29 Nisan 2021 Perşembe

JÜPİTER'İN UYDULARI-2- Jupiter’in Galileo Uyduları

 

Jupiter’in Galileo  Uyduları


Jüpiter’in Galileo tarafından bulunan en büyük 4 uydusu: Sağ üstte Io. Sağ altta Ganymede. Sol üstte Europa ve sol altta Callisto





1. İO ( Jüpter I)

·         Tarihin babası ve Rivayetçi tarih anlatımının temsilcisi kabul edilen Herodot, Asya ile Avrupa arasındaki savaşlara kız kaçırma olaylarının sebep olduğunu, bunun İo'nun kaçırılmasıyla başladığını söyler.

·         Argos kralı İnakhos'un kızı İo deniz kıyısında oynarken Fenike'li gemiciler onu kaçırılıp Mısır'a götürülmüş. Buna misilleme olarak da Yunanlılar Fenike'de Tyr kralı Agenor'un kızı Europe'yi kaçırırlar, bununla da kalmazlar, Argonaut'lar seferini düzenleyip Kolkhis'li Medeia'yı kaçırırlar, bunun karşılığı da Paris'in Helena'yı kaçırması ve onun sonucunda Asya ile Avrupa'yı ilk büyük çatışmada karşı karşıya getiren Troya savaşıdır.

·         Heredot, İo'nun da, oğlu Epaphos'un da Mısır'lı tanrıların Yunan karşılıkları olduğunu kabul eder.

·         İo efsanesi şöyle anlatılır: İo, Argos kralı İnakhos'un kızıdır , babası İnakhos Okeanos'un oğludur; kendisi de Argos şehrinin Hera tapınağında rahibedir. Günün birinde Zeus İo'yu görür, kızın güzelliğine vurulup ona yanaşır. Hera bunu öğrenince büyük bir kıskançlığa kapılır, baştanrı da sevgilisini karısının öfkesinden korumak için onu beyaz bir inek haline dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına Hera'ya yemin eder. Tanrıça ineğin kendisine verilmesini şart koşar, İo'yu alıp başına bin gözlü dev Argos'u bekçi olarak diker. Zeus bu kez de Hermes'i gönderir, Argos'u büyüleyerek öldürmesini sağlar. Ama Hera bir atsinegi musallat eder ineğe, İo deli gibi kıtadan kıtaya koşar, atsineğinden kurtulamaz. Hatta ineğe dönüştürülen İo İnek geçidi denilen boğazdan geçerek bu boğaza inek geçidi anlamına gelen Bospporus dendi.

·         Bir denize(İo denizi), bir de boğaza(İstanbul Boğazı, İnek geçidi,Bosporus) adını verir.

·         Aiskhylos "Zincire Vurulmuş Prometheus" eserinde, Apollon’un, İo’nun babası Pytho'ya baskı kurup İo’yu memleketinden atmasını ve İo’nun kaderinin bir yerden bir yere gitmek olduğunu söyler.

·         Prometheus İo'ya kaderin kendisine neler hazırladığını bildirir: Mısır'a varacak, orada gene insan biçimine girecek ve Zeus'un oğlu Epaphos'u doğuracaktır. Akdenizin güney ve doğu kıyılarına yayılan bir kral soyunun atası olacak ve sonra soylarının kaynağı olan Yunanistan'a döneceklerdir (Aigyptos, Danaos).İo’ya antik Mısır’da kendisine İsis adı verilerek tapınılmıştır.

2. EUROPA( Jüpter II)

·         ·         Poseidon'la Libya'nın oğlu, Fenike kralı Agenor'un kızı Europa tanrılar tanrısı Zeus'un sevgisini kazanır. Zeus bahar mevsiminde gökteki sarayından yeryüzünü seyretmekteyken güzeller güzeli Europa’yı görür, Eros’un okları kendisine saplanmıştı. Europa görmüş olduğu rüyayının etkisindeyken kendi kız arkadaşlarını toplayıp çiçeklik bahçesine giderler. Europa’nın elindeki sepeti Zeus oğlu Hepaistos örmüştü. İçinde güller, sümbüller, menekşeler gibi farklı  çiçekler  vardı. Europa arkadaşları arasında güzelliği ile dikkat çekiciydi. Tanrılar tanrısı Hera’nın kıskançlığından korktuğu için boğa kılığına girdi. Alımlı boğayı gören kızlar gibi Europa da boğanın yanına gitti. Boğa onun önünde diz çöktü, üzerine binmesini ister gibi. Europa boğanın üzerine binerek diğer arkadaşlarına engel oldu.

· 

 ·     Zeus’un yıldırımları kendisine denizde yer açıyordu. Durumdan biraz korkan Europa boğanın boyuzlarından birine tutundu, diğer eliyle elbisesini tuttu. Bu olsa olsa bir tanrı olmalı diye düşündü Agenor'un kızı Europa. Zeus kendisini tanıtarak birlikte Girit adasına ulaştı. Bu aşktan Minos ve Rhadamanthys dünyaya gelirler. Bu iki kişi ülkelerinde o kadar adaletli hükmettiler ki ölümlüler ülkesinde ölülerin yargıçlığına terfi ettiler. Asyalı kız olan Europa adını Avrupa kıtasına vermiştir. Bugün; Strazburg’daki Avrupa Parlementosu binası önünde, bir boğa heykeli var. Boğanın üzerinde, bir kız oturuyor. Kızın ismi, Europa’dır.

 

Jean François de Troy (Fransız, 1679-1752), Europa Kaçırma, 1716, tuval üzerine yağlıboya


 
·         Asya kökenli  Europa; bir taraftan yeni geldiği kıtaya kendi adını verirken, öbür taraftan da üç oğlan çocuğu getirdi dünyaya: Sarpedon, Rhadamanthus ve Minos. Minos Girit’in kıralı olurken Sarpedon Likya kralı oldu. Radamantis ise yeryüzündeki yaşamı süresince, dünya ve insanlar karşısında hep adaletten, barış ve hoşgörüden kaynaklanan davranışlar sergilediği için öldükten sonra ölüler diyarında yargıç oldu. 



 

3. GANYMEDES( Jüpter III)

·         Ölümlüler arasındayken Zeus tarafından ölümsüzlükle ödüllendirilen, Dardanos soyundan Troya kralı Tros’un üç oğlundan biridir. Diğer oğullar İlos ve Assarakos’tur. Tanrılara denk Ganymedes, Zeus tarafından kartal  gönderilip veya Zeus kartala bürünüp oğlanı kaçırtıp tanrılar sofrasına kendisine sakilik (şaraplar sunumu) yapsın diye Olympos’a kaçırır.

Rembrand (1606-1669) Ganymedes’in kaçırılışı

 

4. CALLİSTO( Jüpter IV)

·         Mitolojide Arkadia kralı Lykaon’un kızı ve aynı zamanda baştanrı Zeus (Jupiter)’un kızı Artemis’in de akadaşıdır. Zeus Arkadia kralı Lykaon’a misafir olmuştu.  Bu kral çok gaddar biriydi. Zeus ise kendinin tanrı olduğunu saklamıştı. Lykaon katlettirdiği birinin etinden ona ikram etmek isteyince baştanrı onun sarayını yerle bir edip onu bir vahşi kurta dönüştürmüştü. Lykaon’un kızı Callisto tanrıça Artemis’in en yakın arkadaşlarından biriydi ve kendisine evlenmeyeceğine yemin etmişti. Zeus’la birleşen Callisto’yu Artemis affetmeyip onu oklarıyla yaralar. Callisto’yu oğlu olan Arkas on beş yaşındayken bir av esnasındayken okunu gererek onu vurmak isteyince Zeus (Jupiter);  Callisto’yu Büyük Ayı, oğlu Askas’ı Arkturos (Ayı Çobanı) yapar.

·         Zeus’un kıskanç eşi Hera Caliisto’nun gökyüzüne yerleştirilmesine içerlenerek kadim deniz tanrılarından Okeanos ve Tethys’ten yıldızlara dönüşen ayının asla deniz sularında yıkanmamasını dileyip isteği kabul edilince Büyük Ayı asla batmaz olmuştur.

·         Aynı zamanda Büyük Ayı takım yıldızı olan Callisto Jupiter’in uydularından biridir.


 

Büyük Ayı takım yıldızı

 

 

 

 

 


27 Nisan 2021 Salı

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ-22- SULTAN SENCER DÖNEMİ -II-(1118-1157)

 

Büyük Selçuklulara karşı Abbasiler’in güçlenme istekleri

Muhammed Tapar’ın vefatından sonra, Irak Selçuklu sultanı Mahmut (1118-1131) döneminde Hille emirliğine Dübeys b. Seyfüddin Sadaka getirilmişti. Mazyedî ailesinden Dübeys, Selçuklu melikleri arasındaki mücadeleden faydalanarak hüküm sürdüğü topraklarını genişletmek istemişti. Muhammed Tapar’ın oğlu Mesud’u Mahmud’a karşı harekete geçtiyseler de mağlup olarak Artuklu Emiri İlgazi’ye sığındılar. Dübeys, Irak Selçuklu sultanı Mahmut’a itaat etmiş ancak bu sefer Halife Müsterşid Billah’a isyan etmişti ancak ona mağlup olarak Urfa Kontu Joscelin ve kral II. Baoudoin’e başvurarak Halep’i ele geçirmesine yardım etma karşılığındaonlara tabi olacağını vaat etmişti.  Dübeys’in Haçlılar ile ittifak kurarak Halep’te bir çok Müslüman’ın öldürülmesine neden olmuştu. Ancak Haçlıların Halep’e tazyikleri  Aksungur el-Porsiki, Dımaşk (Şam) Atabegi Tuğtekin ve Humus emiri Kırhan’ın ittifakları sonucu engellenmişti.

Sencer döneminde Selçuklular


Dübeys’in faaliyeti bununla sınırlı olmadı; Muhammed Tapar’ın diğer oğlu Melik Tuğrul’u Irak Selçuklularının başına geçmeye teşvik etse de başarılı olamayınca halife ile Sultan Mahmut’un kendilerine karşı ittifak kurdukları konusunda şikayette bulundu. Sencer’in emriyle Hille Emirliği’ne getirildi.  Hille emirliği görevindeyken siyasi faaliyetlerine karşı Halife Müsterşid Billah (1118-1135) da siyasi emeller peşinde koşması Sultan Sencer’in hoşuna gitmedi. Sencer, Halifenin siyasi ve askeri işlere girmesini engellemek için Nizamülmülk’ün oğlu Ahmet’in Irak Selçuklularına vezir tayinini sağlayarak Abbasileri kontrol altında tutmak istemişti. Ancak halifenin ordu kurmaya yeltenmesi üzerine yeğeni Sultan Mahmut’un halife üzerine yürümesi emrini veren Sencer onun emellerini engelleyerek İmadüddin Zengî’yi Bağdat şıhneliğine getirerek onu kontrol altına alınmasını sağlamıştı.


KARAHİTAYLAR (HITAY,KITAY,K’İTAN) DEVLETİ VE KATVAN SAVAŞI

Aslen Moğol kökenli olan Karahitayların anavatanları Mançurya’nın güney taraflarıdır. Hıtayların reisi Yehlü Apaoki 916 yılında bağımsızlığını kazandı. Apaoki’nin oğlu Te Kuang, Çinlilerin Liao hanedanı dedikleri devleti kurdu. Hıtaylar güçlenerek Uygurlarla Karahanlıları 1009 yılından itibaren tehdit etmeye başladılar. Karahanlıların Hıtayları 1016’da yenilgiye uğratmaları Hıtayların batıya sefer yaparak yayılmalarını yüzyıl geciktirmiştir.

Moğol devleti olan Karahitaylar


Cürcenlerin Liao hanedanını yıkmalarından sonra Apaoki’nin soyundan gelen Yeh-lü Ta-shih (Taşi) Moğol kavimlerinin desteğini alarak Türkistan seferine girişti. 1128’de Hıtay ordusu Kaşgar bölgesine girince Doğu Karahanlı Arslan Han Ahmed b. Hasan tarafından yenilgiye uğratılsa da 1130’da Yenisey taraflarındaki Kırgız topraklarını aşarak başkentleri Balasagun olmak üzere Karahitay devletini kurdu. Çinliler bu devlet kurucusu Liao soyundan geldiği için bu devlete Batı Liao devleti adını verirler. Türk-İslam kaynakları da bu devlete Çindeki Liao devletinden ayırt etmek için Karahıtay adını verirler.

Karahıtay hükümdarlarına hanlar hanı anlamına gelen Gürhan unvanı verildi. Yehlü Taşi (1130-1142), anayurtları olan Mançurya’yı almak için seferler yapmış ancak başarılı olamayınca batıya yönelerek Maveraünnehir’e akınlarda bulundu. Yehlü Taşi, komutasındaki Karahıtay ordusu, önce Batı Karahanlı hükümdarı Mahmud b. Muhammed’i ve daha sonra Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’i mağlubiyete uğratarak Büyük Selçukluların yıkılış devrine girmesine yol açtılar.

Doğu Karahanlı hükümdarının 1137’de Hocend denilen mevkide Karahıtaylara mağlup olması Sencer’in ülkesinin doğusuyla ilgilenmesini zorunlu kıldı. Bu sırada Karluklar, Batı Karahanlılara emirlerin baskısı nedeniyle isyan etmiş; güven içinde yaşamaları için beş bin deve, beş bin at ve elli bin koyun vereceklerini söyleseler de  Sencer’in sefer tehdidi üzerine Karahitaylara sığınmışlardı. Karlukların, Karahitaylara sığınması Büyük Selçuklularla Karahıtayların arasını bozmuştu. Karahitay hükümdarı Gürhan Yehlü Taşi, Sencer’e yazdığı mektupta Karlukların affedilmesini ve memleketlerine gitme izni verilmesini talep etmişti. Selçuklu sultanı Sencer, Karahıtay hükümdarına kendi veziri Tahir b. Fahrülmülk’ün itirazına rağmen cevaben mektubunda sınırların genişliğinden askerlerinin çokluğundan bahsettikten sonra Gürhan’ı İslam’a davet etmişti. Aslında Sencer, Karahıtay ordusunu anlaşılan küçük görmüştü.

Gürhan da Sencer’in bu tehdit edici mektubunu alınca yüz bin kişilik bir orduyla Semerkant’ta bulunan Sencer’in üzerine yürüdü. Karahıtaylara eşdeğer Selçuklu kuvvetleri de Semerkant yakınlarında Katvan denilen mevkide karşılaştılar. Gürhan, ordusunu üçe ayırarak Selçuklu kuvvetlerini kuşatarak imha etmeyi düşünmüştü. Sencer ise ordusunu bir merkez iki cenah olarak tasarlamıştı. Sencer merkez kuvvetlerinin başında iken sağ ordusunun başında Emir Kamaç, sol ordusunun başında ise Sistan hakimi Taceddin Nasr  bulunuyordu. Sencer’in devam eden savaş stratejisi kuşatmadan kurtulmakla geçti. Kuşatmadan kurtulamayan Sencer geri çekilmeye başlayınca bir dağ geçidinde sıkıştırılarak otuz bin civarında asker kayber, Sencer canını zor kurtarır, savaşın muzafferi Gürhan’dı. Sencer önce üç yüz atlı ile Tirmiz oradan da Belh’ gitti. Esirler arasında Sencer’in hanımı Türkan Hatun, sağ ve sol ordularının komutanları da vardı.

Savaşın kaybedilmesinde Sencer’in mağrur olması kadar bazı Türk boylarının Sencer’in yönetiminden memnun olmayarak ordu içindeki anlaşmazlık da etkildir.

Katvan Savaşı’nın sonuçları; Ceyhun nehri doğusundaki topraklar Karahıtay yönetimine girdi.  Türkistan’da ilk defa putperest bir kavmin yönetimine girdi. Bu nedenle Oğuzların doğuya göçleri hız kazandı. Oğuzların Selçuklu’da etkinliklerinin artması ileride isyan etmelerine de yol açacaktı. Sultan Sencer tekrar toparlandıktan sonra Karahıtaylarla anlaşma yaparak barış sağladı. Eşi için beş yüz bin, diğer emirler için de fidye ödeyerek kurtardı.

Katvan savaşında ağır bir yenilgi


Selçukluların Katvan  savaşı sonrası Harezm Seferleri (1138, 1143 ve 1148)

Katvan savaşındaki Büyük Selçuklu ordusunun mağlup olduğunu heber alan harzemşah Atsız, Selçuklulara ait olan toprakların bir kısmını ele geçirmek için süratle harekete geçti Onun ilk hedefi Serahs şehri oldu(1141 yılının Ekim’i)  Atsız daha sonra Sultan Sencer’in başkenti Merv’e  yürüyerek halkın direnişini kırmış ve şehri zapt etmişti(1141).Sencer’in hazinelerini ve şehrin ileri gelenlerini ve  alimlerini yanında Harezm’e götürdü. 1142 yılında da Nişabur üzerine yürüdü. Halka iyi davranacağı konusunda siyasetname gönderse de hutbede Sencer adını kaldırılma şartını ileri sürmesi huzursuzluğa yol açtı.

Harezm bölgesi


Atsız kimdir? Sultan Sencer’in Harizm (Harezm) valisi Kutbüddin Muhammed’in oğlusultan Melikşeh’ın ibrikçibaşısı Anuş Tegin’in torunudur. Atsız, Sencer’in yeğeni Mahmud b. Muhammed Tapar’a yaptığı seferde ona yardımı dokunmuştu (1118). Sencer’in ilk dönemlerinde ona sadakatle hizmet ettiğine başka kanıtlar da vardır: Karahanlı Tamgaç Han’ın isyanı dolayısıyla yine sultana yardım etmiş, sultanın Maveraünnehir, Irak ve Gazne seferlerine (1130, 113 ve 1135) katılmıştı. Ancak Atsız, Selçuklulara bağlı olarak hükmettiği ülkesinin sınırlarını genişletmekten geri durmadı. Cent şehrindeki Müslüman olmayan halka seferler yaparak savaşçı Kıpçak Türklerinin kendisine katılmasını sağlamış oldu. 10. Yüzyıldan itibaren Türkmenlerin yurdu olan Mangışlak’ı da ele geçirmeyi başarmıştı. Böylece Harezmşahlar iyice güçlenmiş oluyordu.  Atsız’ın ele geçirdiği bölgelerde yaşayan halkın kendilerine zulmettiği gerekçesiyle sultana şikayette bulunmaları ve sultanın Atsız’ı uyarması isyan etmesine neden olmuş olma ihtimali yüksektir. 1138 yılında Sencer Birinci Harezm Seferi sonucunda Atsız’ın   on bin civarında askerini bu arada Atlığ adlı oğlunu da öldürmüştü. Harezm yönetimi Atsız’dan alınıp yeğeni Süleyman’a verilse de Atsız, yeğenini yenilgiye uğratarak tekrar ülkesine egemen oldu. Atsız’ın ikinci isyanı Katvan savaşında Selçukluların ağır bozguna uğraması sonucu sultan Senver’in başkenti Merv ve en önemli diğer şehirlerinden Nişababur’u ele geçirmiş, Selçuklu hazinesini başkentine taşımıştı. Savaştan sonra gücünü toparlayan Sencer 1143 yılında   İkinci Harezm Seferi’ne çıkarak hazinelerini kurtarmayı başarmış ve Atsız’ı kendine takrar bağlamıştı. Atsız’ın iki Batınî görevlendirip sultanı öldürtmeye çalışması üzerine  sultan 1148 yılında  Üçüncü  Harezm Seferi’ne çımış Atsız yine Ahûpûş adlı derviş vasıtasıyla af dilemişti. Bu mücadelelerde bir ara zayıflayan Atsız Cent şehrini bir ara kaybetse de geri almayı başarıp şehre diğer oğlu İlarslan’ı vali olarak görevlendirmişti.  Sultan Sencer’in Oğuzlara esir düşmesi ve kız kardeşinin oğlu Karahanlı yeğeni Mahmud Han vekaleten sultan ilan edildi. Mahmud Han, Atsız’dan dayısı olan Sultanın kurtarılması için yardım istemiş ancak sultanın serbest kaldığını öğrenince ona tekrar biat etmişti(1156).

Selçuklu toprakları üzerinde kurulan Harzemşahlar devleti


Sultan Sencer, Katvan'daki ağır yenilgiden sonra bir yıl içinde tekrar ordusunu toplayarak güç kazanmıştı. Sultan, Atsız’ın Merv ve Nişabur’u ele geçirerek genişlemesi üzerine Harezm’in merkezi Gürgenç’e kadar ilerleyerek Atsız’ın eman dilemesi üzerine ele geçirdiği hazineleri  ve tabi olma karşılığında affedilecekti. Yukarıda da anlatttığım gibi Atsız’ın sultana suikast tertip ettirmesi üzerine sultan, Atsız’a uyarı için elçi gönderdiyse de elçinin öldürülmesi üzerine Üçüncü Harezm Seferine çıktı. Atsız meydan savaşı vermeyerek Hezaresb kalesinde Selçuklulatı karşıladı. İki aylık kuşatmadan sonrav kale düşmüş Selçuklu kuvvetleri Harezm başkenti Gürgenç’e girmeyi başarmıştı. Atsız’ın bizzat huzura gelerek af dilemesi karşılığında onu affetmeyi kabul etti. Atsız, Sencer’in huzurna çıkarak sadece başıyla selamlasa da sultan yine onu affetmişti. Atsız’ın yaptıkları normal şartlarda belki affedilemzdi ancak Harezm ülkesi yöneticisi olması nedeniyle Karahitay devletine her yıl yüklü miktarda vergi ödüyor oluşu ve Müsüman olmayan Türklerin akınlarını durduruyor oluşu Harezm topraklarını Selçuklular için tampon görevi görüyordu.

Gurlularla İlişkiler

Büyük Selçuklu sultanı Sencer’in Katvan’daki ağır yenilgisinden sonra Gur hükümdarıi durumdan yararlanarak Selçuklulara ait Herat şehrini aldıktan sonra Belh’e kadar ilerlemişti. Onu engellemek için  Selçuklu kumandanlarından Emir   Kumaç, yaptığı savaşı kaybetmişti. Bu savaşı mütakip Selçuklulara bağlı iki devlet olan Gaznelilerle Gurlular arasında mücade de başlamış oldu. Gazneliler  sultanı Behramşah Gurlulara yenilerek Hindistan’a kaçmış ve merkezi konumunda Gazne şehri Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin Cihânsûz (1149-1161) tarafından yağmalamış ve şehri yakmıştı (1151).Bu nedenle Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin’e cahanı yakan anlamına gelen Cihânsûz lakabı takılmıştı. Cihânsûz, bu hareketine ilaveten sultan Mahmut haricindeki bütün Gazne hükümdarlarının kemiklerini mezarlarından çıkartarak yaktırmıştı. Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin, bu başarısından sonra bağlı bulunduğu sultan Sencer’e ödemekle yükümlü olduğu vergiyi ödemeyerek sultanlığını ve  bağımsızlığını ilan etmişti.

Sultan Sencer, Gurluların güçlenmeleri ve vergiyi ödememeleri üzerine onları üzerine bir sefer düzenlemek zorunda kaldı. Sencer, aslen savaşçı kavim olan Gurlulardan çekinmekle birlikete sefere çıktı ancak ordusunu yavaş yavaş ilerletiyor ki Gurluların af dilemesini bekledi. Ancak Gurluların af dileyecek durumu olmadığından savaş kaçınılmaz oldu.  İki tarafın karşılaşması esnasında Gur ordusundaki Oğuz Türklerinin Sencer’in tarafına geçmesi neticesinde Sencer’İn korktuğu olmadı ve savaşı Selçuklu kuvvetleri kazandı (1152). Gurlular ile savaş Sencer’in Katvan savaşından sonra kazandığı ilk büyük galibiyet olmuş ve sultana itibarı yeniden kazandırmıştı. Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin, esir edilmişti. Sencer, alicenaplığını göstererek Alâeddin Hüseyin’i vergi ödemesi karşlığında serbest bıraktı. Gazne sultanı Behramşah Gazne ülkesine geri döndü. Sencer’in Oğuzlara mağlup olarak esir düşmesi üzerine Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin Cihânsûz, Gazne ülkesine yeniden seferler yapmaya başladı.

Oğuz İsyanı ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Yıkılması

Karahitay ve Karluk Türklerini baskısı sonucunda Türkistan’dan daha batıya göç etmek zorunda kalan Oğuzlar çoğunlukla Belh ve çevresindeki otlaklarda yaşıyorlardı. Oğuzlar, Selçuklu hakimiyet alanında yaşamalarına rağmen yarı bağımsız şekilde hayat sürmüş ancak Selçujklulara yirmi dört bin koyun vergi ödüyorlardı. Selçukular ile Oğuzlar arasında ilk ciddi problem de bu vergi meselesi oldu. Oğuzlar kendilerine vergi meselesi nedeniyle sorun çıkaran tahsildarı öldürmüşlerdi. Belh valisi olanİmadüddin  Kumaç da bu olayı büyütmüş ve kendini Oğuzların şıhnesi ( askeri vali) tayin ettirmişti.  Kumaç, on bin kişilik bir kuvvetle Oğuzların üzerine sefer düzenlemiş Oğuzların sultanın hazinesine çadır başına iki yüz dirhem ödemeleri karşılığın bölgede yaşamak için izin isteseler de istekleri reddedildi. Bu durum savaşı kaçınılmaz kılmış ancak Oğuzlar Kumaç ile onun oğlu Alâeddin Ebu Bekir’i savaşta öldürdüler.

Selçuklulara isyan eden Oğuzlar temsili


 Sultan Sencer, diğer ileri gelen kumandanların isteği ile Oğuzların üzerine sefer tertip etti. Oğuzlar, sultanı seferden vaz geçirmek için anlaşma teklif ettiler. Buna göre; Kumaç ve oğlunun ölümüne diet olarak yüz bin dinar ve bin Türk köle vermeyi kabul ettiler.  Sencer, bu teklifi kabule yanaştı ise de başta Kumaç’ın torunu Emir Müeyyed Ay-aba olmak üzere diğer kumandanların ısrarı üzerine sefere devam edildi.

Belh şehri yakınlarında yapılan savaşta Oğuzlar, yüz bin kişilik Selçuklu kuvvetlerini durdurduktan sonra boğazda sıkıştırarak tam bir bozguna uğtrattılar. Sultan, Oğuzların eline esir düştü (1153). Oğuzların reisleri sultana ilk başlarda  “biz senin kullarınız, sen bizim sultanımızsız” dese de bu sultanı kandırmalarından başka bir şey değildi.  Sencer’i tahta oturtuyorlardı ve ona saygılarını sunuyorlardı. Durumu kavrayan Sencer,sultanlıktan çekildiğini söyleyince onunla alay ederek kaçmasını önlemek için kafesin içine koydular. Bu sıralarda Oğuzlardan kaçmayı başaran vezir Tahir Fahr ül Mülk’ün gayretiyle Nişabur’da Sencer’in yeğeni Muhammed Tapar’ın oğlu Süleyman Şah’ın sultanlığı ilan edilmişti. Muhammed Tapar’ın oğlu Süleyman Şah’ın Merv şehri üzerine yürüse da Oğuzlar, onu yenilgiye uğrattılar. Süleyman Şah’ın destekçisi vezir Tahir Fahr ül Mülk’ün vefatıyla zaten bütün emirleri etrafında toplayamayan  Süleyman Şah, Horasan’dqan ayrılıp Cürcan’a gitti. (1154).

Büyük Selçuklu hükümdarlarından Muhammed Tapar


Sultan Sencer’in  esareti sırasında Oğuzlar başta merv olmsk üzere Nişanur, Tûs, Meşhed gibi şehirleri yağma etmişlerdi.  Bu olaylar esnasında Selçuklu kumandanları Sencer’in kız kardeşinin oğlu Karahanlı soyundan Mahmûd Han’ı sultan olarak ilan ettiler(1154-1155). Mahmûd Han, Horasan’a giderek devletin başına geçmiş ve Herat şehrini kuşatmakta olan Oğuzlar üzerine yürüse de başarılı olamamıştı. Ancak, Oğuzların Herat kuşatmasını kaldırmalarında onun payı vardır. Mahmûd Han, çok geçmeden Oğuzlarla bir barış anlaşması yapmış ve böylece Oğuzlara karşı ittifak arayışlarına başlamıştı. Bu amaçla  Harzemşah Atsız’a başvurdu.  Atsız, teklifi hemen kabul etmiş hatta iitifakın genişletilmesi gerektiğini belirtmişti; böylece Sistan Meliki Tacütdevle Rüstem ile Gur hükümdarı Alâeddin’i işbirliğine çağırmışrı.

Mahmûd Han ve Atsız güçlerini birleştirme esnasındyken Sencer esaretten kurtulmuştu. Oğuzlar, Mahmud Han’la yaptıkları anlaşmadan sonra Sencer’in eski emirleri ile görüşmek üzere  izin vermişlerdi. Kumaç’ı torunu Emir Müeyyed Ay-aba, Oğuzlardan bir grubu kandırarak sultanı kaçırtmıştı(1156). Mahmûd Han ve ona destek veren kumandanlar bunun üzerine Atsız’a sığınmışlardı. Sencer, Merv’e gitti ancak artık kendisi yaşlanmış, esaretten dolayı ruhen çökmüş, ordusu dağılmış ve hazinesi bomboştu.  Bu nedenle Büyük Selçuklu devletini diriltme konusunda elinden bir şey gelemedi.26 Nisan  1157’de vefatıyla Büyük Selçuklu devletinin  tarih sahnesinden çekildiği kabul edildi. Ancak Selçuklu hanedanı tarafından; Irak, Suriye, Kirman ve Rûm(Anadolu) Selçuklu devleleri kuruldu.

 

 

 

 

 

 

Faydalanılan Kaynaklar

 

1.       İbnü’l Esir, “el-Kamil fi't-Tarih”, çev. Abdülkerim Özaydın,Bahar Yayınları,IX ve X.c, İstanbul: 1987

2.       Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, “Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset,Teşkilat ve Kültür”, TTK Basımevi, Ankara: 1995

3.       Merçil, Erdoğan. “Müslüman Türk Devletleri Tarihi”, Bilge Kültür Sanat, İstanbul:2013

4.       Faruk Sümer ve Ali Sevim, “İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı”,  Türk Tarih Kurumu Basımevi,Ankara: 1971

5.       Brockelmann, C. “İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi” (çev.Neş’et Çağatay),Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara:1964

6.       Vasiliev,A.A. “Bizans İmparatorluğu Tarihi”(çev. Arif Müfid Mansel),Maarif Matbası, Ankara:1943

7.       Georg Ostrogorsky, “Bizans Devleti Tarihi”,(çev. Fikret Işıltan), TTK Yayınları, Ankara:2011

8.       Abdulkerim Özaydın, “Selçuk Bey” TDV İslam Ansiklopedisi, 36:364-365, İstanbul: 2009

9.       Abdulkerim Özaydın, “Karahanlılar” TDV İslam Ansiklopedisi, 24:404-412, İstanbul:2001

10.   Abdulkerim Özaydın, “Arslan b. Selçuk” , TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/arslan-b-selcuk (06.11.2020).

11.   Abdulkerim Özaydın, “Kavurd Bey” TDV İslam Ansiklopedisi, 25:73-74, Ankara:2002

12.   Faruk Sümer, “Arslan Argun”, TDV İslam Ansiklopedisi, 3:399-400, İstanbul:1991

13.   Osman Gazi Özgüdenli, "Musa Yabgu", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/musa-yabgu (06.11.2020).

14.   Faruk Sümer, "Selçuklular", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/selcuklular#1 (06.11.2020).

15.   Ali Sevim, "Dandanakan Savaşı", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/dandanakan-savasi (06.11.2020).

16.   Faruk Sümer, “Tuğrul Bey”, TDV İslam Ansiklopedisi,41:344-346, İstanbul:2012

17.   Erdoğan Merçil, “Gazneli Mahmut”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara: 1987

18.   Erdoğan Merçil, “Besasiri”, TDV İslam Ansiklopedisi,V:528-529, İstanbul:1992

19.   İbrahim Kafesoğlu, "Alparslan",TDV İslam Ansiklopedisi, 2:526-530, İstanbul:1989

20.   Ali Sevim, “Malazgirt Savaşı”, TDV İslam Ansiklopedisi,27:481-483, Ankara:2003

21.   Abdulkerim Özaydın, “Muhammed Tapar”, TDV İslam Ansiklopedisi,30:579-581, Ankara:2005

22.   Işın Dermirkent, "Mevdûd b. Altuntegin", TDV İslam Ansiklopedisi,29:427-429,Ankara:2004

23.   Coşkun Alpttekin, "Aksungur el-Porsuki" TDV İslam Ansiklopedisi ,2:297,İstanbul,1989

24.   Abdulkerim Özydın, "Porsuk", TDV İslam Ansiklopedisi, 34:325-326,İstanbul:2007

25.   Abdulkerim Özaydın, "Sencer", TDV İslam Ansiklopedisi, 36:507-511, İstanbul:2009

26.   Abdulkerim Özaydın, "Arslan Han", TDV İslam Ansiklopedisi, 3:401, İstanbul:1984

27.   Erdoğan Merçil, "İbrâhim b. Me'sûd-i Gaznevî", TDV İslam Ansiklopedisi, 21:321-322, İstanbul:2000

28.   Erdoğan Merçil, "Behram Şah", TDV İslam Ansiklopedisi, 5:357--358, İstanbul:1992

29.   Faruk Sümer, “Atsız b. Muhammed TDV İslam Ansiklopedisi, 4:91-92 İstanbul:1991

30.   Iqtidar Husain Sıddıqui,”Gurlular”, TDV İslam Ansiklopedisi, 14:207-211 İstanbul:1996

31.   Iqtidar Husain Sıddıqui, “Cihânsûz Alâeddin” İslam Ansiklopedisi, 7:544-545İstanbul:”1993

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ-21-SULTAN SENCER DÖNEMİ-I- (1118-1157)

 

Sultan Sencer dönemi (1118-1157)

Sencer’in Melikliği Dönemi (1092-1118)

Babası sultan Melikşah 1092’de vefat ettiğinde altı yaşında bulunuyordu. Selçukludaki taht mücadelesi nedeniyle eğitimi tam olarak alamasa da küçük yaşlardan itibaren devlet yönetiminde önemli makamlara gelmesi nedeniyle tecrübe sahibi olmuştur. Abileri arasındaki taht kavgalarında Muhammed Tapar’ı desteklemiş ve onunla Bağdat’a gitmiş olsa da büyük sultan olarak mücadeleyi kazanan Berkyaruk tarafından Arslan Argun’un isyanını bastırmak ile görevlendirilmişti. Bu başarılardan sonra Merv merkez olmak üzere Gazne sınırına kadar olan Büyük Selçukluların doğu toprakları kendisine ikta olarak verilmişti.



1100 yılında Berkyaruk bütün Selçuklu topraklarına egemen olmak istemesi nedeniyle Muhammed Tapar ile Berkyaruk arasındaki taht kavgasında mücadeleyi kaybeden Berkyaruk yeni bir ordu kurup bütün Selçuklu topraklarına egemen olmak isterken bu sefer kendisine küçük kardeşi Sencer’i görmüştü. Mücadeleyi kaybeden Muhammed Tapar küçük kardeşi Sencer’in yanına sığınmış ve Berkyaruk’a karşı ittifak kurmuşlardı(1103).

Muhammed Tapar ve Berkyaruk arasında yapılan beş savaştan sonra (Bknz. Sultan Berkyaruk dönemi) Sencer’in Melik olarak Muhammed Tapar’a bağlı olarak Maveraünnehir ve Horasan’da hüküm sürmesi konusunda anlaştılar.

Sencer’in Melikliği’nde Karahanlılar ile İlişkiler

Selçuklular arasındaki taht kavgalarından faydalanan Doğu Karahanlı hükümdarı Kadır Han Cibrail b. Ömer (Hârun Tegin), Berkyaruk tarafından Batı Karahanlıların başına getirilen hükümdarı öldürterek Sencer’in hüküm sürdüğü topraklara gözlerini dikmişti. Yaklaşık yüz bin kişilik ordusuyla harekete geçen Kadır Han, Horasan’a hareket etti. Sencer’in yanında buluna emirlerden Gündoğdu diğer emir olan Bozkuş’u çekemediğinden Kadır Han’ın tarafına geçti. Kadır Han’ın ava çıktığı istihbaratını alan Sencer, hem Kadır Han’ı hem de kendisine ihanet eden Sipehsâlâr’ı yakalanmasını sağlamıştı. Bu olay üzerine Sencer, Maveraünnehir’i yeniden teşkilatlandırmış kendisine bağlı olmak üzere Batı Karahanlıların başına II. Muhammed b. Süleyman’ı Arslan Han (1102-1130) unvanıyla hükümdar ilan etti. Arslan Han hükümdarlığının sonuna kadar Sencer’e bağlı olarak hüküm sürdü. Karahanlı ailesinde Ömer Han ve Hasan b. Ali (Sagun Bey)’nin kendisine karşı olan isyanlarını Sencer’in kendisi bastırmıştı.



Sencer’in Melikliği’nde Gazneliler  ile İlişkiler

Gaznelilerden Sultan İbrahim b. Mesud (1059-1099),  Sencer’in bu döneminde Horasan’ı ele geçirme amacı taşıdı.Aslında Sultan İbrahim’in uzun saltanatının ilk dönemlerinde Selçuklu Gazne mücadelesi Hindikuş dağları sınır yapılarak anlaşmayla sona ermişti. Alp Arslan’ın vefatı üzerine Gazneliler Selçuklulara saldırmaları Selçuklu hanedanından emirül ümera Osman, ele geçirilmiş ancak sonuçta Gazneliler geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Sultan İbrahim, emir-i emiran Muhammed b. Süleyman’ı destekleyerek kendine bağlı olarak Selçuklu topraklarında hüküm sürmesi için fillerle takviye dilen bir orduyu görevlendirdiyse de başarılı olamadı.

Gaznelilerin bayrağı ve sınırları


Gazneli Sultan İbrahim’in vefatından sonra Arslanşah b. Mesud başa geçmiş ve kardeşlerini sultan olma iddiasında bulunmamalrı için hapsetmiş olsa da Behram Şah kaçarak sultan olmayı başarınca Arslan Şah, Kirman Selçuklu Meliki Arslanşah’ın yanına sığındı. Arslanşah da kendisine sığınan Gazneli Arslan Şah’ı Sencer’e götürdü. Sencer, Arlan Şah’la kardeşleri arasında analaşmazlığı çözmelerini telkin etti. Bu isteyi kabul edilmeyen Sencer, Gazne seferine çıkmaya hazırlanınca  Arslan Şah, önce Muhammed Tapar’a sonra Sencer’in kız kardeşi Mehd-i Irak’a başvursa da Sencer kararından vaz geçmedi. Sencer Emir-i Üner’i başkomutanlığa getirdiği halde Gazne yakınlarında Şehrâbâd denilen mevkide Gazne ordusu mağlubiyete uğratılmış ardından Sencer, Gazne şehrine girmeyi başarmıştır(1117). Behram Şah, Gazne sultanı olarak tanınacak ancak hutbede sırayla halife Müstazhir Billah, Muhammed Tapar, Sencer ve Behram Şah’ın adları zikredilecekti. Gazne devleti, Selçuklulara vergi öedeyecekti. Sencer’in  Gazne’den ayrılması üzerine Arslan Şah yeniden ordu toplamaya başlayınca Behram Şah(1117-1157), Sencer’den yardım istemişti. Bunun üzerine Sencer’in ordusu Arlan Şah’ın sığındığı şehirleri yağmalayınca halk Arslan Şah’ı teslim etmiş Behram Şah da kardeşini boğdurmuştu.

Gazneliler arasındaki taht kavgalarında yararlanmayı başaran Sencer, babası Sultan Melikşah döneminde bile gerçekleşmeyeni başararak Gazneliler’in Lahor ve çevresi dışındaki topraklarında egemen olmaya başlamışlardı(1118). Behram Şah, 1135 yılındaki bağımsız hüküm sürme denemesi dışında  uzun süren saltanat yıllarında Sencer’in vassalı durumunda kaldı. Hatta, Behram Şah’a karşı yapılan Gurlu isyanlarının bastırılmasını Sencer sağlamıştı.

Sencer’in Sultan olması

Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’ın vefatındn sonra hayatta olan; Mahmud, Tuğrul, Mesud, Süleymanşah ve Selçukşah adlarındaki  beş oğlundan en büyük olan on dört yaşlarında olan Mahmud emirler tarafından sultan ilan edilmişti. Selçukşah haricindeki kardeşlerin hepsi sırayla Irak Selçuklu devletinde sultanlık yapacaklardı. Mahmud’un Büyük Selçuklu tahtına geçmesi kardeşleri Mesud ve Tuğrul’un atabeyleri adına saltanat iddiasında bulunmaları nedeniyle Sencer duruma müdahele etmesine neden oldu. Sencer, yeğeni Mahmud’un (Büyük Selçuklu sultanı olarak 18 Nisan 1118-11 Ağustos 1118)  ordusunu Save denilen yerde mağlup etmiş yeğenine iyi davranarak kendisine damat da edinmişti.

Sultan Sencer, kendisi büyük sultan olarak tanınması karşılığında yeğenlerinden Tuğrul’a Acem eyaletlerini, Selçukşah’a Fars ve Huzistan’ı, Mahmud’a (Irak Selçuklu Sultanı olarak 1118-1131)  ise İsfahan merkez olmak üzere batı topraklarını vermişti. Sencer’in yeğenlerine bu toprakları vermesi Irak Selçuklu devletinin kurulmasının önünü açıyordu.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ-20- MUHAMMED TAPAR DÖNEMİ (1105-1118)

 

Muhammed Tapar dönemi (1105-1118)

Muhammed Tapar’ın Meliklik dönemi: Sultan Melikşah’ın 1092’de vefatından sonra başlayan taht kavgasını Berkyaruk, kardeşi Mahmut’un annesi terken Hatun’un kuvvetlerini yendikten sonra sultan olmuştu. Sultan Berkyaruk, küçük kardeşi Mahmut’un ölümünden sonra diğer kardeşi Muhammed’le önce Bağdat’a gitmiş ardından Geonu nce’ye melik  olarak göndermiş yanına da Emir Kutlug Tegin’i atabeg olarak vermişti. Muhammed, Berkyaruk’un vezirlikten azlettiği Müeyyidülmülk’ün ve diğer bazı emirlerin tahrikiyle atabegini öldürdükten sonra saltanat iddiasında bulundu. (Yukarıda Berkyaruk döneminde iki kardeş arasındaki taht kavgası yer alıyor)

Sultan Melikşah'ın hanımı Karahanlı prensesTerken Hatun


Muhammed Tapar’ın Yeğeni’nden Saltanatı Alması ve Saltanat İddiaları: Muhammed Tapar, Berkyaruk’un ölüm haberini aldıktan sonra Bağdat’a hareket etti. Berkyaruk’un oğlu II. Melikşah çevresinde bulunan emirler Muhammed Tapar’ın huzuruna çıkarak onu sultan olarak tanıdılar. Böylece Muhammed Tapar, Büyük Selçuklu Devleti’nin sultanı oldu(1105). Muhammed, yeğeni Melikşah’ın atabegi Ayaz’ın tavırlarından dolayı onu öldürttü. Muhammed, Selçuklu ailesinden  Alp Arslan’ın oğlu Böri Bars oğlu Mengü Bars’ın saltanat iddiası nedeniyle gerçekleştirdiği isyanı bastırdı(1106).

Berkyaruk


Emir Çavlı Sakavu Olayı: Selçuklu Emiri Çavlı Fars ve Huzistan bölgelerinde yarı bağımsız şekilde hüküm sürerken Muhammed’e biat etmesi üzerine Sultan ona Musul ve çevresinin yönetimini vermişti. Ancak Musul’un sabık emiri Çökürmüş bu atamadan memnun değildi. Bu nedenle Çavlı, Çökürmüş’ü öldürünce Musul ileri gelenleri Çökürmüş’ün oğlu Zengi’yi başa geçirmeye karar verdiler. Musul’un yöneticileri Rûm Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan’ı Musul’a davet ettiler. Kılıç Arslan bu davet üzerine Musul’a ulaştı. Bu gelişmeler üzerine Emir Çavlı, Kılıç Arslan’ı Habur nehri kıyısında mağlubiyete uğratmış ardından Kılıç Arslan nehri geçmeye çalışırken boğularak öldü(1107). Emir Çavlı, Kılıç Arslan’ın oğullarından Şahinşah’ı sultan Muhammed’e gönderdi. Emir Çavlı’nın Musul’da da itiatsizlik yapması nedeniyle yerine Mevdûd b. Altuntekin  1108’de yönetici olarak gönderildi. Emir Çavlı’nın sultandan af dilemesi üzerine kendisi Fars valiliğine gönderildi.

Emir Mevdûd’un Haçlılarla Mücadelesi: Emir Çavlı’nın yerine Musul ve çevresinin idaresine gönderilen Mevdûd b. Altuntekin’e Haçlılarla mücadele görevi verilmişti. Emir Mevdûd sultandan aldığı emirle Ahlatşahlardan Sökmen el Kutbî ve Artuklulardan Necmeddin İlgazi’nin kuvvetleri birleşerek Kont Baudouin du Bourg idaresindeki Urfa Haçlı kontluğunu kuşattılar(1110). Bu kuşatma iki ay sürse de Haçlılara Antakya Haçlı Prinkepsi Tankred ve Kudüs Haçlı kralının takviye kuvvetlerinin gelmesi üzerine Emir Mevdûd, Harran’a çekilerek Dımaşk atabegi Tuğtekin’in yardıma gelmesini beklemeye başladı. Haçlılar da Türk kuvvetlerinin birleşmesinden endişe ederek Urfa çevresinden çekilmeye başladılar. Emir Mevdûd ve diğer Türk emirleri Fırat nehrini geçmekte olan Haçlı kuvvetlerine yetişip nehri geçemeyen Haçlıları kılıçtan geçirerek onların mallarını ele geçirmişlerdi. Daha sonra Urfa Haçlı kontluğu tekrar kuşatılmış Urfa ele geçirilemese de Urfa Haçlı Kontluğu’na önemli darbe vurulmuştu.

Sultan Muhammed’in emriyle Musul Emiri Mevdûd, ikinci Urfa seferine çıktı. Haçlılar, Fırat nehrinin doğunda direnemediklerinden dolayı nehrin batısına çekildiler. Kudüs Kralı Bauouin, Türk kuvvetlerini ancak Asi nehri kıyısında durdurabildi. Mevdûn bu defa da sadece emri altında bulunan kuvvetlerle Urfa önlerine gelerek yerli halktan bazıları ile anlaşmaya varmış kuşatmayı kaldırdığı izlenimi vererek çekilme izlenimi verdi. Urfa Ermenilerinin Mevdûd’a destek verip şehri Türklere teslim edecekleri istihbaratını alan Tell Başir yönecisi Joscelin de Courtenay, derhal yardıma gelerek şehrin düşmesini engellemiş ve Urfa Ermenilerini cezalandırmıştı. Emir Mevdûd amacına ulaşamayarak Musul’a geri dönmek durumunda kalmıştı(1112)

Kudüs kralının Dımaşk çevresinde yapmış olduğu saldırılardan bulanan Tuğtegin, Mevdûd’u yardıma çağırdı. Mevdûd’un yardıma gelmesi üzerine Haçlılar barış önerseler de Tuğtegin bu öneriyi reddetti. Türk kuvvetleri Haçlı kuvvetlerini mağlubiyete uğratmış Kadüs Haçlı Kralı Baudouin esir edilmiş ancak kral olduğu tanınmadığından kaçıp kurtulmayı başarmıştı (1113). Emir Mevdûd ve Tuğtegin’in başarıları İsfahan’da bulunan sultan Muhammed Tapar’a bildirilmişti. Emir Mevdûd’un Dımaşk’a Tuğtegin’le birlikte döndükten sonra bir batıni tarafından öldürülmesi Haçlılarla yapılan mücadele Türk tarihi açısından önemli bir kayıp olmuştu.

Emir Aksungur el-Porsuki’nin Haçlılarla Mücadelesi: Tuğrul Bey’in emirlerinden Porsuk’un memlûklarından olduğu için kendisi el-Porsuki de denilen Aksungur, Muhammed Tapar tarafından önce Bağdat şahneliğine tayin edilmişt (1105).Emir Mevdûd’un öldürülmesinden sonra 1113’te onun yerine Musul valiliğine getirilmiş ardından Urfa’yı kuşatmaya girişmişti. Yanında Selçuklu emirlerinden İmaddüddin Zengi, Sincan emiri Temirek ve Ayaz da bulunuyordu. Urfa Ermenilerinin Haçlılarla arası iyi olmadığından Aksungur’a başvurmuşlardı. Ancak Aksungur’un emirlerinden İlgazi ile arası açılınca    Urfa  şehri ele geçirilememişti. Asında İlgazi, Muhammed Tapar tarafından Berkyaruk’a sadakatinden dolayı önemli görevlerden azledilmesi üzerine Haçlılarla mücadelede gevşek davranmıştı. Artuklulardan İlgazi’nin üzerine yürüyen Emir Aksungur, mağlup olunca sultan tarafından görevden alındı.Emir İlgazi, Aksungur ile yaptığı çarpışmada Muhammed Tapar’ın oğlu Mesut’u da esir etmişti. İlgazi, sultandan korktuğu için Antakya Haçlı kontu Roger ile anlaşsa da daha ileride anlatacağımız gibi Haçlıları büyük bir bozguna uğratıp Roger’i esir edecekti.

Emir Porsuk’un Haçlılarla Mücadelesi(1115): Emir Aksungur’un görevden alınmasından sonra yerine Selçukluların emirlerinden Porsuk’un oğlu Porsuk Haçlılarla mücadelede görevlendirilmişti. Porsuk, Haçlıların üzerine yürüyecekken, Dımaşk Ayabegi Tuğtegin’in ve halep emiri ile İlgazi’nin  isyan etmesi üzerine sultanın izniyle isyanı bastırmak için Hama’yı yağmalamış ardından bölgeyi Humus valisi Hayırhan’a vermişti. Daha sonra Porsuk Kefertab üzerine yürüdü.Selçuklulara isyan halinde olan üç emir Kudüs kralı Baudouin ve Trablusşam Kontu Pons ile anlaşmışlardı. Porsuk geri çekilme görüntüsü vermesine aldanan müttefikler geri çekilince Kefertab’ı ele geçiren emir şehri Münkızoğullarına bıraktı. Porsuk, Tell Dânis istikametinde ilerleyen emire Haçlılar baskın yapıp onu mağlubiyete uğratmışlardı. Ordugahı ele geçirilen emir Porsuk esir düşmekten zar zor kurtuldu. Tell Danis yenilgisi üzerine Muhammed Tapar bir daha Haçlılara karşı bir ordu göndermedi ve emir Porsuk üzüntüsünden vefat etti. Büyük Selçukluların otoritesinin bölgede zayıflaması üzerine  el Cezire ve Suriye’de yerel hanedanlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Tuğtegin ise sultandan af dilemiş ve kendisine Suriye’nin yönetimi verilmişti.

Gürcülerle İlişkiler

Selçuklulardaki taht kavgalarından ve bazı Selçuklu emirlerinin isyanlarını fırsat gören Gürcü kralı II. David Selçuklu ülkesine istila girişimi yaptı. II. David Hristiyan olan Kıpçak kabilesinden faydalanarak ordusunu kuvvetlendirmitşti. II. David, Gence taraflarına kadar ilerlese de Muhammed Tapar birleşik Gürcü-Kıpçak kuvvetleri üzerine güçlü bir ordu göndermiş ve onları bozguna uğratmıştı (1110) .

 

 

 

Batınilerle Mücadele(1107-1117) ve Muhammed Tapar’ın vefatı

Şii mezhebinin bir kolu olan İsmaililerin bir kısmına Batıni de denilmektedir. Hz Ali’nin soyundan olan altıncı imam Ca’fer es Sadık büyük oğlu olan İsmail’in imam olması gerektiğini düşünüp küçük oğlu Musa el Kazım’a imamlığın  geçmesi üzerine bunun haksız olduğunu düşünürler. Böylece şii dünyası da kendi aralarında da ayrılmış oldu.

Temsili Alamut Kalesi


Sultan Muhammed’i uğraştıran en önemli olaylardan biri de Batınilik mevzusu olmuştu. Batiniler, Melikşah döneminden itibaren kuvvetlenmeye başlamışlardı. Muhammed, Batinilere karşı önlemler alarak ilk önce  Şahdiz (Dizkûh) denilen kalelerine sefer yaptı. Kale ele geçirilip yöneticisi olan İbn Attaş esir edilerek bir çok Batıni’yi öldürttü. Sultan Muhammed, emir Çavlı komutasında Batınilerin üzerine ikinci sefer emrini verdi.  Alamut kalesi üzerine yapılan sefer kışın yaklaşması üzerine başarısızlıkla sonuçlandı. Sultan Muhammed döneminde Batiniler üzerine Atabeg Anuştegin gönderildi. Bu emir Batinilere ait olan Bîre kalesini ele geçirmeyi başardı. Anuştegin’in Alamut son Alamut seferi sultanın vefat haberiyle yarıda kalmıştı.

Sultan Muhammed Tapar, hastalıktan kurtulamayacağını anlayınca  beş oğlundan  Mahmud, Tuğrul, Mesud, Süleyman Şah, Selçuk Şah’tan Mahmut’u on üç yaşındaki en büyük oğlunu veliaht ilan etmiş ve emirlerden onun adına biat almıştı. Muhammed otuz altı yaşında İsfahan’da vefat etti.

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....