Toplam Sözleşmesi
3. Kısım
·
Genel olarak Hükümet: özgürce yapılan her iş
iki faktörden meydana gelir. Biri işi belirleyen diğeri onu gerçekleştiren
güçtür.
Rousseau, İhtilal fikirlerini etkilemiştir.
·
Siyasi bütünde güç ile istem
birbirinden ayrılır. İsteme yasama gücü güce de yürütme gücü denir. Bunların
ikisi birleşik olmalıdır. Şayet bu olmazsa siyasi bütünde bir şey ne yapılır ne
de yapılmalıdır.
·
Hükümet, egemen varlığın sadece
aracıdır. Hükümet, yurttaşlarla egemen varlığın karşılıklı ilişkilerini
sağlamak amacı taşıyan yasaları yürütmek toplumsal özgürlükleri sürdürmede
görevlidir. Bu bütünün üyelerine görevliler(kral/yönetici), bütününe hükümdar
denir. Hükümet sadece egemen varlıktan aldığı buyruğu halka geçirmekle
görevlidir. Egemen varlık yönetmeye, yönetici yasamaya, yurttaşlar da yasayı
hiçe saymaya başladılar mı düzen bozulur.
·
Uyruk tek kaldığı için egemen
varlığın ilişkisi yurttaş sayısı ölçüsünde artar ve devlet ne kadar büyürse
özgürlükler de o kadar azalır. Hükümetin iyi olabilmesi için halkın güçlü
olması gerekir.
·
Hükümet, kendini içine alan
politik bütünün küçük ölçüde örneği olup elinde yetkileri olan tüzel kişidir.
Egemen varlık etkin, devlet edilgin olmalıdır.
·
Çeşitli Hükümet biçimlerinin ana ilkesi:
Devletle egemen varlık nasıl birbirinden ayrılıyorlarsa hükümdarla hükümet de
birbirinden ayrılmalıdır. Halkın nüfusu ne kadar fazlaysa egemen varlığın
uyruklarına olan ilişkisi o kadar artar. Hükümetin elindeki güç devletin
gücüdür. Hükümet bu gücü ne kadar az kullanırsa halk üzerinde kullanılacak güç
de azalır.
·
Yöneticiler ne kadar çoksa hükümet
o kadar güçsüzdür. Yöneticinin birbirinden farklı sistemleri vardır:
1)
Yalnızca kendi çıkarını gözeten kişini
istemi
2)
Yöneticilerin ortak istemi (Hükümdarlardan
yanadır)
3)
Halkın ve egemen varlığın istemi
·
Hükümetin tek bir kişinin elinde
olması halinde bütünün istemi en yüksek seviyede olur. Bu nedenle hükümetlerin
en etkini bir kişinin elinde olmuş olanıdır. Yönetim işlerini görenlerin sayısı
ne kadar artarsa işler ağır yürür. Yöneticilerin çoğalması hükümet işlerini
gevşetir. Nüfusun artması da baskı gücünün artmasını beraberinde getirir. Bu
nedenle nüfus arttıkça yönetici sayısının azaltılması gerekir. Bunları ifade
eden Rousseau, hükümetin doğruluğu değil gücüne vurgu yapar.
·
Hükümetin bölümü: Hükümetlerin
sayısına göre çeşitli türleri vardır.
1.
Demokrasi: Yönetim görevinin bütün halka veya
büyük bir bölümüne verilir. Bu sistemde yönetici sayısı yurttaş sayısını geçebilir.
Daha çok küçük devletlere uygulanmalıdır.
2.
Aristokrasi: Yönetim işinin azınlığın eline
bırakılabilir. Bu sistemde yurttaş sayısı yönetici sayısından çoktur. Daha orta
büyüklükteki devletlere uygulanmalıdır.
Aristokrasi, yönetimi azınlık yönetimidir.
3.
Monarşi: Yönetimin bir kişinin eline bırakılmasıdır.
Diğer görevliler yetkilerinin bu kişiden alırlar ki bu genelde kraldır. Daha
çok küçük devletlere uygulanmalıdır.
·
Bu sistemlerden demokrasi ve
aristokrasi; aza ve çoğa elverişlidir. Demokrasi halkı içine alabildiği gibi
bir kısmını da içerebilir. Aristokrasi ise az bölünmeler yatkındır. Bu
durumlara Sparta ve Roma’dan örnek verir.
Yukarıda belirtilen sistemler duruma göre uygulanabilir veya
uygulanamazdır.
·
Demokrasi: Yasayı yapan onun nasıl
yürütülmesi gerektiğini bilir. Yürütme gücünü yasama gücüyle birleştiren
anayasadır. Hükümetin yasaları kötüye
kullanmasında da kötüsü yasa yapanın ahlakça çökmesidir. Rousseau’ya göre
demokrasi hiçbir zaman uygulanamazdır. Ona göre çoğunluğun yönetmesi, azınlığın
yönetilmesi doğal düzene aykırıdır. Devlet küçük olmalı ki halk görüşlerinin
rahatça toplanıp söyleyebilsin. Demokrasiyi varlığını korumak için esnek sistem
olarak görür. Tanrıların milleti olsaydı yönetimleri demokrasi olurdu.
·
Aristokrasi: Bu sistemde hükümet ve egemen
varlık vardır. İlk toplumlar kendilerini bu sistemle yönettiler. Toplumun yarattığı eşitsizlik, zenginlik ve
güçlülük yaştan üstün tutulunca tecrübelilerin yönetimden olmalarına neden
oldu. Aristokratlar da seçime mahkûm edildi. Ona göre üç çeşit aristokrasi
vardır:
1)
Doğal Aristokrasi: Basit halklara
uygundur.
2)
Seçime bağlı Aristokrasi:
Aristokrasilerin en iyisidir.
3)
Soydan geçme Aristokrasi:
Yönetimlerin en kötüsüdür.
·
Doğruluk, bilgi, görgü, halkın
tercih ve saygısını kazanan durumlar akıllıca yönetilmenin güvencesidir.
Bilgelerin yönetimi en iyi ve doğal düzen gereğidir. Kendi çıkarları için değil
halkın yararına yönelik davranırlar.
Aristokrasi halk hükümetine göre daha az erdem istese de zenginlikte
ölçü gibi erdemleri de ister.
·
Monarşi:
Gücün bir kişinin elinde toplanmıştır. Bu sistemde birey kolektif
varlığı temsil eder. Bu yöneticinin başat görevi halkın mamur edilmesidir. Cumhuriyet sistemlerinden geri tarafı;
cumhuriyet sisteminde aydın ve yetenekli kişiler göreve gelirken monarşide
düzenbaz kişilerin başa geçmesi daha kolaydır. Çünkü halk, adamlarını göreve
getirirken hükümdardan daha az yanılır. Bazı kral ailelerinde hükümdarlık
babadan oğla geçer. Bu durumun nedeni kralların ölümünde olabilecek her türlü
karmaşayı önlemek ve bu nedenle tahta geçiş sırası belirlenir. Hatta en iyi
kralı belirlemektense en yeteneksiz en aptal kişiler bile başa geçirilme
tehlikesi az değildir.
·
Karma Hükümetler: Basit hükümetler mi
karma hükümetler mi daha iyidir? Basit hükümet basit olduğundan en iyi hükümet
olarak görür.
·
Her yönetim biçimi her memlekete gitmez:
Özgürlük her memlekette yetişen meyve değildir. Halk ne kadar vergi öderse halk
çıkarına kullanılmadığı sürece halk yoksullaşır. Halkla hükümet uzaklaşırsa
vergilerin ağırlığı artar. Özgür devletlerde her şey ortak yararadır. Zorbalık
yönetimlerinde uyrukları mutlu etmek yerine halk yoksullaştırılır. Zorba yönetimlerin sıcak iklimlerde kök
saldığını, barbarlığın soğuk memleketlerde; en iyi toplum düzeninin ılıman
kuşaklarda görüldüğünü ifade eder.
Chardon’a göre; Avrupalılar Asyalılara göre daha fazla tüketirler. Oysa
İran toplumu daha az tükettiği için tenleri pürüzsüzdür. İranlıların
yönetimindeki Ermeniler de Avrupalılar gibi yaşadıklarından derileri sert
yüzleri sivilceli olarak görür.
·
En iyi yönetim belirtileri: En iyi yönetim
hangisidir sorusunu sorar. Uyrukları kimi kamu düzenini savunurken kimileri de
güvenliği, özgürlüğü veya zenginliği görür.
·
Hükümetin kötüye kullanılması ve bozulmaya yüz tutması: Bazen tiranlık yönetimi de görülür: Hakka ve
yasalara aldırış etmeksizin (iyi ve kötü yönettiğine bakılmaksızın) ülkeyi
zorbaca yöneten kişilerdir. Despotlar
ise zorbalık veya düzenle yönetimi kendine mal edenlerdir.
·
Politik bütünü yok oluşu: En iyi kurulmuş
hükümetler de yok olmaya mahkûmdur. Onları insana benzetir. Devletin uzun ömürlü olması için en iyi
düzeni sağlamakla olur.
·
Egemen güç nasıl sürüp gider: Egemen
varlığın yasama gücünden başka yetkisi yoktur. Yasalarsa, genel istemin gerçek
işlemleri olduklarından egemen varlık halk ile bir araya geldiği zaman iş
görür. Yani yönetimler kurultay (meclis) toplamalıdır. Ancak alçak ruhlu
insanlar büyük insanlara inanmaz kölelerse özgürlük sözüne gülerler.
·
Kurultay halinde toplanan halk bir
defada anayasa yapamaz. Kurultayı arada belli sürede toplamalıdır. Hukuka uygun
davranmalıdır. Halkın toplanması halinde
hükümetin yargı hakkı ortadan kalkar.
Ancak, yurttaş korka, gevşek ve özgürlükten çok rahatına düşkünse uzun
süreçte sıkıntı olur.
·
Milletvekilleri ve temsilciler: Milletin
temsilcileri millete hizmet için göreve getirilen işçi gibidirler. Halk tembel
olduğu sürece yönetime katılamayacak ve kendi adına temsilciler karar
vereceklerdir. Bu da devletin sonu demek olur.
Eski Yunan’da halk yapacağı işlere kendisi karar verirdi. Yunanlılar
uygun iklimde yaşıyorlardı. İşlerini kölelere yaptırırlardı ve özgürlüklerine
düşkündüler. (Acaba Yunanlılar özgürlüklerini kölelere mi borçlular)
·
Hükümet kurumu hiç de sözleşmeye dayanmaz:
Egemen varlığın kendinden üstün bir varlık kabul etmesi çelişiktir. Kendini
efendiye teslim etmek özgürlüğe veda olur.
·
Hükümet kurumu: Hükümetin kurulmasını yasa
sağlamaktadır.
·
Hükümetin zorla ele geçirilmesini önleyen yollar: Hükümet kurma sözleşmeye değil yasaya dayanmalıdır. Yürütmeyi elinde
tutanlar efendi değil görevlidirler. Hak istediği zaman onları
değiştirebilmelidir. Ancak zamanla yürürlükten kaldırılmayacak bir yasa da
yoktur. Ancak bütün yurttaşların oybirliği olursa toplum sözleşmesi bile iptal
edilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder