Toplumsal Sözleşme
4. Kısım
·
Genel İstem yok edilemez: İnsanlar kendilerini bütün olarak gördükleri
sürece yalnızca bir istemleri olur. Bu istemde bütünün gözetilmesi ve herkesin
rahatlığı esastır. Bu durum için devletin kaynakları güçlü ve sade; kurallar da
açık olmalıdır. Devletteki dirlik ve düzenlik, birlik ve eşitlik; siyaset
kurnazlarının işine gelmez. Sıradan
köylülerin ağaç altında devlet işlerini düzenledikleri ve tartıştıklarını
görünce kendilerinin ustalık ve gizlerle ünlü ve yoksul duruma sokan
milletlerin ve ülkelerini küçümserim. Bir söz ustası Londra veya Paris halkına
yuttrduğu saçmalıkları İsviçre’de yapamazlar. (Burada Cromwell ve Beaufort
dukası eleştirilir.)
Roma'nın sembol harfleri; | Senatus Populusque Romanus; Roma Senatosu ve Halk |
·
Toplum bağı gevşeyip devlet
zayıflayınca özel çıkarlar ön plana gelir ki bu da tartışmaları ve
anlaşmazlıklara neden olur. Bu durumun sonucunda en iyi düşünce bile kabul
edilmemeye başlar. Devlet de yıkıma geçmeye başlar ki en aşağılık çıkarlar
genel yararın yerini alır. Böylece genel istem dilsiz olmak zorunda olur.
·
Oylar: Uzun tartışmalar, ayrılıklar özel
istemlerin ağır bastığını ve devletin sonunun geldiğini gösterir. Roma’nın
cumhuriyet döneminde patricia ve pleb sınıflarının kavgası sıkıntı
yaratmaktaydı. Bu kavga devlet içinde iki devlet görüntüsü verirdi. Oysa halkın
tek istemi olmalıydı. Halk özgürlüğünü kaybedince korku ve dalkavukluk oyları
alkışa dönüşür; artık toplumda konuşma yok hayran olma ve rakiplere lanet
vardır. Oybirliği ile onanma isteyen tek
yasa vardır. O da toplum sözleşmesidir. Toplum halinde birleşmek en istemli
iştir. Birey dünyaya geldiği zaman onu isteği dışında kimse buyrul altına
almaz. Bir kölenin oğlu köle doğar demek insan olarak doğmadığını
söylemektir. Toplumsal sözleşmeye karşı
gelenler bulunursa, onların karşı çıkması sözleşmeyi geçersiz kılmaz.
·
Seçimler: Devlet görevlilerinin seçiminde iki
yol vardır. Seçim ve kura. Kura yollu seçim gerçek demokraside az verimlidir.
Seçim ve kura birleştirilirse seçim yolu askerlik görevi gibi isteyen yerlere
kura ise yargı görevi gibi sağduyuya dürüstlüğe bağlı yerlere birey bulmak için
uygundur. Monarşilerde ne seçim ne de kura vardır. Tek hükümdarın seçme hakkı
yalnızca kendisinindir. Demokrasilerde yönetim görevi bir üstünlük değil
pahalıya oturan bir görevdir sadece.
|
Roma’nın Comitia'ları |
·
Roma’nın Comitia’ları: Roma cumhuriyet
döneminde bile krallık dönemlerinin ordu yapısını kullandı. Kurucu devletin
ordusu, Albinler ve Sabinler ile yabancı askerler diye üç kısma ayrıldı. Bu üç
kolun her birine tribu denildi. Tribu’ların her biri on curia’ya bölündü.
Curia’lar da decuria’ya bölündü. Ayrıca her kısımdan yüz süvarilik centuri adlı
birlik meydana getirildi. Servius (MÖ 578-MÖ 535 yılları arasında hüküm süren
Roma’nın krallık döneminin altıncı kralıdır.) bu ordu sisteminde reform yaptı.
Bu düzenlemenin özü askerleri kentli ve köylü kollarına ayırması ki devletin genişlemesinin
nedeni de budur. Roma’lıların en
ünlüleri bile köy yaşantısına hayranlıkların olup tarımla uğraşma yatkınlıkları
vardır. Yabancı kökenli askerlerin sayısı zamanla o kadar arttığı için
etkinlikleri de artması normaldir. Roma’nın halk meclisi olan comitia’ların
varlığı Roma’nın en iyi yönetimi olduğunu ifade eder. Centuri ve curialarda oy
toplama yolu satın alınmaya başlamasıyla Cicero( MÖ 106 –MÖ 43 yıllarında
yaşamış hatip, bilgin yazar ve siyaset adamıdır) bu durumu cumhuriyetin sonunu
getirdiği için kınar. Rousseau, Venedik
cumhuriyetinin yasalarını kötü adamların işine gelmekle suçlar.
|
Cicero |
·
Tribunluk: Hükümdarla halk arasında bağlantıyı
Roma’da Tribunluk sağlardı. Halk Tribunlarının yaptığı egemen varlığı hükümete
karşı korur ki bunun karşılığı Venedik’te “onlar kurulu”dur.Akıllı ve ölçülü
Tribunluk iyi devlet yapısının en sağlam yapısıdır. Oysa Tribunluk, korumak
zorunda olduğu yasaları keyfiyete göre uygulamaya başlarsa zorbalık başlar.
·
Diktatörlük: Tehlikeyi önlemek veya devletin
yok olmasını önlemek için olağanüstü dönemlerde tek kişiye bütün yetkiler
verilir ki bu durum birini yasaların üstüne çıkardığı için geceleyin yapma
geleneği vardı. Bazen diktatör seçmek Roma’yı yıkımdan kurtarmıştır.Cicero’nun
consüllük dönemlerinde diktatör seçilmek istemediği için consül yetkisini aşmış
ancak yasayı çiğnediği için de cezalandırılmıştı.
|
Ünlü Roma dictatoru: Gaius Julius Caesar (Sezar) |
·
Censorlük:
Roma’da toplumun ahlak yapısını korumakla görevlidirler. Bu nedenle
uygun görmedikleri davranışları cezalandırmakla görevleri vardır. Rousseau’ya
göre, kanunları yargılayan onuru yargılar. Yasaların gevşemelerini tehlikeli
görür. Yasalar gücünü yitirirse her şeyden umudu kesmek gerekir. Ahlakı bozuk
birinin Sparta meclisinde söylediği iyi bir düşünce üzerine ephoreler (Sparta
yargıçları) aynı düşünceyi erdemli birine söyleterek ahlakı bozuk olanın
onurunu kırarlar. Yine ephorelerin mahkemesini kirleten Sisamlı birkaç sarhoşun
davranışına karşılık Sisamlıların her türlü ahlaksızlığı yapma iznini vermeleri
cezasızlık değil aslında en büyük ceza olmuş ve böylece Sparta yargıçlarının
saygınlığı devam eder.
|
Ephoreler (Sparta yargıçları) |
·
Toplum Dini: İlk dönemlerde insanların
tanrılardan başka kralları yoktu. Hemen hemen bütün yönetimler dine dayalıdır.
Her siyasi toplumun başına tanrı olduğundan her milletin tanrısı farklı olmuş
ve farklı tanrılar ortaya çıkmıştır. Eski Yunanlıların başka toplumlarda
tanrılarının aramalarını Yunanlıların kendilerini diğer milletlerin efendileri
olarak görmelerine neden olmuştur.
Paganlık dönemlerinde her devletin kendine özgü dini ve tanrıları vardı.
Siyasi savaş aynı zamanda dini savaş olduğundan ayrı olarak din savaşı
görülmezdi. Paganların tanrıları başka tanrıların varlığını kıskanmazdı. Ancak
Yahudilerin inancında Yahudiler başka tanrıların varlığını reddetmeleri onların
zulme uğramalarının nedeni olmuştur.
·
Romalılar egemenlikleri altına
aldıkları milletlere Jüpiter (baştanrı) adlı tanrılarına çelenk koydukları
sürece inançlarında serbest bıraktılar. Bu şekilde Roma’da paganlık siyasi
sınırlar dâhilinde genişleme imkânı da elde etmiştir. Öbür dünya krallığı
düşüncesini anlamlandıramayan paganlara göre Hristiyanlar asidir. Bu nedenle
onlara zulümler yapıldı. Zamanla Hristiyan egemenliği başlar, artık Avrupa’da
krala mı yoksa papaya mı itiaat edilmeli sorunu yaşandı.
|
Roma baştanrısı Jupiter (Yunanlılarda Zeus) |
·
İslamiyetin peygamberi de sağlam
görüşler ortaya atmıştır. Siyasi sistemi dört halife döneminde uygulandı.
Ancak, Araplar gelişip gevşeyince barbarlar onlara egemen oldu.
·
İngiliz kralları kendilerini
kilisenin başı saydılar. Ancak krallar kilise başı olmaktan çok hükümdarları
oldu. Hobbes’in fikrine göre kartalın iki başı olan din ve siyaseti
birleştirmek gerekliydi. Bu birliktelik
olmazsa devlet ve hükümet iyice kurumsallaşamazdı.
·
Burada Rousseau, Bayle ve
Warburton’un karşıt düşüncelerini çürütmeye çalışır: Bayle; hiçbir dinin
politik bütün için yararlı olmadığını söyler.(( Rousseau ‘ya göre, Oysa ki
temelinde din olmayan devlet yoktur)) Warburton ise bunu tam tersini ifade
eder. ((Rousseau ‘ya göre, Hristiyan yasası devletin güçlü yapısına
zararlıdır))
·
Toplumla ilgisi bakımında din hem genel hem de
özeldir. Dini bir de insanın dini, yurttaşın dini ve papaz dini
diye de ayırmalıdır.
1)
İnsanın dininde tapınak, sunak ve
tören yoktur; tanrıya tapma incilin istediği şekilde sadedir. Bu Hristiyanlık günümüzdeki değil de bütün
insanları kardeş gören incil dinidir.
2)
Yurttaşın dininde memleket
tanrıları var, dogmalar ayinler olup başkalarının dinlerini de kabul
etmezler. Bu şu bakımdan iyi
görülebilir. Tanrı sevgisi yasa sevgisiyle birleştirilebilir. Yurttaşlara yurda
karşı hayranlık aşılanabilir. Ama yanılgı üzerine kurulduğu için insanları
aldatmaya meyillidir. İnsanları da hoş
görüşüz yapar. Kendi tanrılarına inanmayanları öldürmede sakınca görmeyen
bağnazlar yetiştirir.
3)
İnsanların bir de üçüncü dini vardır: Japonların, Roma
kilisesine bağlı Hristiyanların dini vardır. Bunda karma ve toplum yaşamına
uymayan bir çeşit hukuk vardır; buna papaz dini der Rouseau.
·
Toplumsal birliği bozan her şey
kötüdür. Aslında Hristiyanlık ruhani
dindir. Öbür dünya işleriyle uğraşır. Toplumun dirlik içinde olması Catiline ve
Cromwell gibi iki yüzlü kişilerin işine gelmez. İnançlılar, devlet gücünü zorla
ele geçiren kişiler zor kullanarak kon dökülebileceği için karşı koymazlar.
Yabancı devletle savaş başladı mı inançlılar hemen savaşa giderler. Savaşı
kazanma veya kaybetme önemli değildir. Sofu Hristiyanlar Roma karşısında
savaşsalar muhtemelen yenilirlerdi. Hristiyanlık köleliğe bağlılık öğütleri de
verir.
·
Hristiyan askerler, iyidir der
bazıları fakat Rouseau bu fikre
katılmaz. Haçlılar bile din için değil kilise için savaştılar. Pagan devlet
döneminde Hristiyan askerler yiğit iken zamanla Hristiyanlar kartalı (pagan
inanç) kovunca kendi düzenleri de bozuldu. Ancak inanamayanları devlet
sınırları dışına gönderebilir. Dinsiz diye değil de toplum yaşamına uymuyor diye.
·
İnsan cehennemlik saydığı
kimselerle yaşayamaz, onları sevmek onları cezalandıran tanrıdan nefret etmek
gibidir.
·
Sonuç: Bütün bunlar sağlandıktan sonra;
devletler hukuku, ticaret, savaş ve barış, antlaşmalar konusuna gelinebilir.
Kaynaklar:
1.
Jean Jacques Rousseau, “Toplum
Sözleşmesi”(çev. Vedat Günyol),T. İş Bankası Yay,İstanbul: 2021
2.
Jean Jacques Rousseau,
“İtiraflar”, (çev. Reşat Nuri Güntekin),MEB Yay,İstanbul: 1991
3.
Gökçe H. Türkoğlu, “Roma
Cumhuriyet ve İlk İmparatorluk Dönemlerinin İdari Yapısı”, Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 11, Sayı 2, 2009, s. 251-289 (Basım
Yılı: 2011)
4.
Sacide Vural, “J. J. Rousseau'nun
“Toplum Sözleşmesi” Yapıtına Yönetim Bilimi Açısından Bir Bakış”, Eskişehir Anadolu
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fak. Dergisi, c: IX, S: 1 - 2, 1991
5.
Grotius, “https://tr.wikipedia.org/wiki/Hugo_Grotius”,
21/11/2021, s.01:22
6.
Ephor, “https://en.wikipedia.org/wiki/Ephor”,
21/11/2021, s.0:40