URARTU
(BİAİNİLİ) KRALLIĞI
Urartu devleti’nin başkenti Tuşpa’dır. Doğu
Anadolu’da yer alan Van Gölü ile Kuzeybatı İran’da bulunan Urmiye Gölü’nün yükseltilerinden
daha yüksek rakımda bulunan Urartu ülkesine; Asurlar Uruatri demekteyken, Tevrat’ta Ararat denilmektedir. Asur
tabletlerinde Van Gölü için “Nairi’nin Yukarı Denizi” , Urmiye Gölü için “Nairi’nin
Aşağı Denizi” denilmektedir.
Urartuların en geniş sınırları
Urartuların sınırları, batıda Fırat nehri,
kuzeyde Ermenistan dağları, batıda Toroslar, batıda İran’da Savalan dağları
güneyde Zağros dağları yer almaktadır. Urartuların etkin olduğu bölgeler Doğu
Anadolu Bölgesi, Ermenistan, İran’ın batısı, Gürcistan ve Irak’ın kuzey
taraflarıdır.
Urartuların ilişki içinde yer aldığı ülkeler;
başta Asurlar olmak üzere Melitia (Malatya), Tabal(Orta Anadolu) krallığı, Kummuh (Adıyaman) krallığı, Frigler
ve Medler olmuştur. Bu devletlerden Asurların Urartu krallığı için belirleyici
bir rol oynadığı söylenebilmektedir. Asurların güçlendiği dönemlerde Urartular
zayıflamışken, Asurların zayıfladıkları dönemde ise sınırlarını genişletmeye
çalışmıştır. Asurların Urartu ülkesine saldırmalarının temel nedeni bölgenin yer
altı zenginliğine sahip olma isteğidir.
Asur tabletlerinde Urartu konfedarasyonunda
sekiz ülkenin varlığından söz edilmektedir:
Himme, Uatqun, Masgun, Salua, Luha, Halila, Nilipahri ve Zingun’dur.
I. Sarduri öncesinde bilinen Arame
(858-844) ve Lutipri (844-834) adlı krallar vardır. Arame,
tabletlerde kendisinden bahsedilen ilk Urartu konfedarasyon kralıdır. Lutipri,
I. Sarduri’nin babasıdır.
I. Sarduri dönemi (834-828)
13. yüzyıldan itibaren Hitit ve Mitanni
devletlerinin yıkılmasıyla Asurlar siyasi dengeyi kendi lehlerine çevirmek
istemişlerdir. Asurların Arami göçleriyle uğraşmasını fırsat gören I. Sarduri,
Uruatri ve Nairi feodal beyliklerini bir araya getirerek Tuşpa’yı başkent
yapmıştır. Bu nedenle I. Sarduri Urartu
ülkesinin gerçek kurucusu olup başkenti Tuşpa şehrine taşımıştır.
I. Sarduri’nin tahtı zorla ele geçirdiği ve
ilk kral Arame’nin soyundan gelmediği tahmin edilmektedir. Bu dönemde Hubuşkia
ülkesi egemenlik altına alınmış ve Asur ülkesine karşı konulmaya çalışılmıştır.
İşpuini(Ushpina) dönemi (828-810)
I. Sarduri’den sonra başa geçmiş ve onun
politikasını devam ettirmiştir.Patnos, Zivistan ve Aşağı Anzaf kalelerini
yaptırarak sınırlarını emniyet altına almış ve ülkesini imar etmeye
çalışmıştır. Günümüzde Batı İran taraflarında yer alan Urmiye Gölü çevresine
sefer yaparak bu topraklarda hak iddia etmiştir. Yine bu dönemde Musasir
denilen ülke veya kent ele geçirilmiştir. İşpuini, başa geçtikten kısa süre
sonra oğlu Menua’yı taht ortağı ilan etmiş ve bu anlamda Urartularda bunun
başka örneği yoktur. İşpuini’nin oğluyla ortak krallık döneminde Anaşe,
Witeruhi/Uiteruhi, Luşa ve Katarza ülkelerine(Kuzey Doğu Anadolu ve çevresinde
yer almaktadırlar) sefer
düzenlemişlerdir.
Menua dönemi (810-785)
Menua döneminde de Kuzey Doğu Anadolu üzerinde
egemenlik devam ettirilmiş ve bu durum sonraki krallar döneminde de hedef
olarak görülmüştür. Menua, merkezi otoriteyi sağlamlaştırmış yeni kaleler inşa ettirerek ülke savunmasına
önem vermiştir. Menua, ülkede çeşitli düzenlemeler de yapmıştır: Ülkede
teokratik bir devlet modeli uygulamaya başlamış baştanrı olarak savaş tanrısı
Haldi’yi kabul etmiş kendisini de onun temsilcisi saymıştır. Şivini’yi güneş
tanrısı, Teişepa’yı gök ve fırtına tanrısı kabul etmişti.
Urartular bu dönemde Urartuca’yı resmi dil
kabul etmiş ve hiyeroglif yazısı kullanılmıştır. Ülkede en önemli
faaliyetlerinden biri de sulama kanallarının ve baraj ile setlerin inşa
edilmesidir.
I. Argişti dönemi (780–756)
Asurlar yenilgiye uğratılarak Kuzey Suriye
topraklarının bir kısmı ele geçirilmiş yine bu dönemde Kafkasya’ya kadar
sınırlar genişletilerek günümüzde Ermenistan çevresi de egemenlik altına
alınmış ve burada Erebuni( Arinberd) kalesi inşa edilmiş bu kale Ermenistan’ın
başkenti Erivan’ın temelini oluşturmuştur. Sözü edilen kalenin burada inşa
edilmiş olması Urartuların kuzey sınırlarını korumak istediklerini
göstermektedir.
Bu dönemde Argiştinihili adında şehir
kurularak başkent buraya taşınmıştı. Bu antik kent günümüzde Ermenistan
sınırları içinde Aras nehri yakınında yer almaktadır.
Bu dönemin en dikkat çeken özelliklerinden
biri de İskitlerin varlık göstermeye başlamasıdır. I. Argişti, babasının
yayılmacı siyasetini devam ettirerek Urartuların en geniş sınırlara sahip
olmasını sağlamıştır.
II. Sarduri dönemi (756-730)
Bu döneme kadar olan Urartu kralları sınırlarını genişleterken bu dönemden itibaren göçebe kavimlerin baskısı başlamıştır. Urartuların İşkigulu dedikleri İskit ve Kimmer saldırıları devleti oldukça yıpratacaktır.
Urartu Devletinin Yıkılışı
II. Sarduri, Urartu’nun dış politikasını
başarı ile uygulamasına rağmen, yenilgiler onun saltanatının son yıllarının
hüsranla bitmesine sebep olmuştur. Yerine I. Rusa (M.Ö.735–714) geçmiştir.
I. Rusa dönemi (735-714)
I. Rusa’nın saltanatının ilk yıllarına ait
belge oldukça azdır. Bu dönemle ilgili bilgi veren yazıtlarda, Gökçe Göl
kıyısında iki önemli kalenin inşa edildiği kayıtlıdır. Haldi ve Teşeba adı
verilen bu kaleler, kuzeyden gelen göçebe/atlı kavimlerin ya da bozkır, Urartu
sınırlarını zorlamaları sonucu inşa edilmiştir.
I. Rusa, Gökçe Göl civarındaki seferini
tamamladıktan sonra, Urartular için büyük öneme sahip olan Muşasir kentine
yönelmiştir. Muşasir kralı, tahtını korumuş olmasına rağmen Urartu kralına
kesin bir şekilde bağlanmıştır. Ayrıca Muşasir’in Asur’a yapılan seferler için
bir çıkış noktası olarak kullanılmış olduğu da anlaşılmaktadır
I. Rusa, tedbirli bir politika izleyerek, Asur
ile karşı karşıya gelmekten kaçınmıştır. Bunu yaparken de Batı İran
bölgesindeki krallar ile iyi ilişkiler kuruyordu. Bu sırada, Asur tahtında bazı
değişiklikler olmuş, III. Tiglath-Pileser (745–727)’in yerine önce V.
Salmanassar (726–722) geçmişse de, daha sonra kardeşi II. Sargon (721–705)
tahtı zorla ele geçirmiştir. II. Sargon, bu olaydan hemen sonra, Suriye
bölgesinde isyan etmiş olan Arpad, Damascus, Samaria ve Hamath birliklerini
ağır yenilgiye uğratmıştır
Bu
başarılı Kuzey Suriye seferinden sonra, Asur kralı bu bölgedeki egemenliğini
tamamen hissettirmek için çalışmalarını arttırmıştır. Asur kralı
Tiglath-Pileser zamanında kurulan casusluk teşkilatını genişletmiş ve başına
prens Sanherib’i getirerek Urartu devletinin bütün faaliyetlerini sıkı bir
kontrol altına almak istemiştir.
Sanherib’in II. Sargon’a göndermiş olduğu
mektup tarih açısından oldukça önemlidir. Mektupta Sanherib, Kimmerlerin Urartu
için büyük sorunlar yarattığını ve Urartu ordusunun yenildiğini bildirir.
Bir başka ifade ile I. Rusa Kimmerler üzerine
yaptığı seferde başarısız olmuştur. I. Rusa’nın bu seferi Kimmerlerin yoğun
olarak yaşadığı kuzey ülkelerine karşı yapılmıştır. Ancak zamanla Kimmer
yayılım alanı genişledikçe Kimmerler Urartu ülkesinin sadece kuzeyini değil
doğusunu da tehdit eder hale gelmişlerdi. Öyle ki yakın zamanda ortaya
çıkarılan bir mektup Kimmerlerin Urartu ülkesinin doğusunda gerçekleştirdikleri
faaliyetleri hakkında bize bilgi verir. Bu mektupta yer alan “Kimmerler
gittiler. Mannea ülkesinden Urartu topraklarına girdiler” ifadesi bu durumu
kanıtlar. Buna göre Kimmerler, I. Rusa zamanında hem Kafkaslar hem de İran İran’da gelişmesini tamamlayan Medler’dir.
Bir süre sonra bu güç Urartu ve Asur için ciddi tehlike olacaktır.
II. Rusa dönemi (680-639)
Bu olaylardan sonra Urartu kralı II. Rusa,
Supria bölgesinde çıkan isyanı yeni müttefiki Kimmerler sayesinde kısa sürede
bastırmıştır.
Bu sırada Asur kaynakları İskit/İşkuza/Asquzai41,
kralı İşpakai ile yapılan bir mücadeleden bahsetmektedir. 679’da meydana gelen
bu mücadeleyi Assarhaddon Asur lehine çevirmeyi bilmiştir.
Asur kralının kazanmış olduğu bu zaferin bütün
İskit boylarına karşı kazanıldığını düşünmek mümkün değildir. Çünkü İskit
baskısı bölgede her geçen gün artarak devam etmiştir. Urartu kralı, İskit
boylarının topraklarından geçmelerine ve Asurla sürekli mücadele ettikleri
Mannea Ülkesine yerleşmelerine izin vermiştir. Böylece II. Rusa, iki önemli
problemi birden çözmüştür. İskitlerle savaşmak zorunda kalmamış ve Asur’a karşı
yeni bir müttefikte kazanmıştır.
Ayrıca
kendi savunmasını da ihmal etmeyerek, Batı İran bölgesi sınırlarına dayanıklı
kaleler inşa etmiştir. Bu kalelerden en önemlisi hiç şüphesiz ki, Bastam
Kalesi’dir. Rusa II, Batı İran’dan başka Anadolu’da da çeşitli imar
faaliyetlerinde bulunmuştur .
M.Ö. 673’de İskitlerde de bir takım
hareketlenmeler ortaya çıkmaya başlamıştır. İskitlerin başına Bartatua/Partatua geçmiştir. Bartatua
Asur Kralı Assarhaddon’ın kızını istemiştir. Bir Asur yazıtında Asurbanipal, iki ülke
arasındaki ilişkilerin gelişmesini şöyle özetler: "..... O (Ursa) bana
alicenap selamlarını gönderdi.”. Bu ilişkilerin iyileşmesini her iki ülke
için de tehlike haline gelen Medlere karşı alınmış bir önlem olarak
değerlendirir.
Assarhaddan’ın kızını Bartatua’ya verdiğini,
daha sonraki olaylarda İskitlerin Asur’un yanında yer almasından anlamaktayız.
Akraba evliliğine dayanan antlaşmanın ne kadar sürdüğünü bilemiyoruz. Ancak
Medler’in ve Babilliler’in birleşerek, Asur devletinin yıkılışına sebep
olmaları bu antlaşmanın uzun ömürlü olmadığını gösterir. Assarhaddan’dan sonra
Asur tahtına Asurbanipal (668–627) geçmiştir. Yeni kral döneminde Asur ve
Urartu gibi iki ezeli düşman arasında yumuşama olmuştur. Bu havanın iyi
ilişkilere dönüşmesi için Urartu kralı II. Rusa, bir diplomatik heyeti
Ninive’ye göndermiştir. İki devlet arasındaki bu yakınlaşma II. Rusa’dan sonrada
devam etmiştir.
III. Sarduri dönemi (645-635)
II. Rusa’nın ölümü üzerine Urartu tahtına III.
Sarduri (645-635) geçmiştir. Babası gibi o da Asur ile sağlanan bu dostluğu
sürdürmek istemiştir. III. Sarduri’nin, Asur kralına gönderdiği elçiler heyeti
ile ilgili Asur kayıtlarındaki bilgilerde, iki devletin önceki yıllarda
başlayan ve giderek artan Med ve İskit tehlikesine karşı ortak hareket edilmesi
gerektiği yönünde bir takım görüşler yer almaktadır
Urartu kralının on yıl süren saltanatı boyunca
herhangi bir başarısına rastlanamamıştır. Karmir-Blur’da 1956 yılında bulunan
bir tabletin altındaki mühürden III. Sarduri ile III. Rusa’nın bir müddet
birlikte ortak krallık sürdükleri anlaşılmaktadır. Bundan sonraki dönem
hakkında gerek Urartu kaynaklarında gerekse Urartu devleti hakkında bu zamana
kadar ayrıntılı bilgi veren Asur kayıtlarında hemen hemen hiçbir bilgiye
rastlanmaz. Bu da M.Ö. 635 ile 585 yılları arasındaki elli yıllık sürenin
karanlıkta kalmasına sebep olur.
Urartu’dan bahseden en son kaynak Babil
Kroniği’dir. İskitlerin, "Urartu topraklarına kadar” ilerlediklerini
ifade eden kaynağa göre İskitler M.Ö. 609’da Urartu krallığını ortadan
kaldırmışlardır.
M.Ö. 7. yüzyılın sonlarına kadar siyasal ve
ulusal varlıklarını korumuş olan Urartular, 6. ve 5. yüzyıllarda “Ön Asya” ve
Anadolu tarihinde hiçbir rol oynamamışlardır.
Bu devletin konfederasyon dönemi de dikkate
alınırsa, Anadolu’nun tarihinde 600 yıl süresince varlık göstermişler, Asur
krallığı ve bozkır kavimler ile yaptıkları mücadelelerle Anadolu tarihinin
şekillenmesinde büyük pay sahibi olmuşlardır.
KAYNAKLAR
1.
Ünsal Veli, “Urartu ve Frig Devletlerinin Yıkılışında Bozkır Kavimlerinin Rolü”, Amasya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/VolumeII, Sayı/Issue 3, Haziran/June
2018, Sayfa/Page: 117-143
2.
Pınarcık Pınar, “Urartu Krallığı’nın
Tarihi Coğrafyası Hakkında Yeni Öneriler”, Tarih
İncelemeleri Dergisi Cilt/Volume XXVII, Sayı/Number 2 Aralık/December 2012,459-482
3. Köroğlu Kemalettin, Konyar Erkan, “Urartu Doğuda Değişim” , Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder