31 Aralık 2020 Perşembe

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -9-10- TUĞRUL BEY'İN SON DÖNEMLERİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR

 

Arslan Yabgu'nun oğulları Melik Kutalmış ve Melik Resultekin kardeşlerin Tuğrul Bey’e isyanları

Kutalmış ve Resultekin kardeşler Arslan Yabgu’nun oğullarıdır. Arslan Yabgu’nun Gazneliler tarafından edir edilmesinden sonra Selçuklu ailesinin başına Musa Yabgu geçmiş olsa da yönetim Mikail’in oğulları olan Tuğrul ve Çağrı Beylerin elindeydi. Kutalmış ve Resultekin babaları Arslan Yabgu olması nedeniyle sultan olma iddiasında zaman zaman bulundular.  Tuğrul Bey, Musul seferindeyken Şiraz bölgesi meliki Resultekin isyan etmiş ancak Şiraz valisi Hezar, onu mağlup ve esir etmişti. Resultekin, halifenin araya girmesiyle affedilmişti.

Kutalmış'ın oğullarının hüküm sürdüğü Anadolu Selçuklu Devleti


İbrahim Yınal’ın ikinci isyanı (1058) sonrasında Kutalmış 1061 yılında isyan etmişti. Önce isyan ederek affedilmiş olan Resultekin’in ona destek vermesi ile Kutalmış üyüce güçlenmişti. Tuğrul tarafından onların üzerine Humar Tekin komutasındaki kuvvetler gönderilse de onu mağlup ettiler. Bunun üzerine Tuğrul bizzat sefere çıktıysa da kardeşlerin sığınmış oldukları Gird-kûh Kalesi’ni ele geçiremedi. Tuğrul Bey, veziri Amidü’l-Mülk Kündûrî’yi onlarla görüşmesi için görevlendirse de görüşmeler sonuçlanmadan Tuğrul Bey vefat etmişti.

Arslan Yabgu’nun oğulları sürekli olarak amcazadelerine isyan etmişlerdi. Selçukludaki Arslan Yabgu soyundan gelenlere Yabgular denilirken Büyük Selçuklu sultanlarına Selçuklu  denmekteydi. Bu Hanedan içi mücadele Selçuklu tarihi boyunca Yabgulu ve Selçuklu çekişmesi şeklinde yaşanmıştır.

Besasiri Meselesi ve Tuğrul Bey’in II. Bağdat Seferi

Ebu Mansur el Besasiri denilen Arslan Besasiri, Büveyhi devletinin önemli kumandanlarından biriydi. Büveyhî devletinin zayıflaması ve ortadan kalkmasıyla Irak bölgesinde otorite boşluğu ortaya çıkmış ve Bağdat’ta kuvvetlenen Besasiri halife üzerinde kontrol sağlamıştı. Besasiri’ni Mısır Fatımi halifesi Mustansır ile mektuplaşması halife ile arasının bozulmasına neden olmuştu. Bunun üzerine halife Tuğrul Bey’e ısrarla Bağdat’a kendisini zor durumdan kurtarmak için davet etmişti(1055). Bunun üzerine Tuğrul Bey, Bağdat’a ilk seferini yapmış daha sonra Büveyhîlerin hükümdarını el Melikü’r Rahim’in tutuklanıp Sirevan kalesine hapsedilmesi emrini vermişti. Arslan Besasiri, Tuğrul’un Bağdat’a girdiğini habe ralınca Hire emiri Dubeys b. Bedran’ın yanına daha sonra Rahbe’ye emrinde önemli miktarda Türk kuvveti olduğu halde gitmişti. Fatımi halifesinin desteği ile güçlenen Arslan Besasiri, Tuğrul Bey’in emriyle kendisi üzerine Selçuklu meliki Kutalmış ile Musul Arap Emiri Kureyş'in komutasında bir ordu gönderilmiş ancak Kureyş’in Besasiri’nin tarafına geçmesiyle Kutalmış mağlup olunca Tuğrul Bey, bizzat sefere çıkma gereği hissetti. Besasiri’nin kaçması ve Tuğrul Bey’in zafer elde etmesi üzerine Tuğrul Bey siyasi yetkiyi üzerinde toplamıştı(1058).

Tuğrul Bey'in Bağdat seferleriyle Abbasilerin siyasi etkinliği sona erdirildi.


Tuğrul Bey’in Büveyhilerle mücade ettiği sırada Selçuklu hanedanından Arslan Yabgu’nun oğlu Resultekin; Ahvaz ve Şiraz taraflarında isyan etmiş, İbrahim Yınal da Fatımi ve Besasiri’nin teşviki ile ikinci kez isyan etmişti(1058).

Sultan Tuğrul Bey, Selçuklu meliklerinin isyanları ile uğraşmasını fırsat bilen Arslan Besasiri, Bağdat’ı savunacak gücü kalmayan Bağdat Şıhnesi Aytekin üzerine yürüyerek Bağdat’a gimeye muvaffak olmuştu.  Arslan Besasiri, bütün Irak ve el Cezire bölgesini eline geçirmiş oldu. Bağdat’ta Fatımiler adına hutbe okunduğunu haber alan Tuğrul Bey, İbrahim Yınal, isyanını sonuçlandırınca Bağdat üzerine yürümeye karar verdi. Tuğrul Bey, Besasiri ve Kureyş’e haber göndererek halifenin eşi Çağrı Bey’in kızı olan Arslan Hatun’un serbest bırakılması ve halifenin itibarının iade edilmesi isteği reddedilince 1059 yılında Bağdat’ girmeden Besasiri şehri terk etmişti. Halifenin teslim edilmiş olduğu Muhariş b. El Mücella, Besasiri’ye karşı direnemeyeceğini düşünürek halifeyi Tell Ubhara’ya götürmüştü. Tuğrul Bey, Anuşirvan komutasında süvari birliği göndererek halifeyi Bağdat’a getirtmiş ve onun önünde yer öpüp ona hürmet etmişti.

Daha  sonra Tuğrul Bey, yanında Gümüştegin, Erdem, Savtegin, Humartegin ve üvey oğlu Anuşirvan olduğu halde  Besasir’yi yakalamak için harekete geçti. Selçuklu kuvvetleri Hille’de Besasiri’yi yakalayıp öldürdüler (1060). Bağdat’ta hüküm süren Büveyhilerin egemenliğine son verildikten sonra Şirvan kolu özellikle melik Alp Arslan’ın akınlarıyla zayıflamış nihayet Kirman Selçukluları tarafından ortadan kaldırılmıştı.

Tuğrul Bey’i Bey’in Halifenin Kızı ile Evlenmesi ve Ölümü

Tuğrul Bey’in Bağdat’tan ayrılmasından sonra hanımı Altuncan Hatun vefat etmiş ve Rey’de toprağa verilmişti. Sultan, halifeye mektup göndererek halifenin kızıyla evlenmek istediği bildirmişti. Halife, Vasıt şehrinin teslimi ve üç yüz bin dinar başlık olarak verilmesi karşılığında kabul etmişti.  Vezir Amidülmülk, Arslan Hatun ve diğer Selçuklu emirleri Bağdat’a gönderilerek nikahla görevlendirilse da halifenin vazgeçmesi üzerine taraflar arasına soğukluk girmişti.  Nihayet işin içine tahdit de girince halife evliliğe rıza göstermek zorunda kaldı nihayet nikah 1062’de Tebriz’de kıyıldı. Ancak bu evlilik gerçekleştikten hemen sonra Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış’ın isyanı nedeniyle Tuğrul Bey’in derhal harekete geçmesine neden olmuştu. Kutalmış’a kardeşi Resultekin de katılmıştı. Kutalmış ve Resultekin’in isyanlarına gönderilmiş olan Humar Tekin ve Vezir Amidülmülk kuvvetlerinin yenilmesi üzerine isyanı bastırmak için Tuğrul Bey, Bağdat’tan harekete geçmiş ancak Rey’de hastalanmış ve yetmiş yaşında olduğu halde vefat etmişti(1063).

30 Aralık 2020 Çarşamba

BÜYÜK SELÇKLU DEVLETİ-9 TUĞRUL BEY'İN BAĞDAT SEFERİ VE MERVANiOĞULLARI

Tuğrul Bey’in Bağdat Seferi (1055)

Abbasi halifesi Kaim Biemrillah, Bağdat’ta Büveyhî’lerin ve ordu kumandanlarından Arslan Besasiri’nin baskısı altına girmişti. Arslan Besasiri’nin Mısır merkezli Fatımi devletiyle iletişime geçmesi üzerine halife, telaşlanarak Rey’de bulunan Tuğrul Bey’e onu kendisini bu güç durumdan kurtarması için Bağdat’a davet etti. Bu daveti alan Tuğrul Bey çok kuvvetli ordusuyla yanlarında sekiz fil olduğu halde Bağdat’a hareket etti. Besasiri, Tuğrul’un yaklaşması üzerine Bağdat’tan çekilerek önce Hille ardından Rahbe’ye çekildi. Tuğrul Bey’in kendilerine katılması için vaatlerde bulunan Besasiri emrindeki Türkmenlerin büyük kısmı Besasiri’nin yanında kalmışlardı.

Tuğrul Bey'i uğraştıran Büveyhîlerin Türk komutanı Besasiri


Tuğrul Bey, Bağdat’ta büyük bir törenle karşılandı. Büveyhî hükümdarı el Melikü’r Rahim, kendi hanedanından Hüsrev Firuz ile halifenin tavsiyesine uyarak Tuğrul Bey’e ittiat bildirdi(1055).  Bu sıralarda Bağdat’ta bulunan Türk askerleriyle dil anlaşmazlığı nedeniyle arbede çıktı. Bu durumdan faydalanan Deylemli Büveyhî askerleri Selçuklu kuvvetlerine saldırdılarsa da bu hareket bastırılarak asiler idam ettirildi. Bu olayın sorumlusu olarak değerlendirilen el Melikü’r Rahim, Tuğrul’un emriyle yakalanarak hapsedilmiş ve böylece Büveyhî devleti yıkılmış oldu. Bağdat’ta düzen sağlandıktan sonra Tuğrul, emîr Aytekin’i Bağdat askeri valiliği olan Şıhneliğine tayin etti. Büveyhî devlet hazinesine el konuldu. “Sultaniyet” adı altında toplanan vergiler Selçuklu hazinesine aktarıldı, halifenin yıllık geliri elli bin dinar ve   beş yüz batman buğday olarak belirlendi.

Güçlü dönemlerinde Abbasiler


Bu olaylardan sonra Tuğrul, şehrin yeniden imar edilme emrini verdi. Şehrin Dicle kıyısında saray, cami, konaklar ve kışlalar inşa edildi.  Bu inşalarla yen bir şehir kurulmuş oldu, bu şehre Tuğrul Bey adı verildi. Artık Tuğrul Bey, kabullerini burada yapıyordu. Ayrıca Selçukluların sultanı  burada para bastırdı böylece Abbasi halifesinin elinde sadece dini yetki bırakılırken Tuğrul Bey, ekonomi, askeri ve siyasi otoriteyi şahsında toplamıştı. Halife, Çağrı Bey’in kızı Arslan Hatun ile evlenmesi iki hanedan arasında akrabalık bağı oluşturmuştu.

Arslan Besasiri, yanındaki Türkmen askerler ve Fatımi halifesi Mustansır’dan aldığı destekle Rahbe’de Selçuklulara karşı bir ordu kurmuştu. Tuğrul Bey,  Besasiri’ye karşı Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış ile Musul emiri Kureyş’i görevlendirmişti. Selçuklu meliki Kutalmış’ın Sincar’da Besasiri’nin kuvvetlerine yenilmesi üzerine sefere bizzat Tuğrul Bey’in çıkmasına neden oldu(1057). Tuğrul Bey’in seferine Selçuklu melikleri İbrahim Yınal ve Yakuti, kuvvetleriyle katıldılar. Bunun üzerine Selçukluların ilerlediğini haber alan Besasiri, Selçuklu kuvvetleriyle karşılaşmayarak Mısır’a kaçmayı uygun gördü.  Selçuklu kuvvetleri bu sefer sonucunda Sincar ve Cizre ele geçirildiler. Sincan emiri ve askerlerinin bir kısmının Kutalmış’a yardım etmemeleri nedeniyle cezalandırıldıklarını gören Amid emiri Mervanoğlu yüz bin dinar göndererek itiat bildirdi.

Mervanioğulları (983-1085)

Meyyafarikin (Silvan) merkez olmak üzere Bâd (Bâz) lakaplı Ebû Şücâ Abdullah Hüseyin tarafından kuruldu. Mervanioğullarıından Ebû Ali Hasan b. Mervân, el Cezire bölgesinde hüküm süren Hamdanilerle mücadele etmeye başlayarak topraklarını genişletmeye başlamış ardından Halep Hamdani emiri Seyfüddevle Ali  ile akrabalık kurarak hanedanlarını güçlendirmeye başlamışlardı. Tuğrul Bey’in Bağdat seferinden sonra (1055-1057) Selçuklu hakimiyeti kabul etmeye başlamışlardı. Malazgirt Savaşında on bin asker gönüllüyle Selçuklulara yardım etmişlerdi(1071). Alp Arslan’ın oğlu Melikşah’ın kardeşi Suriye Selçuklu Meliki Tutuş’un emir  Mansur’u tutuklatması üzerine Mervaniler güç olmaktan çıktı.

Mervanioğullarının hakimiyet alanları


Arslan Besasiri’nin üzerine yapılan seferden sonra Tuğrul Bey kardeşi İbrahim Yınal’ı Musul valiliği görevine getirerek Bağdat’a dönüşü ardından hali tarafından “el melik’ül mağrib ve’l meşrik” (doğu ve batının meliki) ilan edilmiş ve kendisine Ebû Talib künyesi ve Rükneddin lakabı tevcih edilmişti.


BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -8- TUĞRUL BEY'İN ANADOLU SEFERLERİ

 

Tuğrul Bey’in Anadolu Seferi (1054)

Bizzat Tuğrul Bey’in komutasında Büyük Selçuklular Anadolu topraklarına sefer yapmaya karar vermişlerdi. Tuğrul Bey, 1054 yılında Bargiri (Muradiye) kalesini kuşatarak ele geçirmesi üzerine Ercişliler Bargiri’nin durumuna düşmemek için kaleyi hediyeler sunarak teslim etmişlerdi.

Tuğrul Bey, iyi tahkim edilmiş  Malazgirt kalesini muhasaraya alırken kuvvetlerini üçe bölmüştü:  Birinci ordu; Çoruh istikametinde Bayburt’a kadar ulaştılar ancak buradaki kuvvetler tarafından püskürtüldüler. İkinci ordu; kuzeyde Kafkasya’dan, batıda Canik taraflarına ve güneyde Toros dağlarına kadar çok geniş bir alanda akınlarda bulundular. Üçüncü ordu; Kars taraflarında Kars Ermeni prensi Gagik’in kuvvetlerini mağlup eder. Tuğrul Bey’in asıl kuvvetleri ise Pasinler ovasından Erzurum’a kadar ilerlerse de karşısına Bizans kuvvetleri çıkmadığı için Malazgirt kuşatılmaya devam edildi, ancak Vasil adında bir Ermeni’nin mukavemeti ve Selçuklu mancınıklarını imha etmesi nedeni kışın da yaklaşması üzerine geri çekildi. Selçuklu kuvvetlerini geri çekilme yolunda Adilcevaz ele geçirildi( 1054-1055).

 

1000'li yıllarda Ermeni Krallığı

Tuğrul Bey Dönemi Selçukluların Anadolu Akınları

Gürcü Prensinin Selçukluları davet etmesi:  Sultan Tuğrul Bey’in Anadolu’ya yapmış olduğu 1055 tarihli seferden sonra bölgeye bir daha sefer yapmamasına rağmen Selçuklu hanedan üyeleri ve emirleri akınlara devam etmişlerdi. 1054 tarihinden itibaren Tuğrul Bey’e bağlılık arz eden Gence Emiri Şeddadilerden Ebu’l Esfar, ertesi yıl Ani ve çevresine sefer yaparak bölgeyi yağmaladı. Bu sefere mukabil Bizanslı komutan Nikephoros, Gence’ye kadar bölgeye saldırarak Gence Emiri’ni anlaşmaya zorlayarak yeğenini rehin olarak Bizans’a göndertti. Bizans’taki iç kargaşadan faydalanan Gürcü prensliği Bizans toprakların akınlarda bulunarak Erzurum’a kadar saldırı yapmışlardı (1057-8). Ani valisi Bizanslı komutan Katakalon, Gürcülere karşı saldırıda bulununca Gürcü prens İvanet, Türkleri yardıma çağırmak durumunda kaldı. Bunun üzerine Anadolu’ya giren Türk kuvvetleri Bayburt’a ulaştıktan sonra Kemah’a kadar ilerlediler, ardından iki kola ayrılan Türk birliklerinin biri Şebinkarahisar taraflarına doğru ilerlerken diğer birlikler güney yönünde Erzincan daha sonra Malatya’ya doğru ilerlerken ani saldırıya uğrayıp mağlup olarak Muş yöresine ulaştılar, burada “çanlı kilise” denilen mevkide büyük bir kısmı yok edildi.

Tuğrul Bey'in Anadolu Seferleri yönü


Çağrı Bey’in oğlu Yakuti’nin Anadolu akınları

Melik Yakuti, yanında önemli komutanlardan Sabuk (veya Saltuk) olduğu halde 1057 yılında yaptıkları akınları durdurmaya çalışan Bizanslı komutan Nikephoros Bryennios'un çabaları başarılı olmadı. Ani kalesi ele geçirilemese de Pasinler ovasına girip ardından Malazgirt ve Muş taraflarına doğru harekete geçtiler. Yakuti’nin göndermiş olduğu başka kuvvetler de Erzincan’a kadar akınlar yaptılar, Sivas şehri kuşatılıp Selçuklular şehre girdikten sonra ganimet elde ederek Azerbaycan’a geri döndüler. Tuğrul Bey’in talimatıyla Yakuti bu sefer Salari Horasan ile  Kapar ve Ermenilerin Kicaciç olduğu halde Bizans topraklarına 1059 yılında tekrar akınlara başladılar. Bizans imparatoru X.  Constantionos Lukas Selçuklu akınlarını önlemeye çalıştıysa da başarılı olamaz. Bu nedenle Normandiyalı Herve ve Urfa valisi Tavdanos’u Türklerle mücadele için görevlendirdi. Ancak Türklerin üslerine gitmiş olmasıyla Helve ve Urfa valisi onlarla karşılaşamadılar. Helve ve Urfa valisi, yerel hanedan olan Mervanoğullarının elinde buluna Amid’i kuşattılarsa da şehrin Rum kapısı denilen mevkide Urfa valisi hayatını kaybetti. Bizans kuvvetleri Herve komutasında Erzurum’a çekildiler.

Çağrı Bey'in oğlu Melik Yakuti'nin temsili resmi


Tuğrul Bey döneminde gerçekleştirilen bu akınlar Sivas ve Malatya doğusundaki bütün yerleşim yerlerine yapılması sonraki dönemlerde yapılacak fetih hareketlerine zemin hazırlayacak ve Bizans’ın askri anlamda sarsılmasına sebebiyet verecektir.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -7- İBRAHİM YINAL'IN İSYANLARI

 

        İbrahim Yınal’ın Tuğrul Bey’e İsyanı (1049-1050)

İbrahim Yınal, Tuğrul Bey’in aynı anneden kardeşidir. Selçuk’un oğlu Mikail’in ölümünden sonra Tuğrul ve Çağrı Bey’in anneleri, eski Türk geleneğinden gelen erkek kardeşin eşiyle evlenme (levirat) usulünden dolayı Selçuk’un diğer oğlu Yusuf Yınal’la evlendirilmiş, bu evlilikten de İbrahim Yınal dünyaya gelmiştir. Diğer bir ifadeyle İbrahim Yınal, Tuğrul ve Çağrı Beyler ile anne tarafından kardeş, baba tarafından ise amca çocuklarıdır. Doğum tarihi veya kaç yaşında ölmüş olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Babasından dolayı kendisi de Yınal adıyla anılmıştır. 

Tuğrul Bey’in sultan olmasıyla batı yönlü yapılan fetihlerin Selçuklu için komutan ihtiyacını doğurmuştur. Bu da İbrahim Yınal’ın ön plana gelmesine neden olmuştur. İbrahim Yınal’ın ilk askeri faaliyeti  Nişabur’un alınması konusundaki rolü önemliydi.  Dandanakan Savaşı’ndan sonra toplanan savaş divanında Kuhistân ve Cürcân, ardından da Dihistân’ın yönetimini Tuğrul Bey’e bağlı olarak verildi. Ardından Rey’in alınmasından (1042) sonra Musul taraflarına yönelmiştir.

Tuğrul Bey dönemi Selçuklu sınırları, ilk başkentleri Nişabur


İbrahim Yınal ile Tuğrul arasında soğukluk İbrahim Yınal’ın Kirmân’a sefere gönderilmek istendiği halde İbrahim Yınal’ın, tepki olarak Sicistân’a sefer yapmayı uygun gördü. Rey, ardından da Hemedân’a hâkim olan İbrahim Yınal için Dînever, Hulvân ve hatta Bağdat açık bir hedef hâline gelmişti. Ne var ki Tuğrul Bey, onun Abbasi halifeliği merkezine sefer yapması engellenmişti.

İbrahim Yınal’ın yapmış olduğu seferlerle Cibal bölgesinin yerel yöneticisi Gerşasf’ın elinden Hamedan ve çevresini kolaylıkla ele geçirmişti. İbrahim’in kolay fetihler yapmasının nedeni bölgede yerel yönetimlerin olmasıydı. Hatta bir ara İbrahim Yınal bu bölgede Tuğrul Bey’in adını zikretmeden adına hutbe okutmuştu. Bu durum Tuğrul Bey’le arasının açılmasına etki etmiş olma ihtimali vardır. Aslında Dandanakan Savaşı’nda toprak dağıtımında Tuğrul Bey’in payına düşen topraklar özellikle İbrahim Yınal’ın çok başarılı fütuhat ile çok genişledi. Selçuklu yönetimine girmek istemeyen yarı bağımsız Türkmenler ister istemez İbrahim Yınal’ın hüküm sürdüğü bölgelere geldiler. Selçuklular da bu Türkmenlerle Anadolu’ya akınlar yapacaklardı. Türkmenlerin akınları sistemli hale getirilmek için Musa Yabgu’nun oğlu Hasan ve Çağrı Bey’in oğlu Yakuti görevlendirilmiş; bu Selçuklu komutanları da Azerbaycan valiliğine atanan İbrahim Yınal’ın emrine verilmişlerdi.

Toprakları elinden alınmak istenen İbrahim Yınal, isyan eder.


1049-1050 yıllarında Azerbaycan ve Anadolu’nun doğusunda Selçuklu egemenliği iyice sağlamlaşmıştı. Sultan, kardeşi İbrahim’den kılıç hakkı olması nedeniyle Hamedan ve el Cibal bölgelerindeki kaleleri vermesini istedi. İbrahim Yınal ise kardeşinden gelen bu teklifi kabul etmediği gibi, elçilik görevi olan  veziri Ebû Ali’yi dövdürmüş ve bir gözüne miş çektirmiş ardından tutuklama yoluna gitti ve Tuğrul’a karşı kuvvet toplamaya başlamıştı. Tuğrul Beyi 100.000 kişilik çok kuvvetli ordusuyla kardeşinin üzerine yürümeye karar verdi. İbrahim, üzerine gelen kuvvetlere karşı koyamayacağını bildiğinden Sermac kalesine sığınmak zorunda kaldı. Tuğrul Bey’in Sermac’ı dört gün gibi çok kısa sürede ele geçirmesi İbrahim Yınal’ın teslim olmaya mecbur bıraktı.

Tuğrul Bey, kardeşin iyi davranmış elindeki toprakların büyük kısmını ona ikta olarak vermiş ve isterse ikta edilen topraklarına gidebileceği isterse yanında kalabileceğini söylemiş ama İbrahim abisinin yanında kalmayı tercih etmişti.

Eski Türk devlet teşkilatına göre; fethedilen topraklar fetheden kişiye verilmesi geleneğine Tuğrul Bey aslında uymamıştı.  Tuğrul’un böyle davranmasının nedeni İbrahim Yınal’ı kendine bağlamak istemesidir, dolayısıyla yapılan yeni fetihlerin hukuken kendisine bağlı olmasını diğer Selçuklu hanedanına göstermesi açısından da önemlidir.

 

 

İbrahim Yınal’ın İkinci İsyanı (1058)

İbrahim Yınal, Tuğrul Bey’den yeni fetihler dolayısıyla ikta topraklarının artırılması teklifi önce kabul edilmez ancak yeni toprak fethederse fethettiği toprakların kendisine verileceği sultan tarafından söylendi. Tuğrul tarafından, Musul taraflarının yönetimi İbrahim Yınal’a verildi. Ancak bölgede kendisinin yüksek hâkimiyeti vardı. Musul’a ulaştıktan bir süre sonra İbrahim Yınal, el Cibal’e girmesi sultan tarafından isyan olarak görüldü ve elçi Savtegin aracılığı ile İbrahim huzura davet edildi. İbrahim Yınal’ın Musul’dan çıkması üzerine Büveyhilerin Türk komutanı Arslan Besasiri ve Musul’un eski hakimi Ukaylilerden Kureyş bin Bedran Musul’a girdiler. İbrahim Yınal, isyan girişiminin olmadığını göstermek için Bağdat’ta bulunan Tuğrul’un yanına girmiş ardından Tuğrul Musul’a tekrar egemen olmak için Besasiri üzerine Nusaybin’e giderken İbrahim’in Tuğrul’un yanından Hamedan’a gitmesi isyan olarak değerlendirilmesine yol açtı.

Büveyhiler'in sınırları


Bu sıralarda İbrahim Yınal’ın Fatımi halifeleriyle yazışması ve Besasiri’nin onu saltanat mücadelesinde destekleme tehlikesi karşısında Tuğrul Bey, derhal İbrahim Yınal’ı takip için Hamedan’a girdi. Ne var ki Tuğrul Bey’in kuvvetlerinin az olması, İbrahim Yınal’ın baba tarafından kardeşi olan Ertaş’ın iki oğlu Selçuklu hanedanından Ahmet ve Muhammet’in kuvvetlerinin kendisine katılması İbrahim’i kuvvetlendirmişti. Tuğrul Bey, İbrahim Yınal’den önce Hamedan’a ulaşmıştı. Ancak;  Tuğrul Bey’in Türkmenleri merkez uzak tutması, kendine bağlamak istemesi üzerine Tuğrul Bey’le araları açıktı. Bu nedenle Tuğrul’un İbrahim karşısında yaptırımı kalmamıştı. Bu nedenle Tuğrul hemen Rey’e doğru çekilmeyi uygun görmüştü.

Tuğrul Bey'in hanımı Altuncan Hatun
(temsili)

Tuğrul Bey’in saltanatını koruması için veziri Amîdülmülk ve eşi Altuncan Hatun’u Bağdat’a olası isyan için göndermeye karar verdi. Ayrıca bu zor durumdan kurtulmak için Horasan hakimi yeğeni olan Alp Arslan bin Çağrı Bey’den yardım ister. Tuğrul’a yardıma gelen Çağrı Bey’in oğulları Alp Arslan, Kavurt ve Yakuti  ile vezir Amîdülmülk’ün kuvvetleri Rey şehri civarında İbrahim’in kuvvetleriyle karşılaşırlar. Esir edilen İbrahim Yınal ve diğer Selçuklu melikleri Ahmet ve Muhammed devlet geleneğine Tuğrul Bey bu kez uymuş ve onları kirişle boğdurtmuştu(1059).



BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -6- TUĞRUL BEY DÖNEMİNDE İBRAHİM YINAL'IN ANADOLU AKINLARI

 

İbrahim Yınal’ın Anadolu Akını ve Hasankale Savaşı

Tuğrul, Hasan’ın ve mağlup olan Selçuklu kuvvetlerinin kanını yerde bırakmamak için hemen harekete geçti. Azerbaycan valiliğine atadığı İbrahim Yınal yeni bir Anadolu Seferi ile görevlendirildi. Arslan Yabgu’nun oğlu  Kutalmış’a da onunla birleşmesi emredildi. İbrahim ve Kutalmış beraberlerinde kalabalık Selçuklu ordusu ile Bizans topraklarına girdi. Bizans kuvvetleri Selçuklulara karşı koyamayacağını geri çekilmesi üzerine Vaspourakan ve Pasinlerden geçerek Erzurum içinden batıda Gümüşhane ve Trabzon taraflarına, kuzeyde İspir’e girdiler. İbrahim Yınal komutasındaki birlikler Karin (Erzurum) taraflarına gelip kalesi yakılıp yıkıldı. Bu olaydan sonra şehir Erzurum adını alacaktır. Bizans halkı ve kuvvetleri imparator  Juan Konstantin’den  yardım istemek zorunda kaldılar.  İmparator kendisine tabi olan Gürcü prensi Liparit’e yardımcı olması için emir gönderdi. Liparit yaklaşık yirmi bini bulan askeri ile Bizans’a yardıma geldi.

GÜRCİSTAN KRALLIĞI


Bizans kuvvetleri Pasinler denilen ovada karargahını kurmuştu. İki taraf arasında 18 Eylül 1048’de şiddetli çarpışmalar başladı. Selçuklu kuvvetleri iki küçük ordu şeklinde savaşmaktaydılar; birine İbrahim diğerine Kutalmış komuta etmekteydi.  Bütün gece be gündüz devam eden mücadelede kazanan belli değilken Bizans kuvvetlerinin muhtemelen taktik gereği aniden çekilmesi ve Liparit’in da Bizans kuvvetlerine uyup çekilmesi Selçukluların saldırmasına olanak sağladı. Böylece Bizans ordusu bozguna uğrarken Liparit esir edildi. Mağlup Bizans kuvvetleri Van ve Ani kalesi civarına kaçtılar. Selçukluların eline yaklaşık on bin esir  ve on beş bin savaş arabası ele geçmişti.

Pasinler Savaşı Selçuklu tarihi için Anadolu yolu açıldı.


Bizans!a karşı Selçukluların kazandığı ilk ve önemli zafer İbrahim Yınal komutasında bir çok ganimetin ele geçmesine vesile oldu.  Selçuklu kuvvetleri başkent Rey’e döndü.

İmparator IX. Konstantin tahtını tehdit eden diğer Türk boyu Peçeneklerin batıda sıkıştırması üzerine doğuda Selçuklularla anlaşmak zorunda kaldı. Bu anlamda yerel yöneticilerden Mervanoğulları ailesinden Nasırüddevle Ahmet aracılığı ile Tuğrul’a barış teklif edilir. Liparit’in serbest bırakılması için fidye ve değerli hediyeler sunulunca Liparit serbest bırakıldı. Bizans’la barış görüşmelerine Halifenin akrabası Şerif Nasır bin İsmail liderliğinde bir heyet 1049’da İstanbul’a gönderildi.  Daha önce Müslümanlarca kuşatılan İstanbul’da inşa edilen Arap caminin tamir ettirilmesi ve camideki hutbenin Fatımi halifesi yerine Abbasi halifesi ve Tuğrul Bey adına okunması kara başlandı. Ayrıca Bizans’ın Selçuklulara yıllık vergi ödemesi ise Bizans tarafından kabul görmedi. Vergi sorunu  nedeniyle Selçuklu akınlarının tekrar başlayacağını öngören imparator doğu sınırındaki kaleleri yeniden onartmış  bölgedeki asker sayısının arttırılmasını emretmişti. Ancak Selçuklularda bazı iç isyanlar nedeniyle bir süre boyunca Bizans’a karşı sefer yapılamadı.

27 Aralık 2020 Pazar

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -5 TUĞRUL BEY İLK DÖNEMLERİ VE ANADOLU SEFERLERİ

 

                                    Tuğrul Bey (1040-1063) Dönemi

Tuğrul Bey Nişabur’da tahta geçtikten sonra çeşitli nedenlerle bozulan siyasi düzeni yeniden teşkilatlandırdı. Bu fetihlerden sonra Taberistan ve Cürcan bölgelerini ve buralardaki mahalli hanedanı kendisine bağladı(1041). 1042’de Tuğrul Bey Harezm seferine çıkarken kardeşi İbrahim Yınal Rey şehrini Arslan Yabgu’ya bağlı Oğuzlardan aldı; bu sıralarda Oğuzların başlarında Götaş, Boğa, Mansur ve Anasıoğlu bulunmaktaydı. Rey şehir başkent olarak hazırlanması için İbrahim Yınal tarafından imar edilmişti. 

Tuğrul Bey, kardeşi İbrahim Yınal tarafından karşılandı ve Büyük Selçukluların başkenti resmen Nişabur’dan Rey’e taşındı. Bu sıralarda Abbasi halifesi Kaim Biemrillah’ın Selçuklulara bağlı Türkmenlerin İslam ülkelerinde akınlarda bulunmamasını Ebu’l Hasan Ali bin Muhammed adlı elçisi vasıtasıyla istemişse de Tuğrul Bey, askerlerinin fazlalığından hüküm sürdüğü toprakların kendilerine yetmediği bahanesiyle akınları durduramayacağını belirtti.

Selçukluların en başarılı Meliklerinde biri İbrahim Yınal


1046-47’de Tuğrul Bey’in İsfahan’ı almaya muvaffak olamadığı ancak İsfahan hakimi Ebu Mansur Feramurz b. Alaüddevle’nin vergiye bağlandığını ve hutbelerde Tuğrul Bey’in adını zikretmeye başladığını biliyoruz, böylece İsfahan’da Selçuklu otoritesi benimsenmeye başladığını gösterir. Bu olaylardan sonra Tuğrul Bey, İbrahim Yınal,  Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış ve yeğeni Çağrı Bey’in oğlu Kavurd’u Bey’i İran’ın kalan bölgelerini fethetmekle görevlendirmişti. Selçuklu komutanları; Büveyhilerin İran toprakları aleyhinde sınırlarını genişlettiler.

Tuğrul Bey Döneminde Anadolu Akınları

Anadolu’ya Selçukluların akın yapma nedeni olarak bölgeyi yurt edinmek istemeleri ve Türkmenlerin Müslüman ülkelerde yağma faaliyetlerinin önüne geçmek gösterilir. Bu akınların ilki Çağrı Bey’in 1018 yılında yapmış olduğu keşif faaliyetidir. Çağrı Bey izinsiz şekilde kendisine bağlı Oğuzlarla Gazne topraklarından geçip Diyarbakır havzasına kadar uzanması bölgede güçlü bir otoritenin olmadığının anlaşılmasına neden oldu. Çağrı Bey’in geri dönüş yolunda Gaznelilerin onu cezalandıracağından endişelenmesi nedeniyle kuvvetlerini dağıtmış kendisine tüccar kılığında abisi Tuğrul’un yanına gitmişti.



İbrahim Yınal’ın Rey’e girmesi üzerine Selçuklulara bağlanmak istemeyen Türkmenler Azerbaycan yöresine yerleşmeye başladılar. Ancak, İbrahim Yınal’ın onları takip ettiği için Türkmenler Doğu Anadolu’ya girdiler. Bu Türkmenler Boğa ve Anasıoğlu komutasındaki 10 bin kişilik kuvvetle Amid’i (Diyarbakır)  işgal etmeye muvaffak oldular. Buradan Mardin ve Meyyafarıkin (Silvan) bölgelerine akınlar yapmaya başladılar. Cizre (Ceziret’übni Ömer)  hakimi Mervanilerlen Süleyman bin Ahmet bu akınları durdurmak için Türkmenlerin yöneticilerinden Oğuz oğlu Mansur ile anlaştı. Bu anlaşmaya göre Mansur kışı burada geçirdikten sonra kendi idaresindeki Türkmenlerle Kuzey Suriye’ye akınlarda bulunacaktı. Ancak, Süleyman bin Ahmet anlaşmayı ihlal ederek Mansur’u tutuklatınca Türkmenler başsız kaldığından önce dağıldılar daha sonra tekrar toparlanıp Musul’a doğru yürüdüler. Musul hakimi Ukayl oğlu Karvaş ve ona yardıma gelen Amid emiri Nasırüddevle’i bozguna uğrattılar. Kaçanları takip ettikleri gibi Nusaybin ve Sincar taraflarına girmeyi başardılar. Nasırüddevle Türkmen baskısından kurtulmak için Mansur’u bıraktırmak zorunda kaldı. Yapılan yeni anlaşmaya göre, Türkmenler çekilecekti ancak Türkmenler Musul’a egemen olmaya başladılar (1043).

Türkmenlerin Anadolu ve  Irak taraflarındaki bu hareketleri yerel hanedanlar olan Ukayl, Mervan ve Büveyhi sultanı Celalüddevle’nin Tuğrul Bey’e şikayette bulunmalarına neden oldu. Tuğrul Bey, başına buyruk hareket eden Türkmenlerin cezalandırılacağını söyledi. Tuğrul Bey de Türkmenlere İslam memleketlerinde akınlarda bulunmamalarını Azerbaycan’a dönmelerini Türkmen emirlerine de Bizans taraflarına yapılacak gaza faaliyetine katılmalarını emretti. Tuğrul Bey’in isteği doğrultusunda Türkmenler Göktaş ve Mansur emrindeki Türkmenler Murat nehrini geçerek Ermeni topraklarına girmişlerdi. Ermeni şehir ve köylerinde akınlar yaparak Van valisi Stefanos’tan Azerbaycan gitmek için topraklarından geçme izni istediler. Stefanos, onlara izin vermeyerek onlara saldırınca mağlup ve esir düştü.

Türkmenler bu akınlar sayesinde önceleri Selçuklu egemenliğe girmek istemezken Selçuklu devletinin egemenliğine girmiş ve Anadolu’ya yapılacak bütün akın faaliyetlerine katılmışlardı. Tuğrul Bey’ amcasının oğlu Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ı Anadolu üzerine sefere gönderdi. Hasan, Vaspourakan topraklarına girerek akınlar yapmaya başladı. Vaspourakan hakimi Aran Gürcistan valisinden yardım ister. Bu kevvetler Bizans ordusuyla birleşip Selçuklu kuvvetleriyle Büyük Zap suyu keneraında karşılaştılar. Mücade başladıktan bir süre sonra Bizans kuvvetleri sahte bir çekilme yaptılar. Bizans kuvvetlerinin yenildiğini düşünen Türkmen kuvvetleri ganimet toplama telaşına düşünce pusuya düşmüş oldular (1047). Başta hanedan üyesi Hasan olmak üzere Türkmenlerin önemli bir kısmı katledildi.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ -4- DANDANAKAN SAVAŞI (1040) VE MUSA YABGU

 

Dandanakan Savaşı Ve Büyük Selçukluların Tam Bağımsız Hale Gelmeleri

Gazne sultanı Mesut bu Selçukluların bağımsız hareket etmeleri nedeniyle Nişabur’da bir süre kaldıktan sonra Selçuklu tehlikesini bertaraf etmek amacıyla yüz bin kişilik kuvvetli bir ordu toplayarak Serahs taraflarına doğru harekete geçmesine karşın Selçuk kurmayları geri çekilmek için görüş beyan etseler de Çağrı Bey geri çekilmeyi kesin olarak reddetmiş ağır teçhizatlı ve yorgun Gazne ordusunu hafif süvari birlikleriyle mağlup edilebileceğini komutanlara tekrar kabul ettirmişti.

Selçuklu hafif süvari birlikleri savaşın kazanılmasında etkili oldu.


Selçuklu kuvvetleri Serahs’tan harekete geçmiş olup ordu öncüleri Gazne ordusunun su kaynaklarına ulaşmasını önlemek için su kuyularını tahrip etmeye başlamışlardı. Su kuyularının tahribi Gazne kuvvetlerini zor durumda bırakmış sultan ümitsizliğe kapılmış; bu da Gazne kuvvetlerinde disiplinsizliğe yol açmaya başlamıştı. Gazne ordusunun bu durumuna ordu kumandalarının fikir ayrılığına düşmeleri Selçukluların o ana kadar meydan savaşından kaçınan Selçuklu kuvvetlerinin meydan savaşına girmeleriyle sonuçlandı. Selçuklular zaten zor durumda kalan Gazne ordusunu ağır bir bozguna uğratmış sultan Mesut 100 süvari ile savaş terk etmek zorunda kalmıştı. Gaznelilerin diğer ordu kumandanları da savaş meydanını terk etmeleri Selçukluların büyük bir ganimet elde etmelerine neden oldu(1040).

Büyük Selçukluların sembolü ve bayrağı 


Selçuklular, uzun yıllardır Karahan ve Gaznelilerle yapmış oldukları mücadeleler sonucunda nihayet Dandanakan savaşı sonucunda resmen Büyük Selçuklu devletini kurdular. Savaş sonucunda toplanan Selçuklu ileri gelenleri Tuğrul Bey’i sultan ilan etmiş  komşu devletlere fetihnameler göndererek zaferlerini ilan ettiler.

Tuğrul Bey(1040-1063), Selçukluların ilk sultanı olmuştur.

Musa Yabgu (İnanç Beg)

Selçuk Bey’in oğullarından biri olup kardeşi Yusuf’un vefatından sonra Selçuklu ailesinin başına geçmiştir. Ancak, Gaznelilerle yapılan savaşlar ile yeğenleri olan Tuğrul ve Çağrı Beylerin güçlenmelerine ve onların gölgesinde kalmasına neden oldu. Daha önce, Gazneliler tarafından yerel bey olarak tanınmaya başlanmıştı. Dandanakan savaşından sonra kendisine Herat, Sistan ve çevreleri bırakılmıştı.  Musa bu bölgelerde yarı müstakil şekilde hüküm sürmüş ve adına para bastımıştı.

İbrahim Yınal’ın kardeşi Ertaş, Çağrı Bey’in oğlu Yakuti ve daha sonra bizzat Çağrı Bey’in akınlarıyla uğraşmak zorunda kalsa da Tuğrul Bey’in araya girmesiyle Musa’ya yine aynı haklar iade edildi. Tuğrul Bey’den sonra başa geçen Alp Arslan döneminde Musa’nın hakimiyet alanı iyice daralmış haldeydi. Musa Yabgu’nun Yusuf, Bizans’la savaşlarda hayatını kaybeden  Ebu Ali Hasan ve Karaarslan adlı üç oğlu bulunmaktaydı.


BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ (1040-1157) -3- SELÇUKLULARIN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI

SELÇUKLULARIN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI 

Selçukluların Horasan’a Göç Etmeleri ve İlk Gazne Selçuklu Savaşı: Nesa 

    Selçukluların müttefiklerini kaybetmeleri üzerine Harezm’de fazla tutunamayınca Horasan’a yerleşmek zorunda kaldılar (1035). Büyük olasılıkla burada kalıcı olabilecekleri düşüncesiyle bin atlı ile Ceyhun nehrini geçerek Merv şehri yönünden Nesa denilen şehre geldiler. Daha önceleri bu bölgeye yerleşen Türkmenlerle Harezmliler Selçuklulara katılmaya başlamaları onların güçlenmesine neden oldu.
Tuğrul ve Çağrı Beyler temsili resim

Selçuklu idarecileri Musa Yabgu, Tuğrul ve Çağrı Beyler Gaznelilerin Horasan Divan yöneticisi Surî’ye mektup göndererek sultanın hizmetine girmek istediklerini ve buna karşılık kendilerine yurtluk olarak Nesa ve çevresinin verilmesini talep etmişlerdi. Gaznelilerin onları oyalarken 17.000 kişilik iyi hazırlanmış Hacib Begtoğdı komutasında Gazne kuvvetleri Selçukluların üzerine gönderilmişti. Nesa denilen mevkide Selçuklular Gazne ordusunu 1035 yılında ağır bir yenilgiye uğrattılar. Selçuklular çok ganimet elde ettilerse de Gaznelilerden çakinmekte olduklarından sultana savaşa kendilerinin neden olmadıklarını kendilerini savunmak istediklerini söyleyip özürlerini sundular. Bunun üzerine yapılan görüşmelerde Gazne sultanı Musa Yabgu’ya Ferare’yi, Çağrı Bey’e Dihistan’ı, Tuğrul Bey’e Nesa’yı verdi. Ayrıca sultan Mesut, Selçuklu beylerine hilat, menşur ve sancak göndererek yerel yönetici anlamına gelen “dihkan” unvanı vermişti. 

Musa Yabgu, Selçuk Bey'in oğlu olmasına rağmen Selçukluların asıl yöneticileri yeğenleri oldu. 



Bu ikta dağıtımı ve hediyelerle birlikte Selçuklu beyleri Gaznelilerin birer valisi olmuş, onlarda sultana bağlı olacaklarını göstermek için aralarından biri sultanın yanında rehin olarak tutulacaktı. Nesa savaşı ve anlaşmayla birlikte Selçuklular meşru bir güç haline gelmişler ve devlet kurma aşamasında önemli bir adım attılar. 

 Selçukluların Bağımsızlığa Kavuşmaları ve Serahs Savaşı

    Selçukluların Nesa savaşı sonucunda Gaznelilerle anlaşma yapmış olması onların itibarını artırmıştı. Bunun üzerine Selçuklu kuvvetlerine akın akın Türkmenler dahil olmaya başlamaya başladı. Selçuklulara katılan Türkmenlerin Gazne topraklarında yağma faaliyetlerine girişmeleri ve Selçukluların Gaznelilerin düşmanı Harezmşah İsmail ile anlaşmaya başladılar (1036). 
    

    Gazne sultanı Mesut, Horasan vilayetini Selçuklu akınlarından kurtarmak için on beş bin kişilik bir kuvvet gönderdi. Bunun üzerine Selçuklular, sultana yaşadıkları bölgelerin kendilerine yetmediği için Merv ve Serahs bölgelerini ondan talep ettiler. Sultan Mesut’un öneriye cevap vermemesi üzerine Selçuklular yeniden akınlara başladılar; Sultan Selçuklulara karşı daha güçlü bir ordu gönderince Oğuzlar, onlara karşı koyamayacakları düşüncesiyle Nesa’ya çekildiler. 
    
 Selçukluların gittikçe güçlendiğini dikkate almayan Sultan Mesut, 1037’de Hindistan’da buluna Hanusi kalesini fethetmeye gitmesi Oğuzların Gazne topraklarına akınlarını artırmalarına neden oldu. Oğuzlar gittikçe cesaretlenerek Gaznelilerin Rey valisi Taş-ı Ferraş’ı ortadan kaldırarak Rey ve çevresinde egemen olmaya başladılar. Gazneliler karşısında Selçuklulara İran kökenli Deylemlilerin destek vermeleri Selçukluların işini kolaylaştırdı. Selçukluların bu mütecaviz saldırıları karşısında sultan Mesut biraz geç de olsa onların üzerine Hacip Subaşı komutasında bir ordu gönderdi. Gazne kuvvetlerinin saldırı düzeninde olduklarını duyan Selçuklular ailelerini ve ordu ağırlıklarının önemli bir kısmının Merv çölüne çekmiş ve geriye sadece hızlı hareket eden süvarilerle Gazne kuvvetlerinin Serahs’ta karşılaşmasına yol açtı. Çağrı Bey’in yetenekleriyle Selçuklular Gaznelileri büyük bir bozguna uğratmış ordu komutanı zar zor hayatını kurtararak Herat’a çekilmek zorunda kalmıştı(1038). 

Gazneli Sultan Mesut (1030-1041)


    Serahs savaşının muzaffer komutanları bağımsızlıklarını kazandıklarını elde ettiklerinden kadim devlet anlayışına göre elde ettikleri toprakları paylaştılar. Tuğrul Bey devlet hükümdarı olarak Horasan’ın başkenti Nişabur’u, Çağrı Bey Merv’i, Musa Yabgu ise Serahs şehrini aldı. Tuğrul Bey “melikü’l-mülûk” unvanı kullanmaya başladı. Tuğrul Bey aynı anneden olan kardeşi İbrahim Yınal’ı Nişabur’a yollamış bölge insanlarının itaat edeceklerini bilgisi alınınca Tuğrul Bey adına hutbe okunmasının ardından Tuğrul Bey şehre girerek tahta oturmuş ve devletin başkenti olmaya başlamıştı. Sultan Mesut Selçuklu etkinliğini sonlandırmak için 300 fille desteklenmiş 50 bin kişilik kuvvetli bir ordu ile Belh’e kadar ilerlemiş ve Ulyaabad denilen mevkide Çağrı Bey’in kuvvetlerini yenince kendine güveni geldi(1036). Ancak Selçukluların önemli kısmı çöle çekildiğinden Selçuklular tekrar toparlanabilmişti. 
Selçuklular, Gazneliler karşısında  gittikçe güçleniyor



     Gaznelilerin bu saldırılarına karşı Serahs’ta bulunan Çağrı Bey’e; Tuğrul Nişabur’dan Musa Yabgu ise Merv’den yardıma geldiler. Tuğrul Bey ve İbrahim Yınal, Gaznelilerden çekindiklerinden dolayı savaşa girmek istememelerine karşı Çağrı Bey, başka yerlerde tutunmanın zorluğundan ve Selçuklu kuvvetlerinin hafif süvari birliğe sahip olmalarından dolayı hızlı hareket özelliklerinin avantaj olduğunda ısrar eden Çağrı Bey’in isteği kabul edildi. 

Nesa ve Serahs savaşlarında Selçuklular devlet olma aşamasına geldi.


    Serahs Savaşı (1039)’nda Gazne kuvvetleri galip gelmiş olsa da Selçukluları itaat altına alacak kadar büyük bir zafer değildi. Ardından Serahs’ta bulunan Gazne ordusunun su kaynaklarını kesen Selçuklular ağırlıkları fazla olan Gazne ordusunu vur-kaç taktiği ile vurmaya başladı. Sultan Mesut, vezirlerinin önerisiyle Selçuklulara barış önerisinde bulundu. Buna göre; Gazne kuvvetleri Herat’a çekilecek, Nesa ve Ferave Selçukluların elinde kalacak, Selçuklular Nişabur, Serahs ve Merv’den çekileceklerdi. Bu anlaşma daha çok geçici bir barış özelliği görünümündeydi. Bu anlaşmayla birlikte Gazneliler, Selçukluları siyasi olarak kabul etmek zorunda kaldılar.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ (1040-1157) -2- ARSLAN YABGU DÖNEMİ

Arslan Yabgu’nun Selçuklu Ailesinin Başına Geçmesi 

     Selçuk Bey’in vefatı üzerine ailenin başına Arslan Yabgu geçmiştir. Arslan Yabgu’nun yönetiminde Selçuklular Cend’den Maveraünnehir’de Buhara çevresine geldiler. Samanilerin yıkılması üzerine bu bölgeye egemen olmaya başlayan Karahanlılar ile Selçuklular karşı karşıya gelmişlerdi. Tuğrul ve Çağrı Beyler Karahanlı İlig Nasr Han’ın saldırısına uğrayınca diğer Karahanlı hanedan üyesi Buğra Ahmet Han’ın yanına Talas’a gitseler de Buğra Ahmet Han onları düşmanca karşılamış hatta Tuğrul Bey’i tutuklatsa da Çağrı Bey’in ani hamlesiyle Çağrı Bey kardeşini kurtarmayı başarmıştı. Bu olaydan sonra Tuğrul Bey çöllere çekilmek zorunda kalırken Çağrı Bey ünlü Anadolu’ya keşif seferini yaptı.
Selçuk Bey'den sonra Selçukluların başına Arslan Yabgu geçmiştir.

    Bu sıralarda Arslan Yabgu, Karahanlı hanedanından Ali Tekin’in kuvvetlerine yardımda bulunarak onun Buhara’yı ele geçirmesine katkı sağladı. Karahanlı devletinin büyük kağanı Yusuf Kadır Han’ın kağanlığını tanımayı reddeden Ali Tekin’in Arslan Yabgu ile ittifak yapması Maveraünnehir’de egemen olmak isteyen Gazneli Sultan Mahmut ile Karahanlı Yusuf Kadır Han’ın çıkarına tersti. Bu durum üzerine Ali Tekin’e karşı Yusuf Kadır Han ile Gazneli Sultan Mahmut 1025 yılında Semerkant’ta buluştular. Bu ünlü iki hükümdar “bütün İran ve Turan sorunlarını” tartışıp karara bağladılar. Bu buluşmada alınan en önemli kararlardan biri Arslan Yabgu yönetimindeki Oğuzların Maveraünnehir ’den Horasan’a gönderilmeleriydi. Bunun üzerine ArslanYabgu ile Ali Tekin Gazne ve Karahanlı ittifakına karşı koyamayacaklarını anlayınca Buhara’yı terk ederek çöllere çekilmek zorunda kaldılar. Sultan Mahmut, Arslan Yabgu’yu huzuruna davet etti, Semerkant’ta yapılan görüşmede Gazneli Mahmut Arslan Yabgu yönetimindeki Oğuzların ileride Gazne devleti için tahlike olabileceğini düşünmüş olacak ki davet ettiği Arslan Yabgu’yu Hindistan’daki Kalincar Kalesi’ne hapsetti(1025).
Selçuklu hanedanı yöneticisi Arslan Yabgu Gaznelilere esir düştü

    Arslan Yabgu’nun yanındaki Türkmenler öldürülmüş Oğuzların büyük bir kısmı dağılmış ve Arslan Yabgu yedi yıllık esaretten sonra Kalincar’da hayatını kaybetmişti. Arslan Yabgu’nun esaretinden sonra Selçuk Bey’in diğer oğlu Musa, Yabguluğa gelmiş olsa da Oğuzlar arasında Tuğrul ve Çağrı Beyler yönetimde etkin hale gelmeye başladılar. 

    Arslan Yabgu’nun oğlu olan Kutalmış, Buhara’ya kaçmayı başarmıştı. İleriki dönemlerde Anadolu Selçuklu devletini kuracak Süleyman Şah, Kutalmış’ın oğlu Arslan Yabgu’nun torudur. 

Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış, Anadolu'nun fethinde önemli rol oynamış; Kutalmış'ın oğlu Süleyman Şah, Anadolu Selçuklu Devleti'ni kuracaktı.


     Ali Tekin, Buhara’yı eline geçirmiş Tuğrul ve Çağrı Beylere ittifak kurma teklifi götürmüş bu teklif reddedilince Selçuk Bey’in diğer oğlu Yusuf’u Yabgu ilan ettirme girişimine Yusuf, Selçuklu ailesinin birliğinin bozulacağı bahanesiyle reddetti. Ali Tekin, Yusuf’un üzerine kuvvet göndererek onu öldürtmesi ve Selçuklulara baskı uygulaması üzerine Selçuklular Harezm bölgesine çekildiler. Gazneli Mahmut’un 1030’da ölümüyle başa geçen oğlu Mesut’un başa geçmesi üzerine Ali Tekin ile Selçuklular arasında Gaznelilere tekrar ittifak kuruldu(1032). Ali Tekin’in 1035’te ölümüyle Selçuklu ailesi Gazne’ye karşı bağımsızlık mücadelesi veren Harezm yöneticisi Altuntaş’ın oğlu Harun’un davetiyle Maveraünnehir’den Harezm bölgesine gittiler. Selçuklulara, Cend emiri Şah Melik saldırarak yedi bin kişiyi öldürmüştü. Selçukluların bu ağır kaybına karşı onların desteğini kaybetmek istemeyen Harun, onlara bir çok mal ve ganimetinden pay vermişti. Selçuklular tekrar toparlandığı sıralarda Gazneliler, Harun’u ortadan kaldırmayı başarmışlardı(1035).

16 Aralık 2020 Çarşamba

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TARİHİ (1040-1157) -1- SELÇUKLULARIN İLK DÖNEMLERİ

 


Selçuklu Ailesi’nin Kökeni

Türkler dünyanın farklı yerlerinde devletler kurmuş olsalar da bu devletlerin birbirinin devamı özelliği göstermektedir. Türklerin kurduğu en önemli devletlerden hiç şüphesiz birisi de Büyük Selçuklu Devleti’dir. Selçuklular adlarını Oğuz Yabgu devletinin subaşı görevinde olan Selçuk Bey’den almıştır.

Oğuz Yabgu Devleri sınırları


Selçuklular Oğuzların yirmi dört boyundan Kınık boyuna mensupturlar. Oğuzlar X. yüzyılda Seyhun ırmağı ile Hazar denizinin doğusu ve Aral gölü arasındaki bölgede yaşarlarken Kınık boyu da buralarda yaşamlarını sürdürüyorlardı. X. yüzyılın başında Oğuz Yabgu devletinde “Yabgu” unvanı taşıyan bir hükümdar hüküm sürerdi. Selçuklu ailesinin  atası olan “demir yaylı” lakaplı Dukak bu devlette güçlü bir asker ve önemli bir siyasi konumu bulunmaktaydı. Oğuz Yabgu devletinin Hazarlar üzerine yapmayı planladığı sefere itiraz eden Dukak Bey’le hükümdar arasında çıkan mücadelede Yabgu, Dukak’ı yüzünden yaralamış; Dukak da Yabgu’yu atına binerken ona gürzle vurarak atından düşürmüştü. Oğuzların beylerinin araya girmesiyle Yabgu ile Dukak Bey barıştılar (875-885). Bir süre sonra Dukak Bey hayatını kaybedince oğlu Selçuk, üstün askeri kabiliyetleri nedeniyle devletin subaşılığına (ordu komutanı) getirilmişti.


Kınık Boyu'nun sembolü


Selçuk Bey’in Cend Şehrine Göç Etmesi

Selçuk Bey’in nüfuzunun arttığını gören Yabgu, hatunun da etkisiyle onu kıskanmaya başladı. Durumun vehametini gören Selçuk Bey, kabilesi ve sürüsüyle Yengi kent bölgesinden İslam dünyası iken Türklerin arasında uç şehri olan Cend şehrine X. yüzyılın son çeyreğinde geldi.

Selçuk Bey’in Cend’e gelişi sıralarında İslam dini Türkler arasında hızla yayılmaktaydı. Selçuk Bey de yanındakilerle siyasi geleceğinin yükseleceği için Şaman dininden İslam dinine geçmiştir. Buhara’nın kuzeyinde bulunan Zondak şehir valisinden kendisine İslam dinini öğretecek din görevlileri talep etti. İslam dinine geçişle birlikte Oğuz Yabgusunun Cend ve çevresindeki müslümanlardan aldığı yıllık verginin ödenmesine “keferelere haraç verilmez” diyerek engel oldu. Daha sonra Yabgu tarafından gönderilen güçlerle çarpışarak bölgede kolayca tutunmaya başladı. Selçuk Bey, Yabgu’nun hakimiyetine buralarda son vererek bağımsız bir beylik kurmuş oldu.

 

 Nur Bölgesinin Yurtluk Verilmesi

Büyük Selçuklarının ilk dönemlerinde ikisi Türk olmak üzere şu  devletler bulunmaktaydı:

ü  Karahanlılar devleti (840-1212); İslam devletinin doğu sınırında yer alan Türk devletidir.

ü Gazne devleti (963-1186); Hakimiyetine Gazne şehrinde başlayan kısa sürede Afganistan, Pakistan ve Kuzey Hindistan’a kadar sınırlarını genişletecek Türk devletidir.


Gazneliler Devleti sınırları
Karahanlılar Devleti sınırları






ü  Samani devleti(819-1005); Maveraünnehir ve Horasan taraflarında egemen olan Fars devletidir.

ü  Büveyhîler devleti(932-1062); Deylem asıllı İran ve Irak’ta hüküm süren bir hanedanlıktır.

ü  Abbasi halifeliği(750-1250); Bağdat merkezli olup son dönemlerinde İrani devlet olan Büveyhi devletinin egemenliğine girmişti.


Büveyhi Devleti sınırları


Selçuk Bey, yapmış olduğu gaza faaliyetleriyle ön plana gelmeye başlamış; Selçuk Bey’in faaliyetlerinden istifade etmek isteyen Samaniler Selçuk Bey’in emrindeki Oğuzlara “uç beyliği”olarak Nur bölgesini Karahanlılara karşı sınırları korumak için yerleşme izni verdiler. Bu izinle birlikte Selçuk Bey’in oğlu Arslan Yabgu (İsrail) yönetimindeki Oğuzların bazıları Nur’a yerleşmeye başladılar.

Karahan devleti hükümdarı Buğra Han El Harun bin Süleyman’ın Samani devleti başkenti Buhara’yı 992’de ele geçirmesi üzerine  Samani Emiri II. Nuh, mağlup olarak Selçuk Bey’den yardım istemek zorunda kalır. Selçuk Bey de Oğuz devlet teşkilatına uygun olarak “Yabgu” unvanına sahip oğlu Arslan Yabgu komutasında ordu gönderdi. Arslan Yabgu’nun ani baskını ve Karahan hükümdarının hastalığının da etkisi ile Karahan kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Karahanlılar geri çekilirken Oğuzlar, Karahan kuvvetlerine saldırmış ve mallarını yağmalamışlardı.

Karahan hükümdarı İlig Nasr Han, Samanileri tekrar mağlup etmiş 999 yılında Buhara’yı zapt etmeyi başarmıştı. Son Samani emiri Ebu İbrahim  El Muntasır II. Abdulmelik ve diğer hanedan mensupları Karahanlıların merkezi olan Özkent’e gönderildiler. Ebu İbrahim, tutuklu olduğu yerden kaçmayı başararak Buhara’yı ele geçirmeye muvaffak oldu (1000). Ebu İbrahim, Karahanlılarla mücade ederken başarılı olsa da zamanla bu başarısını devam ettiremeyince Arslan Yabgu yönetimindeki Oğuzlara sığınmak zorunda kalarak yardımlarını istemek zorunda kaldı.  Arslan Yabgu komutasındaki kuvvetler yanlarında Ebu İbrahim olduğu halde Karahanlı Subaşı Tegin komutasındaki kuvvetleri Semarkand yakınlarında Kühek denilen yerde mağlup ettiler. Karahan hükümdarı İlig Nasr Han, bu mağlubiyetin intikamını almak için kuvvet gönderse de Semarkand civarında Arslan Yabgu, yine muzaffer oldu (1003). Oğuzlar, bu savaşlarda ele geçirdikleri esirler arasında Karahanlıların on sekiz komutanı için fidye almak için Karahanlılarla görüşmelere gitmeleri üzerine kendisinin Karahanlılara teslim edileceğinden çekinen Ebu İbrahim yanında bin civarındaki askerle , Oğuzlardan ayrılarak Horasan bölgesine gitti. Karahanlılar, Buhara’ya tekrar egemen olmaya başlamaları üzerine Ebu İbrahim, Oğuzların desteği ile Karahanlılar’ı yine Semerkand civarında mağlup etti (1004). Bu en son savaşta Oğuzlar, Karahanlılardan o kadar ganimet elde ettiler ki Ebu İbrahim’i terk ederek bölgelerine gitmeleri üzerine Ebu İbrahim, mücadeleyi devam ettirememiş önce başarısız olmuş sonra vefat etmişti (1005).

1009 yılında yüz yaşını aşmış olduğu halde Cend şehrinde vedat eden Selçuk Bey’in Arslan Yabgu, Mikail, Yusuf ve Musa Yabgu adlarında dört oğlu vardı. Bu kardeşlerden Mikail, babası hayattayken bir savaşta vefat etmiş; bu nedenle Mikail’in iki oğlu olan Tuğrul (Muhammed) ve Çağrı (Davud) Beyler dedeleri Selçuk Bey tarafından yetiştirilmişlerdi.

Samaniler (819-1005): Maveraünnehir ve Horasan’da hüküm süren yerel bir hanedanlıktır. Samanilerin kökenlerinin Türk olduğu iddia edilse de İrani kökenli olduğu genelde kabul edilmektedir. Bu duruma kanıt olarak, Farsçanın zirve dönemini yaşaması ve İranlıların kadim hükümdarları Keyumers’e dayandırmaları gösterilmektedir. Samanilerin atası Samanhudat, İslamiyet’i benimsemiş kendisinden sonra dört oğlu çeşitli valiliklere Abbasi halifeleri tarafından getirilmişlerdi(819). Ordusunun önemli kısmı Türklerden oluşmakla birlikte topraklı üzerinde farklı milletler ve dine inanan insanlar yaşamaktaydı. Zaman içinde Gazne devleti şeklen Samanilere bağlı görünse de Karahanlılar ile Gaznelilerin arasında Samanilerin toprakları paylaşılarak bu devlete son verilmişti.

TC İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ ÇALIŞMA SORULARIDIR (2D 2Y)

TC İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ ÇALIŞMA SORULARIDIR (2D 2Y)   1.   Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü’nün h...