Büyük Selçuklulara
karşı Abbasiler’in güçlenme istekleri
Muhammed
Tapar’ın vefatından sonra, Irak Selçuklu sultanı Mahmut (1118-1131) döneminde
Hille emirliğine Dübeys b. Seyfüddin Sadaka getirilmişti. Mazyedî ailesinden Dübeys,
Selçuklu melikleri arasındaki mücadeleden faydalanarak hüküm sürdüğü
topraklarını genişletmek istemişti. Muhammed Tapar’ın oğlu Mesud’u Mahmud’a
karşı harekete geçtiyseler de mağlup olarak Artuklu Emiri İlgazi’ye sığındılar.
Dübeys, Irak Selçuklu sultanı Mahmut’a itaat etmiş ancak bu sefer Halife
Müsterşid Billah’a isyan etmişti ancak ona mağlup olarak Urfa Kontu Joscelin ve
kral II. Baoudoin’e başvurarak Halep’i ele geçirmesine yardım etma
karşılığındaonlara tabi olacağını vaat etmişti.
Dübeys’in Haçlılar ile ittifak kurarak Halep’te bir çok Müslüman’ın
öldürülmesine neden olmuştu. Ancak Haçlıların Halep’e tazyikleri Aksungur el-Porsiki, Dımaşk (Şam) Atabegi
Tuğtekin ve Humus emiri Kırhan’ın ittifakları sonucu engellenmişti.
Dübeys’in
faaliyeti bununla sınırlı olmadı; Muhammed Tapar’ın diğer oğlu Melik Tuğrul’u
Irak Selçuklularının başına geçmeye teşvik etse de başarılı olamayınca halife
ile Sultan Mahmut’un kendilerine karşı ittifak kurdukları konusunda şikayette
bulundu. Sencer’in emriyle Hille Emirliği’ne getirildi. Hille emirliği görevindeyken siyasi
faaliyetlerine karşı Halife Müsterşid Billah (1118-1135) da siyasi emeller
peşinde koşması Sultan Sencer’in hoşuna gitmedi. Sencer, Halifenin siyasi ve
askeri işlere girmesini engellemek için Nizamülmülk’ün oğlu Ahmet’in Irak
Selçuklularına vezir tayinini sağlayarak Abbasileri kontrol altında tutmak
istemişti. Ancak halifenin ordu kurmaya yeltenmesi üzerine yeğeni Sultan
Mahmut’un halife üzerine yürümesi emrini veren Sencer onun emellerini
engelleyerek İmadüddin Zengî’yi Bağdat şıhneliğine getirerek onu kontrol altına
alınmasını sağlamıştı.
KARAHİTAYLAR
(HITAY,KITAY,K’İTAN) DEVLETİ VE KATVAN SAVAŞI
Aslen Moğol kökenli olan Karahitayların anavatanları
Mançurya’nın güney taraflarıdır. Hıtayların reisi Yehlü Apaoki 916 yılında
bağımsızlığını kazandı. Apaoki’nin oğlu Te Kuang, Çinlilerin Liao hanedanı
dedikleri devleti kurdu. Hıtaylar güçlenerek Uygurlarla Karahanlıları 1009
yılından itibaren tehdit etmeye başladılar. Karahanlıların Hıtayları 1016’da
yenilgiye uğratmaları Hıtayların batıya sefer yaparak yayılmalarını yüzyıl
geciktirmiştir.
Moğol devleti olan Karahitaylar
Cürcenlerin Liao hanedanını yıkmalarından sonra Apaoki’nin
soyundan gelen Yeh-lü Ta-shih (Taşi) Moğol kavimlerinin desteğini alarak
Türkistan seferine girişti. 1128’de Hıtay ordusu Kaşgar bölgesine girince Doğu
Karahanlı Arslan Han Ahmed b. Hasan tarafından yenilgiye uğratılsa da 1130’da
Yenisey taraflarındaki Kırgız topraklarını aşarak başkentleri Balasagun olmak
üzere Karahitay devletini kurdu. Çinliler bu devlet kurucusu Liao soyundan
geldiği için bu devlete Batı Liao devleti adını verirler. Türk-İslam kaynakları
da bu devlete Çindeki Liao devletinden ayırt etmek için Karahıtay adını
verirler.
Karahıtay hükümdarlarına hanlar hanı anlamına gelen Gürhan
unvanı verildi. Yehlü Taşi (1130-1142), anayurtları olan Mançurya’yı almak için
seferler yapmış ancak başarılı olamayınca batıya yönelerek Maveraünnehir’e
akınlarda bulundu. Yehlü Taşi, komutasındaki Karahıtay ordusu, önce Batı
Karahanlı hükümdarı Mahmud b. Muhammed’i ve daha sonra Büyük Selçuklu Sultanı
Sencer’i mağlubiyete uğratarak Büyük Selçukluların yıkılış devrine girmesine
yol açtılar.
Doğu Karahanlı hükümdarının 1137’de Hocend denilen mevkide
Karahıtaylara mağlup olması Sencer’in ülkesinin doğusuyla ilgilenmesini zorunlu
kıldı. Bu sırada Karluklar, Batı Karahanlılara emirlerin baskısı nedeniyle isyan
etmiş; güven içinde yaşamaları için beş bin deve, beş bin at ve elli bin koyun
vereceklerini söyleseler de Sencer’in
sefer tehdidi üzerine Karahitaylara sığınmışlardı. Karlukların, Karahitaylara
sığınması Büyük Selçuklularla Karahıtayların arasını bozmuştu. Karahitay
hükümdarı Gürhan Yehlü Taşi, Sencer’e yazdığı mektupta Karlukların
affedilmesini ve memleketlerine gitme izni verilmesini talep etmişti. Selçuklu
sultanı Sencer, Karahıtay hükümdarına kendi veziri Tahir b. Fahrülmülk’ün
itirazına rağmen cevaben mektubunda sınırların genişliğinden askerlerinin
çokluğundan bahsettikten sonra Gürhan’ı İslam’a davet etmişti. Aslında Sencer,
Karahıtay ordusunu anlaşılan küçük görmüştü.
Gürhan da Sencer’in bu tehdit edici mektubunu alınca yüz bin
kişilik bir orduyla Semerkant’ta bulunan Sencer’in üzerine yürüdü.
Karahıtaylara eşdeğer Selçuklu kuvvetleri de Semerkant yakınlarında Katvan
denilen mevkide karşılaştılar. Gürhan, ordusunu üçe ayırarak Selçuklu
kuvvetlerini kuşatarak imha etmeyi düşünmüştü. Sencer ise ordusunu bir merkez
iki cenah olarak tasarlamıştı. Sencer merkez kuvvetlerinin başında iken sağ
ordusunun başında Emir Kamaç, sol ordusunun başında ise Sistan hakimi Taceddin
Nasr bulunuyordu. Sencer’in devam eden
savaş stratejisi kuşatmadan kurtulmakla geçti. Kuşatmadan kurtulamayan Sencer
geri çekilmeye başlayınca bir dağ geçidinde sıkıştırılarak otuz bin civarında
asker kayber, Sencer canını zor kurtarır, savaşın muzafferi Gürhan’dı. Sencer
önce üç yüz atlı ile Tirmiz oradan da Belh’ gitti. Esirler arasında Sencer’in
hanımı Türkan Hatun, sağ ve sol ordularının komutanları da vardı.
Savaşın kaybedilmesinde Sencer’in mağrur olması kadar bazı
Türk boylarının Sencer’in yönetiminden memnun olmayarak ordu içindeki
anlaşmazlık da etkildir.
Katvan Savaşı’nın
sonuçları; Ceyhun
nehri doğusundaki topraklar Karahıtay yönetimine girdi. Türkistan’da ilk defa putperest bir kavmin
yönetimine girdi. Bu nedenle Oğuzların doğuya göçleri hız kazandı. Oğuzların
Selçuklu’da etkinliklerinin artması ileride isyan etmelerine de yol açacaktı.
Sultan Sencer tekrar toparlandıktan sonra Karahıtaylarla anlaşma yaparak barış
sağladı. Eşi için beş yüz bin, diğer emirler için de fidye ödeyerek kurtardı.
Katvan savaşında ağır bir yenilgi
Selçukluların
Katvan savaşı sonrası Harezm Seferleri
(1138, 1143 ve 1148)
Katvan
savaşındaki Büyük Selçuklu ordusunun mağlup olduğunu heber alan harzemşah
Atsız, Selçuklulara ait olan toprakların bir kısmını ele geçirmek için süratle
harekete geçti Onun ilk hedefi Serahs şehri oldu(1141 yılının Ekim’i) Atsız daha sonra Sultan Sencer’in başkenti
Merv’e yürüyerek halkın direnişini
kırmış ve şehri zapt etmişti(1141).Sencer’in hazinelerini ve şehrin ileri
gelenlerini ve alimlerini yanında Harezm’e
götürdü. 1142 yılında da Nişabur üzerine yürüdü. Halka iyi davranacağı
konusunda siyasetname gönderse de hutbede Sencer adını kaldırılma şartını ileri
sürmesi huzursuzluğa yol açtı.
Atsız
kimdir? Sultan Sencer’in Harizm (Harezm) valisi Kutbüddin Muhammed’in
oğlusultan Melikşeh’ın ibrikçibaşısı Anuş Tegin’in torunudur. Atsız, Sencer’in
yeğeni Mahmud b. Muhammed Tapar’a yaptığı seferde ona yardımı dokunmuştu
(1118). Sencer’in ilk dönemlerinde ona sadakatle hizmet ettiğine başka kanıtlar
da vardır: Karahanlı Tamgaç Han’ın isyanı dolayısıyla yine sultana yardım
etmiş, sultanın Maveraünnehir, Irak ve Gazne seferlerine (1130, 113 ve 1135)
katılmıştı. Ancak Atsız, Selçuklulara bağlı olarak hükmettiği ülkesinin sınırlarını
genişletmekten geri durmadı. Cent şehrindeki Müslüman olmayan halka seferler
yaparak savaşçı Kıpçak Türklerinin kendisine katılmasını sağlamış oldu. 10.
Yüzyıldan itibaren Türkmenlerin yurdu olan Mangışlak’ı da ele geçirmeyi
başarmıştı. Böylece Harezmşahlar iyice güçlenmiş oluyordu. Atsız’ın ele geçirdiği bölgelerde yaşayan
halkın kendilerine zulmettiği gerekçesiyle sultana şikayette bulunmaları ve
sultanın Atsız’ı uyarması isyan etmesine neden olmuş olma ihtimali yüksektir.
1138 yılında Sencer Birinci Harezm Seferi sonucunda Atsız’ın on bin civarında askerini bu arada Atlığ
adlı oğlunu da öldürmüştü. Harezm yönetimi Atsız’dan alınıp yeğeni Süleyman’a
verilse de Atsız, yeğenini yenilgiye uğratarak tekrar ülkesine egemen oldu. Atsız’ın
ikinci isyanı Katvan savaşında Selçukluların ağır bozguna uğraması sonucu
sultan Senver’in başkenti Merv ve en önemli diğer şehirlerinden Nişababur’u ele
geçirmiş, Selçuklu hazinesini başkentine taşımıştı. Savaştan sonra gücünü
toparlayan Sencer 1143 yılında İkinci Harezm Seferi’ne çıkarak
hazinelerini kurtarmayı başarmış ve Atsız’ı kendine takrar bağlamıştı. Atsız’ın
iki Batınî görevlendirip sultanı öldürtmeye çalışması üzerine sultan 1148 yılında Üçüncü Harezm Seferi’ne çımış Atsız yine
Ahûpûş adlı derviş vasıtasıyla af dilemişti. Bu mücadelelerde bir ara
zayıflayan Atsız Cent şehrini bir ara kaybetse de geri almayı başarıp şehre
diğer oğlu İlarslan’ı vali olarak görevlendirmişti. Sultan Sencer’in Oğuzlara esir düşmesi ve kız
kardeşinin oğlu Karahanlı yeğeni Mahmud Han vekaleten sultan ilan edildi. Mahmud
Han, Atsız’dan dayısı olan Sultanın kurtarılması için yardım istemiş ancak
sultanın serbest kaldığını öğrenince ona tekrar biat etmişti(1156).
Selçuklu toprakları üzerinde kurulan Harzemşahlar devleti
Sultan
Sencer, Katvan'daki ağır yenilgiden sonra bir yıl içinde tekrar ordusunu
toplayarak güç kazanmıştı. Sultan, Atsız’ın Merv ve Nişabur’u ele geçirerek
genişlemesi üzerine Harezm’in merkezi Gürgenç’e kadar ilerleyerek Atsız’ın eman
dilemesi üzerine ele geçirdiği hazineleri
ve tabi olma karşılığında affedilecekti. Yukarıda da anlatttığım gibi
Atsız’ın sultana suikast tertip ettirmesi üzerine sultan, Atsız’a uyarı için
elçi gönderdiyse de elçinin öldürülmesi üzerine Üçüncü Harezm Seferine çıktı.
Atsız meydan savaşı vermeyerek Hezaresb kalesinde Selçuklulatı karşıladı. İki
aylık kuşatmadan sonrav kale düşmüş Selçuklu kuvvetleri Harezm başkenti
Gürgenç’e girmeyi başarmıştı. Atsız’ın bizzat huzura gelerek af dilemesi
karşılığında onu affetmeyi kabul etti. Atsız, Sencer’in huzurna çıkarak sadece
başıyla selamlasa da sultan yine onu affetmişti. Atsız’ın yaptıkları normal
şartlarda belki affedilemzdi ancak Harezm ülkesi yöneticisi olması nedeniyle
Karahitay devletine her yıl yüklü miktarda vergi ödüyor oluşu ve Müsüman
olmayan Türklerin akınlarını durduruyor oluşu Harezm topraklarını Selçuklular
için tampon görevi görüyordu.
Gurlularla
İlişkiler
Büyük
Selçuklu sultanı Sencer’in Katvan’daki ağır yenilgisinden sonra Gur hükümdarıi
durumdan yararlanarak Selçuklulara ait Herat şehrini aldıktan sonra Belh’e
kadar ilerlemişti. Onu engellemek için
Selçuklu kumandanlarından Emir
Kumaç, yaptığı savaşı kaybetmişti. Bu savaşı mütakip Selçuklulara bağlı
iki devlet olan Gaznelilerle Gurlular arasında mücade de başlamış oldu.
Gazneliler sultanı Behramşah Gurlulara
yenilerek Hindistan’a kaçmış ve merkezi konumunda Gazne şehri Gur hükümdarı Alâeddin
Hüseyin Cihânsûz (1149-1161) tarafından yağmalamış ve şehri yakmıştı (1151).Bu nedenle Gur
hükümdarı Alâeddin Hüseyin’e cahanı yakan anlamına gelen Cihânsûz lakabı
takılmıştı. Cihânsûz, bu hareketine ilaveten sultan Mahmut haricindeki bütün
Gazne hükümdarlarının kemiklerini mezarlarından çıkartarak yaktırmıştı. Gur
hükümdarı Alâeddin Hüseyin, bu başarısından sonra bağlı bulunduğu sultan
Sencer’e ödemekle yükümlü olduğu vergiyi ödemeyerek sultanlığını ve bağımsızlığını ilan etmişti.
Sultan
Sencer, Gurluların güçlenmeleri ve vergiyi ödememeleri üzerine onları üzerine
bir sefer düzenlemek zorunda kaldı. Sencer, aslen savaşçı kavim olan
Gurlulardan çekinmekle birlikete sefere çıktı ancak ordusunu yavaş yavaş
ilerletiyor ki Gurluların af dilemesini bekledi. Ancak Gurluların af dileyecek
durumu olmadığından savaş kaçınılmaz oldu.
İki tarafın karşılaşması esnasında Gur ordusundaki Oğuz Türklerinin
Sencer’in tarafına geçmesi neticesinde Sencer’İn korktuğu olmadı ve savaşı
Selçuklu kuvvetleri kazandı (1152). Gurlular ile savaş Sencer’in Katvan
savaşından sonra kazandığı ilk büyük galibiyet olmuş ve sultana itibarı yeniden
kazandırmıştı. Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin, esir edilmişti. Sencer,
alicenaplığını göstererek Alâeddin Hüseyin’i vergi ödemesi karşlığında serbest
bıraktı. Gazne sultanı Behramşah Gazne ülkesine geri döndü. Sencer’in Oğuzlara
mağlup olarak esir düşmesi üzerine Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin Cihânsûz,
Gazne ülkesine yeniden seferler yapmaya başladı.
Oğuz
İsyanı ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Yıkılması
Karahitay
ve Karluk Türklerini baskısı sonucunda Türkistan’dan daha batıya göç etmek
zorunda kalan Oğuzlar çoğunlukla Belh ve çevresindeki otlaklarda yaşıyorlardı.
Oğuzlar, Selçuklu hakimiyet alanında yaşamalarına rağmen yarı bağımsız şekilde
hayat sürmüş ancak Selçujklulara yirmi dört bin koyun vergi ödüyorlardı.
Selçukular ile Oğuzlar arasında ilk ciddi problem de bu vergi meselesi oldu.
Oğuzlar kendilerine vergi meselesi nedeniyle sorun çıkaran tahsildarı
öldürmüşlerdi. Belh valisi olanİmadüddin Kumaç da bu olayı büyütmüş ve kendini
Oğuzların şıhnesi ( askeri vali) tayin ettirmişti. Kumaç, on bin kişilik bir kuvvetle Oğuzların
üzerine sefer düzenlemiş Oğuzların sultanın hazinesine çadır başına iki yüz
dirhem ödemeleri karşılığın bölgede yaşamak için izin isteseler de istekleri
reddedildi. Bu durum savaşı kaçınılmaz kılmış ancak Oğuzlar Kumaç ile onun
oğlu Alâeddin Ebu Bekir’i savaşta öldürdüler.
Selçuklulara isyan eden Oğuzlar temsili
Sultan Sencer, diğer ileri gelen kumandanların
isteği ile Oğuzların üzerine sefer tertip etti. Oğuzlar, sultanı seferden vaz
geçirmek için anlaşma teklif ettiler. Buna göre; Kumaç ve oğlunun ölümüne diet
olarak yüz bin dinar ve bin Türk köle vermeyi kabul ettiler. Sencer, bu teklifi kabule yanaştı ise de
başta Kumaç’ın torunu Emir Müeyyed Ay-aba olmak üzere diğer kumandanların
ısrarı üzerine sefere devam edildi.
Belh şehri
yakınlarında yapılan savaşta Oğuzlar, yüz bin kişilik Selçuklu kuvvetlerini
durdurduktan sonra boğazda sıkıştırarak tam bir bozguna uğtrattılar. Sultan,
Oğuzların eline esir düştü (1153). Oğuzların reisleri sultana ilk başlarda “biz senin kullarınız, sen bizim
sultanımızsız” dese de bu sultanı kandırmalarından başka bir şey değildi. Sencer’i tahta oturtuyorlardı ve ona
saygılarını sunuyorlardı. Durumu kavrayan Sencer,sultanlıktan çekildiğini
söyleyince onunla alay ederek kaçmasını önlemek için kafesin içine koydular. Bu
sıralarda Oğuzlardan kaçmayı başaran vezir Tahir Fahr ül Mülk’ün gayretiyle
Nişabur’da Sencer’in yeğeni Muhammed Tapar’ın oğlu Süleyman Şah’ın
sultanlığı ilan edilmişti. Muhammed Tapar’ın oğlu Süleyman Şah’ın Merv şehri
üzerine yürüse da Oğuzlar, onu yenilgiye uğrattılar. Süleyman Şah’ın destekçisi
vezir Tahir Fahr ül Mülk’ün vefatıyla zaten bütün emirleri etrafında
toplayamayan Süleyman Şah, Horasan’dqan
ayrılıp Cürcan’a gitti. (1154).
Büyük Selçuklu hükümdarlarından Muhammed Tapar
Sultan Sencer’in
esareti sırasında Oğuzlar başta merv
olmsk üzere Nişanur, Tûs, Meşhed gibi şehirleri yağma etmişlerdi. Bu olaylar esnasında Selçuklu kumandanları Sencer’in
kız kardeşinin oğlu Karahanlı soyundan Mahmûd Han’ı sultan olarak
ilan ettiler(1154-1155). Mahmûd Han, Horasan’a giderek devletin başına geçmiş
ve Herat şehrini kuşatmakta olan Oğuzlar üzerine yürüse de başarılı olamamıştı.
Ancak, Oğuzların Herat kuşatmasını kaldırmalarında onun payı vardır. Mahmûd Han,
çok geçmeden Oğuzlarla bir barış anlaşması yapmış ve böylece Oğuzlara karşı
ittifak arayışlarına başlamıştı. Bu amaçla
Harzemşah Atsız’a başvurdu. Atsız,
teklifi hemen kabul etmiş hatta iitifakın genişletilmesi gerektiğini belirtmişti;
böylece Sistan Meliki Tacütdevle Rüstem ile Gur hükümdarı Alâeddin’i
işbirliğine çağırmışrı.
Mahmûd Han
ve Atsız güçlerini birleştirme esnasındyken Sencer esaretten kurtulmuştu.
Oğuzlar, Mahmud Han’la yaptıkları anlaşmadan sonra Sencer’in eski emirleri ile
görüşmek üzere izin vermişlerdi. Kumaç’ı
torunu Emir Müeyyed Ay-aba, Oğuzlardan bir grubu kandırarak sultanı
kaçırtmıştı(1156). Mahmûd Han ve ona destek veren kumandanlar bunun üzerine
Atsız’a sığınmışlardı. Sencer, Merv’e gitti ancak artık kendisi yaşlanmış,
esaretten dolayı ruhen çökmüş, ordusu dağılmış ve hazinesi
bomboştu. Bu nedenle Büyük Selçuklu
devletini diriltme konusunda elinden bir şey gelemedi.26 Nisan 1157’de vefatıyla Büyük Selçuklu devletinin tarih sahnesinden çekildiği kabul edildi.
Ancak Selçuklu hanedanı tarafından; Irak, Suriye, Kirman
ve Rûm(Anadolu) Selçuklu devleleri kuruldu.
Faydalanılan Kaynaklar
1. İbnü’l Esir, “el-Kamil fi't-Tarih”, çev. Abdülkerim
Özaydın,Bahar Yayınları,IX ve X.c, İstanbul: 1987
2. Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, “Selçuklu Devletleri Tarihi
Siyaset,Teşkilat ve Kültür”, TTK Basımevi, Ankara: 1995
3. Merçil, Erdoğan. “Müslüman Türk Devletleri Tarihi”, Bilge
Kültür Sanat, İstanbul:2013
4. Faruk Sümer ve Ali Sevim, “İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt
Savaşı”, Türk Tarih Kurumu
Basımevi,Ankara: 1971
5.
Brockelmann, C. “İslam
Milletleri ve Devletleri Tarihi” (çev.Neş’et Çağatay),Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara:1964
6.
Vasiliev,A.A. “Bizans
İmparatorluğu Tarihi”(çev. Arif Müfid Mansel),Maarif Matbası, Ankara:1943
7. Georg Ostrogorsky, “Bizans Devleti Tarihi”,(çev. Fikret
Işıltan), TTK Yayınları, Ankara:2011
8. Abdulkerim Özaydın, “Selçuk Bey” TDV İslam Ansiklopedisi,
36:364-365, İstanbul: 2009
9.
Abdulkerim Özaydın, “Karahanlılar”
TDV İslam Ansiklopedisi, 24:404-412, İstanbul:2001
10.
Abdulkerim Özaydın, “Arslan b.
Selçuk” , TDV İslam Ansiklopedisi,
https://islamansiklopedisi.org.tr/arslan-b-selcuk (06.11.2020).
11.
Abdulkerim Özaydın, “Kavurd Bey”
TDV İslam Ansiklopedisi, 25:73-74, Ankara:2002
12.
Faruk Sümer, “Arslan
Argun”, TDV İslam Ansiklopedisi, 3:399-400, İstanbul:1991
13.
Osman Gazi Özgüdenli, "Musa
Yabgu", TDV İslâm Ansiklopedisi,
https://islamansiklopedisi.org.tr/musa-yabgu (06.11.2020).
14.
Faruk Sümer, "Selçuklular",
TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/selcuklular#1
(06.11.2020).
15.
Ali Sevim, "Dandanakan Savaşı",
TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/dandanakan-savasi
(06.11.2020).
16.
Faruk Sümer, “Tuğrul Bey”, TDV
İslam Ansiklopedisi,41:344-346, İstanbul:2012
17.
Erdoğan Merçil, “Gazneli Mahmut”,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara: 1987
18.
Erdoğan Merçil, “Besasiri”, TDV İslam Ansiklopedisi,V:528-529, İstanbul:1992
19.
İbrahim Kafesoğlu, "Alparslan",TDV
İslam Ansiklopedisi, 2:526-530, İstanbul:1989
20.
Ali Sevim, “Malazgirt Savaşı”,
TDV İslam Ansiklopedisi,27:481-483, Ankara:2003
21.
Abdulkerim Özaydın, “Muhammed Tapar”,
TDV İslam Ansiklopedisi,30:579-581, Ankara:2005
22.
Işın Dermirkent, "Mevdûd
b. Altuntegin", TDV İslam Ansiklopedisi,29:427-429,Ankara:2004
23.
Coşkun Alpttekin, "Aksungur
el-Porsuki" TDV İslam Ansiklopedisi ,2:297,İstanbul,1989
24.
Abdulkerim Özydın, "Porsuk", TDV İslam
Ansiklopedisi, 34:325-326,İstanbul:2007
25.
Abdulkerim Özaydın, "Sencer",
TDV İslam Ansiklopedisi, 36:507-511, İstanbul:2009
26.
Abdulkerim Özaydın, "Arslan
Han", TDV İslam Ansiklopedisi, 3:401, İstanbul:1984
27.
Erdoğan Merçil, "İbrâhim
b. Me'sûd-i Gaznevî", TDV İslam Ansiklopedisi, 21:321-322,
İstanbul:2000
28.
Erdoğan Merçil, "Behram
Şah", TDV İslam Ansiklopedisi, 5:357--358, İstanbul:1992
29.
Faruk Sümer, “Atsız b. Muhammed”
TDV İslam Ansiklopedisi, 4:91-92 İstanbul:1991
30.
Iqtidar Husain Sıddıqui,”Gurlular”,
TDV İslam Ansiklopedisi, 14:207-211 İstanbul:1996
31.
Iqtidar Husain Sıddıqui, “Cihânsûz
Alâeddin” İslam Ansiklopedisi, 7:544-545İstanbul:”1993
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder