27 Nisan 2021 Salı

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ-22- SULTAN SENCER DÖNEMİ -II-(1118-1157)

 

Büyük Selçuklulara karşı Abbasiler’in güçlenme istekleri

Muhammed Tapar’ın vefatından sonra, Irak Selçuklu sultanı Mahmut (1118-1131) döneminde Hille emirliğine Dübeys b. Seyfüddin Sadaka getirilmişti. Mazyedî ailesinden Dübeys, Selçuklu melikleri arasındaki mücadeleden faydalanarak hüküm sürdüğü topraklarını genişletmek istemişti. Muhammed Tapar’ın oğlu Mesud’u Mahmud’a karşı harekete geçtiyseler de mağlup olarak Artuklu Emiri İlgazi’ye sığındılar. Dübeys, Irak Selçuklu sultanı Mahmut’a itaat etmiş ancak bu sefer Halife Müsterşid Billah’a isyan etmişti ancak ona mağlup olarak Urfa Kontu Joscelin ve kral II. Baoudoin’e başvurarak Halep’i ele geçirmesine yardım etma karşılığındaonlara tabi olacağını vaat etmişti.  Dübeys’in Haçlılar ile ittifak kurarak Halep’te bir çok Müslüman’ın öldürülmesine neden olmuştu. Ancak Haçlıların Halep’e tazyikleri  Aksungur el-Porsiki, Dımaşk (Şam) Atabegi Tuğtekin ve Humus emiri Kırhan’ın ittifakları sonucu engellenmişti.

Sencer döneminde Selçuklular


Dübeys’in faaliyeti bununla sınırlı olmadı; Muhammed Tapar’ın diğer oğlu Melik Tuğrul’u Irak Selçuklularının başına geçmeye teşvik etse de başarılı olamayınca halife ile Sultan Mahmut’un kendilerine karşı ittifak kurdukları konusunda şikayette bulundu. Sencer’in emriyle Hille Emirliği’ne getirildi.  Hille emirliği görevindeyken siyasi faaliyetlerine karşı Halife Müsterşid Billah (1118-1135) da siyasi emeller peşinde koşması Sultan Sencer’in hoşuna gitmedi. Sencer, Halifenin siyasi ve askeri işlere girmesini engellemek için Nizamülmülk’ün oğlu Ahmet’in Irak Selçuklularına vezir tayinini sağlayarak Abbasileri kontrol altında tutmak istemişti. Ancak halifenin ordu kurmaya yeltenmesi üzerine yeğeni Sultan Mahmut’un halife üzerine yürümesi emrini veren Sencer onun emellerini engelleyerek İmadüddin Zengî’yi Bağdat şıhneliğine getirerek onu kontrol altına alınmasını sağlamıştı.


KARAHİTAYLAR (HITAY,KITAY,K’İTAN) DEVLETİ VE KATVAN SAVAŞI

Aslen Moğol kökenli olan Karahitayların anavatanları Mançurya’nın güney taraflarıdır. Hıtayların reisi Yehlü Apaoki 916 yılında bağımsızlığını kazandı. Apaoki’nin oğlu Te Kuang, Çinlilerin Liao hanedanı dedikleri devleti kurdu. Hıtaylar güçlenerek Uygurlarla Karahanlıları 1009 yılından itibaren tehdit etmeye başladılar. Karahanlıların Hıtayları 1016’da yenilgiye uğratmaları Hıtayların batıya sefer yaparak yayılmalarını yüzyıl geciktirmiştir.

Moğol devleti olan Karahitaylar


Cürcenlerin Liao hanedanını yıkmalarından sonra Apaoki’nin soyundan gelen Yeh-lü Ta-shih (Taşi) Moğol kavimlerinin desteğini alarak Türkistan seferine girişti. 1128’de Hıtay ordusu Kaşgar bölgesine girince Doğu Karahanlı Arslan Han Ahmed b. Hasan tarafından yenilgiye uğratılsa da 1130’da Yenisey taraflarındaki Kırgız topraklarını aşarak başkentleri Balasagun olmak üzere Karahitay devletini kurdu. Çinliler bu devlet kurucusu Liao soyundan geldiği için bu devlete Batı Liao devleti adını verirler. Türk-İslam kaynakları da bu devlete Çindeki Liao devletinden ayırt etmek için Karahıtay adını verirler.

Karahıtay hükümdarlarına hanlar hanı anlamına gelen Gürhan unvanı verildi. Yehlü Taşi (1130-1142), anayurtları olan Mançurya’yı almak için seferler yapmış ancak başarılı olamayınca batıya yönelerek Maveraünnehir’e akınlarda bulundu. Yehlü Taşi, komutasındaki Karahıtay ordusu, önce Batı Karahanlı hükümdarı Mahmud b. Muhammed’i ve daha sonra Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’i mağlubiyete uğratarak Büyük Selçukluların yıkılış devrine girmesine yol açtılar.

Doğu Karahanlı hükümdarının 1137’de Hocend denilen mevkide Karahıtaylara mağlup olması Sencer’in ülkesinin doğusuyla ilgilenmesini zorunlu kıldı. Bu sırada Karluklar, Batı Karahanlılara emirlerin baskısı nedeniyle isyan etmiş; güven içinde yaşamaları için beş bin deve, beş bin at ve elli bin koyun vereceklerini söyleseler de  Sencer’in sefer tehdidi üzerine Karahitaylara sığınmışlardı. Karlukların, Karahitaylara sığınması Büyük Selçuklularla Karahıtayların arasını bozmuştu. Karahitay hükümdarı Gürhan Yehlü Taşi, Sencer’e yazdığı mektupta Karlukların affedilmesini ve memleketlerine gitme izni verilmesini talep etmişti. Selçuklu sultanı Sencer, Karahıtay hükümdarına kendi veziri Tahir b. Fahrülmülk’ün itirazına rağmen cevaben mektubunda sınırların genişliğinden askerlerinin çokluğundan bahsettikten sonra Gürhan’ı İslam’a davet etmişti. Aslında Sencer, Karahıtay ordusunu anlaşılan küçük görmüştü.

Gürhan da Sencer’in bu tehdit edici mektubunu alınca yüz bin kişilik bir orduyla Semerkant’ta bulunan Sencer’in üzerine yürüdü. Karahıtaylara eşdeğer Selçuklu kuvvetleri de Semerkant yakınlarında Katvan denilen mevkide karşılaştılar. Gürhan, ordusunu üçe ayırarak Selçuklu kuvvetlerini kuşatarak imha etmeyi düşünmüştü. Sencer ise ordusunu bir merkez iki cenah olarak tasarlamıştı. Sencer merkez kuvvetlerinin başında iken sağ ordusunun başında Emir Kamaç, sol ordusunun başında ise Sistan hakimi Taceddin Nasr  bulunuyordu. Sencer’in devam eden savaş stratejisi kuşatmadan kurtulmakla geçti. Kuşatmadan kurtulamayan Sencer geri çekilmeye başlayınca bir dağ geçidinde sıkıştırılarak otuz bin civarında asker kayber, Sencer canını zor kurtarır, savaşın muzafferi Gürhan’dı. Sencer önce üç yüz atlı ile Tirmiz oradan da Belh’ gitti. Esirler arasında Sencer’in hanımı Türkan Hatun, sağ ve sol ordularının komutanları da vardı.

Savaşın kaybedilmesinde Sencer’in mağrur olması kadar bazı Türk boylarının Sencer’in yönetiminden memnun olmayarak ordu içindeki anlaşmazlık da etkildir.

Katvan Savaşı’nın sonuçları; Ceyhun nehri doğusundaki topraklar Karahıtay yönetimine girdi.  Türkistan’da ilk defa putperest bir kavmin yönetimine girdi. Bu nedenle Oğuzların doğuya göçleri hız kazandı. Oğuzların Selçuklu’da etkinliklerinin artması ileride isyan etmelerine de yol açacaktı. Sultan Sencer tekrar toparlandıktan sonra Karahıtaylarla anlaşma yaparak barış sağladı. Eşi için beş yüz bin, diğer emirler için de fidye ödeyerek kurtardı.

Katvan savaşında ağır bir yenilgi


Selçukluların Katvan  savaşı sonrası Harezm Seferleri (1138, 1143 ve 1148)

Katvan savaşındaki Büyük Selçuklu ordusunun mağlup olduğunu heber alan harzemşah Atsız, Selçuklulara ait olan toprakların bir kısmını ele geçirmek için süratle harekete geçti Onun ilk hedefi Serahs şehri oldu(1141 yılının Ekim’i)  Atsız daha sonra Sultan Sencer’in başkenti Merv’e  yürüyerek halkın direnişini kırmış ve şehri zapt etmişti(1141).Sencer’in hazinelerini ve şehrin ileri gelenlerini ve  alimlerini yanında Harezm’e götürdü. 1142 yılında da Nişabur üzerine yürüdü. Halka iyi davranacağı konusunda siyasetname gönderse de hutbede Sencer adını kaldırılma şartını ileri sürmesi huzursuzluğa yol açtı.

Harezm bölgesi


Atsız kimdir? Sultan Sencer’in Harizm (Harezm) valisi Kutbüddin Muhammed’in oğlusultan Melikşeh’ın ibrikçibaşısı Anuş Tegin’in torunudur. Atsız, Sencer’in yeğeni Mahmud b. Muhammed Tapar’a yaptığı seferde ona yardımı dokunmuştu (1118). Sencer’in ilk dönemlerinde ona sadakatle hizmet ettiğine başka kanıtlar da vardır: Karahanlı Tamgaç Han’ın isyanı dolayısıyla yine sultana yardım etmiş, sultanın Maveraünnehir, Irak ve Gazne seferlerine (1130, 113 ve 1135) katılmıştı. Ancak Atsız, Selçuklulara bağlı olarak hükmettiği ülkesinin sınırlarını genişletmekten geri durmadı. Cent şehrindeki Müslüman olmayan halka seferler yaparak savaşçı Kıpçak Türklerinin kendisine katılmasını sağlamış oldu. 10. Yüzyıldan itibaren Türkmenlerin yurdu olan Mangışlak’ı da ele geçirmeyi başarmıştı. Böylece Harezmşahlar iyice güçlenmiş oluyordu.  Atsız’ın ele geçirdiği bölgelerde yaşayan halkın kendilerine zulmettiği gerekçesiyle sultana şikayette bulunmaları ve sultanın Atsız’ı uyarması isyan etmesine neden olmuş olma ihtimali yüksektir. 1138 yılında Sencer Birinci Harezm Seferi sonucunda Atsız’ın   on bin civarında askerini bu arada Atlığ adlı oğlunu da öldürmüştü. Harezm yönetimi Atsız’dan alınıp yeğeni Süleyman’a verilse de Atsız, yeğenini yenilgiye uğratarak tekrar ülkesine egemen oldu. Atsız’ın ikinci isyanı Katvan savaşında Selçukluların ağır bozguna uğraması sonucu sultan Senver’in başkenti Merv ve en önemli diğer şehirlerinden Nişababur’u ele geçirmiş, Selçuklu hazinesini başkentine taşımıştı. Savaştan sonra gücünü toparlayan Sencer 1143 yılında   İkinci Harezm Seferi’ne çıkarak hazinelerini kurtarmayı başarmış ve Atsız’ı kendine takrar bağlamıştı. Atsız’ın iki Batınî görevlendirip sultanı öldürtmeye çalışması üzerine  sultan 1148 yılında  Üçüncü  Harezm Seferi’ne çımış Atsız yine Ahûpûş adlı derviş vasıtasıyla af dilemişti. Bu mücadelelerde bir ara zayıflayan Atsız Cent şehrini bir ara kaybetse de geri almayı başarıp şehre diğer oğlu İlarslan’ı vali olarak görevlendirmişti.  Sultan Sencer’in Oğuzlara esir düşmesi ve kız kardeşinin oğlu Karahanlı yeğeni Mahmud Han vekaleten sultan ilan edildi. Mahmud Han, Atsız’dan dayısı olan Sultanın kurtarılması için yardım istemiş ancak sultanın serbest kaldığını öğrenince ona tekrar biat etmişti(1156).

Selçuklu toprakları üzerinde kurulan Harzemşahlar devleti


Sultan Sencer, Katvan'daki ağır yenilgiden sonra bir yıl içinde tekrar ordusunu toplayarak güç kazanmıştı. Sultan, Atsız’ın Merv ve Nişabur’u ele geçirerek genişlemesi üzerine Harezm’in merkezi Gürgenç’e kadar ilerleyerek Atsız’ın eman dilemesi üzerine ele geçirdiği hazineleri  ve tabi olma karşılığında affedilecekti. Yukarıda da anlatttığım gibi Atsız’ın sultana suikast tertip ettirmesi üzerine sultan, Atsız’a uyarı için elçi gönderdiyse de elçinin öldürülmesi üzerine Üçüncü Harezm Seferine çıktı. Atsız meydan savaşı vermeyerek Hezaresb kalesinde Selçuklulatı karşıladı. İki aylık kuşatmadan sonrav kale düşmüş Selçuklu kuvvetleri Harezm başkenti Gürgenç’e girmeyi başarmıştı. Atsız’ın bizzat huzura gelerek af dilemesi karşılığında onu affetmeyi kabul etti. Atsız, Sencer’in huzurna çıkarak sadece başıyla selamlasa da sultan yine onu affetmişti. Atsız’ın yaptıkları normal şartlarda belki affedilemzdi ancak Harezm ülkesi yöneticisi olması nedeniyle Karahitay devletine her yıl yüklü miktarda vergi ödüyor oluşu ve Müsüman olmayan Türklerin akınlarını durduruyor oluşu Harezm topraklarını Selçuklular için tampon görevi görüyordu.

Gurlularla İlişkiler

Büyük Selçuklu sultanı Sencer’in Katvan’daki ağır yenilgisinden sonra Gur hükümdarıi durumdan yararlanarak Selçuklulara ait Herat şehrini aldıktan sonra Belh’e kadar ilerlemişti. Onu engellemek için  Selçuklu kumandanlarından Emir   Kumaç, yaptığı savaşı kaybetmişti. Bu savaşı mütakip Selçuklulara bağlı iki devlet olan Gaznelilerle Gurlular arasında mücade de başlamış oldu. Gazneliler  sultanı Behramşah Gurlulara yenilerek Hindistan’a kaçmış ve merkezi konumunda Gazne şehri Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin Cihânsûz (1149-1161) tarafından yağmalamış ve şehri yakmıştı (1151).Bu nedenle Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin’e cahanı yakan anlamına gelen Cihânsûz lakabı takılmıştı. Cihânsûz, bu hareketine ilaveten sultan Mahmut haricindeki bütün Gazne hükümdarlarının kemiklerini mezarlarından çıkartarak yaktırmıştı. Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin, bu başarısından sonra bağlı bulunduğu sultan Sencer’e ödemekle yükümlü olduğu vergiyi ödemeyerek sultanlığını ve  bağımsızlığını ilan etmişti.

Sultan Sencer, Gurluların güçlenmeleri ve vergiyi ödememeleri üzerine onları üzerine bir sefer düzenlemek zorunda kaldı. Sencer, aslen savaşçı kavim olan Gurlulardan çekinmekle birlikete sefere çıktı ancak ordusunu yavaş yavaş ilerletiyor ki Gurluların af dilemesini bekledi. Ancak Gurluların af dileyecek durumu olmadığından savaş kaçınılmaz oldu.  İki tarafın karşılaşması esnasında Gur ordusundaki Oğuz Türklerinin Sencer’in tarafına geçmesi neticesinde Sencer’İn korktuğu olmadı ve savaşı Selçuklu kuvvetleri kazandı (1152). Gurlular ile savaş Sencer’in Katvan savaşından sonra kazandığı ilk büyük galibiyet olmuş ve sultana itibarı yeniden kazandırmıştı. Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin, esir edilmişti. Sencer, alicenaplığını göstererek Alâeddin Hüseyin’i vergi ödemesi karşlığında serbest bıraktı. Gazne sultanı Behramşah Gazne ülkesine geri döndü. Sencer’in Oğuzlara mağlup olarak esir düşmesi üzerine Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin Cihânsûz, Gazne ülkesine yeniden seferler yapmaya başladı.

Oğuz İsyanı ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Yıkılması

Karahitay ve Karluk Türklerini baskısı sonucunda Türkistan’dan daha batıya göç etmek zorunda kalan Oğuzlar çoğunlukla Belh ve çevresindeki otlaklarda yaşıyorlardı. Oğuzlar, Selçuklu hakimiyet alanında yaşamalarına rağmen yarı bağımsız şekilde hayat sürmüş ancak Selçujklulara yirmi dört bin koyun vergi ödüyorlardı. Selçukular ile Oğuzlar arasında ilk ciddi problem de bu vergi meselesi oldu. Oğuzlar kendilerine vergi meselesi nedeniyle sorun çıkaran tahsildarı öldürmüşlerdi. Belh valisi olanİmadüddin  Kumaç da bu olayı büyütmüş ve kendini Oğuzların şıhnesi ( askeri vali) tayin ettirmişti.  Kumaç, on bin kişilik bir kuvvetle Oğuzların üzerine sefer düzenlemiş Oğuzların sultanın hazinesine çadır başına iki yüz dirhem ödemeleri karşılığın bölgede yaşamak için izin isteseler de istekleri reddedildi. Bu durum savaşı kaçınılmaz kılmış ancak Oğuzlar Kumaç ile onun oğlu Alâeddin Ebu Bekir’i savaşta öldürdüler.

Selçuklulara isyan eden Oğuzlar temsili


 Sultan Sencer, diğer ileri gelen kumandanların isteği ile Oğuzların üzerine sefer tertip etti. Oğuzlar, sultanı seferden vaz geçirmek için anlaşma teklif ettiler. Buna göre; Kumaç ve oğlunun ölümüne diet olarak yüz bin dinar ve bin Türk köle vermeyi kabul ettiler.  Sencer, bu teklifi kabule yanaştı ise de başta Kumaç’ın torunu Emir Müeyyed Ay-aba olmak üzere diğer kumandanların ısrarı üzerine sefere devam edildi.

Belh şehri yakınlarında yapılan savaşta Oğuzlar, yüz bin kişilik Selçuklu kuvvetlerini durdurduktan sonra boğazda sıkıştırarak tam bir bozguna uğtrattılar. Sultan, Oğuzların eline esir düştü (1153). Oğuzların reisleri sultana ilk başlarda  “biz senin kullarınız, sen bizim sultanımızsız” dese de bu sultanı kandırmalarından başka bir şey değildi.  Sencer’i tahta oturtuyorlardı ve ona saygılarını sunuyorlardı. Durumu kavrayan Sencer,sultanlıktan çekildiğini söyleyince onunla alay ederek kaçmasını önlemek için kafesin içine koydular. Bu sıralarda Oğuzlardan kaçmayı başaran vezir Tahir Fahr ül Mülk’ün gayretiyle Nişabur’da Sencer’in yeğeni Muhammed Tapar’ın oğlu Süleyman Şah’ın sultanlığı ilan edilmişti. Muhammed Tapar’ın oğlu Süleyman Şah’ın Merv şehri üzerine yürüse da Oğuzlar, onu yenilgiye uğrattılar. Süleyman Şah’ın destekçisi vezir Tahir Fahr ül Mülk’ün vefatıyla zaten bütün emirleri etrafında toplayamayan  Süleyman Şah, Horasan’dqan ayrılıp Cürcan’a gitti. (1154).

Büyük Selçuklu hükümdarlarından Muhammed Tapar


Sultan Sencer’in  esareti sırasında Oğuzlar başta merv olmsk üzere Nişanur, Tûs, Meşhed gibi şehirleri yağma etmişlerdi.  Bu olaylar esnasında Selçuklu kumandanları Sencer’in kız kardeşinin oğlu Karahanlı soyundan Mahmûd Han’ı sultan olarak ilan ettiler(1154-1155). Mahmûd Han, Horasan’a giderek devletin başına geçmiş ve Herat şehrini kuşatmakta olan Oğuzlar üzerine yürüse de başarılı olamamıştı. Ancak, Oğuzların Herat kuşatmasını kaldırmalarında onun payı vardır. Mahmûd Han, çok geçmeden Oğuzlarla bir barış anlaşması yapmış ve böylece Oğuzlara karşı ittifak arayışlarına başlamıştı. Bu amaçla  Harzemşah Atsız’a başvurdu.  Atsız, teklifi hemen kabul etmiş hatta iitifakın genişletilmesi gerektiğini belirtmişti; böylece Sistan Meliki Tacütdevle Rüstem ile Gur hükümdarı Alâeddin’i işbirliğine çağırmışrı.

Mahmûd Han ve Atsız güçlerini birleştirme esnasındyken Sencer esaretten kurtulmuştu. Oğuzlar, Mahmud Han’la yaptıkları anlaşmadan sonra Sencer’in eski emirleri ile görüşmek üzere  izin vermişlerdi. Kumaç’ı torunu Emir Müeyyed Ay-aba, Oğuzlardan bir grubu kandırarak sultanı kaçırtmıştı(1156). Mahmûd Han ve ona destek veren kumandanlar bunun üzerine Atsız’a sığınmışlardı. Sencer, Merv’e gitti ancak artık kendisi yaşlanmış, esaretten dolayı ruhen çökmüş, ordusu dağılmış ve hazinesi bomboştu.  Bu nedenle Büyük Selçuklu devletini diriltme konusunda elinden bir şey gelemedi.26 Nisan  1157’de vefatıyla Büyük Selçuklu devletinin  tarih sahnesinden çekildiği kabul edildi. Ancak Selçuklu hanedanı tarafından; Irak, Suriye, Kirman ve Rûm(Anadolu) Selçuklu devleleri kuruldu.

 

 

 

 

 

 

Faydalanılan Kaynaklar

 

1.       İbnü’l Esir, “el-Kamil fi't-Tarih”, çev. Abdülkerim Özaydın,Bahar Yayınları,IX ve X.c, İstanbul: 1987

2.       Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, “Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset,Teşkilat ve Kültür”, TTK Basımevi, Ankara: 1995

3.       Merçil, Erdoğan. “Müslüman Türk Devletleri Tarihi”, Bilge Kültür Sanat, İstanbul:2013

4.       Faruk Sümer ve Ali Sevim, “İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı”,  Türk Tarih Kurumu Basımevi,Ankara: 1971

5.       Brockelmann, C. “İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi” (çev.Neş’et Çağatay),Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara:1964

6.       Vasiliev,A.A. “Bizans İmparatorluğu Tarihi”(çev. Arif Müfid Mansel),Maarif Matbası, Ankara:1943

7.       Georg Ostrogorsky, “Bizans Devleti Tarihi”,(çev. Fikret Işıltan), TTK Yayınları, Ankara:2011

8.       Abdulkerim Özaydın, “Selçuk Bey” TDV İslam Ansiklopedisi, 36:364-365, İstanbul: 2009

9.       Abdulkerim Özaydın, “Karahanlılar” TDV İslam Ansiklopedisi, 24:404-412, İstanbul:2001

10.   Abdulkerim Özaydın, “Arslan b. Selçuk” , TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/arslan-b-selcuk (06.11.2020).

11.   Abdulkerim Özaydın, “Kavurd Bey” TDV İslam Ansiklopedisi, 25:73-74, Ankara:2002

12.   Faruk Sümer, “Arslan Argun”, TDV İslam Ansiklopedisi, 3:399-400, İstanbul:1991

13.   Osman Gazi Özgüdenli, "Musa Yabgu", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/musa-yabgu (06.11.2020).

14.   Faruk Sümer, "Selçuklular", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/selcuklular#1 (06.11.2020).

15.   Ali Sevim, "Dandanakan Savaşı", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/dandanakan-savasi (06.11.2020).

16.   Faruk Sümer, “Tuğrul Bey”, TDV İslam Ansiklopedisi,41:344-346, İstanbul:2012

17.   Erdoğan Merçil, “Gazneli Mahmut”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara: 1987

18.   Erdoğan Merçil, “Besasiri”, TDV İslam Ansiklopedisi,V:528-529, İstanbul:1992

19.   İbrahim Kafesoğlu, "Alparslan",TDV İslam Ansiklopedisi, 2:526-530, İstanbul:1989

20.   Ali Sevim, “Malazgirt Savaşı”, TDV İslam Ansiklopedisi,27:481-483, Ankara:2003

21.   Abdulkerim Özaydın, “Muhammed Tapar”, TDV İslam Ansiklopedisi,30:579-581, Ankara:2005

22.   Işın Dermirkent, "Mevdûd b. Altuntegin", TDV İslam Ansiklopedisi,29:427-429,Ankara:2004

23.   Coşkun Alpttekin, "Aksungur el-Porsuki" TDV İslam Ansiklopedisi ,2:297,İstanbul,1989

24.   Abdulkerim Özydın, "Porsuk", TDV İslam Ansiklopedisi, 34:325-326,İstanbul:2007

25.   Abdulkerim Özaydın, "Sencer", TDV İslam Ansiklopedisi, 36:507-511, İstanbul:2009

26.   Abdulkerim Özaydın, "Arslan Han", TDV İslam Ansiklopedisi, 3:401, İstanbul:1984

27.   Erdoğan Merçil, "İbrâhim b. Me'sûd-i Gaznevî", TDV İslam Ansiklopedisi, 21:321-322, İstanbul:2000

28.   Erdoğan Merçil, "Behram Şah", TDV İslam Ansiklopedisi, 5:357--358, İstanbul:1992

29.   Faruk Sümer, “Atsız b. Muhammed TDV İslam Ansiklopedisi, 4:91-92 İstanbul:1991

30.   Iqtidar Husain Sıddıqui,”Gurlular”, TDV İslam Ansiklopedisi, 14:207-211 İstanbul:1996

31.   Iqtidar Husain Sıddıqui, “Cihânsûz Alâeddin” İslam Ansiklopedisi, 7:544-545İstanbul:”1993

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....