil)

İran’ın askeri stratejisi

ü Askeri kapasitesini artırma

ü Vekil aktörler(4) üzerinden ülke güvenliğini sınırlarının ötesinde Akdeniz ve Aden’den başlatmaya çalışmaktadır.

İran’ın askeri stratejisi sayesinde bu vekil aktörler ile İran bölgesel krizlerde kendine avantaj sağlamaktadır. İran her ne kadar özellikle Batılı ülkeler tarafından tecrit edilse de bölgede diplomatik müzakerelerin parçası olarak kendine yer bulmaktadır.

 

İran’ın bölgesel güvenlik politikası

a) Dış etkenler;

ü Bölgesel rakipler

ü Komşu ülkelerdeki karşıklıklar

ü Batılı ülkerin Irak işgali ve Arap Baharı(5) sonrası mezhepsel çatışma

a) İç etkenler;

ü Ekonomik ve siyasi sorunların rejim sorunlarını tetiklemesi

ü İran’ın rejiminin meşruiyet tartışması

 

İran, genel olarak Devrim muhafızları(ordu) üzerinden asimetrik güç unsurlarına dayanan güvenlik stratejisi uygulamaktadır. İran’ın 1979 devriminden sonra ABD ve BM Güvenlik Konseyinin  yaptırımları sonucu savunma bütçesine daha fazla pay ayırır duruma gelmiştir. İrannın devrimi ve Irak Savaşı’nın da bahanesiyle rejime muhalif olanlar ordudan tasfiye edilmiştir. Rejime bağlı ve onun koruyucusu Devrim muhafızları böylece oluşturulmuştur.

ABD yaptırımı nedeniyle İran daha çok füze tekniği geliştirme ve Devrim Muhafızları üzerinden güçlenmeye çalışmaktadır.

İran’ın komşusu Irakla savaşında tecrübe ettiği geleneksel savaşın hem maddi anlamda maliyetli hem de insan kaybıyla sonuçlanması nedeniyle hem rejimini övmek için propaganda hem de vekalet savaşları ve asimetrik güç unsurlarını bölgede sahaya sürerek dünya siyasetinde özellikle bölgede güç olmak istemektedir.

 


1979 İran devriminden sonra ABD ve BM Güvenlik Konseyi’nin yaptırımları söz konusu olunca İran, savunma gücüne daha fazla pay ayırır hale gelmiştir. Devrimle birlikte İran ordusunda rejim karşıtı odaklar tasfiye edilmiştir. Ülke içinde İran’ın “devrim muhafızları” denilen ordusu daha etkili hale gelmiştir.

İran’ın Irak’la yaptığı savaş (1980-1988) ile tecrübe ettiği üzere  geleneksel savaş hem maliyetli hem de insan kaybının en üst seviyede olması nedeniyle;

ü Propaganda ile rejimini yaymak

ü Vekalet savaşları ve asimetrik güç unsurları vasıtasıyla bölgede etkin olmaya çalışmıştır.

 

İran’ın siyasi rakipleri

1. İran bölgede büyük güç ve bağımsız olduğunu öne sürerken Basra Körfezi devletleri ile kendisini karşılaştırıp onların göstermelik bağımsız olduklarını iddia eder. Basra Körfezi ülkelerinin Batılı ülkelerin müttfikleri olmaları göz önüne alınınca İsrail’e tepkileri diğer İslam ülkeleri ile kıyaslanınca az olacaktır. İran bu şekilde de onları Bölgede İslami açıdan zor duruma düşürmeye çalışmaktadır.

2. İran, bölgede Şii eksenli gruplara yakın siyaset izler. Hatta bu grupları sınır ötesi savunma hattının parçası olarak görmektedir. Buna rağmen İran sünni eksenli bazı güç odakları ile de çıkarı gereği  dirsek teması halinde bulunmaktadır.

1979 devrim öncesi İran ve İsrail siyasetleri birbiriyle örtüşmekteydi.

ü Pan Arabizm(6)

ü Filistin Sorunu(7)

ü Irak’lı Kürt gruplar(8) konusunda benzer siyaset izlenmekteydi.

 

Devrimle birlikte İsrail ve İran birbirlerini düşman ilan etmişlerdir. İsrail’in İran’ı tehdit olarak görmesinin en önemli nedenlerinde biri de İran’ın füze programıdır. Diğer nedenler şöyle sıralanabilir;

ü İran’ın İsrail karşıtı söylemi ve soykırımı inkarı

ü 2006 yılında İsrail’in Lübnan harekatında Hizbullah’a yardımı, 2008 yılında da Hamas’a yardım göndermesi

ü İran’ın nükleer programı

İran 79’da sonra en büyük problemini ABD ile yaşamıştır:

ü Rehine krizi  1979-81(9)

ü Irak-İran savaşı  1980-88

Bu olaylara rağmen ABD, İran’a gizlice silah satmıştır. (İrangate Olayı(10))

Sırpların Boşnakları imha planına ABD’nin karşı çıkması iki ülke arasında yumuşama dönemini başlatmıştı. ABD başkanı Obama’nın İran lideri Ruhani arasında nükleer konusunda mutabakata varılsa da ABD’de Trump’un başa geçmesi üzerine antlaşma rafa kaldırılır.

79 Öncesi İran ve Suudi Arabistan arasında farklılıklar yaşansa da iki ülke ABD eksenli oldukları için rekabet yoktu. 79 sonrasında mezhepsel ideoloji ile birlikte Körfez monarşileri İsrail’e yakın ideoloji siyaseti izlerken İran Şii eksenli, Suudi Arabistan’sa sünni eksenli siyaset izler.

 

İran’ın ittifak ağı

ü İran bölgede küresel

 2. harita:Şii Hilali
ortak olarak Rusya ve Çin’le arasını iyi tutmaya çalışmaktadır.

ü Bölge devletlerinde Suriye ve Irak’la müttefik durumda sayılabilir.

ü Bölgede bulunan Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerle de yakın temas halindedir.




 

                                               

3. Harita: Körfez ülkeleri

                               

Ancak Trump ve Putin’in görüşme yapması İran’ı kaygılandırmış bölgede siyasi zemin ne kadar kaygan olduğunu da göstermektedir.

İran küresel aktörler ve bölge devletleriyle ittifak kurmasına ilaveten bölgede devlet dışı unsurlarla da ittifak arayışı içindedir. Lübnan’da etkili olan Hizbullah, İsrail’in 1982 yılında Lübnan işgaline tepki olarak kurulmuş şii eksenli örgüttür. Hizbullah İran’ın bölgedeki meşruiyet kaynağı haline gelmiştir.İsrail’in 1982 yılında Lübnan işgali FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) ‘yü zayıflatırken Hizbullah’ın ortaya çıkmasına ve güçlenmesine de neden olmuştur. Batılı kaynaklar her yıl İran’ın bu örgüte 100 ile 200 milyon dolar yardımda bulunduğunu iddia etmektedirler. Aynı kaynaklar Hizbullah’ın ABD üslerine saldırı yaptıklarını da söylemektedirler.,

Hizbullah'ın lideri Nasrallah ve etkili olduğu ülke Lübnan 


İran’ın bölgedeki diğer bağlantıda oldukları örgütler, Hamas ve Filistin İslami Cihat örgütüdür.

İran 1979 devrimi sonrası Filistin Sorunu konusunda politika değişikliği yapmıştır. FKÖ lideri Yaser Arafat’ın İran’ı 1980 yılındaki ziyaretinde devlet başkanı gibi ve coşkuyla karşılanmıştır.

İsrail, İran’ın Orta Doğu’daki askeri operayonlarını yöneten Kasım Süleymani’nin Hamas’a askeri eğitim verdiğini iddia edince ABD, Kasım Süleymani’yi 2020 yılında öldürmüştür. Vekil savaşçılar vasıtasıyla 2024 yılı başında Ürdün’ün ABD üssüne saldırarak 3 ABD askerini öldürme olayının İran tarafından desteklendiği tahmin edilmektedir.

 

Kasım Süleymani

 

Aslında Hamas ve İran farklı mezhepler içinde yer almalarına rağmen uyuştukları konular arasında siyasal İslam ve Filistin Sorunu’dur. İran, İslam dünyasında lider ülke olmak için Filistin Sorunu’nun mezhepsel yaklaşmamaktadır. Ancak Hamas’ın Suriye olaylarında İran’ın istemediği örgütlerle bağlantısı nedeniyle Hamas’a da mesafeli davranmaya başlamıştır.

İran'ın rejiminin ilk lideri Humeyni
İslami Cihat örgütü, Şikaki tarafından kurulmuştur. Ana hedef Filistin’de İran gibi bir yönetim tesis etmek olsa da İran ile zaman zaman mezhepsel ayrılığa düşmektedir.

Bu da gösterir ki İran ilişkilerinin tamamı mezhepsel siyasi , güvenlik ve stratejik çıkarlar ön plandadır. Bu çıkarlar dini söylemle birleşince şiilik önemli hale gelmektedir.

Humeyni (sağdaki resim) sonrası İran’ın Pan İslamizm ve anti Amerika-siyonizm söylemi sünni İslamcı örgütlerin İran’la zaman zaman işbirliği yapmalarına zemin hazırlamaktadır.

İran’ın askeri stratejisi olası bir işgali engellemek ve zayıflatmak üzerine kurulmuştur. İran  çıkarları gereği  düşmanlarını diplomatik çözüme kavuşturmak ve tavizlerden kaçınmaktır.

 

1983 yılında İsrail’in Lübnan’dan çekilmesinde İran destekli örgütlerin etkisi reddedilemez. Yine İsrail’in 2006 yılında Lübnan’a saldırısında Hizbullah İsrail’e ağır zayiat verdirmiştir. Lübnan’ın Doğu Akdeniz’e çıkış noktasında olması İran’ın “Şii Hilal”i (yukarıda 1. harita)gerçekleştirme hedefinde önemli bir aşamadır. Lübnan’da farklı etnik ve inançtan insanlara yaşarlar. Şiilerin oluşturduğu Emel ve Hizbullah örgütler vasıtasıyla İran, Lübnan’da sözü geçer bir ülke haline gelmiştir.

2003 yılında ABD, İran’ın düşmanı olan Saddam Hüseyin rejimini yıkması zaten Irak’ta nüfus çoğunluğunun şii olması nedeniyle Irak, İran’ın adeta arka bahçesine dönüşmüştür. ABD, 11 Eylül olayından sonra yine İran rejiminin düşmanı Taliban’ı yıkması İran’ın hedefine ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Taliban günümüzde ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi üzerine iktidarı ele geçirmiştir.

Arap Baharı’nın Suriye’yi etkilemeye başlaması üzerine rejim yıkılma tehlikesi geçirdi. İran bu nedenle Suriye’deki Alevi yönetimini şii kabul ederek 2015’ten itibaren Suriye’de Beşşar Esat yönetiminin başta kalmasını sağlamıştır.

İran, Yemen’de şiiliğin bir kolu olan Zeydi olan Husilerin iktidarda olmalarına destek vermiştir.

 

4. Harita: Yemen ve Husilerin etkin oldukları bölge

İran’la ilişkili olan paramiliter örgütler

1. Şii örgütler

ü Emel

ü Hizbulah

ü Haşdi Şabi

ü Husi

2. Sünni örgütler

ü Hamas

ü Fİlistin İslami Cihat Örgütü

ü FKÖ - EL Fetih

3. İran’ın terör örgütü gördüğü örgütler

ü El Kaide-el Nusra

ü IŞİD (DAİŞ)

ü PKK-PJAK

ü Ahvaz Kurtuluş ordusu

                                                                                                                                                        Alisa Z ESKİOCAK


 1.Güçsüz askeri birliklerin daha güçlü askeri birliklere karşı yürüttükleri gayri nizami (düzensiz) savaş yöntemleridir.

 2.İranda XVIII. Yüzyılda egemen hale gelen Kaçar hanedanına son veren Rıza Pehlevi kendi hanedanını başlatmıştır. Pehlevi hanedanı yönetimi (1925-1979) Batılı ülkelerin ve İsrailin yakın müttefiki olmuştur. 1979 devriminde Ayetullah Humeyni İslam hukuku ve Şii mezhebini esas alan İslam cumhuriyeti kurmuştur.

  3.1979 İran devriminin yarattığı kargaşa ortamından faydalanan Irak’ın devlet başkanı Saddam Hüseyin, Arap liderliğine oynamak için İran’a saldırır. Savaş 1980-1988 arasında gerçekleşmiş olup yaklaşık bir milyon insanın ölümüyle sonuçlanmıştır.

4.İran’ın Orta Doğuda kendi etkinliğini artırmak için desteklediği Hizbullah, Bedir, Husiler gibi şii kökenli örgütlerle Hamas ve Filistin İslami Cihat gibi sünni örgütlerdir.

 5. Arap Baharı, 2010 tarihinde Tunus’ta bir işportacının geçim sıkıntısı üzerine kendisini yakması ile başlayan Tunus lideri Zeynelabidin bin Ali’nin ülkeden kaçmasıyla başlayan ve çoğu Arap ülkesine yayılan halkın demokrasi talepleri ile özdeşleştirilen hareketlerdir.

    6. Pan Arabizm, Kuzey Afrika’dan Yemen’e kadar Arap ülkelerini birleştirme siyasetidir. Dar anlamda bunu gerçekleştiren Mısır’ın ünlü lideri Cemal Abdunnasır 1958-1961 yılları arasında Suriye ile Mısır’ı Birleşik Arap Devleti adıyla birleştirmiştir. Abdunnasır, SSCB ile iyi ilişkiler kurarak etkin olmak istemiştir.

 7. Filistin Sorunu, Balfour deklarosyonuna dayanarak Filistin’de İsrail devleti kurulunca Arap ülkeleri 1948,1956-1967 ve 1973 tarihlerinde İsrail ile yaptıkları savaş sonucunda yenilince İsrail güçlenir. Ancak Filistinlilerin vatan sorunu başlamıştır.

8.Pan Arabizm siyaseti güden Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak’a karşı Irak’ın kuzeyindeki Kürtlere İsrail ve İran çıkarları gereği yardım etmişlerdir. Günümüzde ise Kürtler, İran topraklarında hak iddia etmeye başlayınca Kürtler İran’ın müttefiki olmaktan çıkmıştır.

9.Rehine Krizi, Bir grup İranlı öğrenci ABDnin Tahran Büyükelçiliğini basıp 552 ABD vatandaşını 444 gün rehin aldıkları krizdir.

10.İrangate Olayı, ABD ve İran birbirlerini şeytan diye tanımlasalar da ABD, İsrail aracılığı İran’a gizlice silah satışının ortaya çıkarıldığı olaydır. (1986)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....