· Toplum Sözleşmesi adlı kitabı en önemli ve bilinen kitabı olup dört kısımdan oluşmaktadır.
1. 1.I.Kısım
·
Amacını toplum düzeninde güvenilir
ve haklı bir yönetim kuralı olup olmadığını araştırmak olarak ifade eder. Bu
kısmın özetini kendisi söyler: İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire
vurulmuştur. Milletlerin boyunduruktan kurtulmasını haklı görür.
·
İlk Toplumlar: Aileyi toplumun en eskisi ve en
doğalı görür. Çocuklar, aileye bağlıdır. Çocuklar büyüyünce babanın sözünden
çıkabilecek güce sahip olsalar da çıkmamaları doğanın zoruyla değil kendi
istekleriyle olduğunu söyler. İnsanın ilk uymak zorunda olduğu yasa kendi
varlığını korumaktır. Aileyi modern toplumlara da benzetir. Baba, lidere
çocukları halka benzetir. Çocuklar eşit ve özgürlerdir. Özgürlüklerinden
çıkarları uğruna vazgeçebilirler. Babada
sevgi egemenken Devlet yönetiminde yönetme zevki yer alır. Aristotales’in insanları eşit görmediğini ve
onun kimilerinin efendi kimilerinin köle olduğunu söyler. Aristotales’e göre
kimi insanlar köledir, der Rousseau, çünkü köleler zincirler içinde doğmuşlar
ve zincirden kurtulma istekleri yoktur.
·
En Güçlünün Hakkı: Güce boyun eğmek istem
değil zorunluluktur. İlk dönemlerde güçlü haklı olduğu için önemli olan her
zaman güçlü olmaktır. Ancak kabul edilmeli ki güç hak yaratmaz. İnsan ancak
haklı güce boyun eğmelidir.
·
Kölelik: O nedenle kaba güç hak yaratmayacağı
için sözleşme gereklidir. Kendi iradeleriyle köle olanları haklı gören Grotios ((1583-1645,Doğal
hukuk öğretisiyle bilinen Hollandalı düşünür, aynı zamanda “Denizlerin
Serbestisi” eseriyle deniz hukuku disiplinin başlamasına neden olur ))’u
eleştirir. İnsan kendini başkasına bağlasa da çocuklarını bağlamaya hakkı
yoktur. Çünkü her insan özgür olarak doğar. Hiç şüphesiz babanın çocukları üzerinde
bazı kararları olabilse de onları başkasına köle vermeye hakkı ve yetkisi
yoktur. Bu durum babanın haklarını aşacağından şu sonuca varır Rousseau:
Keyfiyete bağlı yönetimin yasal olması için halkın onu kabul etmesi
gerekmektedir. Savaşta öldürme hakkının savaş halinin bir sonucu olmadığını
belirtir. Çünkü savaş hali insanla insan arasında mülkiyet tanımayan doğal
yaşama olmadığı için toplum halinde değil de devletlerarasında gerçekleşir.
Kral bile savaş açmaksızın çalar, uyrukları öldürür veya hapsederse hayduttan
farkı kalmaz. Savaşta düşmanın silahı bırakıp teslim olunursa düşman değil
onlar sadece insandır. Fetih hakkını da güçlünün yasası olarak görür.
·
Hep bir Sözleşmeye dönme zorunluluğu: Dağınık
halde yaşayan insanların bir kişinin buyruğu altına girmelerini efendi ile köle
ilişkisine benzetir. Bir kişini buyruğu altına girmek için toplumun oy birliği
gerekliliğini ifade eder.
·
Toplum Sözleşmesi: İnsanlar, eldeki güçlerini
birleştirip güç birliği oluşturmak isteyebilirler. Üyelerinden birinin çıkarını
korumak kolaylaşır böylece. Böylece toplumda her bir kişi kendi iradesiyle
sözleşmeye uyarak özgürlüğünü toplum için feda etmiş olur.
·
Egemen Varlık: Rousseau’nun politik bütün veya
egemenlik varlık diye tarif ettiği otorite sözleşmenin ihlali için kimseyi
zorlayamaz.
· Toplum Hali: Doğal yaşam halinden toplum düzenine geçiş insanda içgüdü yerine adaleti yerleştirir.
·
Mal-Mülk: İlk oturma hakkına saygı
duyulmalıdır. İlk oturma hakkı her ne kadar doğal durumda gerçekleşse de uygar
insan ona saygı duyar. Bu saygının temeli başkasında olan değil de bizde
olmayan şeydir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder