ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASI
SÛFÎLER VE ÂLİMLERİN ÖĞRETİLERİNİN ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINA ETKİLERİ
Anadolu’da İslam dininin yayılması, Türk-İslam tarihinin en önemli olaylarından biridir. Anadolu’da İslam dininin yayılması kısa süre içinde gerçekleşmiş değildir. Bu durumun aşamaları olmuştur:
1. Selçukluların Anadolu’yu fetihleri ve iskânı:
Selçukluların Anadolu’ya ilk akınları: XI. yüzyıl başlarında Horasan Bölgesi’nde siyasi birlik kuran Büyük Selçuklular, Anadolu’ya Çağrı Bey önderliğinde akınlarda bulundular.
İlk Selçuklu akınları |
Malazgirt Savaşı’nın sunucu: 1071 Malazgirt Zaferi’yle de Anadolu kapıları Müslüman Türklere tamamen açıldı. Bundan sonra Türkmenler sadece akın için değil, yerleşme amacıyla Anadolu’ya geçmeye başladı.
Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi: Büyük Selçuklu Devleti, Türkmenleri Anadolu’ya iskân ettirdi. Kalabalık Türkmen kitleleri Türkistan, Horasan ve Azerbaycan taraflarından gelerek Anadolu’ya yerleşmeye başladı.
2. İslam’ı yeni kabul eden Türkler arasında İslam’ın kökleşmesini sağlamak:
Türk İslam devletleri Büyük Selçuklular Dönemi’nden itibaren, İslam dünyasını tehlikelerden korumak için sadece siyasi ve askerî kuvvetin yeterli gelmeyeceği, halkın dinî ve siyasi saldırılara karşı bilinçlendirilmesi için medreseler kuruldu. Büyük Selçuklular Nizamiye medreselerini kurdu.
Benzer uygulama Türkiye Selçukluları Osmanlı’da da gelişerek devam etti. Nizamiye medreselerini Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk inşa ettirdi (Siyasetname adlı eseri de vardır)
Nizamiye medreseleri |
3. Anadolu’da İslam’ı yaymak için tasavvuf hareketini desteklemek:
Türklerin İslamiyet’i kabulüyle başlayan ve XII. yüzyılda gelişimini tamamlayan tasavvuf düşüncesi Anadolu’nun İslamlaşmasında önemli bir rol üstlendiler.
Özellikle Sultan Alaaddin Keykubat Dönemi’nde Anadolu, Horasan âlimlerine ev sahipliği yaptı. XIII. yüzyıl başlarından itibaren ise Orta Asya’nın maruz kaldığı Moğol İstilası’nın ardından kaçan birçok Türk boyu Anadolu’ya sığındı. Bunun neticesinde Anadolu tam bir kültür merkezi hâlini aldı.
BİLGİ:
Tasavvuf: İslam’ın yaşam tarzına dayanarak nefsi arındırma, ahlakı güzelleştirerek dinî yaşama, ruhun yücelmesine ve kemale ermesine çalışarak Allah’a ulaşma ilmi kabul edilir. Tasavvuf yolunda giden kişiye “mutasavvıf” veya “sûfi” denir.
Tarikat: Aynı dinin içinde birtakım yorum ve uygulama farklılıklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan Allah’a ulaşma ve onu tanıma yollarından her biridir. Hoca Ahmet Yesevi, Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Veli, Ahi Evran, Yunus Emre ve Hacı Bayrâm-ı Veli gibi pek çok sûfi ve âlim bu devirde yetişmiş ve öğretileriyle halkın yaşamına ışık tutmuşlardır. Bu sûfi ve öğretileri özetle şunlardır:
I. Hoca Ahmet Yesevi: . Türkistan Piri Ahmet Yesevi
“Pirî Türkistan” olarak anılır.
Hoca Ahmet Yesevi, Divân-ı Hikmet adlı eseriyle İslamiyet öğretisinde söz sahibi oldu.
Ahmet Yesevi, İslam dinine girmeye başlayan Türk boylarına İslami bilgileri öğretti.
Birçok derviş yetiştirerek onları manevi fetihler için Anadolu’ya gönderdi.
Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük rol oynadı
Ahmet Yesevi: “Sözü didar isteyen herkes için söyleyip,/Canı, cana bağlayarak damarları ekleyip,/Garip, fakir, yetimlerin gönlünü avlayıp,/Gönlü bütün kimselerden eyledim işte.”
dizeleri ile insanları eğitme, onlara erdemli davranışlar kazandırma yanında yardımlaşma ve dayanışma duygularını yaymayı ilke edindi.
II.Hacı Bektâş-ı Veli
Hacı Bektâş-ı Veli |
Hoca Ahmet Yesevi’nin kurmuş olduğu “Yesevîlik Tarikatı”nın Anadolu’daki en büyük uygulayıcılarındandır.
Anadolu’da bir zaviye(tekkelerin küçüğü) kurarak halkı aydınlatmaya çalıştı.
Fikirlerini “Makalat” adlı eserinde topladı.
Halifelerini(takipçilerini) Balkanlara göndererek, buradaki halkın İslamlaşmasına katkı sağladı.
Bu dervişler geçtikleri yollar üzerinde rastladıkları dağlara, nehirlere Hacı Bektaş-ı Veli Orta Asya’da bıraktıkları coğrafi yer isimlerini vererek bu toprak parçalarına Türk damgasını vurdu.
Hacı Bektâş-ı Veli: “Abdal, Hak’ka hayran olandır./Adâlet her işte, Hak’kı bilmektir./Âdem suretinde olan herkes, Âdem değildir./Âdem’in Âdemliği; akıl, hayâ ve ilim iledir./Âlimlere ve kendini bilenlere, alçak gönüllülük yaraşır./Allah ile gönül arasında perde yoktur.”
dizeleri ile Allah’a yakın olmaya, güzel ahlaka ve ilmin önemine vurgu yaptı.
III.Celâleddîn-i Rûmî
XII. yüzyıldan itibaren Anadolu şehirlerinde Müslümanlarla Hristiyanlar bir arada yaşamaya başladı.
Celâleddîn-i Rûmî ise öğretileri ile tüm insanlığa kucak açmıştır.
Celâleddîn-i Rûmî, vefat ettiği zaman, Konya’nın yalnız Müslümanları değil Hristiyan, Yahudileri de cenaze merasimine iştirak etti.
Zira Mevlânâ’nın: “Altın gümüş kaydı, yeter, ey oğul!/Bu bağları çöz de, azat ol, kurtul!/ Bir denizi, bir testiye doldursan,/ kısmetten fazlasını almaz, ey can!”
Sözleri onun her kesim tarafından sevilmesine, kendisine saygı duyulmasına vesile oldu.
IV.Ahi Evran
Ahiliğin kurucusu ve esnaf ve sanatkârın lideri olan Ahi Evran Türk ve İslam dünyasının sûfilerindendir.
Türkiye Selçuklu Devleti’nden de destek gören Ahi Evran, Kayseri’de Fütüvvet (Abbasi devletinde bir çeşit esnaf örgütü) teşkilatından esinlenerek ilk Ahi teşkilatını burada kurdu.
XIII. yüzyıldan itibaren Ankara ve Kırşehir’de toplanan Ahiler, kısa sürede Selçuklu şehirlerine yayıldılar.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda etkili oldular. Nitekim Osman Bey, dönemin Ahi teşkilatı lideri Şeyh Edebali’nın kızıyla evlenerek, Ahilik teşkilatının desteğini almıştı.
Yine Bursa’nın fethi sırasında Şeyh Edebali’nin yeğeni Ahi Hüseyin’i yanına alan Orhan Gazi, Ahi teşkilatıyla irtibatını geliştirmiştir.
Dolayısıyla ahiler, Osmanlı Devleti’ne hem askerî, hem de manevi açıdan büyük destek vermişlerdir.
AHİLİK
Ahilik; dürüstlüğün, sevginin, dostluğun, yardımlaşmanın, hoşgörünün, bilginin ve dayanışmanın sanat ile birleşimidir.
Ahilik, işçinin, çalışanın, üretenin, namuslu kazancın, namuslu ticaretin ve adaletli yönetimin simgesi oldu.
Ahilik geleneğine göre bir ahinin; eli açık, cömert, yardımsever olmalı, dilini yalandan, gıybetten, iftiradan bağlamalı, gözünü ayıp aramaktan, elini haramdan bağlamalıydı.
V. Yunus Emre
Anadolu’da yetişen ve engin hoşgörülüğü ile insanlara etki eden Yunus Emre, XIII. yüzyılın ikinci yarısında, Türkiye Selçuklularının son dönemlerinde yaşamış bir sûfidir.
Farsça ve Arapçanın genel kabul gördüğü bir dönemde, duygu ve düşüncelerini sade bir Türkçe ile yazan Yunus Emre’nin Yunus Emre “Yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü” düşüncesi, “Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.” öğretisi, insanlar arasında çok sevilip kabul gördü.
Yunus Emre’nin: “Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeye geldim./ Bezirgânım malım çok, alana satmaya geldim/. Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için./ Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”
Dizeleri, iyilik ve dostluğa yönelik temel öğretilerinden bazılarıdır. Bu öğretiler, Yunus Emre’nin halk arasında “Bizim Yunus” olarak tanınmasına neden oldu. Öyle ki halkın, birçok şehirde ona ait mezar olduğunu iddia ederek Yunus Emre’nin kendi şehirlerinden olduğunu söylemeleri, Yunus’un ne kadar sevilip sahiplenildiğinin en büyük kanıtıdır.
VI. Hacı Bayrâm-ı Veli
Anadolu’nun İslamlaşmasında rol oynayan sûfilerden biridir.
O, bilim ve tasavvufu birleştirmeyi başardı.
İslamiyet’i iyice anlayarak, önce müderris oldu, medreselerde birçok öğrenci yetiştirdi.
Sonra da tasavvuf yolunda ilerledi.
O, sevenlerini el emeği ile geçinmeye ve el sanatlarını öğrenmeye yönlendirdi. Herkese çalışma tavsiyesinde bulundu. Hacı Bayram-ı Veli
İnsanları birlik ve beraberlik yolunda eğiterek, dayanışma ve yardımlaşma duygularının yeşermesi için büyük çaba harcadı.
Anadolu’ya gelen konar-göçer Türkmenlerin yerleşik hayata geçmelerine büyük katkı sağladığı gibi; fikirleriyle Anadolu’da Türk ve İslam birliğinin sağlanmasında büyük rol oynadı. Hacı Bayrâm-ı Veli’nin öğretilerinden bazıları şunlardır:
“İlmî bir konuyu özüne göre düşününüz, öyle karar veriniz, dıştan görünüşe bakıp yanılmayınız.” “Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşa etmeyiniz. Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emanettir. Emanete hıyanet ise çirkin bir harekettir.”
“Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.” diyen Hacı Bayrâm-ı Veli, yaşadığı dönemde ve sonrasında insanlar arasında birlik ve dayanışmayı amaçladı.
Anadolu’nun dört yanına gönderdiği Eşrefoğlu Rûmî gibi talebeleri ile Türk İslam dünyasına büyük hizmetlerde bulundu.
XIII. yüzyılda tasavvuf ilmi ile yoğrulan sûfiler, gittikleri yerlerde halka manevi destek verdiler. Terk edilen, yıkılan yerleri yeniden imar etmeleri gibi dinî ve ilmî çalışmalarda bulundular. Bu yüzden sultanlar ve devlet adamları da vakıflar kurarak onları desteklediler.
Sonuç: İslam dininin en temel özelliği adalet anlayışı ve devletin desteği ile sûfiler Anadolu’nun yeniden imarında büyük rol oynadılar. Hem mutasavvıf, gerektiğinde savaşçı olan dervişler; yol kenarlarına, boş topraklara tekke ve zaviyeler inşa ederek; yerli halkın da İslamlaşmasına vesile oldular. Sûfiler, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme aşamasına büyük katkı sağladılar.
ETKİNLİKLER
1. Melikşah'ın atabeyliğini yapan ve aynı zamanda Siyasetname adlı eseri yazan kişi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ömer Hayyam B) Kaşgarlı Mahmut C) Ahmet Yesevi
D) Yusuf Has Hacip E) Nizamülmülk
KPSS 2018 (Ortaöğretim)
2. Anadolu’nun İslamlaşmasının aşamalarını kısaca açıklayınız.
…………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………
3. “Piri Türkistan” olarak bilinen tasavvufçu kimdir?
4. Ahmet Yesevi’nin ……….………………….…… adlı kitabı vardır.
5. Makalat adlı kitabı …………………………………………………….. yazmıştır.
6. Konya’da yalnız Müslümanları değil Hristiyan, Yahudilerin cenazesine katıldığı ve Mesnevi adlı kitabı olan ünlü tasavvufçu ……………………………………………….’dir.
7. Ahilik örgütünün kurucusu …………………………………….’dır.
8. Ahilik teşkilatında; el açıklığı, dil ve göze yapılan vurgu ne anlama gelmektedir?
9. Farsça ve Arapçanın genel kabul gördüğü bir dönemde, duygu ve düşüncelerini sade bir Türkçe yazan ünlü tasavvufçu şairimiz …………………………………………….’dir.
10. Bilim ve tasavvufu birleştirmeye çalışan önce müderris (öğretmen) olduktan sonra İslamın yayılmasına etki eden tasavvufçumuz ……………………………………………………….’dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder