3 Ocak 2021 Pazar

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -16- MELİKŞAH DÖNEMİ- SURİYE'NİN ELE GEÇİRİLMESİ

 

Suriye’nin Fethi

1063 yılından itibaren Selçuklu Türkleri Suriye’ye akınlar yapmışlardı. Halep taraflarına ilk gelenler Hanoğlu Harun komutasındaki Türklerdi. Halep’te egemen olan Mirdas emirleriyle mücadele ettiler. Fatımi halifesi Mustansır da Mirdasilerden Türkmenleri bölgeden uzaklaştırmasını istediyse de bu gerçekleşemedi. 1069-1070 yılından itibaren Filistin yöresinde Kurlu ve Atsız adlı Türk komutanlar egemen olmaya ve üstünlüklerini kabul ettirdiler. Ancak Kurlu’nun 1071’de Akka kuşatması sırasında vefatı ile Atsız’ın etkinliği arttı.

XII. yüzyılda Suriye ve çevresi


Atsız Bey, Fatımi egemenliğindeki Remle’yi ele geçirdikten sonra Kudüs’ü kuşattı. Kudüs’ün Türk asıllı valisi can ve mal teminatı karşılığında şehir Atsız’a teslim ederek Kudüs’te hutbe halife ve sultan adına okunmuş ve Kudüs şehri de yağmalanmamıştı. Atsız’ın Şam kuşatması sırasında Şöklü diye bir Türk komutan Akka’yı  ele geçirmiş, Atsız ondan ele geçirdiği ganimetin yarısını ve onun kendisi için şehirde şıhne olarak kalması isteği reddedilince Atsız onu mağlubiyete uğratmıştı. Bu sefer Şöklü Kutalmış oğulları ile ittifak kurmuş ancak yine amacına ulaşamadı.

Şam şehrinde Fatimi valisi olarak İbn Haydara bulunuyordu. Bu yöneticinin halka kötü davranması nedeniyle şehirden uzaklaştırılmış ardından valiliğe İntisar b. Yahya getirilmişti. İşte bu kargaşayı fırsata çeviren  Atsız Bey, daha sonra önce ele geçirmeye muvaffak olmadığı Şam şehrini ele geçirmiş ve halkına kötü davranmıştı. Atsız bu başarılarından sonra Mısır’ı ele geçirmek için harekete geçmişti. Ancak bu sıralarda Fatımi devletinde halife Mustansır tarafından Bedr’ül Cemali emirliğe getirilmişti. Bu emirin yeteneği ile Fatımi devleti tekrar kuvvetlenmişti. Bu nedenle beş bin kişilik Atsız komutasındaki kuvvetler Kahire önlerine ulaştıysalar da Atsız mağlup edilmiş ve Şam’a dönmeye mecbur olmuştu (1077). Atsız’ın yenilgisinde sonra Suriye’de şehirlerin bir çoğu hutbeyi Fatımiler adına okumaya başlamışlardı.

Melikşah, Atsız’ın bu mağlubiyetinden sonra kardeşi  Melik Tutuş’u Suriye’ye  gönderdi. Atsız, Melik Tutuş’un geldiğini haber alınca Melikşah’a armağanlar göndererek bağlılığını sunarak Şam’da  kaldı. Öbür yandan  Bedr’ül Cemali 1078-1079’da büyük bir orduyla Suriye’ye doğru harekete geçti. Filistin’i ele geçiren Bedr’ül Cemali, Şam’ı kuşatmış ancak Atsız karşı koyamayacağını bildiğinden Melik Tutuş’tan yardım istedi. Tutuş, Şam’a yaklaşınca Fatımi ordusu savaşmaktansa Mısır’a dönmeyi uygun gördü.  Atsız, Melik Tutuş’u şehrin surlarında karşılayarak bağlılık arz etse de Tutuş şehir dışında karşılanmadığı gerekçesiyle muhtemelen ona olan kininden kirişle boğdurduktan sonra Şam’a girdi. Böylece Melik Tutuş, Atsız’ın ele geçirdiği şehirlerde egemenliğini güçlendirerek Suriye Selçuklu devletinin temellerini de attı(1079).

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -15- SULTAN MELİKŞAH DÖNEMİ (1072-1092) -MELİKŞAH'IN İLK DÖNEMLERİ

 

Sultan Melikşah (1072-1092)

Sultan Alp Arslan’ın aldığı yara nedeniyle vefatının ardından vasiyetine uyularak on sekiz yaşındaki Melikşah sultan oldu. Melikşah en büyük oğul olmamasına rağmen babasının seferlerinde başarı göstermesi ve vezir Nizamülmülk’ün desteği ile başa geçmeyi başarmıştı. Melikşah başa geçer geçmez Selçuklu hanedanından bazı meliklerin sultan olma iddialarını önlemek için askerlere yedi yüz bin dinar dağıtarak onların desteğini sağlamıştı.

Vezir Nizamülmülk ve yazdığı eser Siyasetname


Selçuklulara Karahan ve Gazne Saldırıları  ile Kavurt’un İsyanı (1073)

Karahanlıların bağımsız olma girişimi: Alp Arslan’ın vefatından sonra başa geçen Melikşah’ın yaşının küçüklüğü nedeniyle tecrübesiz olabileceğini düşünen Karahanlılar ile Gazneliler Selçuklu sınırlarında akınlarda bulundular. Batı Karahan sultanı Şemsülmülk  I. Nasır harekete geçerek Tirmiz şehrine 1072’de girdi. Melikşah’ın kardeşi Ayaz’ın Belh’te bulunmamasını fırsat görerek bu şehri de zapt etti. Bu durumu öğrenene Ayaz, Nasır’ın üzerine yürümüş ancak mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Gazneliler de Horasan’ı geri alabilmek için taarruzda bulunmaya başladılar. Gazneliler Melikşah’ın amcası emir’ül ümera Osman’ı esir edip Toharistan’da Çiğilkent’i ele geçirmeye muvaffak oldular. Melik Osman’ı kurtarmak için Gümüştekin yanında Harzemşahların atası olan Anuştekin olduğu halde  bu amaçlarına ulşamadılar.


Büyük Selçuklular döneminde Karahan ve Gazneliler,
 Selçuklulara tabi olarak varlıklarına devam ettiler.


Melik Kavurt'un Üçüncü İsyanı: Bu arada Melikşah’a en büyük tehlike yeğeninin sultanlığını kabul etmeyen Kirman Meliki Kavurt da isyan etmeye başlamış olmasıydı. Melik Kavurt, Rey taraflarında bulunan Türkmenlere güvenerek sultanlık iddiasıyla hareket etmeye kalkışmasına karşı Melikşah da bunu öğrenerek Nişabur’dansüratle   Rey’e veziriyle ulaştıktan sonra Kavurt’un üzerine yürüdüler. Melikşah’ın ordusunda buluna  Arap ve Kürt emirlerinin hücumuyla Kavurt’un sağ kanadına saldırarak onu bozguna uğrattılar. Melik Kavurt esir düşüp sultanın huzuruna çıkarıldı. Melikşah Kavurt’u affetmeye taraftarken Melikşah’ın askerlerinin bazılarının Arap ve Kürt askerlere saldırmaları Melikşah’ın askerleri arasında Kavurt’un taraftarları olduğunu gösterir ki Nizamülmülk’ün araya girmesiyle Melikşah, amcası Kavurt’un boğdurulması emrini verdi. Melikşah’ın Kavurt’la savaşını kazanmasına destek verek Arap ve Kürt askerlere iktalar vererek onları ödüllendirmişti. Vezir Nizamülmülk’e devlet işlerinde daha fazla yetki vererek onu “atabey” ilan etmiş ve iktalarına ek olarak Tus şehrini de eklemişti. Sonuçta, Melikşah’ın amcası Kavurt’un isyanını bastırması üzerine halife Kaim Biemrillah tarafından sultanlığı onaylanmıştı.

Kavurt Bey, Çağrı Bey'in oğlu, Alp Arslan'ın kardeşi
ve Kirman Selçuklu hanedanının kurucusudur.



Melikşah, Karahanlılar ve Gaznelileri kendine bağlıyor: Melikşah iç düzeni sağladıktan sonra Karahanlıların üzerine yürümeye karar verdi. Melikşah Tirmiz şehrini kuşattıktan sonra ele geçirmeyi başarmış şehrin yönetimi Karahanlı hükümdarının kardeşi  Tekin’den alınıp Emir Savtekin’e bırakmıştı. Karahanlı I. Nasır, Selçuklulara karşı koyamayacağını görerek Nizamülmülk aracılığı ile barış yaparak bir daha saldırıda bulunmayacağı şartıyla yerinde bırakıldı, kardeşi Tekiş’e de ikta olarak Belh ve Toharistan verildi. Melikşah bu arada devletin başkentini Rey’den İsfahan’a taşıdı.

Gazneliler, Selçukluların Karahanlı üzerine yaptıkları sefer sonrasında sıranın kendilerine geleceğinden çekinerek daha önce esir ettikleri emir’ül ümera Osman’ı serbest bırakarak barış yoluna girmişlerdi. Selçuklulara değerli hediyelerek gönderilerek Gaznelilerin  sultanı İbrahim b. Mesut’un veliahtı Mesut ile Melikşah’in kızı Gevher nişanlanarak hanedanlar arası akrabalık bağı oluşturulmaya çalışılmıştı.

Kirman Selçukluları (1048-1187):

Hanedanın kurucusu Kara Arslan Kavurt, Çağrı Bey’in oğludur. Kirman dolaylarını 1041 ile 1048 yılları arasında fethetmetmeye çalışmıştı. Büveyhîlerin elindeki Bardasir’i ele geçirerek onların bölgedeki egemenliğine son verdi. Kirman’ın kuzey tarafları olan Sard-sir ile güney tarafları olan Kufs’ların elinden alma başarısı gösterdi. Kavurt Bey, daha sonra Hürmüz emirliğini itaat altına aldıktan sonra deniz aşırı sefer yaparak Umman’ı fethetti. Kavurt’un oğlu Amiran Şah, Sistan eyaletini ele geçirdi. Kavurt, Fars bölgesini ele geçirse de sultan Alp Arslan, onun güçlenmesinin önüne geçmek için Fars bölgesini Şabânkâra’lara verdi.

Melik Kavurt, Alp Arslan döneminde iki, yeğeni Melikşah döneminde bir defa olmak üzeri toplam üç defa Büyük Selçuklulara isyan etmişti. Kardeşi Alp Arslan tarafından iki defa affedilen Kavurt, son isyanında Nizamülmülk’ün etkisiyle de olsa Melikşah tarafından boğduruldu.

Kavurt’tan sonra başa geçem Kirman Selçuklu hükümdarları genellikle Büyük Selçuklu sultanlara bağlı olarak hüküm sürdüler.

Kirman Selçuklu hükümdarları

Hükümdar

Hüküm sürdüğü yıllar

Kavurd

 1048-1073

Kirmanşah

1073-1074

Hüseyin

1074

Sultanşah

1074-1085

Turanşah

1085-1097

İranşah

1097-1101

Arslanşah

1101-1142

I. Muhammed

1142-1156

Tuğrulşah

1156-1170

Behramşah

1170

II. Arslanşah

1170-1171

Behramşah (İkinci defâ)

1171-1172

İkinci Arslanşah (İkinci defâ)

1172-1175

Behramşah (Üçüncü defâ)

1175

II. Muhammedşah

1175

II. Arslanşah (Üçüncü defâ)

1175-1177

II. Turanşah

1177-1183

II. Muhammedşah (İkinci defâ)

1183-1187


BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -14- ALP ARSLAN DÖNEMİ- MALAZGİRT SAVAŞI ÖNCESİ SEFERLER VE MALAZGİRT SAVAŞI

 

Selçuklu Emirlerinin 1066-1070 yılları arasındaki Anadolu Faaliyetleri

Doğu Roma imparatoru
 IV. Romanos Diogenes
Selçukluların 1066 yılından itibaren Bizans topraklarına akınları artırmışlardı. Selçuklu kuvvetlerinin başında Afşin, Ahmetşah, Dilmaçoğlu Muhammed gibi emirler vardı. İmparator Romanos Diogenes, bu akınları durdurak için Anadolu’ya kuvvet gönderdiyse de başarılı olamadı. Bunun üzerine imparator bizzat ordunun başında sefere çıkarak Kayseri’ye kadar ilerleyip Selçuklu akıncılarını mağlup etti. İmparatorun esas amacı Selçuklu akıncılarının ana merkezi olan Ahlat ve çevresini ele geçirmek için Harput’a kadar ilerledi.  Ancak imparatorun bu seferine karşı Selçuklu akıncılarının bir kısmı güney tarafından Konya ve Karaman dolaylarında yağma yaptıklarını duymuş ve derhal akıncıların önünü kesmek için tekrar Kayseri’ye ulaştı. Selçuklu akıncıları imparatorun önünden geçerek Halep’e ulaştılar. 




İmparator ise tam olarak amacına ulaşamayarak geri çekilirken yerine Manuel Komnenos’u Anadolu’ya göndermeye karar verdi. Bu sırada sultanla arası bozulan eniştesi Er Bağsan emrindeki Türkmenlerle Anadolu’ya girmişti.  Onu takiple görevlendirilen Afşin de arkasında Anaolu’ya girdi. Er Bağsan Bizans’ın doğu kumandanı Manuel’i karşısında görünce onu mağlup etmiş ve esir etmişti, ona sultanla arasının bozulduğunu ve Afşin’in takibinden buralara kadar geldiğini söylemiş Manuel de ona sığınma hakkı vereceğeni söyleyerek anlaştılar. Er Bağsan, beraberindekilerle İstanbul’a ulaştı. Afşin de onu takip ederken Kapadokya’yı vurmuş Afyon ve Uşak taraflarından Denizli civarına kadar ulaşıp ardından İstanbul Boğazı’na kadar ulaşmıştı. Afşin, imparatora sultanın isteği olan Er Bağsan’ın teslimini talep etmişti. Bu talep reddedilince Afşin geri dönmek durumunda kaldı, geri dönüş yolunda bir çok bölgeyi istila etti. Ahlat’a ulaşan Afşin durumu Halep’te bulunan sultana bildirdi.

Malazgirt Savaşı

Orta Doğu’da önemli devletlerden biri de Mısır’daki Fatımi halifeliğidir. Halife el Mustansır (1029-1094) zamanından itibaren devlet yönetimi iyice bozulmuş Fatımi devlet yöneticileri ve kumandanlar birbiriyle çekişmeleri devletin zayıflamasına neden olmuştu. Bu nedenle Fatımi devletinin vezirlerinden yıkılan Hamdan devleti hükümdarlarının soyundan gelen Nasırüddevle el Hamdan, rakipleri karşısında zor durumda kaldığından Selçuklu sultanına mektup yazarak Mısır’a gelip burada hakimiyet kurması için davet etmişti. Vezirin davetini amacına uygun gören Sultan Mısır’da Selçuklu egemenliği kurmak için Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu’ya girmiş yol üstünde Tuğrul Bey döneminde kuşatılan Malazgirt ve Erciş kalelerini ele geçirdikten sonra Amid taraflarında karargahını kurduktan sonra bölgede Bizans’a bağlı bulunan Tulhum ve Siverek kalelerini ele geçirdi. Urfa’yı kuşattığı halde alamayan sultan fazla vakit geçirmek istemediği için Halep’e ulaştı. Halep Emiri Mirdasoğlu Mahmut’u huzuruna davet etse de Mahmut sultana önce tabi olmadı. Sultan kuşatmada Halep’e zarar vermek istemediği için büyük saldırı yapmamıştı. Ancak başka kurtuluş çaresi bulamayan Mirdasoğlu Mahmut ve annesi Oğuz kıyafetleriyle sultanın huzuruna çıkarak bağlılık arz edince Halep emiri eski görevinde bulundu. Sultan ardından Şam’a doğru harekete geçip Mısır’a ulaşmayı düşünmekteydi. 

En güçlü dönemlerinde Fatımilerin sınırları


Malazgirt Savaşı Öncesi Bizans İmparatorluğu: 1062’de Türk kökenli Macarlar ardından Oğuzlar ve Peçenekler Bizans topraklarına saldırarak  Balkankar'da Bizans’ı zor durumda bırakmışlardı.  Bu Türk saldırılarının ardından Kıpçak boyu da Rus steplerinden Balkanlara inmiş ve aynı tahribatı yapmışlardı. Bizans’ı bu zor koşullardan kurtaran Balkanlardaki Türklerin arasında yayulan salgın hastalık oldu. Ancak Bizans’ın başı Doğu Anadolu’dan yeni bir tehdit baş göstermişti, Oğuzların Kınık boyuna mensup Selçuklu Türkleri oldu.

Doğu Roma'nın İstanbul şehri bayrağı


 Bu arada Bizans imparatoru Konstantinos X. Dukas’ın 1067’de ölümü üzerine Mikhail, Andronikos ve Konstantines adına hanımı Eudokia, yönetimi üzerine almış olsa da imparatorun kardeşi ceaser Ionnes Dukas yönetimde etkin olmaya devam ediyordu. Bu ceaserin muhalefetine rağmen Kapadokya asillerinden general Romanos Diogenes ile evlenmiş ve böylece tahta Romanos IV. Diogenes (1068-1071) geçmişti. Bizans ordusunun çürüme içinde olmasına rağmen  Romanos IV. Diogenes, nispeten başarılı olan 1068 ve 1069 tarihli Anadolu seferleri ardından çoğunluğu yabancı kökenli Peçenek, Oğuz, Norman ve Franklardan oluşan bir ordu kursa da üçüncü seferinde mağlup olup imparator esir düşecekti. Bizans imparatorunun yenilmesine disiplinsiz ordu kadar ceasarın oğlu Andronikos Dukas’ın savaş meydanını terk etmesi de etkilidir.  

Andronikos Dukas'ın ihanetine uğrayan imparator esir düşer


Sultan, Mısır yolundayken Bizans imparatorundan kendisine bir elçi aracılığı ile mektup ulaştırılmıştı, imparatorun gönderdiği mektupta Malazgirt, Ahlat, Erciş ve Menbiç şehir ve kalelerinin terk edilmesini aksi takdirde güçlü bir orduyla sefere çıkacağını söylemişti. Elçiyi geri gönderen sultan, Anadolu’nun batısından Ahlat’a ulaşan Emir Afşin’den imparatorun güçlü bir ordu hazırlayıp yola çıktığını haber etmesi üzerine Mısır seferinden vazgeçse de Şam’ı fethetmek üzere ordusunun bir kısmını burada bırakmış kendisi de önlem almak için Musul’a gitmişti; Selçuklu askerlerinin yorgun olanlarını terhis eden sultan zinde kuvvetlerle yaklaşık iki yüz bin kişiden oluşan Bizans kuvvetleriyle çarpışmak için harekete geçildi.  Bazı İslami kaynaklar Bizans kuvvetlerinin sayısını altı yüz bin kadar yazsalar da büyük bir ihtimalle bu abartılmış sayıdır. Ancak Bizans kuvvetlerinin ağırlığını 2400 araba taşıyorken, savaş mühimmatları arasında 1200 asker tarafından çekilen ve 10 kantar (2400 kg) taş atan bir mancınık dikkat çekiyordu. Bizans kuvvetlerinin düzeni karşıktı; Balkanlardan getirilen Peçenek, Uz (Oğuz), Kıpçak gibi Türk boyları saf tutarken Slav, Bulgar, Alman, Frank, Ermeni, Gürcü paralı asker ve eyaletlerden toplanan askerler bir aradaydı.

Doğu Roma'nın ücretli Türk askerleri


Bizans imparatorluk savaş meclisi Kapadokya’da toplanmış, genç subaylar İran’ın içlerine kadar Selçukluların vurulmasını görüşü hakim olmasına rağmen ordudaki tecrübeli subaylar sadece Erzurum’a kadar ilerlenip Selçuklu akınlarının durdurulmasının daha uygun olduğu görüşü kabul edilmedi. İmparator genç subayları dinleyip önce Erzurum’a kadar ulaşmış, öncü olarak Uz ve Franklardan oluşan otuz bin sayıdaki kuvvetlerini sevk ederken on iki bin kadar askerini de erzak bulmak için görevlendirmişti. İmparator yanında kalan birliklerle Selçukluların eline geçen Malazgirt kalesini kuşattı. Kale içindekiler aman dileyerek teslim olsa da Bizanslılar onlara acımadı.

Sultan Alp Arslan, Bizans’ın Anadolu’da ilerlediğini haber alınca süratle Fırat Nehri’ni geçerken ordusundaki at ve develerin büyük bir kısmı boğulmuş ve ordu ağırlıklarını kaybetmişti. Sultanın yanında sadece Horasan ve Azerbaycan kuvvetleri kalınca Erzen ve Bitlis yolundan Ahlat’a gitti. Hatununu ve çocukları ile hazineyi veziri Nizamülmülk ile Hemedan’a gönderdi. Vezir oradan güçlü kuvvetler yollayacaktı. Bu sırada imparator Gürcistan’ı ele geçirmek için yirmi bin askerini göndermiş otuz bin askerini de Ahlat üzerine sevk etmişti. Ahlat üzerine giden Bizans kuvvetleri Selçuklu süvarileri tarafından durdurulunca imparator sultanın Ahlat’ta olup olmadığını öğrenmek için Nikephoros Bryennios,  görevlendirilse de Selçuklular bu kuvvetleri de bozguna uğrattılar.İmparator halen bu Selçuklu kuvvetlerini akıncı zannedip önemsememesi saldırıyı geciktirmesine neden oldu. Bu sıralarda Emir Sunduk da Basilakes Magistros kumandasında gönderilen Bizans kuvvetlerini mağlup etmiş ve kumandanını esir etmişti.

Selçuklu kuvvetleri yaklaşık 50.000 askerden oluşmasına rağmen sultanın yanında Bizans kuvvetlerini yaptıkları akınlarıyla iyi bilen Afşin, Savtegin, Sunduk , Ay Tegin,Gevherayin gibi akıncı beyleriyle ve Artuk, Danişmend, Mengücek, Çavlı, Çavuldur, Porsuk ve Tutak gibi değerli emirler bulunuyordu. Sultan, Ahlat’tan hareket ederek Ahlat- Malazgirt arasında Rahve denilen mevkide karargahını kurarak ovaya hakim olmuştu. Buna rağmen sultan ordular arasındaki sayı farkı nedeniyle meydan savaşı yapıp yapmama konusunda tereddüdü olduğu için Bizans kuvvetlerini de incelemek ve barış önerisinde bulunmak için imparatora Emir Savtegin’i elçi gönderdi. Bizans imparatoru sultanın sıkıştığını düşündüğünden barış teklifini reddetti. İmparator elçi heyetini kabaca karşılayarak      “Hamedan’ın soğuk olduğunu duydum, biz İsfahan’da kışlarken hayvanlarımız Hamedan’da kışlar.” Sözüne karşılık elçi “Hayvanlarınız Hamedan’da kışlayabilir ancak sizin nerede kışlayacağınızı bilemem.” Sözleriyle karşılık vermişti. Artık savaş kaçınılmazdı.

Doğu Roma kuvvetlerinin sayısal üstünlüğü vardı


Bizans imparatoru Romanos Diogenes merkez kuvvetlerde yer alırken Nikephoros Bryennios, Aliattes ve Andronikos Dukas gibi kumandanlar yerlerini almışlardı. Sultan Alp Arslan ise Buharalı imam Ebu Nasır Muhammed’in isteğine uyarak Cuma günü savaşılmasını  kabul etti.  26 Ağustos 1071Cuma namazını müteakip beyaz kıyafetler içinde “ölürsem kefenim olsun” ve “Bu gün burada ne emreden bir sultan ne de emir alan asker var; benimle gelmek isteyenler peşimde olsun istemeyenler gidebilir.” şekindeki konuşmasından sonra atını bizzat savaşa hazırladı.

Sultan Alp Arslan


Sultan ordusunu iki kısma ayırmış kendisi az bir kuvvetle düşmanın karşısına çıkmış diğer birlikler tepelerde hakim yerlerde yerlerini almışlardı. Savaş okçuların desteğiyle Selçuklu süvarilerin atağı ile başladı. İmparator bu süvarilerin yok edilmesi için taarruz emri verdi.Sultan emrindeki kuvvetler başarı ile uyguladıkları sahte ricat’e aldanan imparator Türkleri takip için karargahından uzaklaşmıştı. Bu sıralarda Bizans kuvvetlerinin sağ kanadında yer alan Uz ve Peçeneklerden bazı kuvvetlerin soydaşları olan Selçuklu tarafına geçmesiyle Bizans’ın sağ kanadı darbe almıştı. Bu sıralarda Bizans kuvvetlerinin Selçuklu ana kuvvetlerine yaklaştığı sırada sultanın Selçuklulara genel taarruz emriyle Selçukluların saldırdığını gören imparator hata yaptığını anlayarak geri çekilmeye karar verdi. Ancak, Selçuklu kuvvetlerinin ortaya çıkışı ve kanatlardan imparatoru çember içine almaya başlamaları üzerine ihtiyat kuvvetleri kumandanı Andronikos Dukas, Bizans kuvvetlerinin yenildiğini ilan ederek geri çekilmiş bunu gören Ermeni kuvvetleri de savaş alanını terk etmişlerdi. 


İki ordunun karşılaşması


Bizans kuvvetleri ağır yenilgi almış imparator yaralı olduğu halde bir çok general esir edilmişti. Sultan esir edilen imparatora esir gibi değil bir misafir hükümdar gibi davranmış ona çadır kurdurulmuştu. Ardından huzura kabul edilen imparator ile sultan arasında antlaşma yapılmıştı, buna göre;

1.      İmparator kurtuluş akçesi olarak 1.5 milyon altın ödeyecek

2.      Bizans Selçuklulara 360.000 altın yıllık vergi ödeyecek

3.      Antakya, Urfa, Menbic ve Malazgirt Selçuklulara bırakılacak

4.      İmparator kızlarından birini sultanın oğullarından biriyle evlendirilmesine izin verilecek

5.      Bütün müslüman esir serbest bırakılacak

6.      Bizans gerektiğinde Selçuklulara askeri yardımda bulunacaktı.

Malazirt Savaşı’nın Sonuçları: Bizans kuvvetleri imha edildiği için Anadolu’nun akıncılar tarafından fethedilmesi kolaylaştı. Fethedilen şehirler Türkler tarafından iskan edildiler. Türkler Anadolu’ya yerleşmeyle eski bozkır yaşayışları terk edilmişti. Bizans imparatorluğunun zor durumu nedeniyle Haçlı Seferleri’nin tertip edilmesine neden oldu.

Bu barış antlaşmasından sonra Alp Arslan, imparatorun İstanbul’a gitmesine yanına yüz hassa askeri koruma vererek izin verdi. Bu sırada Bizans senatosu yenilgi üzerine toplanmış imparator olarak VII. Mikhail Dukas’ı seçmişti. IV. Romanos, yaptığı antlaşmaya sadık kalarak Tokat ve çevresinden topladığı 200.000 dinar ile 90.000 dinar değerindeki altın tabağı sultana göndermiş ardından tahtını almak için mücadeleye başlamıştı. Ermenilerden üç bin asker topladıktan sonra Amasya’yı ele geçirmiş ancak Constantin Dukas tarafından mağlubiyete uğratılmıştı. Romanos, Kilikya’ya ulaştıysa da yeni imparator üzerine Androniks Dukas’ı göndermiş ve bu komutan hile ile onu geçirmişti. IV. Romanos Kütahya’da gözlerine mil çektirilmiş ertesi yıl da Kınalıada’da sürgündeyken dramatik şekilde hayatını kaybetmişti. Bu gelişmeleri haber alan sultan, antlaşmanın bozulması nedeniyle kumandanlarına Anadolu’yu fethetmelerini emretti.


1 Ocak 2021 Cuma

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -13-ALP ARSLAN DÖNEMİ - MALAZGİRT ÖNCESİ-SELÇUKLU EMİRLERİNİN ANADOLU FAALİYETLERİ

Selçuklu Emirlerinin Anadolu Faaliyetleri

Sultan Alp Arslan devlet içinde isyanları bastırdıktan ve düzeni sağladıktan sonra kendisine bağlı komutan ve emirlerin Anadolu’ya seferleri tekrar başladı. Sâlâr-i (Farsçada kumandan) Horasan adlı bir kumandan Amid (Diyarbakır)’de bulunan Tulhum kalesini kuşatsa da başarılı olamayarak Siverek üzerine yürüdü ancak burada bulunan Bizans’a bağlı Frenk askerleri tarafından püskürtüldü. Sâlâr-i Horasan, yardımcı kuvvetler tarafından güçlendirilmiş ordusuyla bu sefer Urfa’yı kuşattıysa da yine başarı sağlayamadı. Urfa’ya tekrar akınlar yapan Sâlâr-i Horasan, bu sefer beş bin kişilik Bizans kuvvetini yenmeyi başardı. Ardından 1066 yılı başında yine Amid kalesi önüne geldi. Amid hakimi Mervanilerden Nizamüddin, şehir kapılarını kapattı. Nizamüddin’in veziri Ebu’l Fazl İbrahim, Salar-i’ye otuzbin dinar karşılığında şehir durlarından ayrılmaya ve kendisini bu durumu görüşmek üzere şehre davet etmiş ancak tuzağa düşürülen Sâlâr-i Horasan, öldürülmüştü.

Malazgirt Savaşı öncesi (temsili) Selçuklu akınları


1066-1067 yılında Hacib Gümüştekin yanında Afşin, Ahmetşah gibi Türk beyler olduğu halde Anadolu’ya girdi. Bu Selçuklu kuvvetlei Amid’deki Tulhum’a ulaştıktan sonra El Cezire’de bulunan Nizip’i kuşatmışlar ancak mukavemet karşısında Hısn-ı Mansur (Adıyaman) taraflarına indiler. Bu arada Selçuklu akınlarına karşı koymak için Bizans on bin kişilik bir kuvvetle Selçuklulara saldırsa da komutanları Arvondanos esir düştü.  Gümüştekin ve beraberindeki kuvvetler ganimet ve esirlerle hareket merkezleri Ahlat’a geri döndüler. 

Selçukluların Anadolu'ya harekat merkez üssü Ahlat, Van Gölü çevresinde yer almaktadır.


Türk komutanlar arasında başlayan münakaşada Afşin, Gümüştekin’i öldürmiştü. Afşin, Gümüştekin’in öldürülmesine sultan Alp Arslan’ın kızacağından korkup kendine bağlı kuvvetlerle batı yönüne giderek Fırat Nehri’ni geçmiş Afşin’in kuvvetlerinin bir kısmı Antep civarına diğeri Antakya’ya ulaşmıştı.

Afşin bu başarılardan sonra Malatya üzerine yürüdü. Onu karşılayan Bizans ordusu dayanamayarak dağıldı. Afşin bu sefer Kayseri’ya ulaşarak burayı da ele geçirdi. Afşin, Karaman bölgesine de akınlar yaptıktan sonra Toros dağlarını aşıp Adana ve Seyhan taraflarına ulaşmış ardından merkez üssü Halep’e ulaşmıştı. 1068’de Afşin Antakya, Antep, Halep taraflarında yeni istila hareketi başlattı. Bu büyük başarılardan sonra sultandan kendisini affeden mektubunu alınca yüzbin altın ve hediyelerle sultan Alp Arslan’ın yanına gitmek için hareket etti.

Malazgirt savaşı öncesi Anadolu akınları yönü


Sultan Alp Arslan’ın İkinci Kafkasya Seferi ve Romanos Diogenes’in Anadolu ve Suriye Seferi

Sultan Alp Arslan, 1067 yılı içinde büyük bir orduyla Horasan’dan ayrılarak ikinci defa Aras nehrini geçerek Azerbcaycan’daki Şeki şehrine girdi. Sultan’a bağlı öncü kuvvetler komutanı Savtekin, farklı hanlıklardan oluşan Şeki bölgesini ele geçirirken Ahastan adlı yerel bir yönetici sultana bağlılık arz ederken İslam dinini kabul etmişti. Gürcü kralı IV. Bağrat ise savaşmaya yanaşmayarak kaçtı. Tiflis’in ele geçirilmesi ile Gürcü kral, sultana bağlı olmayı ve vergi vermeyi kabul etti. Tiflis ve Gence tarafları Fazluya’nın yönetimine verilerek Selçuklulara bağlı bir emirlik kurduruldu. Sultanın asıl amacı Anadolu’da ordunun başında fetihlerde bulunmaktı. Ancak Selçuklukarın doğusunda bulunan Batı Karahanlı hükümdarı Ebu İshak I. İbrahim b. Nasır’ın vefatı ile meydana gelen olaylar sultanın geri dönmesine yol açtı. Sultan geri çekilirken emirlerine ve kumandanlarına akınlara devam etme emrini vermişti. Bu kumandanlar arasında Er Basğan ve Emir Sanduk da vardı.

En güçlü dönemlerinde Doğu Roma (Bizans)


Bizans imparatoru X. Konstantinos Dukas’ın ölümünden sonra imparatoriçe Eudokia artan dış baskılar karşısında Bizans’ın önde gelen kumandanlarından Romanos Diogenes ile evlenerek iktidarı ona vermişti. 1068 yılı içinde iyi savunulmayan Anadolu’yu Selçuklu akınlarına karşı korumak amacıyla IV. Romanos (Romanos Diogenes) kendi memleketi olan Kapadokya ve çoğunluğu Norman, Frank, Oğuz ve Peçenek ücretli askerlerinin teşkil ettiği kuvvetli bir ordu toplayarak harekete geçti. 

Doğu Roma imparatoriçesi Eudokia 


Suriye taraflarına yönelen imparator, Kayseri yakınlarındayken Selçuklu akıncılarının kuzeyde Tokat ve Niksar’da  olduklarını öğrenir öğrenmez onları takibe koyuldu. İmparator akıncıları Divriği yakınlarında mağlubiyete uğrattıktan sonra Maraş taraflarına indi. Bu bölgede bulunan Selçuklu akıncı emiri Has Yınal mukavemet gösterince Bizans ordusu Kuzey Suriye’de Halep yakınlarındaki Menbiç’i kuşattıktan sonra ele geçirdi. Bu kuşatma devam ederken Hanoğlu Harun ve Halep Emiri Mahmut kumandasındaki Türk ve Arap kuvvetlerin karşı tarruzu sonuç vermemişti. Bizans imparatoru kalabalık ordusunun beslenme sıkıntısı nedeniyle zayiat vermemek için Torosları aşıp Orta Anadolu’ya girdi. İmparatorun Halep taraflarındayken Ahlat’ta Afşin ve Ahmetşah  kumandasındaki Selçuklu kuvvetleri Orta Anadolu’ya uzanan akınlar yaptılar. İmparator da kış yaklaştığından İstanbul’a dönmek zorunda kaldı.


BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -12- ALP ARSLAN DÖNEMİ- MELİK KAVURT'UN İSYANLARI

 

Melik Kavurt ve Melik Kavurt’un I. ve II. İsyanları

Çağrı Bey’in büyük oğlu olup Dandanakan savaşı sonrasında toplanan mecliste kendisine Kirman ve çevresinin yönetimi verilmişti. Emri altında bulunan Oğuzlarla Kirman’a yapmış olduğu faaliyetlerde kuvvetleri önce başarısız olmuş(1043)  ancak daha sonrasında bizzat kendisinin komutasında yapılan seferde Kirman’da hüküm süren Büveyhî emiri Ebu Kalicar’ı mağlup ederek Kirman’ın merkezi Berdsir’i ele geçirerek Kirman Selçuklu devletinin temelini attı(1048). 

Kirman Selçukluları


Melik Kavurt Kirman’ın güneyinde yer alan Germsir’de bulunan kavimlerinin yaşadığı bölgenin dağlık olması Kavurt’un bölgeye hakim olmasını zorlaştırsa da Barcan dağı eteklerinde bu kavimlerin üzerine ani baskın yaparak bütün Kirman bölgesinde hakimiyet tesis etmiş oldu(1050). Hürmüz emiri Bedr İsa’nın yardımıyla Umman’ı fethetmek üzere deniz aşırı sefer yaparak Umman topraklarını Selçuklulara kolaylıkla bağladı. Daha sonra oğlu Emiranşah komutasında Sistan’ı fethetmek için gönderdiği ordu başarı sağlamadı. Kavurt sınırlarını batıya doğru genişleterek Şiraz’ı da egemenliği altına aldı.

İbrahim Yınal’ın çıkarmış olduğu isyanda kardeşi Alp Arslan ve Yakuti ile birlikte hareket ederek amcaları Tuğrul Bey’i zor durumdan kurtarmışlardı(1059).

Şebankare emiri Fazluye’nin egemen olduğu bölgeyi de egemenliği altına alan Kavurt, halife ve Tuğrul Bey adına hutbe okuttu. Ancak Tuğrul’un vefatından sonra kardeşi Alp Arslan’la taht mücadelesine girip kendi adına Kirman’da hutbe okutup para bastırması üzerine sultan onun üzerine ordu göndermesine yol açtı(1067). Ancak Kavurt af dileyerek sultanın huzuruna çıkması üzerine affedilmiş ve Kirman’a melik olarak tekrar tanınmıştı. Emir Fazluye’ye Selçuklulara bağlı olmak koşuluyla Fars bölgesinde tekrar hüküm sürmesi sağlanmıştı.

Alp Arslan bu olaydan sonra Merv’e gitmiş oğlu Melikşah’ı Karahanlı prenses Terken hatun ile diğer oğlu Arslanşah’ı ise Gazneli prenseslerden biriyle evlendirerek hanedanlar arası akrabalık ilişkisi kurmuştu.  1065 yılı içinde Seyhun’u geçerek Hazar kıyısındaki Üstyurt ve Mangışlak taraflarında akınlara yapan Kıpçak ve Türkmenler itaat altına almış daha sonra büyük dedesi Selçuk Bey’in Cend’teki mezarını ziyaret etmiş ardından Harezm’in merkezi Görgenç taraflarından Merv’e dönmüştü. 1066 yılı itibariyle Maveraünnehir civarındaki bütün bölgelerde Selçuklu egemenliği sağlanmıştı.

1067’da sultan Asp Arslan büyük bir törenle oğlu Melikşah’ı veliaht tayin edince Kavurt ikinci defa isyan etmişti. Sultan Asp Arslan, Kirman’ın merkezi Berdsir’e yürümüş Kavurt mağlup olarak Ciruft kalesine sığınmış ve takrar af dilemişti. Sultan kardeşi Kavurt’u tekrar bağışlamış ve Kirman’ın yönetimini yine kendisinde bırakmıştı.

İran'ın önemli bölgelerinden Kirman'ı fetheden Melik Kavurt 


Sultan Alp Arslan’ın vefatından önce Melikşah’a Kavurt’un Şiraz yönetiminde bırakılarak onun kontrol altında olmasını vasiyet etmişti. Kavurt, Alp Arslan’ın vefatından sonra yeğeni olan Melikşah’ı deneyimsiz gördüğünden üçüncü kez isyan etmiş ancak Emir Savtekin komutasındaki Melikşah’a bağlı kuvvetler  karşısında tutunamamış  ve Hemedan dağların akaçmaya çalışırken Emir Temirek tarafından yakalanarak sultanın huzuruna getirilmişti. Melikşah, amcasını affedecekken vezir Nizamülmülk’ün araya girmesiyle önce hapsedildi. Melikşah’a bağlı askerlerin bir kısmının alacaklarının artırılması için Kavurt’u başa geçirecekleri söylemleri  üzerine Kavurt öldürüldü.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -11- SULTAN ALP ARSLAN'IN İLK DÖNEMLERİ VE ŞEDDADİLER

 

Sultan Alp Arslan Dönemi (1063-1071)

Sultan Alp Arslan, sultan olma iddiasında bulunan hanedan mensuplarını berteraf ettikten ve  devlet yönetiminde de gerekli düzenlemeler yaptıktan sonra fetih hareketlerine başladı. 1064 yılında güçlü bir orduyla başkent Rey’den hareket ederek Doğu Roma (Bizans)  imparatorluğu topraklarına doğru ilerledi. Azerbaycan’ın Merend (Günümüzde İran yönetiminde)  şehrine ulaştığı zaman Anadolu’ya akınlarda bulunmak için Tuğtekin ona yollar hakkında malumat vermek için katılmıştı. Sultan, Merend’ten Nahçivan’a ulaşmış ve Aras Nehri’ni geçerek Gürcistan’a girdi. Aslında Gürcistan’da farklı prenslikler Bizans’ın ileri karakol konumunda olduğu halde Selçuklular iki ordu halinde ayrılarak sultanın bizzat komuta ettiği kuvvetler Tiflis ve Çoruh arasındaki topraklarda bir çok kale ele geçirmişti.



Selçuklularda sultanın oğlu Melikşah ve Vezir Nizamülmülk’ün başında yer aldığı kuvvetler Aras Nehri civarında bir çok kale fethetmişlerdi. Çıldır Gölü kuzeyinde birleşen iki Selçuklu kuvveti müstahkem olan Ahılkelek’i ele geçirince  Lori prensi Kuirike (Georgi) Selçuklara vergi ödeyerek tabi olmayı seçti. Alp Arslan daha sonra Ermeni krallığının merkezi konumunda olan yine müstahkem olan Ani kalesi çevresi hendeklerle çevrili ve kalelerinin sağlamlığına rağmen temin edilen kuleler ve mancınıklar yardımıyla fethedilmişti. Aslında şehri savunan iki Bizans valisi Gürcü Bağrat ve Grigor kaleye kapandılar. Ancak,  Ani kalesinin fethi üzerine halife Kaim Biemrillah, sultana fethin babası anlamına gelen “Ebu’l Feth” lakabını vermişti.

Kars’ın Ermeni prensi Gagik (Hayık), sultanı Kars’a davet ederek ona tabiyetini sundu. Gagik’in Selçuklu elçisini siyah elbiselerle karşılaması ve Tuğrul Bey’in matemini tuttuğunu söylemesi Alp Arslan’ın iltifatına neden olmuştu. Gagik daha sonra ülkesini Bizans’a terk ederek inzivaya çekilmişti.  Ani kalesi ise Şeddadi emirinin yönetimine bırakıldı.

Sultan Alp Arslan, kardeşi Kavurt’un isyan ettiğini haber alınca daha fazla ilerlememiş Rey’e doğru harekete geçmişti.

 

Şeddadiler (951-1175)

Abbasi halifeliğinin zayıflamasında sonra Doğu Anadolu’da ortaya çıkan yerel hanedanlardan biridir. Arap ve Kürt olmaları konusunda ihtilaf vardır. Alp Arslan’ın Ani ve çevresinin yönetimini bu hanedanın yöneticilerinde Ebu Şüca’ Menuçihr’e vermiş, bu komutanda sınırlarını Bizans alehine genişletmeye başlaması üzerine Bizans’ın harekete geçmesinden çekinerek surları tahkim etmişti. Şaddadilerin Gürcülerle mücadelesi devam etmiş hatta bir ara Ani’yi onlara kaptırmışlardı. Irak Selçuklu sultanı Arslanşah’ın Gürcülere yapmış olduğu 1163 tarihli sefer sonunda Ani kalesi geri alınmış ama bu olaylardan sonra Şeddadilerin ortadan kaldırılmışlardır.

Şeddadiler


Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması

   Rumeli’de Hâkimiyet Kurulması ü  1353’ten itibaren Rumeli’ye geçen  Osmanlılar , yaklaşık bir asır içinde bölgede hâkim güç hâline geldi....