23 Kasım 2021 Salı

Toplam Sözleşmesi 3

 Toplam Sözleşmesi

3. Kısım

·         Genel olarak Hükümet: özgürce yapılan her iş iki faktörden meydana gelir. Biri işi belirleyen diğeri onu gerçekleştiren güçtür.

Rousseau, İhtilal fikirlerini etkilemiştir.


·         Siyasi bütünde güç ile istem birbirinden ayrılır. İsteme yasama gücü güce de yürütme gücü denir. Bunların ikisi birleşik olmalıdır. Şayet bu olmazsa siyasi bütünde bir şey ne yapılır ne de yapılmalıdır.

·         Hükümet, egemen varlığın sadece aracıdır. Hükümet, yurttaşlarla egemen varlığın karşılıklı ilişkilerini sağlamak amacı taşıyan yasaları yürütmek toplumsal özgürlükleri sürdürmede görevlidir. Bu bütünün üyelerine görevliler(kral/yönetici), bütününe hükümdar denir. Hükümet sadece egemen varlıktan aldığı buyruğu halka geçirmekle görevlidir. Egemen varlık yönetmeye, yönetici yasamaya, yurttaşlar da yasayı hiçe saymaya başladılar mı düzen bozulur.

·         Uyruk tek kaldığı için egemen varlığın ilişkisi yurttaş sayısı ölçüsünde artar ve devlet ne kadar büyürse özgürlükler de o kadar azalır. Hükümetin iyi olabilmesi için halkın güçlü olması gerekir.

·         Hükümet, kendini içine alan politik bütünün küçük ölçüde örneği olup elinde yetkileri olan tüzel kişidir. Egemen varlık etkin, devlet edilgin olmalıdır.

·         Çeşitli Hükümet biçimlerinin ana ilkesi: Devletle egemen varlık nasıl birbirinden ayrılıyorlarsa hükümdarla hükümet de birbirinden ayrılmalıdır. Halkın nüfusu ne kadar fazlaysa egemen varlığın uyruklarına olan ilişkisi o kadar artar. Hükümetin elindeki güç devletin gücüdür. Hükümet bu gücü ne kadar az kullanırsa halk üzerinde kullanılacak güç de azalır.

·         Yöneticiler ne kadar çoksa hükümet o kadar güçsüzdür. Yöneticinin birbirinden farklı sistemleri vardır:

1)      Yalnızca kendi çıkarını gözeten kişini istemi

2)      Yöneticilerin ortak istemi (Hükümdarlardan yanadır)

3)      Halkın ve egemen varlığın istemi

·         Hükümetin tek bir kişinin elinde olması halinde bütünün istemi en yüksek seviyede olur. Bu nedenle hükümetlerin en etkini bir kişinin elinde olmuş olanıdır. Yönetim işlerini görenlerin sayısı ne kadar artarsa işler ağır yürür. Yöneticilerin çoğalması hükümet işlerini gevşetir. Nüfusun artması da baskı gücünün artmasını beraberinde getirir. Bu nedenle nüfus arttıkça yönetici sayısının azaltılması gerekir. Bunları ifade eden Rousseau, hükümetin doğruluğu değil gücüne vurgu yapar.

·         Hükümetin bölümü: Hükümetlerin sayısına göre çeşitli türleri vardır.

1.       Demokrasi: Yönetim görevinin bütün halka veya büyük bir bölümüne verilir. Bu sistemde yönetici sayısı yurttaş sayısını geçebilir. Daha çok küçük devletlere uygulanmalıdır.

2.       Aristokrasi: Yönetim işinin azınlığın eline bırakılabilir. Bu sistemde yurttaş sayısı yönetici sayısından çoktur. Daha orta büyüklükteki devletlere uygulanmalıdır.

Aristokrasi, yönetimi azınlık yönetimidir.


3.       Monarşi: Yönetimin bir kişinin eline bırakılmasıdır. Diğer görevliler yetkilerinin bu kişiden alırlar ki bu genelde kraldır. Daha çok küçük devletlere uygulanmalıdır.

·         Bu sistemlerden demokrasi ve aristokrasi; aza ve çoğa elverişlidir. Demokrasi halkı içine alabildiği gibi bir kısmını da içerebilir. Aristokrasi ise az bölünmeler yatkındır. Bu durumlara Sparta ve Roma’dan örnek verir.  Yukarıda belirtilen sistemler duruma göre uygulanabilir veya uygulanamazdır.

·         Demokrasi: Yasayı yapan onun nasıl yürütülmesi gerektiğini bilir. Yürütme gücünü yasama gücüyle birleştiren anayasadır.  Hükümetin yasaları kötüye kullanmasında da kötüsü yasa yapanın ahlakça çökmesidir. Rousseau’ya göre demokrasi hiçbir zaman uygulanamazdır. Ona göre çoğunluğun yönetmesi, azınlığın yönetilmesi doğal düzene aykırıdır. Devlet küçük olmalı ki halk görüşlerinin rahatça toplanıp söyleyebilsin. Demokrasiyi varlığını korumak için esnek sistem olarak görür. Tanrıların milleti olsaydı yönetimleri demokrasi olurdu.



·         Aristokrasi: Bu sistemde hükümet ve egemen varlık vardır. İlk toplumlar kendilerini bu sistemle yönettiler.  Toplumun yarattığı eşitsizlik, zenginlik ve güçlülük yaştan üstün tutulunca tecrübelilerin yönetimden olmalarına neden oldu. Aristokratlar da seçime mahkûm edildi. Ona göre üç çeşit aristokrasi vardır:

1)      Doğal Aristokrasi: Basit halklara uygundur.

2)      Seçime bağlı Aristokrasi: Aristokrasilerin en iyisidir.

3)      Soydan geçme Aristokrasi: Yönetimlerin en kötüsüdür.

·         Doğruluk, bilgi, görgü, halkın tercih ve saygısını kazanan durumlar akıllıca yönetilmenin güvencesidir. Bilgelerin yönetimi en iyi ve doğal düzen gereğidir. Kendi çıkarları için değil halkın yararına yönelik davranırlar.  Aristokrasi halk hükümetine göre daha az erdem istese de zenginlikte ölçü gibi erdemleri de ister.

·         Monarşi:  Gücün bir kişinin elinde toplanmıştır. Bu sistemde birey kolektif varlığı temsil eder. Bu yöneticinin başat görevi halkın mamur edilmesidir.  Cumhuriyet sistemlerinden geri tarafı; cumhuriyet sisteminde aydın ve yetenekli kişiler göreve gelirken monarşide düzenbaz kişilerin başa geçmesi daha kolaydır. Çünkü halk, adamlarını göreve getirirken hükümdardan daha az yanılır. Bazı kral ailelerinde hükümdarlık babadan oğla geçer. Bu durumun nedeni kralların ölümünde olabilecek her türlü karmaşayı önlemek ve bu nedenle tahta geçiş sırası belirlenir. Hatta en iyi kralı belirlemektense en yeteneksiz en aptal kişiler bile başa geçirilme tehlikesi az değildir.



·         Karma Hükümetler: Basit hükümetler mi karma hükümetler mi daha iyidir? Basit hükümet basit olduğundan en iyi hükümet olarak görür.

·         Her yönetim biçimi her memlekete gitmez: Özgürlük her memlekette yetişen meyve değildir. Halk ne kadar vergi öderse halk çıkarına kullanılmadığı sürece halk yoksullaşır. Halkla hükümet uzaklaşırsa vergilerin ağırlığı artar. Özgür devletlerde her şey ortak yararadır. Zorbalık yönetimlerinde uyrukları mutlu etmek yerine halk yoksullaştırılır.  Zorba yönetimlerin sıcak iklimlerde kök saldığını, barbarlığın soğuk memleketlerde; en iyi toplum düzeninin ılıman kuşaklarda görüldüğünü ifade eder.  Chardon’a göre; Avrupalılar Asyalılara göre daha fazla tüketirler. Oysa İran toplumu daha az tükettiği için tenleri pürüzsüzdür. İranlıların yönetimindeki Ermeniler de Avrupalılar gibi yaşadıklarından derileri sert yüzleri sivilceli olarak görür.

·         En iyi yönetim belirtileri: En iyi yönetim hangisidir sorusunu sorar. Uyrukları kimi kamu düzenini savunurken kimileri de güvenliği, özgürlüğü veya zenginliği görür.

·         Hükümetin kötüye kullanılması ve bozulmaya yüz tutması: üküHHHükümetin bozulması için iki yol vardır: Biri hükümetin daralması diğeri devletin dağılmasıdır. Hükümetin daralması şöyle olur: Devletin Demokrasiden aristokrasiye ve sonra krallığa geçmesidir. Devletin dağılması da şöyle olur: Hükümetin yasalara göre yönetilmemesi ve ya devlet gücünün zorla ele geçirilmesidir. Devlet ortadan kalkarsa anarşi başlar. Demokrasi ortadan kalkarsa ochlocratie (( bilgisi ve yeteneği olmayan halkın çoğunluğunun desteğini alan popülist ve iyi konuşmacı olan siyasetçidir)) aristokrasi de oligarşi ((küçük ve imtiyazlı kişilerin yönetimidir))ye dönüşür.  Bazen tiranlık yönetimi de görülür: Hakka ve yasalara aldırış etmeksizin (iyi ve kötü yönettiğine bakılmaksızın) ülkeyi zorbaca yöneten kişilerdir.  Despotlar ise zorbalık veya düzenle yönetimi kendine mal edenlerdir.

·         Politik bütünü yok oluşu: En iyi kurulmuş hükümetler de yok olmaya mahkûmdur. Onları insana benzetir.  Devletin uzun ömürlü olması için en iyi düzeni sağlamakla olur.

·         Egemen güç nasıl sürüp gider: Egemen varlığın yasama gücünden başka yetkisi yoktur. Yasalarsa, genel istemin gerçek işlemleri olduklarından egemen varlık halk ile bir araya geldiği zaman iş görür. Yani yönetimler kurultay (meclis) toplamalıdır. Ancak alçak ruhlu insanlar büyük insanlara inanmaz kölelerse özgürlük sözüne gülerler.

·         Kurultay halinde toplanan halk bir defada anayasa yapamaz. Kurultayı arada belli sürede toplamalıdır. Hukuka uygun davranmalıdır.  Halkın toplanması halinde hükümetin yargı hakkı ortadan kalkar.  Ancak, yurttaş korka, gevşek ve özgürlükten çok rahatına düşkünse uzun süreçte sıkıntı olur.

·         Milletvekilleri ve temsilciler: Milletin temsilcileri millete hizmet için göreve getirilen işçi gibidirler. Halk tembel olduğu sürece yönetime katılamayacak ve kendi adına temsilciler karar vereceklerdir. Bu da devletin sonu demek olur.  Eski Yunan’da halk yapacağı işlere kendisi karar verirdi. Yunanlılar uygun iklimde yaşıyorlardı. İşlerini kölelere yaptırırlardı ve özgürlüklerine düşkündüler. (Acaba Yunanlılar özgürlüklerini kölelere mi borçlular)

·         Hükümet kurumu hiç de sözleşmeye dayanmaz: Egemen varlığın kendinden üstün bir varlık kabul etmesi çelişiktir. Kendini efendiye teslim etmek özgürlüğe veda olur.

·         Hükümet kurumu: Hükümetin kurulmasını yasa sağlamaktadır.

·         Hükümetin zorla ele geçirilmesini önleyen yollar: Hükümet kurma sözleşmeye değil yasaya dayanmalıdır. Yürütmeyi elinde tutanlar efendi değil görevlidirler. Hak istediği zaman onları değiştirebilmelidir. Ancak zamanla yürürlükten kaldırılmayacak bir yasa da yoktur. Ancak bütün yurttaşların oybirliği olursa toplum sözleşmesi bile iptal edilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....